Etyen MAHÇUPYAN
Sigara konusu toplumsal tartışmalar açısından temel haklar meselesine benzeyen bir süreçten geliyor.
Önceleri sigara içenlerin kendilerine verdikleri zarar vurgulanır, kanser tehlikesine işaret edilirdi. Sonraları sigaranın genetik yapıyı etkileme ihtimali ön plana çıktı ve hamile kadınların embriyoyu daha oksijensiz bir ortamda büyütmesinin zararları keşfedildi. Nihayet son dönemde sigara içenlerin sadece kendilerine değil, fiziksel olarak onlarla temasta olmayan yakındakilere de zarar verdiği genel kabul görüyor. Böylece ‘pasif içicilik' kavramı ile tanıştık. Başkalarının içiciliği nedeniyle sigara içmemiş olanın da olumsuz etkilenmesini ifade ediyor.
Ancak pasif kavramını salt bu sınırlı haliyle düşünmek zorunda değiliz. Eğer mesele başkasının yaptığı eylemden etkilenmek ise, bu etkilenmenin olumsuz olduğu kadar olumlu sonuçlar da verebileceğini öngörebiliriz. Örneğin sağlığına dikkat ederek yaşayan birinin hayata daha iyimser bakabileceğini ve bu durumun o kişinin çevresindekilere enerji verebileceğini tahayyül edebiliriz. Söz konusu aktif/pasif eylem ve etkilenme örnekleri toplumsal alana gelindiğinde ise çok daha fazla ve kalıcı etkiye sahip. Basit bir örnek, parasını har vurup harman savuran bir babanın çocuklarını fakir bırakması veya tersine birikim yapan birinin çocuklarını ihya etmesi olabilir. Ancak konu genelde sosyali ilgilendirdiği andan itibaren karşımıza sigara konusunu aşan bir unsur çıkıyor: Ahlak. Sigara içip içmemenin ahlaki bir yanı yok… Hatta çevremizi olumsuz etkileyen eylemlerin de çoğunlukla ahlaki bir yanı bulunmuyor. Parayı çarçur eden bir babayı sırf bu tercihinden ötürü ahlaksız ilan edemeyiz. O baba parasını ahlaki bulmadığımız eylemlerde harcasa bile, ne babanın çocuklarla ilişkisinin gayrı ahlaki olduğunu söyleyebiliriz ne de çocukların ahlaki sorumluluğunu sorgulayabiliriz. Ama ya çocuklar babanın gayrı ahlaki eyleminden yararlanmışlarsa? Mesela baba hak etmediği bir malın üzerine oturmuş ve çocuklar da o zenginliğin faydasını görmüşlerse? Bu durumda ‘pasif içiciliğin' epeyce kazançlı, ancak aynı zamanda gayrı ahlaki bir niteliğe sahip olduğunu teslim etmek zorunda kalırız.
‘Ermeni meselesi' denen şeyin bugünü etkileyen en önemli yönü budur. Yüzbinlerce insanın bilerek ölüme gönderilmesi bir vahşet, bir trajedi ve doğal olarak Ermeniler için mukayesesiz bir olay. Diğer taraftan tarih buna benzer irili ufaklı yüzlerce olayla dolu… Ama Ermenilerin sürülmesi ve yok edilmesinin belki de bugüne uzanan esas toplumsal etkisi, yüzyılların birikimi ile gelen olağanüstü bir mal ve mülk miktarının ‘Türklere' aktarılmasıdır. Çünkü bu sistematik eylem yüzlerce imtiyazlı aile üretti ve bunlar Türkiye'nin kurucu sosyal elitini oluşturdular. Bugün hali vakti yerinde ailelerin, başarılı işadamları, akademisyenler, bürokratlar ve gazetecilerin önemli bir kısmı aslında ‘pasif içici' konumundalar ve aile büyüklerinin gayrı ahlaki tasarrufu üzerinden geçinmeyi sürdürüyorlar.
Peki ya ‘Kürt meselesi'? Acaba onu da böyle bir perspektife oturtabilir miyiz? Büyük çoğunluğumuz Kürtleri Dersim'de vuran, onları onlarca yıl baskı altında tutan, yaşadıkları bölgenin gelişimini engelleyen, dillerini konuşmalarını yasaklayan, kültürlerini yaşamalarına imkân tanımayan yönetici ve karar alıcı kadronun parçası veya uzantısı değiliz. Yani Kürtlere zulmeden iradeyi bir ‘aktif' tavır olarak tanımladığımızda, kendimizi onun dışında, dolayısıyla ahlaki yükümlülüğün de uzağında sayabiliriz. Ne var ki Kürtlerin kamusal alanın dışında kalmasıyla ortaya çıkan vatandaşlık fazlasıyla ‘Türk' olunca, devletçe ‘Türk' addedilenlerin de kamusal alandaki payları ve imtiyazları haliyle arttı. Bizler bu imtiyazları fark etmek bir yana kendi mağduriyetlerimizden hareketle Kürtlerin ne yaşadığını hiç anlamamış olabiliriz. ‘Türk' olmanın, sayılmanın ve hissetmenin kendiliğinden daha özgür bir Türkiye'de yaşamayı sağladığını, daha fazla hak sahibi olma anlamına geldiğini idrak etmemiş olabiliriz. Ama durum buydu… Kürtleri ikinci sınıf yapanlar bu stratejinin ‘aktif' yürütücüleri idi. Onun dışındaki milyonlarca insan ise bu gayrı ahlaki tutumun ‘pasif' yararlanıcıları oldular. Şimdi ‘çocukların' babalarının kefaretini ödeme ve üzerlerine yapışmış olan ahlaki zaaftan kurtulma zamanı. Kendi kimliğinin zımnen bir imtiyaz alanı oluşturduğu her toplumda, o kimliği taşıyanların diğer kimliklere karşı bir ahlaki borcu vardır. Özellikle ahlakı anlamlı bir değer olarak görenlerin sahip çıkması gereken bir borç…
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023