Akdoğan Özkan
Ankara ile Moskova’nın 5 Mart’ta imzaladıkları bir mutabakatla yürürlüğe koydukları "ateşkes" ancak üç ay dayanabilmiş görünüyor. Zira bölgede savaş tamtamları yeniden çalmaya başladı. Yaklaşmakta olan savaşın göstergeleri, Şam ve Ankara’nın bölgedeki askeri tahkimatlarını zirveye ulaştırmış olmaları ve ufak çaplı bazı çatışmaların yaşanmaya başlamasıyla da sınırlı da değil. Rus uçaklarının ateşkesin ilanından bu yana Hama-İdlib-Lazkiye üçgenindeki kimi hedeflere yönelik ilk kez olarak hava saldırıları gerçekleştirmiş olmaları da, 2020 yazının Suriye’nin kuzeybatısında son derece "sert" geçebileceğinin habercisi.
Zaten Suriye’deki kimi muhalif kaynakların iddiaları, Ankara’nın bölgedeki silahlı grupları, Rusya desteğindeki Suriye ordu birliklerinin yakında yeni bir kara taarruzuna girişeceği konusunda uyardığı ve hazır olmalarını istediği yönünde. Savunma Bakanı Hulusi Akar ile Genel Kurmay Başkanı Yaşar Güler’in bazı üst düzey komutanlar eşliğinde Suriye sınırındaki askeri birlikleri ziyaret etmesi, Ankara’nın da bölgede yeni bir operasyona hazırlanmakta olabileceğine işaret eder bir anlam taşıyor.
Kimi uzmanlar maliyeti nedeniyle Türkiye’nin kısa vadede yeni bir askeri operasyonu göze alamayacağını, daha ziyade sahadaki mevcut durumu korumaya çalışacağını ileri sürseler de, bölgedeki diğer aktörlerin hazırlıkları Suriye’de yazın sert geçeceğinin habercisi. Muhalif cihatçıların kurduğu El-Fethu’l-Mubin operasyon odası, silahlı grupları safları sıklaştırmaya ve koordineli hareket etmeye çağıran bir açıklama yayınladı bile.
Suriye Ordusunun, "İdlib Şafağı" adını verdiği operasyonun önümüzdeki günlerde start alacak yeni safhasıyla, M4 karayolunun güneyindeki, İdlib’e hâkim sıra dağların yer aldığı Cebel Zaviye bölgesinin, yani bir anlamda İdlib’in "Bakacak Tepesinin" ve onun yanı sıra bu karayolunun denetimini sağlamayı hedefleyeceği aşikâr. Ancak Rusya desteğindeki Suriye ordu birliklerinin bununla yetinmeyecek ve Lazkiye’nin kuzeydoğusundaki Kıbeyne mihveri ile el Gab Ovası’nı da kontrol altına almayı isteyecektir.
Aslında bu neyin savaşı olacak?
Her ne kadar bu tür askeri hedefleri net olarak bilsek de, bunlar Suriye’nin bu yaz müttefikleriyle birlikte vereceği savaşımın siyasal ve iktisadi boyutlarını anlayabilmemiz için yeterli olmayacaktır. Zira, Suriye ve müttefikleri için temel mücadele, bölgeyi ve dünyayı giderek daha fazla bir biçimde "yaptırımlarla yönetme" gayreti içinde olan ABD’nin 1 Haziran’da yürürlüğe giren yeni, kapsamlı yaptırım programı olan Sezar Yaptırımları’na karşı bir hayatta kalma mücadelesi olacaktır. Ve bu mücadelenin, ülkenin batısından doğusuna uzanan temel ticari arterler üzerinde tam denetim ve akışı sağlamadan, kısa ve orta vade için ihtiyaç duyulacak soluk boruları açmadan kazanılması çok mümkün olmayacak.
Şimdi bu anlattıklarımızla tam olarak ne demek istiyoruz, haziran ayında neden ısınıyor bölge, olan bitenin yaptırımlar ile bağlantısı ne, ne demek soluk borusu açmak, onları açmaya çalışalım.
Önce, haziranın Suriye için siyasi ve iktisadi açıdan önemine odaklanalım.
