Eser KARAKAŞ
Bir ekonomide tüm kaynakları devlet yani siyaset kontrol ediyorsa orada ne devlete bakışımızın, ne de siyasetin normalleşmesi bu amorf ekonomik yapıyı değiştirmeden olanaksız, moda popüler tabirle “mümkünatı yok”.
Bu ekonomik yapı devam ettikçe asla normalleş(e)mez.
Siyaset yapma tarzımızda olağanüstü bir durum var, büyük ölçüde şiddet çağrıştırıyor, üslup, yargı tacizleri, kullanılan ifadeler, sokak çatışmaları, bir şeyler uğruna hukuk devletinin ayaklar altına alınması, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmama kepazelikleri, Yargıtay hakimlerinin Anayasa Mahkemesi hakimleri hakkında suç duyurusunda bulunabilmeleri, TBMM genel kurulunda bile şahit olduğumuz görüntüler, işittiğimiz sözler, gözaltılar, hapisler, parti başkanlarının, eşbaşkanlarının, İstanbul seçmeninin üç kez seçtiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının sabah saat beşte evinden alınmaları, tutuklanması; bu listeyi çok uzatmak mümkün ama işin hülasası siyaset anormal.
Peki neden?
Bu soruya farklı cevaplar üretilebilir, ben de bu yazıda bu “neden?” sorusuna kendi penceremden yanıt vereceğim.
Türkiye ekonomisinde yaklaşık tüm kaynakları devlet kontrol ediyor, hem akım kaynakları hem de stok kaynakları yani hem gelirleri, hem tüketimi, tasarrufu hem de yine yaklaşık tüm taşınmazların tasarrufu dolaylı ya da dolaysız devlet kontrolünde, en kadim gelenek bizde mala, taşınmaza çökmek.
Bir ekonomide tüm kaynakları devlet yani siyaset kontrol ediyorsa orada ne devlete bakışımızın, ne de siyasetin normalleşmesi bu amorf ekonomik yapıyı değiştirmeden olanaksız, moda popüler tabirle “mümkünatı yok”.
Bir demokratik hukuk devletinde en genelinde iki kaynak dağılım mekanizması mevcuttur, bütçenin milli gelir içindeki pay bölümünde kamusal tercihler (public choice) adı verilen kaynak dağılım mekanizması devrededir, yani kamu gelirleri ile elde edilen para parlamenter süreçte, seçilmişlerin oyları ile farklı kamu hizmetlerine, mesela savunmaya, eğitime, sağlığa tahsis edilir; batı tipi hukuk devletlerinde bu oran milli gelirin yüzde otuzu ile kırkı arasında oynar ama bazı ülkelerde, mesela ABD, yüzde otuzun altına düşebilir, Hollanda, Fransa ya da İskandinav ülkelerinde ise biraz üzerine çıkabilir.
Milli gelirin bütçe dışındaki bölümünde ise kaynaklar piyasa adı verilen kaynak dağılım mekanizması ile dağılır.
Canım ülkemiz Türkiye’de ise durum çok farklıdır.
Kamu bankası adı verilen tuhaf kurumlar kendi esas kuruluş amaçları, Ziraat Bankası için tarım, Halk bankası için küçük üretici, dışında tamamen siyasi kararlarla piyasadaki toplam kredi hacminin önemli bir bölümünü kontrol edebiliyorlar, asli işi tarımcıya destek olan banka birilerinin gazete, televizyon satın alması için büyük hacimli krediler kullandırabilmekte, geri ödenmesinde sıkıntılar yaşanan bu krediler nedeniyle de görev zararlarını vergi mükellefleri ödemektedir.
Bütün kamu alımları piyasası hem kamu ihale kanununa hem de rekabet kanununa aykırı olarak siyasi kararlarla düzenlenebilmektedir, buna düzenleme denebilir ise şayet.
İyi iktisatçıların akıllarını başlarından alan bir devlet teşvikleri sistemi ile tüm yatırım piyasası siyaseten dizayn edilebilmekte, bu irrasyonel sistemle piyasa fiyatları çarpıtılmakta, etkinliklerini yitirmekte, birileri zengin edilirken ülkenin bir bütün olarak düşük büyüme oranlarına mahkum olmasına neden olmaktadır.
Devlet yani siyaset adeta tüm kaynakları kontrol ettiğine göre siyasetin başına geçtiğinizde, merkezi ya da yerel düzeylerde, tüm kaynakları kontrol ediyorsunuz, kendiniz abâd oluyorsunuz, istediğinizi de abâd edebiliyorsunuz, siyasetin finansmanı da saydamlık dışı kalıyor, sadece bu gerçek bile siyasetin neden bu kadar vahşi yapıldığı hakkında ipucu veriyor değil mi?
