Hadi ULUENGİN

CHP’yle yol arkadaşlığı
25.07.2012
4606

 HER nedense ikide bir “sağır İsmet” diye söylenen Büyük Teyzemi hariç tutarsak, istisnasız bütün yakın familyamın daima CHP’ye oy verdiğinden eminim. Normaldir! 


Normaldir, zira canım ciğerim Ufuk Güldemir’in farklı anlamda lügate yerleştirdiği şu “beyaz Türk” deyiminden tiksinsem bile inkârı ne mümkün, ben de aynı kesime mensubum.

Ezeli Dersaadetli kimliğine rağmen çocuklarını Cumhuriyet ideolojisinin “Ankara, Ankara, güzel Ankara / Seni görmek ister her bahtı kara” temposunda yetiştirmekten “iftihar duyan” (!) orta-üst sınıf aileler için yukarıdaki olgu bir “vaka-ı adiye” oluşturur.

Bunda da yadırganacak bir yan yoktur. Yenilenmiş bir muhafazakârlığın uzantısıdır.

CHP tercihi hep yerleşik düzeni, yani statükonun sürekliliğini tercih durumu olmuştur.

Zaten de Meksika’nın “Kurumlaşmış Devrimci Partisi”yle ikizlik göz çıkartmaktadır.

OYSA yukarıdaki “ailevî geleneğin” (!) tam aksine ben o CHP’ye asla oy vermedim.

Hadi, zaten seçimleri “cici demokrasi” diye aşağıladığım “cinnet yıllarını” geçelim.

Sonraki dönemde de ne altı ok ilkeleriyle uzlaştığım, ne de Ecevit’inden Baykal’ına bu parti liderlerine sempati beslediğim için CHP pusulasına mühür bastığım hiç vaki olmadı.

Sandık başına gittiysem ya ilkin “marjinal” sayılan yapılanmalar; ya da ikinci olarak ve pragmatik bir gerçekçilikle, eski statükoyla çelişen kitlesel kurumlar lehine tercih yaptım.

Oysa galiba durum değişecek!

EVET, kesin konuşamam ama yine de gidişat bu minvalde sürerse, önümüzdeki ilk seçimlerde ve atmış yaşımdan sonra hayatımda ilk kez CHP’ye oy vermem çok mümkündür.

Burada da yukarıdaki ikinci dürtüyü tekrarlamış ve beni kendi perspektifimden en az uzaklaştıracak bir pragmatizmle davranmış olacağım. “Realpolitik” tavır da denebilir.

Zira AKP hükümeti artık hayra alamet bir yolda seyretmiyor.

İlerletici barutu tükendi! Yahut o barut ıslandı. Veya kurusu namlu kundağında kaldı.

Üstelik çoğunluk sultası kibriyle dünün mağduru bugünün mağruruna dönüştü.

Hayat tarzımızı tehdit ediyor. Ezkaza elimizi verirsek kolumuzu kapacağının resmidir.

Dolayısıyla, iktidarı az çok “frenleyecek”, en azından külâhını önüne koyup onu düşünmeye sevkedecek bir siyasi yapının mümkün mertebe güç kazanması gerekiyor.

VELEV Kİ doyurucu alternatif sunamasın ve eski statükoyla göbeğini kesemesin, buna rağmen sözkonusu siyasi yapı günümüzün Türkiye gerçekliğinde ancak CHP olabilir.

Hem diğer muhalif partilere oranla kitleseldir, hem de hayat tarzı için güvencedir.

Üstelik de o eski statüko artık hortlamamak üzere vefat etmiştir. Dolayısıyla, köhne zaptiyeler bünyede hâlâ kısmi varlık korusalar bile artık ciddi tehlike oluşturmamaktadırlar.

Giderek daha da dışlanacaklar ve Kemal Kılıçdaroğlu aleyhinde muazzam bir kampanya yürüten “ulusalcılar”a bütünüyle iltihak ederek tamamen marjinalleşeceklerdir.

EVET, şayet ufukta başka seçenek gözükmüyorsa her “realpolitik” yaklaşım elimizdeki malzemeyle yetinmeyi ve onu mümkün mertebe “ilerletmeye” çalışmayı zorunlu kılıyor.

Nitekim özgürlükçü demokratlar için AKP açısından da aynı şey geçerliydi.

Gidebildiğimiz yere kadar gittik ve bir noktadan sonra da “yol arkadaşlığımız” bitti! 
Dolayısıyla, eğer iktidar partisinde mucize gerçekleşmez ve değişim dinamiği tekrar ön plana çıkmazsa, sözkonusu özgürlükçü demokratların CHP’yle de “yol arkadaşlığına” soyunması ve bu kurumu sivil demokrasi rotasında “iteklemesi” kadar doğal bir şey olamaz.

Semavi inançlar ahret kardeşliği teması üzerinde yükselir ama doğası gereği sonsuz dünyevi olan siyasetler ancak “yol arkadaşlığı” ekseninde oluşur ve yürütülür!

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar