Cemil KOÇAK
Yakın dönem siyasî tarihimizin tartışılmaya doyulamayan bir başka meselesi de İzmir suikastı. Kemal Atatürk’e biat etmeyen İttihatçı tayfanın siyaseten, kısmen de fiziken ortadan kaldırıldığı 1926 yazı, aradan geçen 86 yıla rağmen pek çok noktasıyla hâlâ karanlık.
Öyle görünüyor ki, önce Takriri Sükûn yasası ve ardından gelen Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın (TpCF) kapatılması, Atatürk’e “gazoz paşa” demekte ısrar eden İttihatçıların gözünü iyice kararttı. Eski alışkanlıklar depreşti. Suikast, ardından hükûmet darbesi İttihatçıların çok iyi bildikleri siyaset yoluydu.
Şükrü Bey planları içki masasında anlattı
Önce Ankara’da gerçekleşecek bir suikast hazırlığına girişildi. Ne var ki, İttihatçıların eski eğitim bakanı Şükrü Bey, anlaşılan ağzı öyle sıkı biri değildi; hele içki masalarında bayağı gevezelik ediyordu. Suikast planını anlatacak kadar. İzmir suikastından yaklaşık bir yıl kadar önce bu kez de Ankara’da aynı ekip suikast planlamıştı; hatta tatbik etmek üzereydi ki, iş kendi grupları içinde duyuldu. İzmir suikastının esas tertipçilerinden ve Birinci Meclis’in muhalif üyesi Lazistan milletvekili Ziya Hurşit’in kardeşi Faik Günday, ki kendisi de milletvekiliydi, İzmir suikastı dolayısıyla verdiği ifadede, bizzat TpCF’nin kurucusu ve milletvekili Rauf Orbay’ın dedikoduyu duyar duymaz kendisini sabahın erken saatinde yataktan kaldırdığını ve kardeşini vazgeçirmesi gerektiğini söylediğini ayrıntılarıyla anlatacaktır. Nitekim suikast düzenleyeceği ileri sürülen isimler sabahın erken saatinde Ankara’da sokaklarda aranacak ve bulunacaksa da, hepsi de olayı inkâr edeceklerdir. Suikast girişiminden haberdar olanların durumu polise intikâl ettirmemeleriyse, İzmir suikastı zanlısı olarak gündeme geldiklerinde aleyhlerine kullanılacak delil olacaktır.
Suikastçıların muhalif kimlikleri ve TpCF içindeki konumları, muhtemelen parti yönetimi açısından çıkmaz sokaktı. Girişimin ihbar üzarine polisçe açığa çıkarılması halinde bütün parti yönetiminin işe katıldığı iddiasının ağırlığı altında ezilebilirlerdi. Muhtemelen bu nedenle olacak kendilerini ihbar etmekten çekindiler; siyaseten aleyhlerine kullanılacak bir tertibin içine düşmekten ve hükûmetin hayli güçlü bir şekilde muhalif partiyi ve bütün yönetimini suçlamasından ve hatta suikastçılarla işbirliği yaptıkları suçlamasından çekindiler. Olayı örtbas etmeyi tercih ettiler. Belki de suikastçıları denetim altında tutabileceklerini düşündüler; nitekim Orbay’ın tavrı biraz bunu gösteriyor. Faik Günday, ifadesinde Kâzım Karabekir ile diğer paşaların da tertibin içinde olduklarını söylemişti. Tuhaf olan taraf, bizzat tetikçilerin de tertibin en yukarısındaki isimleri ilk hamlede itiraf edebilecek kadar bilgili olmalarıydı.
Garip olan bir başka nokta da, Ankara valisinin İzmir suikastı girişiminden sonra Ankara’daki gelişmelerden haberdar olunduğuna ilişkin açıklamasıdır; bu takdirde polisin bu grubun faaliyetlerini izlemesi ve muhakkak denetimi altında tutması gerekirdi; nitekim bazı sanıklar mahkeme aşamasında bu savunmayı yapacaklar ve herşeyin hükûmetin tertibi olduğunu bu nedenle iddia edeceklerdir. Onlara göre hükûmet olaydan haberdardı, amacı da suikast girişimini vesile ederek tertibe karışmamış olsalar dahi bütün muhalefeti yere sermekti.