Sezar Yaptırımları ile M4 ilişkisi
Bilindiği gibi, Şam Yönetimi’nin iktisadi tecridini derinleştirmek peşinde olan ABD Yönetimi’nin "savunma siyasetinin" bir parçası olarak geçen yıl sonlarında nihai haline getirdiği "Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası" 1 Haziran tarihinde yürürlüğe girdi. Bir kere söz konusu yasa en temelde gerek AB ülkelerinin gerekse de Körfez monarşilerinin Suriye’nin savaş sonrası yeniden imarına yeşil ışık yakıcı ikili yakınlaşmalar ve anlaşmalar içine girmelerini engellemeyi amaçlıyor. Yani Washington bu ülkelere, "sakın ola, Şam ile ilişkileri normalleştirip ticarete ve ülkenin savaş sonrası imarına yol vermeye çalışmayın," diyor ve Suriye’nin izolasyonunu derinleştirmeyi hedefliyor. Zira, "Sezar Yaptırımları" ile Suriye’ye doğrudan ya da dolaylı olarak mal/hizmet satan her kişi ve kurum uluslararası finans sisteminin mesajlaşma altyapısı sayesinde sıkı bir şekilde izlenerek kara listeye alınacağı gibi, "terörün finansmanı" temelli suçlamalarla da karşı karşıya kalabilecek, yargılanmasının önü açılmış olacak.
"Sezar Yaptırımları"nın bir hedefi de, Rusya ve İran gibi Suriye ile hem ticari hem de askeri işbirliği içinde olan ülkeler. Bu ülkelerin Şam Yönetimi ile işbirliği içinde olan iş adamları ile ordu komuta kademelerindeki bazı subaylar ve askeri müteahhitler ilerki dönemde pekala bu yaptırımların pençesine takılabilir.
Yine de teslim etmek lazım ki, Sezar Yaptırımları’ndan Şam Yönetimi’nin ardından en çok etkilenecek olan ülkeler, savaşla birlikte Şam ile ticari ilişkisi artmış olan komşu Lübnan, Ürdün ve Irak gibi ülkeler olacaktır.
İşte Rusya bu sebeple, Akdeniz kıyısındaki Lazkiye’den Irak’ın Musul kentine uzanan 682 km’lik uluslararası karayolu M4’ü olabildiğince hızlı bir biçimde trafiğe açmak istiyor. Yaptırımlarla daha da zorlaşacak şartlar altında, Suriye’ye soluk aldıracak bir arter ağını daha fazla vakit kaybetmeden devreye sokmayı umuyor. Bu hedefin bir parçası olarak, Rusya, karayolunun Halep’i Haseke muhafazasına bağlayan ve Tel Temir ile Ayn İsa kasabaları arasında kalan 80 kilometrelik kesimini geçtiğimiz haftalarda yeniden taşıt trafiğine açmıştı. ABD güçlerinin engellemelerinden ötürü M4 karayolunun Kamışlı’nın doğusunda kalan kısmında devriye gezip denetim sağlayamayan ve bu nedenle onun kuzeyindeki 6 ve 716 nolu karayollarına yönelmek durumunda kalan Rus komutanlar, İdlib meselesini çözdükten sonra odaklarını kuzeydoğuya çevirerek, de kasım ayındaki ABD seçimlerinin öncesindeki muhtemel elverişli şartlar altında M4’ün doğu kesimini de halletmek istiyor.
Ancak tabii öncelikli hedef, M4’ün kuzeybatıdaki bölümünü halletmek. Yani Lazkiye’den Halep’e olan yol kesiminde tam denetim sağlayabilmek. Bunun önemli bir kısmı 6 Mart’ta devreye giren ateşkese kadar başarıldı aslında. Ancak Serakip’in batısından Lazkiye’ye uzanan kesimi eksik kaldı.
Özetle, M4’ü yeniden ülkenin ekonomik arterlerinin bir parçası kılabilmek, hem Suriye’nin müttefikleri ile olan iletişimini kuvvetli hale getirmek hem de bu ülkenin Sezar yaptırımlarıyla daha da kırılgan hale gelecek iktisadi yapısına bir soluk borusu uzatarak "oksijen sağlamak" demek.
M4’ün batısında "eksik kalan iş"
Bu çerçeveden bakıldığında, M4’ün Serakip’in batısından Lazkiye’ye uzanan kesiminin trafiğe açılması, bir savaşla dünyanın en yoksul ülkesi konumuna düşmüş olan Suriye için büyük önem arz ediyor. Çünkü bu sayede Akdeniz kıyılarının Halep’e ve ülkenin kuzeydoğusuna uzanması yeniden mümkün olabilecek. Bunun önündeki en büyük engel ise, M4’ün güneyindeki Cebel Zaviye bölgesinin halen cihatçı grupların elinde olması ve bu bölgelerdeki militanların son dönemde yoğunlaşan bir hareketlilik ve hatta seferberlik içinde görülmeleri.
Dolayısıyla Suriye’nin en büyük askeri müttefiki olan Rusya için, İdlib bölgesinde yaklaşmakta olan yeni kara harekâtının en önemli hedefi, Cebel Zaviye bölgesinin de Şam Yönetimi denetimindeki topraklara dahil edilerek M4’ün güvenli bir şekilde trafiğe açılabilmesinin sağlanması olacaktır.
