DOĞAN ÖZGÜDEN
Muhalif bir gazetenin tütün deposundan bozma yazı işleri odasında genç yaşta ciğerlerimi esir alan müzmin bronşit yüzünden iki gündür yoğun hava kirliliğine esir düşen Brüksel’de içeri kapanıp kalmıştım… Bu sabah güneş ortalığı aydınlatmaya başlayınca kendimi önce Voltaire Caddesi’ne, ardından da Josaphat Parkı’na atıyorum.
Cadde boylarındaki ve de parkın dört bir yanındaki manolya ağaçları beyaz, altınçanak çalıları sarı çiçeklerini çoktan dökmüş, japon kirazlarının renk cümbüşü başlamış…
Josaphat Parkı’nın bir köşesinde benim gibi yaşını başını almış dostlarımla buluşup sohbete koyuluyorum… Hepsi yıllarca Belçika madenlerinde, ağır inşaatlarda çalıştıktan sonra emekli olmuş emekçiler… Belçikalı ya da göçmen… Önce kaçınılmaz sağlık dertleşmeleri… Ardından kaçınılmaz soru: “Ne olacak bu memleketin hali?”
Yani Belçika’nın hali?
Sarı Yelekliler direnişi, ardından genç kuşakların iklim direnişi… Seçimlere nerdeyse bir buçuk ay kalmış. Siyasal partilerin hepsi sokağın haykırışına doğru dürüst yanıt verememenin aczi içinde…
“Memleket” deyince sadece Belçika mı? Her birinin göçmen olarak kopup arkada bıraktıkları, ama yürekleri onun topraklarında atmaya devam eden kendi ana vatanları…
Cezayir’de kitlesel protestolarla Buteflika’nın cumhurbaşkanlığından istifaya zorlanışını konuşuyoruz, ardından Fas’ı, Yunanistan’ı…
Ve de Türkiye’deki seçimleri soruyorlar…
Erdoğan’ın büyük kentlerde ağır yenilgiye uğradığını, bunu hazmedemeyip uydurma itirazlarla zaman kazanmaya çalıştığını anlatıyorum…
Takılıyorlar… “Sizin memlekette belki bir şeyler sahiden değişir, ama buradaki Emirdağ’lılar? Erdoğan’sız edebilir mi?”
Emirdağ çıkışlıların, yakında bir seçim olsa, yine çoğunlukla “Reis”e oy vereceklerinden pek kuşku yok… Nasıl olsun ki, 2018 genel seçimlerinde AKP+MHP ittifakının Belçika’daki oy oranı yüzde 74,0, son yerel seçimlerde ise aynı ittifakın Emirdağ’daki oy oranı yüzde 73,3. Gurbet’le Sıla tam uyum halinde…
Ama, her şeye rağmen, Belçika’da Erdoğan’a nicel olmasa da nitel olarak hayli güçlü bir muhalefet var… Muhalefetin güçlü partisi ise yüzde 10’a yakın oy almış olan HDP…
Türk devlet lobisinin basılı ve sözlü propaganda araçları HDP’yi, Türkiye’de olduğu gibi, Belçika’da da “terör örgütünün legal uzantısı” gibi göstermeye çalışsa da, parti bu ülkede, Belçikalı olsun, göçmen olsun, demokrasiden ve insan haklarından yana herkesin dayanışmasına sahip…
Geçen yazılarımdan birinde İran’daki Halkın Mücahitleri Örgütü’nün ABD ve AB’nin terör örgütleri listesinden çıkartılmış olduğunu anımsatarak sormuştum:
“Suriye’nin IŞİD teröründen arınmasında en büyük rolü oynayanlar, PKK’nın verdiği ilhamla seferber olup kendi bağımsız örgütleri PYD’yi, ardından diğer halklarla birlikte demokratik ittifak kuran, İslamcı katillere karşı doğrudan mücadeleye girerek canlarını tehlikeye atan Rojava Kürtleridir.
“Kürt halkı sadece Rojava’yı değil, tüm Suriye’yi ve de tüm Avrupa ülkelerini IŞİD belasından kurtarmak için kadınıyla erkeğiyle seferber olmuş, ülkenin en güneyine kadar Suriye’yi bir afetten kurtarmıştır. Bunun ödülü kara listede tutulmak mı olmalıdır?”