İzmir daha uygun bulundu
Önce Ziya Hurşit’le tetikçiler Laz İsmail ve Gürcü Yusuf İzmir’e geldiler. Gazi’nin İzmir’e varmasına daha birkaç gün vardı; o sırada önce Çeşme yolunu incelediler, fakat güvenlik önlemlerinin sıkılığından dolayı bundan vazgeçtiler. Atatürk, basmane garında inecek, tarihî Kemeraltı çarsısının içinden geçerek İzmir hükûmet konağına ulaşacaktı. Kemeraltı’nın dar sokağında; tam da üç yol ağzında karakolun bulunduğu dönemeçte suikasta karar verdiler. Yanlarında getirdikleri tabancalar ve bombalarla yakındaki otellere dağıldılar ve beklemeye başladılar. İzmir’i yakından tanımıyorlardı; bunun için kendilerine yol gösterecek iki önemli işbirlikçi daha buldular. Motorcu Giritli Şevki suikastan sonra onları Sakız’a kaçıracaktı. Asıl önemli isim ise Sarı Efe Edip idi. Bütün bu isimler damardan İttihatçıydı; Teşkilâtı Mahsusa’da da çalışmışlardı. Yanyana gelmeleri sürpriz sayılmazdı. Fakat İstanbul’dan gelenlerle İzmir’de buluşanlar daha önceden birbirlerini pek tanımıyorlardı; aradaki irtibat eski İttihatçıların tavsiyesi üzerine gerçekleşmişti.
İhbar
Efe’nin suikast tarihi olarak saptanan günün sabahında İstanbul’a hareket etmesi, motorcuyu telâşa sevk etmiş olmalı ki, İzmir’de polise ihbarda bulunuyor. Tam olarak hangi gün olduğu tartışmalı. O gün Atatürk’ün İzmir’e gelmesi beklenirken, muhtemelen bu ihbarın alınmasıyla seyahat erteleniyor. İhbar üzerine Ziya Hurşit ile diğer iki tetikçi kaldıkları otellerinde silahlarla bombalarla yakalanıyorlar ve akabinde sorgularında yukarıda verdiğim bilgileri aktarıyorlar. Efe de İstanbul’da yakalanıyor. O da diğerleri gibi ifadesinde suikast girişimini itiraf etmekle kalmıyor, dahası girişimin ardında hükûmet darbesini de hedefleyen TpCF yöneticileri ile eski İttihatçılar, hatta Birinci Meclis’teki II. Grup üyelerinin de olduğunu ileri sürüyor.
Bunun üzerine Gazi Paşa, ertesi gün İzmir’e geldiğinde sanıklarla yüzyüze görüşmeyi tercih edecektir. Aldığı yanıtlar üzerine başbakan İsmet İnönü’ye tertibin basit bir suikastten ibaret olmadığını, aksine bütün muhaliflerin girişimin içinde yer aldığını bildiren telgraf çekecektir. İsmet Paşa ise aynı kanıda değildir. Yanıtında şiddetli tedbirler almak yanlısı olmadığını, hele hele Karabekir, Cebesoy, Bele gibi eski arkadaşlarının bu tertipte yer aldığını asla düşünmediğini; bu nedenle paşaların tutuklanmasına karşı çıktığını belirtecektir. Ama Gazi Paşa kararlıydı, hiçbir şekilde hoşgörü gösterilmemesini istiyordu; İstiklâl Mahkemesi de aynı kanıdaydı. Önce İsmet Paşa’nın İzmir’e gelmesinden yana olmayan Gazi, ardından İnönü’nün İstiklâl Mahkemesi’nin müdahalesinden rahatsızlığı ve mahkeme üyeleriyle anlaşmazlığa düşmesi karşısında onun da Çeşme’ye gelmesini istedi ve İsmet Paşa burada Gazi ile aynı görüşte olduğunu ilân etti. Diğer yandan, İsmet Paşa’nın Gazi’ye itirazında, polisin girişimden zamanında haberdar olmamasının ne denli ciddî bir ihmal olduğunun da altı çizilmişti. İsmet Paşa, İzmir’e geldiğinde mümkün olduğu kadar çok arkadaşını kurtarmaya çalışacağını söylemişti; gerçekten de öyle olacaktır. Başbakanın cumhurbaşkanıyla olan görüş ayrılığı, olayın hükûmetçe düzenlenmiş bir tertip olduğuna yönelik iddiaları zayıflatmakta, hatta hiçe indirmektedir. Eğer tertip olsaydı, bu karşılıklı ikna çabalarına hiç gerek olmazdı. Fakat yine de Ankara valisinin demeci İsmet Paşanınkiyle çelişmektedir.