Aslında Moskova bunun silahlara başvurmadan gerçekleşmesini mümkün kılmak amacıyla mart ayında Ankara ile imzaladığı mutabakat metnine M4 karayolunun kuzeyinde ve güneyinde 6 km derinliğinde bir güvenli koridor tesisine dönük bir madde ilave etmişti. Bu, İdlib bölgesindeki cihatçıların özellikle Cebel Zaviye ile Cisru’ş Şuğur’u boşaltmaları anlamına geliyordu. Bir anlamda mutabakatla Ankara’ya, "terörist addettiğimiz cihatçı grupları bu bölgeden çıkarma" sorumluluğu veriliyordu. Ankara üzerinde etkili olabildiği muhalif silahlı grupları buralardan çekilmeye ikna edecek, ardından da, Türk-Rus askerleri Tronba'dan (Serakib'in 2 km batısı) Ayn El Havr'a kadar olan ve M4 boyunca 73 km uzanan yol üzerinde ortak devriye gerçekleştirmeye başlayacaktı. 15 Mart 2020 tarihinde başlayacak devriyeler ile de, Lazkiye – Halep karayolunun en kısa zamanda güvenli hale getirilip açılması sağlanacaktı.
Oysa başta Heyet Tahriru’ş Şam (HTŞ) olmak üzere, kimi cihatçı gruplar gerek yol üzerinde gerçekleştirdikleri oturma eylemleriyle gerekse de düzenledikleri saldırılarla Türk-Rus askerlerinin uzun bir süre 1-2 km’yi aşabilen bir ortak devriye gerçekleştirilmesini engellediler. Söz konusu gruplar eylemlerine ancak geçen ayın sonlarında, Ankara’nın iyice tepkisini çektikten sonra son verdiler. Ancak bölgede gerilim yine de düşmedi, karayolu açılamadı. Zira HTŞ başta olmak üzere bazı cihatçı gruplar bölgede Rus askeri görmek istemiyorlardı. Ankara da bu tepkilerden nasibini alıyordu. 27 Mayıs günü TSK konvoyunun M4’ten geçişi sırasında, yola önceden döşenen el yapımı patlayıcının infilak ettirilmesi sonucunda bölgede 1 Türk askeri daha hayatını kaybetmiş oldu. Ruslar olaydan bölgedeki Orta Asya kökenli cihatçıların örgütü olan Türkistan İslam Partisi (TİP) militanlarının sorumlu olduğunu ileri sürdüler.
"Mutabakat sonuç vermedi"
Böyle böyle Haziran’a geldik. 5 Haziran tarihinde bu kez İdlib’de bir zırhlı ambulans aracına yapılan saldırı sonucu bir Türk askeri hayatını kaybetti, ikisi yaralandı.
Nihayetinde, Rusya 5 Mart tarihli mutabakatın ardından geçen 3 aya rağmen, Ankara’nın çabalarının M4’ü güvenli hale getirmede bir kez daha yetersiz kaldığı, sonuç vermediği, cihatçı grupların bölgeyi ve silahlarını terk etmediği kanaatine ulaşıyordu. Bir başka deyişle, mutabakatla karar altına alınan hususlar, Moskova’nın bakış açısına göre, tahakkuk ettirilememişti.
Gelişmeler bununla da sınırlı değildi. Silahlı gruplar son dönemlerde artın bir hareketlilik içinde görülüyordu. Kimi gruplar el Karkur köyü ile Zayzun elektrik santrali arasında konuşlu olan ve Suriye ile Rus askerlerinin bulunduğu bölgelere yaklaşıyorlardı. Bunun üzerine, geçtiğimiz çarşamba günü Rus uçakları ateşkesin ilanından bu yana ilk kez olarak Hama-İdlib-Lazkiye üçgenindeki kimi hedeflere yönelik hava saldırıları gerçekleştirdi. Erken saatlerde Sahil el Gab bölgesinde gerçekleştirilen saldırıların amacı, muhalif silahlı güçleri Suriye ve Rus askerlerinin bulunduğu köylere ve yollara yaklaştırmamak idi. Rus uçakları aynı akşam Lazkiye’nin kuzeydoğusundaki Kıbeyne mihverini de bombaladı. Saldırıların M4 karayolunun güneyindeki Zaytun santralini daha önce tahrip ettiği bilinen Türkistan İslam Partisi militanlarının mevzilerine yönelik olarak gerçekleştirilmiş olduğu tahmin ediliyor.
