Ferhat KENTEL
Dün akşam karar vermiştim hâlbuki; dün sohbet ettiğim genç arkadaşlar ikna etmişlerdi. Ben de oturur yazarım demiştim. Ama gerçekten çok zormuş bu yazıyı yazmak...
Öncelikle, işbu yazıdan bağımsız olarak, aslında bu toplumun parçası olarak, değişime şahit olarak, yeninin neredeyse her gün doğduğu, dağlarına barışla birlikte baharın geldiği bir memlekette yazmak çok heyecan verici...
Ancak diğer taraftan, çok zor. İçinde debelendiğimiz siyasal kültür inanılmaz derecede yıpratıcı. Bazılarının yaptığı gibi, her yazıda küfredip, içini boşaltarak, taraftarlarına gaz vererek, onlardan “yürü aslanım, kim tutar seni!” nidaları eşliğinde tezahürat almaya çalışmıyorsanız, hiç kolay değil.
Bu memlekette hormonlu bir şekilde yetiştirilen, kutuplaşmış, her şeyi siyah-beyaz ikilemi içinde görmeyi öğreten bir siyasal kültüre düşmeden yazmak zorundasınız. İnatla, direnerek hayatın çok daha karmaşık olduğunu, arada tonlarca renk olduğunu, bu karmaşıklık karşısında biraz tevazu sahibi olmak ve asla kibre düşmemek gerektiğini aklınızda tutmak zorundasınız.
Düşman yaratan siyasal kültür
Ama bu tavrınızla her an “en düşman” hâline dönüşebilirsiniz. Anayasa referandumunda “evet” ve “hayır”ın keskinliğine, basitliğine bir başka anlam getirmeye çalışırsınız, “yetmez ama evet”dersiniz; adınız “AKP’ci”ye çıkar, saldırıya uğrarsınız. “Ermenilerin uğradığı katliam / soykırım” dersiniz, birileri “Ermeni kanı taşımakla”; “gerillaların neden dağa çıktığını bir düşünün” dersiniz, başkaları “PKK’cı” olmakla; “başörtüsüne özgürlük” dersiniz, gene birileri“şeriatçı” olmakla suçlar.
Ancak yazı yazdığınız bir gazetede, insanlar yukarıdaki örneklerdeki kadar ağır olmasa bile, bu derin siyasal kültürün izlerini taşıyan gerilimlere girdiği zaman etkisi çok daha derin olabiliyor.
Düne kadar adeta yazarlarıyla, okurlarıyla tam da bu “ara yerlere” kimlik olan, içinde durulması çok zor olan bu kırılgan yere ad koyan, takıntılı ve kapalı bir cemaat değil ama “sınırları açık bir topluluk ruhu” veren bir yerdi Taraf.
Peki, bugün bir “zor yer” olarak “Taraf’ta neler oluyor?” Oya Baydar gibi ben de bilmiyorum.
31 Ekim 2009’da Taraf’ta yazmaya başladım ve Taraf benim parçam oldu. Kendimi yazarı olmaktan çok okuru gibi hissettim bu gazetenin. Bu gazeteye bağlanmak “gönüllülük” ya da“siyaset yapmak”tı. Kendinizi “profesyonel köşe yazarı” gibi görmemek, yani yapılması gerekeni yapmak gibi. Gazetenin birçok yazarı gibi ücret falan beklememek ve almamaktı mesela...
Ama öte yandan, gazeteye gönül veren, Taraf’ı okul gibi gören gencecik muhabirlerin aylarca bir türlü maaşlarını alamadığını bilmek, neden hâlâ alamadıklarını anlamamak çok yıpratıcıydı.
Geçerken not edelim: “para”, bu gazete mensuplarının en az gördüğü şey olmasına rağmen, “yetmez ama evet”in kod adı olduğu siyaset yapma biçimine her türlü saldırı yapılırken, Taraf’a da “proje”,“misyon” dediler.
Dışarıdan bu gazeteye tahammül edemeyenleri kafaya takmamak hiç zor değildi, ama mesela Ahmet Altan ve arkadaşları gerçekten neden gittiler? Ben ve daha başkaları da hiç bilemedik. Bugünkü “hareket”in de ne olduğunu bilemiyoruz.
Barış mı, demokrasi mi, hiçbiri mi?
