A.Turan ALKAN
Yaşadıklarımızın siyasi kültürümüzle genetik bağları var. XI. yüzyılda, Türklerin tarım ekonomisine henüz geçtiği devirleri anlatır. Temel geçimlik şekli göçebeliğe bağlı olarak hayvancılıktır ve darlık zamanlarında Bey, kabilesinin sıkıntılarını çözmekle görevlidir.
Ağalık, beylik, toprağa dayalı tarım ekonomisinde de devam eder. Bey, kabilenin güvenlik ve selametinden sorumlu yönetici olarak ekonomik faaliyetin en ucundadır ve tabiatiyle kabilenin en varlıklı şahsıdır. Kriz zamanlarında şahsi servetinden açtığı krediler veya karşılıksız yardımlarla siyasi otoritesini pekiştirir. Osmanlı Tımar düzeni, bu yapıyı küçük düzeltmelerle devam ettirir. Doğu’daki bazı aşiretlerden gayrı köylerde izi silinen ağalık, dış pazara kapalı bir ekonomik yapının temel elemanıdır; bir nevi ‘Köyün taşeron’u veya ‘Dayıbaşı’sı yani...
Türkiye’de köy ekonomisi 1950’li yıllarda önce şehre, sonra dış pazarlara doğru açıldı ve Türkler tarihlerinde ilk defa iptidai tarım ve hayvancılık dışında alanlarda geçimlerini sağlamak zoruyla yüz yüze kaldılar. Demircilik, bakırcılık gibi basit zanaatlerin Ermeniler, endüstriyel tarım ve ticaretin Rumlar tarafından yürütüldüğü iktisadi yapıda Türklerin payına hâliyle ‘niteliksiz işçilik’ düşüyordu. Ermeni tehciri, ardından Mübadele esnasında Anadolu’nun zaten yetersiz sınai ve ticari birikimi sıfırlandı; dünya ekonomisine çok geç eklemlenebildik ve bu yüzden ‘Mesleksizlik’, onca yetişkin işgücümüze rağmen halkın ekserini niteleyen bir vasıftır.
Kökü göçebeliğe dayalı ekonomilerde geliri artırmanın yolu, üretim araçlarını (toprağı) çoğaltmaktır ve buna biz tarihte çeşitli isimler veriyoruz; fetih, akın, sefer veya yağma. Yağma kavramını milli tarihimiz söz konusu ise pek kullanmayız; kaba ve inciticidir.
Böylece askeri güç, bir üretim vasıtası olarak öne çıkar. İktisadi darlıkta yeni seferlere gitmek, bütün risklerine rağmen aynı zamanda gelir artırıcı bir yatırım faaliyeti haline gelir. Bileğiniz güçlüyse bu iktisadi model gidebildiği yere kadar gider, yenilmeye başlarsanız çöküntü kaçınılmazdır.
Osmanlı ekonomisini bu çerçevede okursanız, padişah, ‘kulları’nın geçimliğini temin eden bir numaralı bölüştürücüdür. Kulları’na bazen ihsanda bulunur, canı sıkılırsa verdiğini fazlasıyla, bazen de canıyla birlikte geri alır. Kulları doğrudan üretime girmek yerine bir nevi ‘Dayıbaşılık’, yani götürü taşeron işletmeciliği yaparlar. Tarihte Osmanlı yüzyılları, bu iktisadi modeli uluslararası ticarete veya sanayiye dönüştürecek bir hamleye şahit olmamıştır.
Geçimlik şekilleri önemlidir ve bir yere kadar siyasi kültüre damgasını vurmuştur; buna göre devlet (ve onun başındaki idareci) babadır, kibar Osmanlıca tabiriyle ‘Velinîmet-i bî-minnet efendimiz’. O öyle bir efendidir ki, ondan bir şey talep ederken minnet etmezsiniz (Ağalık vermeyle yiğitlik vurmayla!); o verir siz alırsınız; dua eder, sadakat gösterirsiniz. Devletin babalığı efsânesinin tam açılımı da budur.
Ekonomimiz, yeterince artı değer üretemediği için, bölüşüm (inkısam) işlerinde devletin kulları arasında âdil davranması beklenir. Devlet ise kul takımının kendisini asla devletten bağımsız üretici bir zümre olmasını istemez ve daima kendi kapısında ricacı ve minnetkâr bir edâ ile yüz sürmesini bekler. Hak aramaya kalkışanlara da haddini bildirir (Haddini bileceksin!) Bu ceza, dağ gibi et göl gibi kımız yığılan ziyafet sofralarından uzak tutulmakla başlayıp gaspa, yağmaya, müsadereye, siyaseten katle veya bütün mal varlığına el koymaya kadar açılan geniş bir yelpazedir.
Akıllı insanlar, yeterince üretemeyen ekonomilerde zenginliğin daima devletten vize almaktan geçtiğini gayet iyi bilir; itaat ve temennâ eder, medh ü senâda kusur etmez (bkz. Gazeteler) ve kaz gelecek yerden haraç, afedersiniz tavuk esirgemez.
Pardon, Bankasya’nın başına gelenleri tahlil edecektim, yer kalmadı!
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Dereler düz bağladı; dibi yarpuz bağladı…
14.07.2016 - Pijama dâvâsı
13.07.2016 - Ördek düdüğü
11.07.2016 - ‘Pozitif milliyetçilik’ nedir; nasıl yapılır?
10.07.2016 - Bir ‘şirket’ hikâyesi
8.02.2016 - Eey İzlanda, sen kimsin ya?
7.02.2016 - Dünyanın bütün mustazafları, birleşin!
6.02.2016 - Sert bir Bayram tebriki yazısı
4.02.2016 - Bir ‘flashmob’ videosundan öğrendiklerim
3.02.2016 - Narkotik ihbar!
2.02.2016
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
Ural Ateşer
Çocuk ve ebeveyn için yapılacak düzenlemeler yalnız kadın/anne düşünülerek yapıldığı sürece bu tartışma sakin sürdürülemez... Esnek çalışma düzenlemeleri erkekler/babalar için de düşünülmeli ve yanısıra kreş yaygınlığı, işyerinde kreş gibi önlemler ele alınmalıdır... Bu arada çocuğunu tek başına büyüten anne ve babalar unutulmamalıdır... Gülay Göktürkün yazısını bu tartışmaya yararı olacak bir yazı olarak kabul ediyorum... Keyifle okudum...