DOĞAN ÖZGÜDEN
“Vatandaş” kelimesi ta çocukluğumdan beri beni hep büyülemiştir… Kastım bir kağıt parçası üzerinde ya da dijital kayıtta resmileştirilmiş vatandaşlık değil… Öyle kayıt düşülerek “vatandaş” olanlar, 12 Eylül darbesinden sonra biz de dahil yüzlerce muhalifin başına geldiği gibi, günün birinde tanrıların gazabına uğrayıp “vatansız” da olabilir.
Kimileri, Türkiye’den gelip Belçika’ya yerleşmiş onbinler gibi, iki ülkenin birden vatandaşı olabilir… Uluslararası şöhretler arasında bir değil, iki değil, aynı zamanda onlarca farklı ülkenin vatandaşı olanlar da bulunabilir. Örneğin ırk ayrımına karşı verdiği mücadeleden dolayı siyah halkların yüreğinde “Afrika Ana” olarak taht kuran ünlü şarkıcı Miriam Makeba…
Doğup büyüdüğü Güney Afrika’daki ırkçı rejim, halkının özgürlük mücadelesine sadece şarkılarıyla değil eylemleriyle de destek verdiği için, Makeba’yı kara listeye alarak önce onun şarkılarına yasak koymuş, ardından da kendisini vatandaşlıktan atmıştı. Amerika’da bulunduğu sırada annesinin cenazesine katılmak için ülkesine geçici olarak girmersine dahi izin verilmemişti.
Ama bu uygulamalar ters tepmiş, Cezayir, Gine, Belçika ve Gana başta olmak üzere dokuz ülke vatansız şarkıcı Makeba’ya vatandaşlık hakkı tanıyarak pasaport vermişti.
Türkiye’ye kaçak giren plaklarını dinleyerek hayran olduğumuz Makeba, 1968 yılında Amerika’daki Kara Panter hareketinin lideri Stokely Carmichael ile evlenmiş, bunun üzerine ABD hükümeti tarafından da kara listeye alındığı için eşiyle birlikte Gine’ye yerleşmek zorunda kalmıştı.
Ant’ta yayınladığımız dünyadaki anti-faşist direniş ve ulusal kurtuluş mücadeleleri üzerine kitaplar arasında Carmichael’ın Siyah İktidar adlı kitabı da vardı.
1971 darbesinden sonra illegal olarak bulunduğumuz Paris’te yakın ilişkide bulunduğumuz direniş grupları arasında Kara Panter’lerin özel bir yeri vardı. Türkiye’deki rejimi deşifre etmek için çeşitli dillerde yayınladığımız bildiri, rapor ve kitapların İngilizce’sinin düzeltilmesinde Kara Panter militanlarından büyük destek görecektik.
Sıcak dostluk kurduğumuz Kara Panter’ler için, tıpkı dokuz pasaportlu Makeba gibi, herhangi bir ülkenin kimlik kartını ya da pasaportunu taşımanın hiçbir önemi yoktu. Çünkü onlar yıllarca önce doğdukları topraklardan zorbalıkla kopartılan ataları gibi her şeyden önce siyah Afrika’lıydılar, yine kapitalistler tarafından hunharca sömürülerek zenginleşmesine katkıda bulundukları bir ülkenin vatandaşı olarak Amerika’lıydılar, ama ABD’de kara listeye alındıkları için sürgüne gitmek zorunda kaldıkları Fransa’lıydılar.
Aslında Türk vatandaşlığından atıldığımızda günlük konuşmalarımızda daha sık telaffuz edilir olan “vatandaş” kelimesi benim için çocukluğumdan beri bir aidiyet ifadesi olmaktan farklı anlamlar taşıyordu.
Anatole France’ın Allahlar Susamışlardı kitabını Kayseri’nin Erciyas Dağı eteklerindeki bir ara tren istasyonunda büyük bir açlıkla hatmettiğimde 8-9 yaşlarındaydım. İhtilalciler birbirlerine hep "vatandaş" diye hitap etmekteydi: Vatandaş Robespierre, Vatandaş Gameline…
Şaşırtıcı değil… 1789 Fransız İhtilali kraliyetçiler, aristokratlar ve ruhban kesimi hariç ezilen sınıf ve tabakalarla kapitalistlerin ortaklaşa gerçekleştirdikleri bir burjuva devrimiydi, devrime katılan ya da destekleyenler de sınıf farkına bakılmaksızın “vatandaş”tı.
Onu izleyen 1830, 1848 ve 1871 devrimleri ezilen sınıfların burjuvaziye karşı başkaldırısı olduğu için “Vatandaş” hitabının yerini giderek “Yoldaş” kelimesi aldı.
