Cemil ERTEM

Suriye’de ‘tek parti’ hikâyesinin beklenen sonu
12.06.2011
3123

Bugün Türkiye 17. Genel Seçimi’ni yapıyor. Çok partili sistemin ilk genel seçimi yine böyle bir yaz günü 21 Temmuz 1946’da yapılmıştı. 1946 ilginç bir yıldı, hem dünya hem de Türkiye açısından adeta bir başlangıç yılıydı 1946. Suriye’deki Baas diktatörlüğü sürecinin de başlangıç yılı 1946’dır.

Roosevelt’in 1945’de ölmesinden sonra göreve gelen Başkan Truman, New-Deal politikasının azgelişmiş ülkelere yönelik ‘kalkınma’ versiyonunu gündeme getirmişti. Ünlü Truman doktrininin özeti budur. Ama ondan önce, Roosevelt’in New-Deal’i küresel bir düzenlemenin ilk adımlarını atmıştır.

İşte 1945’te Roosevelt’ten sonra gelen demokrat Truman, “dışarısını” bu ekonomi-politikasının sonucu olarak düzenlemiştir. Truman Doktrini, her ne kadar bir soğuk savaş müdahalesi gibi görünse de, ABD’nin, süreçteki yeni sömürgeci politik hattıdır. Truman’ın bu politik hattı, siyaseten ‘bağımsız’ ama ekonomik olarak ‘bağımlı,’ görece demokrasinin olduğu, ‘gelişmekte olan’ ülkeler gerektiriyordu. Bunun için nasıl Avrupa’da faşizm bittiyse Türkiye gibi ülkelerde de ‘tek partiye’ dayalı, faşizme öykünen diktatörlükler bitmeliydi. Ama aynı diktatörlükler, daha ‘geri’bir coğrafya olan Ortadoğu ve K.Afrika’da başlayabilirdi.

İşte Türkiye, 1946 yılında bir yaz günü çok partili rejiminin ilk seçimini bu dünya konjonktüründe yaptı. Bu seçimlerde, örgütlenmesini tamamlayamadan seçime giren Demokrat Parti seçimi kaybetti. Sonuç olarak seçime rağmen ‘tek parti’ iktidarı devam etmiş oldu. Nihayet 1947 yılında Türkiye IMF ile tanıştı. Sonrasındaki hikâye ilginç ama çok acıdır.

Truman Doktrini’ne bağlı ABD genişlemesi, “siyaseten” bağımsız ama ekonomik olarak ABD’nin başını çektiği “merkez”e bağımlı ulus-devletler yarattı. Bu ulus-devlet yapıları, Ortadoğu’da, kabilelere, aşiretlere dayanan askeri bürokrasinin işbirlikçi iktidarlarını getirdi.

Suriye’nin hikâyesi bu anlamda çok ilginçtir. Birinci dünya savaşınının hemen ertesinde Osmanlı hâkimiyetinin son bulmasıyla, şimdiki Suriye toprakları Fransız hâkimiyeti ve yönlendirmesi ile karşı karşıya kaldı. Şu bizim 1946 yılına kadar Suriye’de manda yönetimi resmen sürdü. Bu tarihe kadar Suriye topraklarında tam bir iç ve dış paylaşım kavgası yaşandı.

Ortadoğu’nun eli kanlı (tek) partilerinin marifeti
Suriye’yi bugüne getiren Baas diktatörlüğü hikâyesi tam burada başladı. 1947’de Suriye’de ilk seçimler yapılarak Şıkri al-Kuvatli cumhurbaşkanı seçildi. 1949’da Suriye genelkurmay başkanı askeri bir darbe yaptı. Bu darbe, Arap dünyasındaki ilk darbeydi. Albay Adip Şişakli hükümeti, toprak reformu gibi iddialı ama ABD’nin de hoşuna gidecek işlere girişti ancak 50’li yılların ortasına kadar idare edebildi. Bölgede bütün askeri diktatörleri birleştirecek bir ‘milliyetçi-modernist ‘Birleşik Arap Cumhuriyeti (diktatörlüğü) fikri yalnız Nasır’a değil bölge diktatörlerine ve ABD’ye de sıcak geliyordu. Mısır’da Nasır’ın Birleşik Arap Cumhuriyeti, 1958 yılında, yani bizdeki darbeden tam iki yıl önce, Mısır, Suriye ve Kuzey Yemen arasında kuruluyor ama Nasır’ın Mısır’ı, diktatörlükte baskın olunca 1961’de birlik dağılıyordu.

Suriye Baas partisinin sağ kanadı,1967 Arap-İsrail savaşı sonrası, Savunma Bakanı Hafız Esad’ın yönetiminde kansız bir darbeyle iktidara el koydu. Artık Esad ailesi ve aile yoluyla temsil edilen güçler Suriye’nin yeni sahibi idi.

Şimdiye değin Suriye’de Esad Ailesi ve onun etrafında kümelenen asker ve bürokrat Baas partisi seçkinleri tam bir yağma diktatörlüğü kurdular. Bu diktatörlük İsrail’e ‘düşman’ gibi gösterilip Müslüman Arap dünyasının desteğini de aldı. Ama Suriye ve İsrail bir paranın iki yüzüdür. Bu para da, şimdiye değin, dolardı. Şimdi baskı ve kanla örülü acımasız bir tek parti diktatörlüğünün sonuna geldi Suriye.

Suriye’deki katliamlar Beşer Esad’ın ‘yoldan çıkmış’ kardeşi Mahir’in marifetiymiş gibi gösteriliyor; hayır, bu başından beri Suriye Baas Partisi’nin planlı işidir.

Libya’da Kaddafi, Suriye’de Esad eli kanlı diktatörlerdir. Gerekirse Türkiye tampon bölge oluşturup, Suriye halkını Baas Partisi’nin katliamından korumak için harakete geçebilir. Sonuç olarak ‘Tek Partilerden’ve Tek Parti Diktatöryası heveslilerinden uzak duralım; bugün, yarın ve daima...  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar