Bayram ZİLAN
Nişantaşı&Cihangir hattındaki “mahalle baskısı” ile Diyarbakır Ofis hattındaki “mahalle baskısı” arasında hiçbir fark yoktur aslında. Nişantaşı&Cihangir hattında Erdoğan’a oy verenler aforoz edilir. Nitekim Başbakan Erdoğan’ın davetine icap eden sanatçıların başına gelenleri gördünüz. Diyarbakır Ofis’te de durum aynıdır. Eğer Diyarbakır’da Erdoğan’a oy veriyorsanız veya bir Kürt olarak tercihinizi Erdoğan’dan yana kullanıyorsanız hemen hain&işbirlikçi ilan edilirsiniz. İlginç olan ise, bu baskılara rağmen her iki mahallenin de kendisini “demokrat” olarak tanımlaması, “özgürlük”ten dem vurmasıdır.
Lafı eğip bükmeye de, “mahalle baskısı”na bakıp renksiz kalmaya da gerek yok.
91 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtler için en iyi dönem, Ak Parti dönemidir.
Kürtlerin en özgür olduğu dönem, Erdoğan’lı dönemlerdir.
Çok fazla geriye gitmeye gerek yok. Adı konulmamış darbe, henüz 93’te oldu. 1993’te Yüzlerce Kürt işadamı katledildi. Bölgede binlerce faili meçhul cinayet işlendi. İslamcı Kürtler bizzat devlet tarafından yok edildi. Bölge, seküler bir yaşam tarzına mahkûm edildi. Devlet, Kürtler üzerinden rutin dışına çıktı. Kürtler, 80 yıl boyunca “Türkiye Cumhuriyetinin güvenliği ve bekası için” temizlenmesi gereken bir “sorun” olarak kabul edildi.
Kürtler, dilleri inkâr edilen, varlıkları yok sayılan, kendi anadillerinde şarkı dinlemek için bile kuytu, karanlık ve sote yerler arayan olağanüstü dönem halkı-ydı.
Daha 1979’da, dönemin Bayındırlık Bakanı Şerafettin Elçi “Ben Kürdüm. Türkiye’de Kürtler var” dediği için 27 ay hapis yatmadı mı?
Ahmet Kaya, çok değil, daha 14 yıl önce, 10 Şubat 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin düzenlediği ödül töreninde yaptığı konuşmada “Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum” dediği için üzerine çatal/bıçak fırlatılmadı mı? Linç kampanyaları düzenlenmedi mi? Ahmet Kaya, sırf Kürt olduğu için yurtdışına çıkmak zorunda kalmadı mı? Bundan dolayı gurbette kahrından ölmedi mi?
Kürtler, daha 10 yıl önceye kadar bölgede seyahat ederken, en az 20 kontrol noktasından geçmiyor muydu? Kepenkler, akşam 5-6’dan itibaren kapanmıyor muydu? Sokağa çıkma yasakları yok muydu? “OHAL ucubesi” defalarca “1 seneliğine” uzatılmadı mı?
Kürt çocukları, 80 yıl boyunca “Türküm, varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye her sabah bağırtılmadı mı?
Daha 19 ay öncesine kadar, her gün dağdaki ve askerdeki çocukların cenazeleri soğuk musalla taşlarının üzerinden kaldırılmıyor muydu?
Bütün bu kötü günler artık geride kaldı. Elbette yapılanlar yeterli değil. Hak ve özgürlükler noktasında atılması gereken daha çok adım var. İşte tam da bu nedenden dolayı tercihin Erdoğan’dan yana kullanılması gerekir.
Yeni bir Türkiye inşa ediliyor. Fakat bu inşa henüz tamamlanmış değil.
Çözüm Süreci başlatıldı. Fakat bu süreç henüz tamamlanmış değil.
19 aydır çocuklar ölmüyor. Fakat bu, yarın yine dağda veya askerde ölmeyecekleri anlamına gelmiyor. Devam eden bir süreç var.
Daha yapılması gereken, Türküyle, Kürdüyle, Alevisiyle, Sunnisiyle bu ülkede yaşayan bütün farklılıkların “bu benim anayasamdır” diyeceği yepyeni, sivil bir anayasa var.
Farklılıkların tehdit değil, gerçek anlamda bir zenginlik olacağı, ötekilerin ve ötekileştirmelerin olmadığı, herkesin 1.sınıf vatandaş kabul edildiği, renginden ve dilinden dolayı hiç kimsenin asla aşağılanmadığı veya üstün ve ayrıcalıklı kabul edilmediği bir Cumhuriyetin kuruluşunun henüz başındayız.
Bu kuruluşun nihayete kavuşması için Kürtler Erdoğan’ı tercih etmeli.
Şüphesiz Demirtaş’ın adaylığı da önemli ve değerlidir.
Ancak kampanyayı, ‘Kürtler kendine oy vermeli, bu yüzden Demirtaş’, ‘Kürtler siyasi rüştünü ispatlamalı, sayısal olarak kendini göstermeli’ gibi argümanlar üzerine inşa etmek doğru değil.
Kürtler, bu seçimde Türklerle yarışmıyor ki? Bu yarış, demografik yarış ya da etnik köken yarışı da değil. Hiçbir zaman da olmamalı.
Bu seçimde “Türklüğü ya da Kürtlüğü” oylamıyoruz. Yeni Türkiye ya da Eski Türkiye’yi oyluyoruz.
Ya barış ve huzur içerisinde, bir ve beraber yaşayacağımız Yeni bir Türkiye’ye evet diyeceğiz. Ya da kan ve gözyaşının döküldüğü, Kürdüyle, Türküyle herkese kan kusturulan Eski bir Türkiye’ye evet diyeceğiz.
Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’ın Türkiye’den uzaklaştığı Eski Türkiye’ye ya da Hewler ve Rojava’nın Türkiye’yle yakınlaştı Yeni Türkiye’ye evet diyeceğiz.
Demirtaş’ın kullandığı sloganla: “Kürtler kendine oy vermek istiyorsa” bile Erdoğan’a oy vermelidir.
Çünkü Erdoğan’a oy vermek, kendine oy vermektir.
Tıpkı Alevilerin, Gayrimüslimlerin ve Romanların Erdoğan’a oy verdiği gibi.
Erdoğan’a oy vermek, eşitliğe ve Türkiyeliliğe oy vermektir.
Twitter: @bayramzilan
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.05.2024
7.05.2024
3.05.2024
29.04.2024
26.04.2024
18.04.2020
25.02.2020
12.02.2020
19.01.2020
15.01.2019