Bizdeki tek parti döneminde de, onu izleyen çakma çok partili rejim dönemlerinde de “vatandaş” titri hak ve eşitlik isteyen kişiler için değil, zorba iktidarların emirlerini harfiyen yerine getirmekle yükümlü olan sınıf ve tabakaların mensupları için geçerliydi. Partilerin ancak seçim kampanyalarında oy alabilmek için her fırsatta kullandıkları “Vatandaş!” hitabı, günlük yaşamda “Vatandaş Türkçe Konuş!” buyruğunda olduğu gibi bir haddini bildirme, hizaya getirme aracıydı.
141 ve 142. maddelerin yürürlükte bulunduğu dönemlerde işçi sınıfı örgütlenmelerinde aktif yer alanların bile birbirlerine “yoldaş” diye hitap etmesi kolluk ve adliye kuvvertlerince komünist propaganda ya da örgütlenmenin bir emaresi sayıldığından onun yerine uzun yıllar “arkadaş!” hitabıyla yetinilir oldu. Kapalı kapılar ardında, kem gözlerden uzak birbirine “yoldaş” diye hitab etme cesareti gösterenler çıkmışsa da böylesi bir hitap her daim bir tabu olarak kalakaldı.
Türkiye’deyken Türkiye İşçi Partisi saflarında da, sol yayıncılık çevresinde “Doğan arkadaş” diye çağırılmaya öylesine alışmışım ki, 1971’de sürgüne çıktıktan sonra Belçika ve Fransa’da direniş örgütlenmemize yardım eden komünist ve sosyalist partili ya da sendikacı dostlar daha ilk tanıştığımız günden itibaren bana o zamanlar kullandığım takma adımla “Mehmet yoldaş” diye hitap ettiklerinde bayağı şaşırmış, karşılığında onlara rahat rahat “yoldaş” diye hitap edebilmem hayli vakit almıştı.
1976’da yeniden kurulan Türkiye İşçi Partisi’ni Avrupa ülkelerinde örgütlemeye başladığımızda artık tereddüde yer kalmamıştı. Parti üyesi olsun, sempatizanı olsun, bu kavgaya katılan herkes artık yoldaş’tı. 1982’de Belçika’da sürgüne gelip misafirimiz olduğunda TİP Genel Başkanı Behice Boran da partililerle ilişkilerde Boran yoldaş, Belçika komünistleriyle ya da SSCB ve Bulgaristan komünist partilerinin bu ülkedeki temsilcileriyle ilişkilerde Camarade Boran’dı…
Evren diktasının yurt dışındaki rejim muhaliflerine karşı “Kansızlar” diye başlattığı vatandaşlıktan atma kampanyası nedeniyle yüzlerce Türkiyeli muhalif birbiri ardına “vatandaş” sıfatı kaybettirildiği için sadece “yoldaş” olmakla yetineceklerdi.
Komünist ya da sosyalist dostlarımızla hâlâ “camarade” diye selamlaştığımız Belçika’da sarı yelekliler isyanından bu yana yeni bir gelişme yaşıyoruz. 1789 Fransız devriminden tam 230 yıl sonra “Vatandaş” kelimesi yine revaçta… Hele hele ortaokullardan üniversiteye kadar bilcümle gençlerin haftada bir gün dersleri asarak iklim değişikliğini doğuran düzeni protesto için sokaklara dökülmesinden bu yana…
Çok değil, daha beş ay önce yapılmış olan 14 Ekim yerel seçimlerinde siyasal zelzelenin ilk belirtileri ortaya çıkmıştı. Geleneksel düzen partileri, yani sosyalist, Hristiyan ve liberal partiler, büyük oy kaybına uğrarken, çevreci parti (Ecolo) ve radikal sol Belçika İşçi Partisi (PTB) oylarını ve yerel meclislerdeki sandalye sayılarını önemli ölçüde artırmışlardı.
Bu eğilimin giderek daha da güçlenmesi ve 25 Mayıs’ta yapılacak olan federal meclis, bölge meclisleri ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Ecolo ve PTB’nin sandalye sayılarını daha da artırması, hatta federal düzeyde ve Brüksel bölgesinde koalisyon hükümetlerini kurma görevinin en yüksek oy alan Ecolo’ya verilmesi bekleniyordu.
Ancak hayat pahalılığına ve gelir adaletsizliğine karşı Fransa’da olduğu gibi Belçika’da da tüm partilerden bağımsız olarak patlak veren Sarı Yelekliler direnişi ülkenin yıllanmış siyaset erbabı ve de klasik koalisyon senaryolarına koşullanmış medya için büyük sürpriz oldu.
