Alper GÖRMÜŞ
Çocuklarına kol kanat geren bir anne ya da baba, üzerimizde her zaman takdir duygusu uyandırır; bütün fedakârlıklar gibi fedakârlığın bu türü de kalbimizi yumuşatır.
Peki ya ilk bakışta sorgulanamaz bir değer gibi görünen fedakârlık, başkalarının iyiliğinin rağmına işliyorsa? Ya da fedakârlık, işte o kadarsa, o kadarla sınırlıysa?
Kurt Vonnegut, ‘Epizootik’ adlı öyküsünde, kendisinden sonra sigortanın ailesine ödeyeceği serveti düşünerek intihar eden Amerikalı aile babalarının dûçar olduğu kurmaca bir hastalığı (epizootik) anlatır. Vonnegut, öyküde tabii ki abarttığı karakterlerin gerçek hayattaki karşılığını, sonlara doğru kahramanlarından biri aracılığıyla şöyle tasvir eder (ve böylece öyküsünde hangi tür Amerikalıları anlattığını da söylemiş olur): “Hayatın amacının kendi ailelerini gitgide daha çok zengin etmek olduğunu düşünen, aksi takdirde o hayatı yaşamaya değmeyeceğine inanan zeki ve parlak Amerikalı erkekler…”
Şimdi öyküyü bir yana koyup gerçek hayattaki bu orta sınıf Amerikalı aile babaları üzerine odaklanalım…
Eşini ve çocuklarını her yıl lüks tatillere götürebilmek, çocuklarını hiçbir zaman devlet okuluna gitmek mecburiyetinde bırakmamak, onları at binmek, yelkenliyle gezmek, golf kulübüne gitmek gibi zevklerinden mahrum etmemek için ölümüne çalışan bu aile babalarının fedakârlıkları hangi soydan bir fedakârlıktır?
Başkalarının zararına ‘iyilik’ kurmak
Vonnegut, okuru bu soruyla yüzyüze bırakmadan önce, o aile babalarının kendi aileleri ‘iyi’ olsun diye başkalarına yapabilecekleri kötülükler hakkında da bilgilendirir; ki böylece, bu aile babalarının fedakârlıklarının o kadar da yüceltilecek bir şey olmadığını imâ eder.
Ben bu öyküden biri doğrudan öbürü dolaylı iki ders çıkartıyorum.
Dolaysız ders: Kendi yakınlarının iyiliğini düşünen ve o uğurda fedakârca bir hayat süren birinin davranışı tabii ki takdire şâyandır, fakat bu amaç uğruna başkalarının iyiliğini hiçe sayan biri için aynı şey söylenemez.
Dolaylı ders: Sana uzak olanların, hattâ hiç tanımadığın birilerinin hakkını da en yakınların gibi savunabiliyorsan, işte o zaman, ancak o zaman ‘diğerkâm’ sıfatına hak kazanabilirsin.
Vonnegut, ‘iyilik’ gibi, ‘fedakârlık’ gibi değerlerin ancak ‘çapaksız’ olduğunda anlamlı olacağını anlatıyor bu öyküsünde; bu değerlerin özneye ya da şarta bağlı olamayacağını, bölünemez olduğunu…
‘İyilik’ için, ‘fedakârlık’ için geçerli olan, hepimizin -en azından retorikte- ortaklaşa onayladığımız adalet, özgürlük, hakbilirlik gibi başka ‘yüce’ değerler için de geçerlidir.
Bazıları için geçerli olan ama bazıları için olmayan; bazen geçerli olan ama bazen olmayan; şu koşullarda geçerli olan ama bu koşullarda olmayan adalet ve özgürlük kavramları, onlara atfettiğimiz ‘yücelikleri’ taşıyabilir mi?
Türkiye, ne yazık ki bu kavramların sadece ‘bizim’ ve ‘bizimkiler’ için dile getirildiği bir ülke… Adalet ve özgürlüğe ihtiyaç duyanların, gücü ele geçirdikten sonra onları tümüyle unutup zalimleştiği bir ülke… Türkiye bu anlamda bir ‘nöbetleşe zorbalık’ ülkesi…
Yeni nöbetçiler
Ömer Faruk Gergerlioğlu, birkaç yıl önce kaleme aldığı bir yazısında, iktidar olunca zalimleşen eski arkadaşları için -okuduğumda bana bir ağıt gibi görünen- şu satırları yazmıştı:
“Dün beraber ağladığımız arkadaşlarımız bugün zalim. Dün beraber dayak yediğimiz arkadaşlarımız bugün mazlumlara dayak atıyor. Çok duyarsızlar, çok hissizler, çok zalimler. Büyük imtihanı kaybettiklerinin farkında değiller. İktidar sofrasındalar ve ‘parazit’ diye niteledikleri sesleri değersizleştirmeye çalışanı da var. Ona verilen görevle köşesinden cellatlık yapan yazarı da var, dalkavuklukta inanılmaz basamaklar atlayanı da var. Beraber erdemli işler yaptığımız nice yazar bugün katledilen değerleri görmezden gelme şampiyonu. Kaybettiler, kaybettiler büyük imtihanı. Nedir mi o imtihan? Zalimin ve mazlumun kimliğini sormamak imtihanıdır o imtihan.” (28 Şubat’ın 21. yılında roller değişti, Artı Gerçek, 26 Şubat 2018).
“Çok inatçıyımdır, çok ısrarcıyımdır, bundan dolayı insan hakları savunucusuyum”
Ömer Faruk Gergerlioğlu, hak ve adalet arayışına hiçbir dönemde hiçbir çapak bulaştırmamış o nadir insanlardan biri… Kendi deyişiyle ‘dün beraber dayak yediği fakat bugün mazlumlara dayak atan’ arkadaşlarının antitezi olarak duruyor karşımızda.
O eski arkadaşlardan biri, onu “Meclisi terörize etmek”le suçladı; İçişleri Bakanı da eylemini değil bizzat kendisini terörist olmakla itham etti.
İnsanın ürpertecek boyuttaki bu haksızlığı kabul etmek mümkün olmasa da anlamak mümkün: Böyle bir ülkede Ömer Faruk Gergerlioğlu adlı boy aynasının karşısına geçen bir iktidar unsurunun, aynada gördükleri karşısında o aynayı parçalama isteği duymasından daha tabii ne olabilir?
Gergerlioğlu’nun “terörist” suçlamalarına Meclis kürsüsünden verdiği cevap, aynanın karşısına geçenleri nasıl bir çaresizliğin beklediğini de gösteriyor:
“Çok inatçıyımdır, çok ısrarcıyımdır, bundan dolayı insan hakları savunucusuyum. Sonuna kadar mücadele ederim. Yılmam, boyun eğmem, Allah’tan başkasından da korkmam, bunu bilin.”
Gergerlioğlu benim dikkatimi ilk kez 2000’li yılların ilk yarısına damga vuran “misyonerliğe karşı kampanya” sırasında verdiği bir demeçle çekmişti. Gergerlioğlu, İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlum-der) Kocaeli Şube Başkanı olarak İzmit’te bir Protestan kilisesini taşlayanları protesto ediyordu. Gergerlioğlu, “Protestan Kilisesi’nin taşlanması, din ve vicdan özgürlüğüne saldırıdır” diyor, bunun İslâm inancıyla da bağdaşamayacağını söylüyordu:
“Müslüman insanların İslâmın emrettiği hususları yaşaması için gayret sarf etmesi din ve vicdan özgürlüğünün bir gerekliliğidir. Aynı Müslümanların Hıristiyanlığa da aynı anlayışla yaklaşarak dinlerini yaşaması için yardımcı olması, din ve vicdan özgürlüğünün sonucudur.
“Bu saldırıları şiddetle kınıyoruz. Bırakınız herkes dininin, ideolojisinin tebliğini özgürce yapsın. Herkes bilir ki, fikirlerin çarpışmasından, hakikatın ışığı ortaya çıkar. Diliyoruz ki, doğrunun aydınlığı, yanlışın yalancılığını, zorbalığın gücünü kırsın.”
Gergerlioğlu, insan hakları savunuculuğuna başlarken kendi kendine “Zalimin ve mazlumun kimliğine bakmama” sözü verdiğini söylüyor. Ben şahsen onu tanıdığımdan beri yazdığı hemen hemen her şeyi okumuş, hangi olay karşısında hangi tepkiyi verdiğini bilen biri olarak şahidim ki, bu sözünden dolayı kendisini utandıracak hiçbir şey yazmadı, hiçbir şey yapmadı.
Utanması gerekenler var ama onlar da çaresizce ayna parçalamakla meşgul.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025