Neyse ki, “terör örgütü” suçlamaları Belçika ve Lüksemburg’ta alınmış olan son mahkeme kararlarıyla artık Türkiyeliler arasında da, Belçika kamuoyunda da inanırlığını büyük ölçüde yitirmiş durumda…
Kongra Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal dün ANF ajansına verdiği demeçte “Artık Kürt hareketi, PKK, Avrupa’daki Kürt kurumları, siyasetçileri açısından hukuki anlamda, yeni bir sürecin başladığını söyleyebiliriz” diyor.
Kartal’ın saptamaları çok önemli:
“Ortadoğu’daki gelişmeler, özellikle Kürtlerin Suriye eksenli geliştirdiği mücadele, özgürlükçü kadın mücadelesinin bütün dünyaya yansıması, DAİŞ’e karşı yürütülen mücadele, halkların Rojava’da demokrasi, eşitlik, özgürlük temelindeki devrimi ve onun Kuzey ve Doğu Suriye çerçevesinde bir formülasyona kavuşması, Kürt sorununa yönelik yürütülen politikalarda bir değişiklik dayattı. Türkiye uluslararası sisteme, özelikle uluslararası topluma hâlâ eski politikalarını dayatıyor. Fakat bu, şu anda Ortadoğu’daki tabloya uygun gelmiyor. Onun için Kürtleri terörize eden, terör listelerine alan politikalarda bir değişiklik gerektiriyor. Nasıl ki, PKK’nin terör örgütleri listesine alınması siyasi bir karar ise, bugün mahkemelerin aldığı kararın da özünde bir siyasi irade olduğunu bilmek gerekiyor. Gelişen siyasal süreç, böyle bir gelişmeyi dayatmıştır.”
KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar da, aynı ajansa verdiği demeçte, “terörist örgütler” listesinin hukuken çöktüğüne vurgu yaparak şöyle diyor:
“Hareketimizin güçlenmesi ve uluslararası alana daha fazla açılmasıyla bizim diplomasi ve kendimizi anlatma imkânlarımız da süreç içerisinde fazlalaştı. Bir de özellikle Arap Baharı ve sonrası Ortadoğu’da, Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmeler, orada başta DAİŞ ve El Nusra olmak üzere selefi güçlerin güçlenmesi ve bu güçlere Türkiye’nin destek vermesi, bizim büyük bedellerle buna karşı durmamız, bugün DAİŞ’in bitiyor olması, Erdoğan’ın gerçek yüzünün ortaya çıkması, Türkiye’nin farklı bir siyaset izleyerek Batılıların çıkarlarıyla çelişmesi, Rusya ile ilişkileri, İslamcıları desteklemesi bize uluslararası alanda bir açılım sağladı. Bu haklılık süreci, bu yeni konjonktür kamuoyunu etkilediği gibi, mahkemeleri, hükümetleri de etkiliyor. Dünya artık gerçeği daha rahat görüyor.”
Erdoğan diktasını uluslararası planda ve Belçika’da giderek “vazgeçilemez ortak” konumundan uzaklaştıran gelişmelerden biri de, hiç kuşkusuz, dünya kamuoyunun soykırımlar konusunda giderek daha duyarlı hale gelmesi…
Bundan iki ay önce Fransa’da, Ermeni Örgütleri Koordinasyon Konseyi’nin (CCAF) geleneksel yemeğine katılan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 24 Nisan gününü resmen Ermeni Soykırımı anma günü ilan ettiğini açıklamıştı.
Macron konuşmasında, "Fransa, her şeyden önce tarihe doğru bakmasını bilen bir ülke. Fransa, 1915 olaylarını o dönemde soykırım olarak tanıyan ve uzun bir mücadeleden sonra 2001'de bunu yasayla tanıyan ilk ülkelerden biri oldu” diyerek Fransız vatandaşlarına geçmişle ilgili bütün gerçekleri öğrenmesi ve her türlü inkârcılığa karşı çıkması çağrısında bulunmuştu. Ayrıca, bu kararı almadan önce Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da bilgilendirdiğini özellikle vurgulamıştı.
Soykırım inkârcısı Türk lobisinin uluslararası merkezi olan Belçika ise, 104. yıldönümünde 1915 Ermeni Soykırımı’nı anmaya hazırlanırken, doğrudan sorumluluğunu taşıdığı bir başka insanlık suçundan, Ruanda Soykırımı’ndan ötürü günah çıkarmakla meşguldü. Bu soykırımın 25. yıldönümü dolayısıyla 7 Nisan günü Brüksel ve Kigali’de düzenlenen anma törenlerinde Belçika’nın sorumluluğundan ötürü başbakan Charles Michel Ruanda halkından resmen özür diledi.