Tetikçiler neden hiç kaçmayı planlamadı
Tertipçilerin ilişkileri de tuhaftı. Efe, aslında meclis başkanı Kâzım Özalp’in evinde kalabilecek kadar onun çok yakınıydı. Değirmendere’de kendisine kurtuluş savaşındaki hizmetlerinden dolayı armağan edilen çiftliğindeydi ve ayrıca başkaca gelirleri de bulunuyordu. Sadece para için böyle bir tertibin içine girmesi düşünülemezdi. Zaten Kâzım Karabekir tek celsede beraat edeceği duruşmada, tertibin Efe’nin kendi inisiyatifiyle gerçekleşmiş olabileceğini ileri sürmüştür. Ayrıca Efe, bir zamanlar Teşkilâtı Mahsusa içindeyken Kuşçubaşı Eşref ile de ve onun kardeşi Hacı Sami ile de yakındı. Hacı Sami, ağabeyi ile Yunanistan’da iken, çünkü 150’liklerdendiler, Kuşadası’na Gazi’ye suikast için geldiğinde, girişimden haberdar olan polis ve Özalp, Efe’yi istihbaratla görevlendirmişti. Hacı Sami yakalanmış ve vurularak öldürülmüştü. İzmir suikastında bütün şüpheler bir ajan-provakatör olarak Efe’nin üzerinde toplanmıştı. Hatta Halide Edip Adıvar da aynı kanıdaydı. İdama mahkûm olan Efe, asılmadan önce kendisine verilen sözlerin tutulmadığını ileri sürecek ve ifadesine karşılık serbest kalmasının vaat edildiğini ısrarla dile getirecektir.
Bir de suikastın tertipçilerinden olduğu ileri sürülen Şükrü Bey de, tıpkı Efe gibi, ta Serez mutasarrıflığı döneminden beri yine Özalp ile yakından tanışıyordu. Ziya Hurşit ile İstiklâl Mahkemesi başkanı Ali Çetinkaya’nin ilişkileri herkesçe biliniyordu. Tetikçilerin suikasttan sonra niçin Sakız adasına kaçacakları da hiç anlaşılmamıştı; öyle ya, hükûmet darbesi olacaksa, muhtemelen kaçmalarına gerek yoktu, en kötü ihtimalle korunacaklar, daha olası mükâfatlandırılacaklardı. Zaten Ziya Hurşit savunmasında hükûmet darbesi iddiasını tamamen reddederken, bu gerekçeye dayanmıştı.
Son olarak da Giritli motorcu Şevki’nin âkıbetine değineyim: İhbarcı kişi olarak hiç tutuklanmadı, sadece muhtemelen polis gözetiminde kısa süre kaldı, İstiklâl Mahkemesi’nde o da ancak son celsede şahit olarak ifade verdi, ardından yüklü bir para ödülüyle serbest kaldı. Hayat hikâyesinin sonrasını ise sanırım kimse bilmiyor.
OKUMA METİNLERİ
Rahmetli Uğur Mumcu’nun yirmi yıl önce yazdığı önemli bir araştırma olan Gazi Paşa’ya Suikast kitabının ardından; Osman Selim Kocahanoğlu’nun Atatürk’e Kurulan Pusu, Azmi Nihat Erman’ın kırk yıl önce yazmış olduğu İzmir Suikastı ve İstiklâl Mahkemeleri ilk elde akla gelenlerdir. Mahkemede neler olduğunu merak edenler Selma ve Faruk Ilıkan tarafından derlenen Ankara İstiklâl Mahkemesi tutanaklarına bakmalıdırlar. İdama doğru Cavit Beyin eşine yazdığı mektuplar da yayınlandı: İdama Beş Kala. Karabekir’in savunmasını okumak isteyenler, İzmir Suikastı: İddianame ve Kâzım Karabekir’in Savunması kitabını edinebilirler. Anılara gelince; İsmet İnönü’nün anıları, Ali Fuat Cebesoy’un Siyasî Hatıraları ile Mithat Şükrü Bleda’nın İmparatorluğun Çöküşü yine sizleri bekliyor. Kemal Tahir’in Kurt Kanunu ise, halen dizi olarak gösterilmekle birlikte, bu konuda yazılmış tek edebiyat eseri olmaya devam ediyor. Bütün bunları okuyup da tam olarak aydınlanamadık diyenler çok olacaktır. Zaten bu yazı da bu son cümlenin hâlâ geçerli olduğunu ve tartışmaların nereden kaynaklandığını açıklamak için yazıldı.
Yazarlar
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları



































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016