Akdoğan Özkan
Çok değil bundan 15 yıl önce Amerika Birleşik Devletleri'nden (ABD) daha büyük bir ekonomik büyüklüğe sahip olan Avrupa Birliği (AB), bugün ekonomik, teknolojik ve askerî açıdan Washington'un arkasında "nal toplar" bir hale gelmiş durumda.
2008 yılında AB'nin toplam GSYİH'sı 16,2 trilyon dolar iken ABD 14,7 trilyon dolarlık bir hasıla üretmişti. Bir diğer deyişle, 15 yıl önce AB, ekonomik açıdan ABD'den yaklaşık yüzde 10 daha büyüktü. Derken "patlak veren" ekonomik krizler, ardından gelen parasal genişlemeler, satın almalar vs. derken tablo değişti. 2022 yılı sonunda ABD yaklaşık 25,5 trilyon dolarlık bir GSYİH'ya sahip bir ekonomi haline geldi. AB ise Birleşik Krallık ile birlikte düşünüldüğünde toplam 19,8 trilyon dolarlık bir büyüklüğü ancak yakalayabildi. Birleşik Krallık'tan tamamen ayrı düşündüğümüzde AB'nin GSYİH'sının 2022'de sadece 15,8 trilyon olarak gerçekleştiğini görürüz. Demeki iki birlik arasındaki ekonomik büyüklük farkı yüzde 40'ı bulmuş.
Financial Times'ın yakın bir tarihte derlediği bu ve benzeri türden verilere baktığımızda, Avrupa'nın bir zamanlar arkasına aldığı ABD'den neredeyse yüzde 50'ye yaklaşan ölçüde küçük bir ekonomi haline gelmek üzere olduğunu anlıyoruz.
2008 yılı, hatırlanacağı gibi, ABD'de Lehman Brothers adlı yatırım bankasının batışıyla tetiklenen ekonomik krizin önce Avrupa'yı daha sonra da dünyanın geri kalanını zincirleme etkisi altına aldığı bir yıl idi. Bu küresel ekonomik krizin akabinde geçen 15 yıl içinde Amerikalılar Avrupa'yı ekonominin hemen hemen her sektöründe geride bırakarak ekonomik büyüklükte fark yapmış görünüyorlar. Fark giderek de açılıyor.
Aslında olan şu: Soğuk Savaş döneminde Avrupa, süper güçler arasındaki rekabetin merkez cephesi idi. 21. yüzyılda o merkez cephe artık Avrupa değil. Bakmayın siz, Ukrayna'da olup bitenlere, bugün eller başka bir coğrafyada "tetikte." ABD bu kez asıl mücadelesini Çin'e karşı yürütüyor. Değişen sadece merkez cephe de değil. Avrupa ne refahı ne de askeri gücüyle ABD stratejilerinin merkezinde yer alıyor bugün. ABD'nin Avrupalılardan en temel talebi, AB ile Birleşik Krallık'ın hemen kendi arkasında hizalanmaları. Bunun için gerekirse "liderlikten gelen güçlerini" de kullanmaya hazırlar. Ki fark edenler fark etmiştir, kullanıyorlar da! Avrupa çaptan düşerken ABD'nin agresifleştiğini söylemimizle kastımız biraz da bu.
Avrupa, ABD'nin bu agresifliğinden -geçen haftaki "Dünya ticaretinin zaptiyesi ve gönüllü köleleri" başlıklı yazımda da dile getirdiğim üzere- giderek daha fazla payını alıyor. Amerikalılar Avrupa'nın güçlü yönlerini militarist yöntemleri de kullanarak kendi bünyelerine katmaya çalışırken yaşlı kıtayı vassallaştırıyorlar da.
Bu "vassallaştırma" birilerinin sandığı gibi, öyle komple teorisi filan değil, bugün artık AB'nin organik aydınları tarafından bile varlığı teslim edilen ve itirazlar yükseltilen ciddi bir gerçeklik. AB'nin yarı-resmi organı olarak da kabul edebileceğimiz, ülkeler arasındaki siyasi ilişkileri geliştirmeyi temel alan faaliyetlerde bulunan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) dahi, "Avrupa'nın vassallaştırılmasını" bir olgu olarak tespit etmiş durumda. ECFR bu doğrultuda, "Vassallaşma Sanatı" başlıklı bir makale dahi yayınladı. Bu makalede de altı çizildiği üzere, "böyle olmamalıyız, bu durum her iki taraf için de akılcı değil, bağımsız kapasitemizi geliştirmeli, Atlantik ittifakının daha güçlü bir parçası olmalıyız," söylemi Avrupa'da daha fazla dillendiriliyor artık.
Şimdi gelelim AB ile ABD'nin ekonomik, teknolojik ve akademik açıdan temel kriterlerdeki kıyaslamasına ve ilkinin nasıl "nal toplar" hale geldiğine.
Önce küresel ölçekte teknoloji şirketlerinin piyasa değerleri göz önüne alınarak yapılan sıralamaya göz atalım. Buraya baktığımızda, dünyanın en büyük yedi teknoloji firmasının tamamının Amerikalı olduğunu görüyoruz. İlk 20'de 14 Amerikan şirketi yer alırken sadece 2 Avrupalı şirketin varlığı dikkati çekiyor: Hollanda kökenli bir yarıiletken şirketi olan ASML (279 milyar ABD doları) ile Alman kökenli kurumsal kaynak planlaması yazılımı geliştiricisi SAP (156 milyar ABD doları). Biri 13., diğeri 20. sırada. Teknoloji alanı söz konusu olduğunda, Avrupa'ya da bu listede ilk sıralarda yer alan Amerikan kökenli Apple, Microsoft, Google (Alphabet), Amazon gibi dev firmaların hâkim olduğunu görüyoruz.
