Halil BERKTAY
[17-18 Haziran 2018] Daniel Cohn-Bendit’in Claus Leggewie’yle sohbetini, dün, hayalî bir “99 günlük iktidar” romanı noktasında kesmiştim. Bugün verdiğim bölümde, her iki konuşmacının (i) kapitalizme ve komünizme bakışlarınna; (ii) Maoculuğun Çin Kültür Devrimini liberal demokrasiye alternatif göstermesine; (iii) Troçkistlerin “sürekli devrim” saplantısına; (iv) Fransız Komünist Partisi’nin şahsında bütün Stalinist geleneğe; (v) Frantz Fanon’un “sağaltıcı şiddet” fetişizmi ve bunun beraberinde getirdiği kana susamışlığa; (vi) Kuzey Vietnam’a, Vietkong’a, Cezayir’e, “halk savaşı” veren bütün kurtarıcıların iktidara gelince yaptıklarına; (vii) mistik Che Guevara kültüne; (viii) solda çatışmacılığın, şiddet tutkusunun ve şehir gerillacılığının yükselişine kendilerinin nasıl katkıda bulunmuş olabileceğine; (ix) Kızıl Ordu Fraksiyonu’nun (ve benzerlerinin) nasıl terörist kesildiği ve düpedüz “faşist katil”lere dönüştüğüne... yönelik, lâflarını hiç sakınmayan eleştirel ve özeleştirel değinmeleri yer alıyor.
(x) Röportajın bir yerinde Cohn-Bendit, Joan Baez o sırada Fransa’ya geldiğinde “Marksist-Leninist”lerin ideolojik hücumuna uğradığını, kalkıp kendisine vaaz verdiklerini ve şahsen bundan nasıl tiksindiğini anlatıyor. Bana son derece gerçek geldi. Türkiye’de de bizler bunu çok yaptık, yaşadık. Şimdi tabii isimlerini saymayacağım (bazıları artık hayatta olmayan), tümüyle tevazu yoksunu bir yığın genç solcu entellektüel... şu veya bu nedenle hoşlanmadığımız (ister “burjuva” ister “oportünist” ister “revizyonist”) birileri konuşmaya geldiğinde, asla fırsatı kaçırmayıp Marksist teori sopasını defalarca kafasında kırar, kendi küçük taraftar gruplarımızı tatmin eder ve sonra zafer kazanmış komutanlar edasıyla merdivenlerden inerdik. (Bu gözlemden, bugünün çok daha kibirli iktidar trollerine herhangi bir düşünce malzemesi çıkar mı? Hiç sanmıyorum.)
(xi) Oral Çalışlar gibi, ama çok daha geniş ve ayrıntılı olarak Cohn-Bendit’de de, ‘68’e tarihsel bir bakış söz konusu. Zamanında “gerçekten harika”ydı diyor, ama geçmişte kaldı ve şimdi ileriye bakmak lâzım. Kendini seviyor ve güzelliyor tabii; var bir narsist yanı; satırları ve satır aralarında kendini hep gösteriyor. Ama bunu, nostaljiyi teorileştirmeye vardırmıyor. Tersine, ‘68’in 50. yıldönümü tören ve kutlamalarına katılmayacağını; bundan başka demeç veya röportaj vermeyeceğini; “eski tüfekler” [veterans diyor; kıdemliler, eski muharipler veya muharip gaziler diye çevrilebilir] buluşmalarında yer almayacağını açıklıyor. (Bizdeki ’68 ve ’78 madalyacılarının kulakları çınlasın.)
(xii) Fakat bütün bunların ötesinde, beni en çok, seçimleri, partileri ve yasalarıyla klasik demokrasiye biçtiği yeni değer düşündürdü. Bir yandan, parlamento dışı (ama şiddet içermeyen) kitle hareketlerinin değerine kuvvetle inanıyor. Diğer yandan, kitle hareketi durulup geri çekilmeden, kazanımlarının parlamenter çerçevede kurumlaştırılmasına ihtiyaç duyuyor.
Sonuçta, bir yığın başka fikir arasında bunu seçtim, bugünün başlığına çıkarmak için. Keşke anlasaydık, 1969-70 Türkiye’sinde. Keşke, kitle mücadelesinin geri çekilmesi karşısında bizler de kolumuz kanadımız kırılmışçasına ne yapacağımızı şaşırıp (farkına varmaksızın) depresyona girmesek; halktan kopup gitmesek; barışçı ve reformcu partiler kurup parlamenter demokratik mücadeleye katılsak; Küba, Régis Debray, foco’culuk, Tupamaro’lar, Mao, Çaru Mazumdar vb taklitçiliği ve maceracılığının kanatlarında felâkete uçmasaydık.
Keyifli okumalar diliyorum.
* * *
Leggewie: Michel Houellebecq’in kaleminden çıkabilecek bir şeyi andırıyor... Lâf “iyi adam”dan açılmışken; son derece kutuplaştırıcı biri gibi görülmene rağmen, aslında genellikle arabulucu ya da kendin “merkezci” diye tarif ettiğin bir konumu benimsiyorsun. 1968 yazında ağabeyin Gabriel’le birlikte, Obsolete Communism: The Left-Wing Alternative [Miadını Doldurmuş Komünizmin Sol Alternatifi] başlıklı bir çeşit Lenin şerhi kaleme aldınız ki, Fransız Komünist Partisi’ne (FKP) bir saldırı anlamına geliyordu. Gene ağabeyin seni henüz on bir yaşındayken ilk protesto gösterine götürmüştü -- FKP genel merkezinin önünde, Macar Ayaklanmasının Sovyetler tarafından ezilmesine karşı. Anti-komünizm kanında mı var?
Cohn-Bendit: Biz sol özgürlükçüler antikapitalist ve aynı zamanda anti-komünisttik. Komünist kampta her tüürlü çatlak hizip mevcuttu: dört ayrı Troçkist grubun yanı sıra, bir de liberal demokrasiyi eleştirirken Çin Kültür Devrimini örnek gösterip Kuzey Kore veya Arnavutluk gibi ülkeleri öven çeşitli Maocular. Farklı nedenlerle de olsa, bu hiziplerin hepsi son derece Sovyet taraftarı olan ve kendini bir kanun ve nizam garantörü olarak lanse eden FKP’ye karşıydı. O sırada FKP genel sekreteri olan George Marchais, partinin gazetesi olan L’Humanité’de yayınlaanan bir başmakalesinde, Fransız işçilerini kandırmaya çalışan “Alman anarşisti Cohn-Bendit”i hedef aldı. Tabii öyle demiyordu ama herkes “Alman Yahudisi” demek istediğini anladı.
Leggewie: Fransa’dan sınır dışı edildiğinde binlerce kişi “Hepimiz Alman Yahudisiyiz” diye tempo tutuyordu.
Cohn-Bendit: Ahlâkî açıdan, 1968’in en önemli olayı buydu: Afrikalılar, Araplar -- cümle âlem kendini “iatenmeyen” Alman Yahudileri olarak niteliyordu. Çok-kültürlülük o noktada doğdu.
Leggewie: Uluslararası dayanışma, Şubat 1968’de Berlin’deki Uluslararası Vietnam Kongresi’nde gerçekleştirilen büyük bir mitingin de sloganıydı. Sen de delege seçilmiş ve katılmıştın...
Cohn-Bendit: Asla. Hiçbir şekilde “delege” edilmem söz konusu olamaz.
Leggewie: Doğru. Öyleyse şöyle diyelim; Fransız anarşist grubu Liaisons des étudiants anarchistes’ten bireysel bir yol arkadaşı olarak katıldın. Fransız ve Alman öğrencilerin ilişkisi nasıldı? Mayıs 1968’de Almanya’daki kalkışma artık neredeyse sona eriyordu...
Cohn-Bendit: Almanların yeni bir tür üniversite vizyonu; ne sermayeye, ne devlete, ne de etkili ve yetkili makamlara bağlı özgür ve eleştirel bir liderler topluluğu olarak “Eleştirel Üniversite” yaklaşımı beni çok etkilemişti. Öte yandan, Vietnam Kongresi’nde Vietkong’u kayıtsız şartsız desteklemelerine mesafe koydum. Kuzey Vietnam alt tarafı Stalinist bir olaydı ve bir kere daha içimden çok net bir ses öyle bir dünyada yaşamak istemeyeceğimi söylüyordu. Alman radikallerinin coşkusuna yabancılık duydum. Örneğin [zamanın Alman öğrenci lideri] Rudi Dutschke’nin konuşması, iyi ile kötü arasında çok keskin bir ayırım çizgisini içeriyordu. Bizler ise hem bu soruna, hem de herkesin dilinden düşmeyen Che Guevara adındaki o İsa figürüne çok daha şüpheyle bakıyorduk.
Leggewie: Ulusal kurtuluş hareketleriyle muazzam bir dayanışma içindeydik. Mao’nun deyimiyle “halk savaşı” vermekte olanları topyekûn destekliyorduk. Oysa bu, bir kere iktidarı ele geçirdiklerinde kurtarıcıların kendilerinden kaynaklanan baskıcılığı görmezlikten gelmemiz demekti. Bunun ilk örneği Cezayir oldu. Hızla, İsrail’e karşı ön safta yer alan devletlerden biri haline geldi.
Cohn-Bendit: Ve otoriter bir tek-parti sistemi. Camus haklıydı, Sartre yanılıyordu. Camus Cezayir’in bağımsızlığından yanaydı ama Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni desteklemiyordu. Yoksul bir pied-noir [kara ayak; Cezayir’de doğma büyüme Fransız] olan annesini düşünüyordu. Cezayirliler Fransa’dan kurtulmakta yerden göğe haklıydılar, ancak bizler yeni yöneticilerin o kurtuluş atılımını nasıl ifsâd ettiğini maalesef çok geç farkettik. Frantz Fanon’un, önsözünü Sartre’ın yazdığı Dünyanın Lânetlileri kitabını bugün okuduğunuzda, son derece şiddet dolu, hattâ kana susamış diyebiliriz. Alman Kızıl Ordu Fraksiyonu’nun favorisi olmasına şaşmamak gerekir.
Leggewie: “1968” aslında Paris veya Berlin’de değil, 1965 dolaylarında Amerika’nın Batı Kıyısında, Berkeley’de başladı. Vietnam protestolarının da, başını Mario Savio’nun çektiği Free Speech [İfade Özgürlüğü] Hareketinin de, teach-in ve sit-in’lerin [toplu oturma ve tartışma eylemlerinin] de çıkış noktası orasıydı.
Cohn-Bendit: Evet, ayaklanma kökeni itibariyle Avrupalıların kabul etmek istemeyeceği kadar Amerikalıydı. 1965-1966’da Amerika’daydım ve Mark Rudd’la tanıştım. Amerikan SDS’i [Students for a Democratic Society] ABD Anayasası’na karşı bize tamamen yabancı olan bir saygı besliyordu. Weathermen’in ve Kara Panterler’in militanlığı daha sonra ve kısmen FBI tarafından şiddetle ezilmelerine karşı gelişti. Ama başkaldırının esas itici gücü bir karşı-kültür fikriydi. Bunun da taşıyıcılığını öncelikle rock müziği yapıyordu. “Woodstock Milleti”: buydu yeni bir Amerika efsanesi ve hepimiz bundan yanaydık.
Leggewie: Senin müzik idollerin kimlerdi?