İşgücü piyasasında asgari ücretle çalışanların toplam çalışanlar içindeki payının yüzde elliyi aşması ve asgari ücretin en nihai analizde devlet tarafından belirlenmesi ile (asgari ücret komisyonu hikaye) adeta tüm işgücü piyasası devletin kontrolüne girmektedir.
Dış ticarette rastgele-selektif ithalat sınırlamaları ve yine rastgele-selektif ihracat destekleri ile dış ticaret devlet kontrolüne girmiş olmaktadır.
Hukuk dışı yöntemlerle TMSF bünyesine alınan şirketleri bir düşünün, taşınmazların, şirketlerin nasıl devlet kontrolünde olduğunu göreceksiniz; mal varlıklarına el konmasının suçtan kaynaklandığı yargı kararları ile kesinleşmeden gerçekleşmesinin ne anlama gelebileceğini okurların takdirine bırakıyorum. En güncel örnek ortada kesinleşmiş bir yargı kararı olmaksızın İmamoğlu ailesinin inşaat şirketine kayyım atanabilmiştir, bu tuhaf durum ise toplumda çok konuşulmamaktadır.
Devletin ülke kaynaklarının yaklaşık tümünü kontrol etmesini sağlayan bu örnekleri uzatmak mümkün, aşağıda başka örnekler de vereceğim ama işin nihayetinde bir gazete yazısı yazıyoruz.
Devlet yani siyaset adeta tüm kaynakları kontrol ettiğine göre siyasetin başına geçtiğinizde, merkezi ya da yerel düzeylerde, tüm kaynakları kontrol ediyorsunuz, kendiniz abâd oluyorsunuz, istediğinizi de abâd edebiliyorsunuz, siyasetin finansmanı da saydamlık dışı kalıyor, sadece bu gerçek bile siyasetin neden bu kadar vahşi yapıldığı hakkında ipucu veriyor değil mi?
Rekabetçi üretimin cılız olduğu, beşeri sermayenin her geçen gün değer yitirdiği bir ülkede siyasetin vahşileşmesi olağanlaşıyor.
Bir Türkiye ekonomisi düşünün;
1-Kamu bankacılığı sistemi bitiyor ya da sadece esas görevleri doğrultusunda kredi verebiliyorlar.
2- Kamu alımları piyasasında ihalelerin yüzde 95’i açık ihale ile yapılıyor ve dış rekabete, en azından AB ülkelerinin rekabetine açık.
3-Devlet teşvikleri rastgele ve selektif olmaktan çıkarılıyor, sadece araştırma-geliştirme ve çevre konularına yönelik verilebiliyor.
4-İşgücü piyasasında asgari ücretle çalışanların toplam işgücü içindeki payının yüzde beş dolayına indiği bir Türkiye.
5-AB üyesi olmuş ve dış ticaret politikalarının supranational-ulusötesi bir otorite tarafından saptandığı bir Türkiye.
6-Mal varlıklarına el konmasının tamamen yargı denetiminde ve uluslararası yargı kararlarına açık olduğu bir Türkiye.
7-Kentsel dönüşüm bahanesiyle kent arazilerine el koymanın ancak uzmanlaşmış yargı organları ile yapılabildiği bir Türkiye.
8-Sürdürülebilir bir emeklilik sisteminin olduğu, emeklilik fonlarının piyasa koşullarında nemalandırıldığı bir Türkiye.
9-Kentlerde imar plan değişikliklerinin çok katı kurallara bağlı olduğu bir Türkiye.
10-Vergi sisteminde muafiyet ve istisnaların gerçekten minimize olduğu, vergi harcamalarının ancak insani değerlerle açıklanabildiği bir Türkiye.
11-Uyuşturucu ticaretinin denetlendiği, denetlenebildiği bir Türkiye.
Ülke ekonomisi yukarıda sınırlı olarak değindiğim 11 konuyu çözerse göreceksiniz siyaset normalleşecektir ama hiç de kolay değil bizde, en nihayetinde “bal tutan parmak yalar” deyimi bir Meksika deyimi değil herhalde.
Türkiye’de seçimlere katılım oranı hep çok yüksek, birileri de bu yüksekliği bir marifetmiş gibi değerlendirir, çünkü vatandaş sorunlarını hukuk yolu ile çözemediğinde siyasete sarılıyor, sorunlarını siyaset üzerinden çözmek istiyor.
Keşke Türkiye’de seçimlere katılım oranı yüzde elli dolayında olsa idi hep.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
28.10.2025
23.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
23.09.2025
8.09.2025
1.09.2025
29.08.2025
25.08.2025