Daha önce de yazmıştım… Sarı Yelekliler hareketi örgütsel bir direniş değil… Sarı yeleği sırtına geçirip sokağa dökülenler içinde işçisinden işsizine, köylüsünden küçük esnafına, öğrencisinden sanatçısına tüm ezilen sınıf ve tabakalardan insanların, yoksulluk sınırının altında ya da o sınırın altına düşme tehlikesindeki yurttaşların kendiliğinden eylemi… İçinde solcusu da, sağcısı da, siyasetle uzaktan yakından ilgisi olmayanı da var.
Hemen tüm siyasal partiler, direnişçilerin arasına “casseurs” denilen kırıp dökücü unsurların karışmış olmasını bahane ederek, Sarı Yelekliler'in haklı direnişine destek vermekten özenle kaçıyor. Kaçıyorlar, çünkü Avrupa Birliği ve NATO gibi tekelci kapitalizmin komuta merkezlerini barındırmakla övünen bu ülkede sosyalistler de dahil düzen partilerinden hiçbiri sosyal adaletsizliğin ve yoksulluğun ana nedenlerine karşı savaş verecek konumda değil…
Sarı Yelek eylemlerine katılanların sayısının kış mevsiminde giderek azalması düzen partilerine biraz nefes aldırır gibi olmuşken, bu kez 10 binlerce öğrencinin her hafta sokağa dökülerek iklim değişikliğini doğuran düzeni protesto etmeleri hesapları yine altüst etti.
Artık televizyon tartışmalarında, büyük tiraj gazetelerinin manşetlerinde sadece ismi konmamış bir vatandaş hareketinden bahsediliyor.
Klasik düzen partileri şimdiye kadar kabak tadı vermiş geleneksel vaatlerini ikinci plana atmış, varsa yoksa iklim değişikliğine karşı mücadelenin en iyi kendileri tarafından gerçekleştirilebileceğini söyleyerek Sarı Yelekliler'i ve de iklim militanı gençlerle onların yakınlarını ve destekçilerini kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlar.
Öyle ki, şimdiye kadar ağırlık taşıdığı federal ya da bölgesel koalisyon hükümetlerinde “yönetimci sosyalizm” adı altında mevcut kapitalist düzeni sürdürmeyi görev bilen Sosyalist Parti’nin artık miadını çoktan doldurmuş lideri Di Rupo bile “yeşil ecolo” yerine “kızıl ekolo” sloganlarıyla vatandaş hareketini büyülemeye çalışıyor.
Son yerel seçimlerdeki oy artırımından sonra kamuoyu yoklamalarında oy artırmaya devam edeceği öngörülen yeşiller partisi ECOLO iklim protestocularının doğal olarak kendisini destekleyeceğinden emin, ama göstericiler ekrana her çıkışlarında tüm partilere mesafeli olduklarını söylüyorlar.
Bu curcuna içinde en sağduyulu ses yine de radikal sol PTB’den geliyor. Sosyalistlerin de, ECOLO’nun da bugüne dek ortak oldukları koalisyon hükümetlerinde sınırlı reformlarla nevcut düzeni idame ettirmekten başka bir şey yapmadıklarını vurgulayarak, Vatandaş hareketinin beklediği çözümün ancak kapitalist düzene, NATO’ya ve ABD’ye bağımlılığın sona erdirilmesiyle mümkün olabileceğini vurguluyor.
Seçime üç ay kalmışken Vatandaş hareketinin mevcut tüm partilerden bağımsız yeni bir parti yaratması ve onunla seçime gitmesi ihtimal dışı… Bu nedenle, Vatandaş hareketine katılanlar da bu seçimde ister istemez mevcut partilerden kendilerine en yakın gördüklerine oy verecekler.
Büyük hesaplaşma 25 Mayıs’tan sonra olacak… Önümüzdeki yasama döneminde uzun süreli koalisyon pazarlıkları yaşanırken, ya ECOLO ve PTB vatandaş hareketi katılımcılarını daha radikal program ve vaatlerle kendi saflarında toplayacak, ya da hepsinden bağımsız yeni bir parti doğacak. Mevcutların dışında yeni bir parti doğması ise Belçika’nın klasik hale gelmiş aylar süren koalisyon pazarlığı maratonlarına bir yenisini ekleyebilir.
Daha da önemlisi, tüm bu kargaşa içinde, Belçika nüfusunun, yüzölçümünün ve ekonomisinin yarısından fazlasını elinde bulunduran kuzeydeki Flaman bölgesi, milliyetçi NVA ve aşırı milliyetçi VB’nin güdümünde, kendi bağımsızlığının ön aşaması olan konfederal bir yapıyı dayatabilir.
Buna, Kırmızı Şeytanlar’ın yeşil sahalardaki yeni zaferleri de, aile skandallarıyla sarsılan hanedanın pederşahi müdahaleleri de engel olamaz…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024
9.09.2024
19.08.2024
8.04.2024
13.03.2024
27.02.2024
11.12.2023