Cohn-Bendit: 1965’teki Newport Folk Festivali’nde Bob Dylan’ı dinledim ve o günden beri bir folk müziği hayranıyım. Tabii aynı zamanda bir [Rolling] Stones hayranıyım, Beatles’ı da dinlemekle birlikte. Ve tabii büyük Fransız chansonnier’lerini de seviyordum: Georges Brassens, Jacques Brel, Dylan’ı Fransızca yeniden yorumlayan Hugues Aufray. 1968’de Joan Baez öğrencilerle konuşup tartışmak için Paris’e geldi; iki bini aşkın kişi bir tiyatroya doluştuk. Şarkı söylemek değil tartışmak istiyordu, ama Marksist-Leninistlerin eleştiri ve vaazlarına maruz kaldı. Bir noktada artık dayanamadım ve avazım çıktığı kadar bağırdım: “Hepinizden tiksiniyorum! Yankeeler hiç olmazsa gerçek bir hareket yarattı. Fransız Solu ve Cezayir Savaşı ise kocaman bir hiç!”
Leggewie: Hannah Arendt şiddete dayalı isyanları asla onaylamazdı, ama gene de 1968’in yeni bir şeyin doğuşu olduğunu hissediyordu.
Cohn-Bendit: Arendt 1968’i bir sonraki neslin özgürlük başkaldırısı olarak görüyordu. Biliyor musunuz, oturup bana bir mektup yazmış ve Mary McCarthy’nin iletmesini istemiş. Mektup hiç bana ulaşmadı, ancak daha sonra keşfedildi. “Anneniz babanız sizinle gurur duyardı. Yardıma ihtiyacınız olursa beni arayın” diyordu.
Leggewie: O zamanlar Avrupa’ya nasıl bakıyordunuz? Daha sonra Yeşillerin Avrupa Parlamentosu’ndaki grup başkanı olarak savunacağınız “Avrupa Birleşik Devletleri” fikrinin neresindeydiniz?
Cohn-Bendit: Avrupa diye bir sorun hiç ama hiç mevcut değildi. Fransa ve Almanya 1940’ların sonlarına kadar birbirlerini ezelî ve ebedî düşman bellemişti. Buna rağmen, Fransız-Alman barışmasını bile umursamadıydık, sonunda çıkageldiğinde. Evet, yeni seyahat olanaklarının tadını çıkarıyor, iki ülke arasında gidip geliyorduk. Ama “Avrupa” kafalarımızı pek meşgul etmiyordu, ne büyük bir fikir ve ne de siyasî kurumlar için olası bir çerçeve anlamıyla.
Leggewie: Ama bunun da bir istisnası vardı: o dönemin küçük Birleşik Sosyalist Parti’sinin lideri olan Michel Rocard, 1973’te Le marché commun contre l’Europe [Ortak Pazara Karşı Avrupa] başlıklı bir polemiğin yazarları arasında yer almıştı. Serbest piyasa kapitalizmine karşı “Avrupa”yı, yani sosyalist bir Avrupa’yı savunuyordu.
Cohn-Bendit: Ve bu, bugünün en kritik meselelerinden biri: geleneksel ulus-devletin aşılması yönünde ilk adımı meydana getiriyordu.
Leggewie: İyi de anti-kapitalizme ne oldu (3)? 1970’lerin başlarında senin önderliğindeki “Devrimci Mücadele” grubu Frankfurt yakınlarında, Rüsselsheim’daki Opel fabrikasına sızmayı başarmıştı.
Cohn-Bendit: Aslında bu, sanayi sosyolojisine ilişkin pratik bir araştırmadan ibaretti. Yeni bir Komünist Partisi kurmayı değil, sadece in situ [mahallinde] yeni ağlar ve ittifaklar kurmayı ve ilk defa göçmen işçileri de kucaklamayı amaçlıyorduk. Ve çok şey öğrendik. Birçoğumuz için...
Leggewie: Örneğin daha sonra Alman dışişleri bakanı olacak olan Joschka Fischer için.
Cohn-Bendit: ... bu, hayatlarımızın önemli bir aşaması demekti.
Leggewie: 1975’te ikimiz de kendimizi Portekiz’de devrimci turist konumunda bulduk. Ben kendi küçük ailemle oradaydım; sen ise -- şahsî izlenimim o ki -- ister plajda voleybol oynarken, ister Lizbon’da siyasî toplantılara katılırken, daima daha geniş bir ailenin parçasıydın. Bir pack [sürü] yaşantısı sürdürmek ve özel olan her şeyi siyasîleştirmek: ’68 özünde bu mu?