Öncesi de var… Charles Michel ondan üç gün önce de, 4 Nisan’da, Kongo’nun Belçika sömürgesi olduğu dönemde yaşanmış olan “melez çocuklar” faciasından ötürü de Kongo halkından özür dilemek zorunda kaldı.
Belçikalı erkeklerin, Kongolu kadınlarla ilişkisinden dünyaya gelen çocuklara Fransızcada melez anlamına gelen "métis" denmişti. Onbinlerce melez çocuk, 1960'da Kongo'nun bağımsızlık ilanının hemen öncesinde zorla anne kucağından kopartılıp Belçika'ya götürülerek katolik kilisesine bağlı yetimhanelere yerleştirilmiş ya da Belçikalı ailelere evlatlık verilmişti.
Hem Kongo hem de Ruanda halkından arka arkaya özür dilenmesi üzerine 7 Nisan günü Belçika kamuoyuna hitaben yazdığım bir yazıda “6-7 Nisan, 1 milyona yakın insanın alçakça katledildiği Ruanda Soykırımı'nın başlangıcının 25. yıldönümü... Tüm dünyada bu kara yıldönümü anılıyor, başta Belçika ve Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinin ve de Birleşmiş Milletler'in sorumluluğu enine boyuna tartışılıyor. Ne yazık ki, 20. yüzyılın ilk soykırımına, 1915 Ermeni ve Asuri soykırımına sahne olan Türkiye'de ses seda yok...” demiştim.
İki gün önce Mahmut Alınak’ın çok önemli bir mesajı geldi, hemen paylaştım. 2014’te başlayan Êzidi soykırımında IŞİD ve AKP’nin yol arkadaşlığını belgeleriyle ortaya koyduktan sonra soruyordu: “Bunlar mezarlarında nasıl rahat uyuyacaklar?”
Alınak’ın açıklamaları gerçekten dehşet vericiydi:
“Binlerce Êzidi erkeği din değiştirmeyi kabul etmedikleri için canavarca katledildiler. Katiller yaklaşık 5 bin Êzidi kadın ve çocuğa da savaş ganimeti diye el koydular. Orta yaş ve üzerindeki kadınları katlederken, aralarında on yaşındaki kız çocuklarının da olduğu genç yaştaki kadınlarla kızlara topluca tecavüz ettiler.
“Kadınlar bir hücre evinden diğer hücre evine gönderilirken, her evde ayrıca tecavüze uğradılar. Birçok kadın tecavüze uğradıkları o hücre evlerinde intihar ettiler. Tecavüz edilen Êzidi kadınları daha sonra Musul ve Rakka’da kurulan köle pazarlarında ve internette açık arttırmayla satışa çıkardılar."
“Arap dünyasına ve şeyhlere ‘cazibeli kâfirler’ diye satılan kadınların fiyatları 50 ile 500 Dolar arasında değişiyordu. Bu canice saldırı, apaçık bir etnik temizlikti.”
Anadolu topraklarında katledilen Ermeniler, Asuriler, Grekler, Kürtler, Aleviler…
Şimdilerde komşu ülke topraklarında katledilen Êzidiler.
Onların hayatta kalabilen, vahşet ve dehşetin izlerini taşıyan çocukları… Ve onların da acı anılarını paylaşıp yüreklerinde bir kor gibi taşıyan ya da paylaşma olanağına dahi sahip olamadan, aile geçmişini ve gerçek kimliğini tanıyamamanın acısıyla büyüyen çocukları…
Brüksel’deki Güneş Atölyeleri’nde İnci de ben de 40 yıla yakın süredir onların farklı coğrafyalardan gelenleriyle beraber olduk, acılarını paylaştık. Belçika toplumuna eşit haklarla entegre olmanın mücadelesini birlikte verdik.
İlk gelenlerin çocukları Brüksel’in çok kültürlü ortamında doğup büyüdüler, sonra da onların çocukları… İçlerinde artık atölyelerde sorumluluk üstlenenler, mücadelelerde baş çekenler var… Onlarla iftihar ediyoruz.
Soykırımların her on, on beş yılda bir yenilenen kuşakları… Onlardan kim ve ne zaman özür dileyecek?
Belki bunu görmeye bizim ömrümüz yetmeyecek, ama eminim ki bu özür dilendiği gün, evet ancak o gün, Türkiye’de çok şey gerçekten değişmeye başlayacak…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
9.10.2025
14.09.2025
7.09.2025
13.07.2025
10.03.2025
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024