Avrupalı şirketler biraz büyüyüp serpildiğinde Amerikalılar tarafından satın alınıyor. Bazı örnekleri hatırlayalım… Lüksemburg kökenli Skype, 2011 yılında Microsoft; Birleşik Krallık kökenli DeepMind, 2014 yılında Google; yine Birleşik Krallık kökenli Shazam ile Alman kökenli Dialog Semiconductor 2018 yılında Apple tarafından satın alınan çok önemli şirketler.
Şu aralar teknolojik rekabetin en yoğun yaşandığı alanların belki de başında yapay zekâ teknolojilerinin geliştirilmesi geliyor. Bu alanda pek Avrupalı şirket yok. Serpilenler Amerikalılar tarafından çoktan satın alındı. Kullanıcılarla insan benzeri konuşmalar yapabilen güçlü bir yapay zekâ sohbet robotu olan ChatGPT gibi doğal dil işleme teknolojilerini kullanan araçların geliştirilmesi ve hizmete alınması alanında Amerikalı ve Çinli firmalar başı çekiyor. ABD önde görünse de Çin, 2030'a kadar bu pazarın hâkimi olmayı hedefliyor.
Tabii teknolojik inovasyonda rekabetçi bir pozisyonda olmak istiyorsanız, öncelikle yarı-iletken teknolojisini emrinize amade kılmanız lazım. Avrupa 1990 yılında dünya üzerindeki yarı-iletkenlerin yüzde 44'ünü üretiyordu. Bugün bu rakam yüzde 9'a inmiş durumda. Bu düşüş süreceğe de benziyor. Bugün bu alanda yüzde 12'lik bir paya sahip olan Amerikalılar, 2025'e kadar 14 yeni yarıiletken tesisi açmayı planlıyor. Çin ile olası bir savaşta yarı-iletkensiz kalmayı göze alamayacak durumdaki ABD, 2022 Ağustosunda bu konuda tarihi önemde kabul edilen bir yasa (CHIPS Act) çıkararak yarı-iletken imalatında 52 milyar dolarlık bir yatırımın önünü açtı. New York Times'ta yer alan bir habere bakılırsa, ABD yönetiminin ülke içinde yarıiletken üretimini teşvik etmek için, hibe, vergi avantajı ve sübvansiyon başlıkları altındaki destek paketlerinin toplamı 76 milyar doları buluyor.
Sektör örgütü "Semiconductor Industry Association"ın verilerine göre, ABD genelinde 50'den fazla şirketin 2020 yılı baharından bu yana yonga (chip) imalatı alanında planladıkları proje tutarları 200 milyar doları buluyor. Sadece Intel, Micron Technology ve Taiwan Semiconductor Manufacturing Company gibi dev yarıiletken şirketlerinin ABD'deki toplam yatırım hedefi 80 milyar dolar civarında.
Avrupa'nın ise adı bu alanda artık pek anılmıyor.
Gelelim akademiye… Yeni teknolojik girişimleri besleyen üniversiteler açısından da AB, ABD'nin epey gerisinde. Şanghay ile Times Higher Education'ın (THE) dünyanın en iyi üniversitelerinin listelendiği sıralamalarında ilk 30'da yalnızca bir AB kurumu var. ABD'nin ise (THE listesinde 19 iken) Şanghay sıralamasına göre 21 yüksek öğrenim kurumu dünyanın ilk 30'unda yer alıyor.
Financial Times, yukarıda bahsini ettiğim haber yorumunun sonunda "Yahu peki Avrupa'nın dünya lideri olduğu bir konu hiç mi yok?" gibisinden bir soru sormuş ve arada futbola da değinmişti. Ama galiba yaşlı kıta bu kadim pazarını da yavaş yavaş Orta Doğu'ya, Asya'ya ve ABD'ye kaptırmaya başladı. Duyduğuma göre, Orta Doğulu kulüpler Christiano Ronaldo, Karim Benzema ve Lukaku'dan sonra şimdi de Neymar'ın peşindelermiş. Messi'ye gelince… PSG ile sözleşmesi bu ay sonu bitiyor, malum. Gelecek sezon Amerikan kulübü Inter Miami'ye mi transfer olacak, Suudi El İttihad'a mı yoksa Japon Vissel Kobe'ye mi? Peki Avrupa'da kalma şansı hiç mi yok? Bunu ilerleyen haftalarda anlayacağız sanırım ama Avrupa bari en azından bu açıdan çaptan düşmese!
:)
(Not: Yoğunlaşmak zorunda olduğum başka birtakım projeler nedeniyle Temmuz ayının tamamı ile Ağustos'un da muhtemelen bir bölümü için bir kez daha sizlerin iznini rica ediyorum. Bu yılın en önemli gelişmelerinden bazılarına gebe olduğunu tahmin ettiğim Güney Afrika'daki BRICS 2023 toplantısı öncesi dünyanın bitmeyen dertleriyle aynı satırlarda yeniden buluşmak üzere.)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
14.04.2025