Aydın ENGİN
Dünden hatırlayacaksınız: Ergenekon, bütün NATO ülkelerinde kurulmuş, sadece dışarıdan gelecek (kastedilen Sovyetler Birliği’dir) istilalara karşı değil, ülke içinde iktidara yönelmiş ve bu güce erişmiş bir sol kalkışmaya karşı kurulan gizli ve yasadışı ordudur. İlk İtalya’da açığa çıkarıldı. Oradaki örgütün adı Gladio idi. O yüzden benzer örgütlerin tümüne kestirmeden Gladio dendi. Bütün NATO ülkeleri 1990’dan sonra kendi “Gladio”larını dağıttılar.
Türkiye hariç…
Türkiye Gladio’sunun (=Ergenekon) dağıtılmak bir yana varlığı bile kabul edilmedi. Gelip geçen hükümetlerin bile haberi olmayan bu gizli örgütün varlığını Türkiye Ecevit’in ağzından öğrendi. Ecevit’se Ergenekon örgütünün varlığını tesadüfen, örtülü ödenekten istenen paranın kaynağını sorduğunda, dönemin boşboğaz Genel Kurmay Başkanının ağzından kaçırmasıyla öğrenmişti. Ama dağıtmaya ya gücü yetmedi ya niyeti yoktu. Ergenekon sürdü. Bugüne dek sürdü.
Askeri kanadının yanısıra işaramlarından, siyasi partilerde kilit konumlar edinmişlere, sendika, dernek yöneticilerinden gazetecilere uzanan siviller de (sivil!) Ergenekon örgütlenmesinde yer aldılar.
Türkiye Gladio’su yani Ergenekon böyle.
Bir de Silivri’de yürüyen dava var. Onun adı da Ergenekon Davası…
Peki: Silivri’de Ergenekon’un elebaşıları, üyeleri yargılanıyor mu ?
Soru yanlış düzenlenmiş. Doğrusu “Silivri’de yargılananlar arasında Ergenekon elebaşıları, önde gelen üyeleri var mı” olmalı.
Cevap: Evet !..
* * *
Anayasasında “demokratik cumhuriyet” yazan bu ülkede 1950’den beri (62 yıl bu dile kolay) darbelerle kesintiye uğradığı yıllar hariç serbest seçimler yapılıyor ve yasama ve yürütme erki böyle oluşuyor.
Böyle bir ülkede darbeye kalkışmak, darbe planlamak ve darbe için ortam yaratmak, provokasyonlar, tezgahlar kurmak, eylemler örgütlemek suçtur.
Son cümlenin vurgusu hafif kaldı. Hak ettiği vurguyla yineleyeceğim: Ağır suçtur.
Ağır cezalar gerektirir.
Ama lütfen dikkat. Yukarıdaki paragraflarda suçu tanımlamaya çabaladım: “…darbeye kalkışmak, darbe planlamak ve darbe için ortam yaratmak, provokasyonlar, tezgahlar kurmak, eylemler örgütlemek…”
Silivri’de gerek ana dava olan Ergenekon davasında, gerek Balyoz Davasında yargılananlar arasında bu suçları işleyenler olduğuna inanıyorum. Bu kof ya da boş bir inanç değil. 1992 -2002 yıllarını Cumhuriyet gazetesinde, haberci, yazar ve yöneticilik görevleri üstlenerek geçirdim. Pek çok olgunun dolaysız tanığıyım. Türkiye 1994’den itibaren, bugün “askeri vesayet” diye adlandırılan ve ordu üst kademesinin siyasal iktidarlara, hatta yasa koyucu TBMM’ye alenen talimat vereceği kadar tırmanan bir dönem yaşadı.Ülkeyi resmen TBMM ve hükümetlerin, ama fiilen Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) yönettiği bir dönem…
2002 Kasım’ında AKP’nin tek başına iktidara gelmesi ile MGK egemenliği adım adım, ama gitgide hızlanan adımlarla sona erdi. Devlet üstünde tartışılmaz ve Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana hemen hemen kesintisiz hegemonyasını yitireceğini, hatta yitirdiğini gören ordunun tepelerindeki generaller (kimi ateşli, kimi gönüllü, kimi gönülsüz ama mecburi) AKP’yi bir darbe ile iktidardan uzaklaştırma hesabına giriştiler.
Destek kitlesi olarak AKP iktidarında Cumhuriyet’in laiklik ilkesinin yok edileceği ve yaşam tarzlarına devlet gücüyle müdahale edileceği gibi (belli ölçülerde haklılık da taşıyan) kaygı ve korkulara kapılan kesimleri seçtiler.
Bazı paşalar pervasızca “Tabancayı artık çapraz astığını” söylüyordu. Darbe yapacak cuntaların üyeleri ve yapacakları darbenin kod adları önce Ankara gazetecilerinin, ardından daha geniş kesimlerin diline düştü. Ulusal Güvenlik Akademisi denen askeri kurumda -kimileri resmen- eğitilmiş gazeteciler, sendika yöneticileri, işveren kuruluşları yöneticileri kolları sıvadılar.
Ama olmadı.
Gerek AKP’yi tek başına iktidara taşıyacak kitlesel gücü, gerek uluslararası ortamın (Mesela sermayenin küreselleşmesinin ulaştığı boyut), gerek NATO’nun (ABD diye de okuyabilirsiniz) bir askeri darbeye soğuk duruşu darbe heveslerini kursaklarda bıraktı; planlar uygulanamadı; örgütlenmeler gitgide çürüdü…
Ama dikkat: Olmayan “Darbe girişimlerinin başarıya ulaşamaması”dır. Darbe girişiminin, hazırlığının, ortam yaratmak amaçlı provokatif eylem ve etkinliklerin değil.
Yani suç işlenmiştir.
Silivri’de yargılanması gereken de buydu.
Ancak “vesayet rejimini”ni ülke siyasetinden kazımayı değil, o vesayeti devralmayı yeğleyen Recep Tayyip Erdoğan ve ekibi Silivri’yi sadece suçluların değil, bir zihniyetin de yargılandığı bir intikam kürsüsüne çevirdi. Hukukun sınırları aşıldı. Ergenekon davasında da, Balyoz’da da (başlangıçtaki paragraflarda tanımladığım) suçları işleyenlerin yanısıra “Ülkeyi ancak askerlerin yönetiminin kurtaracağını” düşünen, ya da “AKP gitsin. Gerekirse darbeyle gitsin. Ama gitsin”zihniyetine kapılanlar da yargılanıyor ve çoğu tutuklu yargılanıyor.
Ceza hukuku suçu yargılar.
Zihniyeti yargılamaya kalkarsa artık hukuktan söz edilemez.
* * *
Dünkü yazının başlığını yineleyelim: Bu Ergenekon, o Ergenekon mudur?
Cevap: Evet ve hayır.
Hukuk ve onun da tepesindeki adalet “Ne yapalım, kurunun yanında yaş da yanar zıppırlıklarına, yavşaklıklarına sırtını döner.
Hukuk sadece ve sadece suçu yargılayacağını, zihniyeti de yargılamaya kalkarsa kendini inkar edeceğini bilir.
Peki hem suçu, hem zihniyeti birlikte ve birarada yargılamaya kalkışınca ne olur?
Silivri’de ne olduysa, ne oluyorsa, ne olacaksa o olur…
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021