Görünen mesele “barış ve demokrasi” ikilemi. Hangisi önce gelir? Bana göre tabii ki “önce barış gelir” ama bu, demokrasiyi dert edinen insanların, hele Oya Baydar gibi “demokrasiyi de unutmayalım” diyenleri aşağılayarak “AKP karşıtı liberaller” sıfatı yakıştırmayı gerektirmez. Ama bu, “önce barış” diyenleri de “saf liberaller” diyerek aşağılamayı da hiç gerektirmez. (Nedense bu “liberal” kelimesini liberal bildiklerimiz dâhil aşağılamak için kullanmayan kalmadı!)
Ben bilmiyorum gerçekten ne olduğunu. Ama mesele eğer buysa, çok acıklı. “Yetmez ama evet”te sembolleşen bir düşünme tarzının da siyah-beyaz ikilemine girdiğini, bu memleketin siyasal kültüründen hiçbirimizin kendimizi kurtaramadığımızı gösterir.
Bu tahammül edilir gibi değil; gerçekten çok acıklı. Çünkü Taraf gibi bir gazete de bu siyasal kültüre kurban olmuş oldu...
O yüzden bir sürü “siyah” ve “beyaz” köşeci insancık, geçen sefer Ahmet Altan’lar ayrıldığı zaman neredeyse zil takıp oynayacak hâle gelmişlerdi; şimdi de hepsinin en önemli meselesi hâline geldi.
Ve şu açık: bu krize ve bir köşede ellerini ovuşturan, “ben demiştim, misyonu vardı, şimdi bitti”diyen, Taraf’a tahammül edemeyen, çokbilmiş solcu ya da sağcı kılıklı insancıklara rağmen, bu toplumda Taraf’a hâlâ ihtiyaç var...
Taraf bu toplumun özlenen sesiydi ve bir efsane oldu... Ama Türkiye’nin hem en cesur hem de en sivil sesi olan bu gazete bugün temsil ettiği bu kültürü taşımakta zorlanıyor.
İşte sebeplerini anlamadığım bu hâlden ötürü, büyük bir eksiklik ve yoksunluk duygusuyla “şimdilik” ve yarın öbür gün, diğer ayrılanlarla birlikte, yollarımızın yeniden kesişmesini dileyerek ayrılıyorum. Bu “hâl”in bir “bitiş” değil; bir “ara durak”, bir iyileşme merhalesi olduğunu düşünmek istiyorum.
Ve “barış” için “çözüme evet” diyeceğimiz büyük yürüyüşte buluşmak üzere, hoşçakalın...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Hüsran Yaşayanlar İçin Yaşasın Düşman!
9.07.2024 - “Min selamûn kalben li Filistin!”
16.04.2024 - Ayasofya’dan Ram tapınağına ihtişam ve erkeklik
5.02.2024 - Siyaset asla sadece siyaset değildir
12.07.2023 - Özgürlük mücadelesi ve devlet tapıncı…
24.01.2023 - Bağlılık savaşında duyguları yaratmak
26.11.2021 - 2021’de sivil toplumu yeniden düşünmek
2.05.2021 - İrrasyonel çağ – duygusal aidiyetler
16.04.2021 - Erkeklik ve din
10.10.2020 - On yıl sonra “yetmez ama evet”
9.09.2020
Yazarlar
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
Barratarnamedi/ Groups Kurdewari
Boşaltılan Kürd köylerinin tümünü Devlet boşlatmadıki. Bir kısmını PKK boşalttı. Örneğin, Kulp kazsının İslam köy ü PKKden ayrıldıkları için PKK köyü boşlatacaksınız dedi. Köylü korucu oldu ve köyü boşalttı. Bu batıya göç ettirme PKK ve Devlet eliyle yürütülen bir asimilasyon projesi idi. Bu gibi örnekleri çoğaltabilirim. Bu durumda PKK milliyetçi olamaz, Barışçı olamaz, hele hele Kürd Demokratı hiç olamaz. Kürd ve Türk aydıları PKK ile igili bakış açınızı değiştirmedikçe PKKyi tanıyamazsınız
Barratarnamedi-Group Kurdewari
Sayın Berktay PKK 1980 öncesinden bu güne kadar Kürdlere devamlı şunu dayattı, ya PKKlisn=Kürd sün, yada PKKli değilsen Kürd değilsin düşmanımsın. Evet bu Sovyettik bir yöntemdir. Ancak PKK için herşey araçtır. Bütün bu araçlar Aponun başkanlığının devamna hizmet etmek için kullanılır. PKK sanıdığı gibi Kürd milliyetçisi bir politikaya sahip değildir. Eğer Kürd milliyetçisi olsaydı siyasetinin merkezinde Kürdistan talebi olurdu. Kürd katliamı yapmazdı.