Askeri tahkimatta yoğunlaşma
Cebel Zaviye, Idlib’deki silahlı gruplar içinde Ankara’ya bağlılığıyla bilinen Suriye Milli Ordusu (SMO) unsurlarının HTŞ militanlarına nazaran en yoğun olarak bulunduğu bölge olarak biliniyor. Bu dağlık kesimlerdeki cephelerde ağırlıklı olarak Ahraru’ş Şam, Feyleku’ş Şam, Liva Şukuru’ş Şam gibi bazı Suriye Milli Ordusu unsurları bulunuyor. Onların batısındaki ön saflarda ise SMO dışında kalmayı tercih etmiş HTŞ güçleri var. Ceyşu’n Nasır (Zafer Ordusu) ile 1. ve 2. Sahil Tümenlerinin savaşçıları da bu bölgede.
TİP’in de güçlü olduğu Gab bölgesinde ise Ensar el-Tevhid ile Ketaib el Fetih gibi küçük gruplar var. Daha kuzeyde ise Türkistanlı, Özbek (Buhara Tugayı), Çeçen (Ecnad Kafkas) ve Türkmen (Ketaib el İman) kökenli gruplar yer alıyor.
Suriye, Rusya’dan yakın tarihte aldığı son model Mig-29 savaş uçaklarını geçtiğimiz günlerde Hava Kuvvetleri bünyesine katarken, Hava Kuvvetleri bünyesindeki bazı savaş uçakları ile geçtiğimiz cumartesi günü Cebel Zaviye ile el Gab Ovası’ndaki HTŞ ve TİP mevzilerini bombaladığı bildirildi. Askeri uzmanlar, Mig-29’ların bölgede görev yapacak diğer Suriye savaş uçaklarına ekstra koruma sağlayacak bir yapıda olduğunu özellikle dile getiriyorlar. Mig 29’ların havadan havaya 120 km menzilli füzeler taşıyabiliyor olması, Ankara için çok iyi bir haber değil.
Bu arada, yerel kaynaklardan gelen haberler, bölgedeki ilk çatışmaların İdlib’in güney kırsalında geçtiğimiz cumartesi günü (6 Haziran) yaşanmaya başladığı yönünde. Şam Yönetimi’ne bağlı güçlerin Fuleyfel ile El Salihiye bölgelerindeki cihatçı güçleri erken saatlerde roket saldırıları ile vurduğu bildiriliyor. Suriye ordusunun aynı gün içinde Hama’nın kuzeybatı kırsalındaki Sahil el Gab bölgesinde bulunan silahlı grupları da roketlerle vurduğu kaydediliyor.
Stinger füzeleri konuşlandı
Suriye’nin kuzeybatısındaki hareketlilik Suriye ordu birlikleri ile sınırlı değil. İdlib’deki askeri güçlerini uzun bir süredir takviye eden Türk Silahlı Kuvvetleri bölgeye obüs ve hava savunma sistemleri de nakletmiş durumda. Geçen hafta da aktardığım üzere, Suriye’de silahlı muhalefet yanlısı Halep Medya Merkezi, TSK’nın İdlib’in en yüksek noktalarından olan el Nabi Eyüp Tepesi’ne hava savunma sistemi kurduğunu açıklamıştı. Son olarak, muhalefete yakın kaynaklar, Ankara’nın bölgeye kısa menzilli yerden havaya füze atan Atılgan PMADS savunma sistemleri de naklettiğini, bu sistemlerin Sarmada yakınlarında güneye doğru ilerlerken görüldüğünü bildirdiler. Bu, Ankara’nın Suriye Hava Kuvvetleri’nin bölgedeki silahlı muhalif gruplara yönelik olası saldırılarını kısıtlamaya dönük bir girişim. Kaideye Monteli Stinger (KMS) olarak bilinen Atılgan, hareket halindeki zırhlı birlikleri hava akınlarından korumak için geliştirilen ve uzaktan kumanda imkânı da olan 8 km menzilli bir sistem. Ankara’nın bu sistemleri şubat ayında da bölgedeki askeri gözlem karakollarına naklettiği ve Su-24M bombardıman uçaklarına yönelik olarak kullandığı kaydedilmişti. Atılgan da özellikle Suriye Hava Kuvvetleri’ne bağlı helikopterler için iyi haber değil.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) yerel kaynaklara dayanarak verdiği yakın tarihli bilgilere bakılırsa, son ateşkesin başladığı tarihten bu yana "çatışmasızlık bölgesine" intikal eden Türk askeri araç sayısı 3 bin 8 yüz 95’e ulaştı. Ankara’nın 2 Şubat tarihinden bu yana Suriye topraklarına taşıdığı askeri araç sayısı ise 7 bin 2 yüz 25 oldu. Aynı süre zarfında İdlib ve Halep muhafazalarında konuşlanan Türk askeri sayısının da 10 bin 40’ü bulduğu ileri sürüldü.
Aktardığımız tüm bu gelişmeler, yukarıda da belirttiğimiz üzere 2020 yazının "sıcak" ve yüksek tansiyonda geçeceğinin habercisi niteliğini taşıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
14.04.2025