Cohn-Bendit: “Sürü” doğru sözcük. Daha 1968 ilkbaharında, Nanterre’deki günlerimizi ve gecelerimizi böyle geçiriyorduk. Daha geniş bir camiaya uygun biçimleri arıyor ve -- senin nükleer ailen gibi -- bütün petite bourgeois [küçük burjuva] yapıları patlatmak istiyorduk.
Leggewie: ’68 kuşağı için üç ölümcül günah vardı: oy kullanmak, istiridye yemek ve evlenmek. Sen bu üç günahı da işledin, eninde sonunda.
Cohn-Bendit: Fransa’dan kovulup da Almanya’ya geldiğimde, “yoldaş”ın biri bana şöyle bir soru yöneltti: Sizin için sosyalizm ne ifade ediyor? Ben de “herkese istiridye” diye cevap verdim. Ki SDS [Amerikan değil Alman SDS’si: Sozialistische Deutsche Studentenbund] içindeki püritenlerin hiç hoşuna gitmemiş olmalı. Hayatımın bir noktasında kendimi yoğun bir romantik ilişki içinde buldum ve evlendim -- ama ancak on beş yıl sonra, oğlumuz yedi yaşına ulaştığında. İlk defa kırk yaşımda oy kullandım, Hesse eyaleti Yeşiller Partisi için. Beni aday da gösterdiler üstelik, önce Çok-Kültürlülük Sorunları Dairesi’nin ilk (ve ücretsiz) başı olduğum Frankfurt’ta; sonra 1994-2014 arasında Avrupa Parlamentosu’na. İş oraya geldiğinde toplumsal hareketlerin de gelgit yasalarına tâbi olduğunu öğrenmiştik artık: sular önce yükselir, ama sonra durulur ve geri çekilir -- ve herkes ağır surette depresyona girer. Seçimler ve partiler değişimlerin yasalarla koruma altına alınması açısından önem taşıyor.
Leggewie: 1970’lerde oldukça hoyrat bir izinsiz işgal ve yerleşme [squatting] hareketi söz konusuydu; ikide bir karışıklık çıkıyor ve polisle çatışmaya giriliyordu. Sen ve çevren, Devrim Hücreleri veya Kızıl Ordu Fraksiyonu [RAF: Rote Armee Fraktion] olarak bilinen şehir gerillalarına ne kadar yakındınız?
Cohn-Bendit: Olan bitenin siyasî sorumluluğunu taşıyoruz. Bazıları için gerilla efsanesi sadece bir oyundu, ama başkaları son derece ciddiydi bu konuda. Vietnam Kongresi’nde Rudi Dutschke “Savaşı buraya taşıyalım!” diye bağırdığında, bunu iki farklı şekilde anlamak mümkündü: ya bir yığım niting ve gösteri organize etme, ya da silâhlı mücadele çağrısı. Eğer bu kadar muğlak ifadeler kullanırsanız, ardından çıkagelen terörizmin sorumluluğunu, hele bir yandan da yükselen nazizmden muhafazakârları sorumlu tutuyorsanız, asla üzerinizden atamazsınız. Sürekli polisle çatışmanın cazibesini üzerimizden attık gerçi; kaldı ki, gidip de Yeşillere katıldığımızda, bu önemli bir kavrayışın kabulü demekti: sözde-devrimci şiddetle hiçbir şeyi değiştiremez, oysa barışçı reformlarla belki değiştirebilirsiniz. Bazıları bir zamanlar taş atmış ve polisle çatışmış olduğu için Fischer’in ilelelebet dışişleri bakanı olamaması gerektiği görüşündeydi. Bu, aşırı solcuların sanayici Hanns Martin Schleyer’e karşı tavrı kadar aptalca bir şeydi. 1977 kadar geç bir tarihte bile bir zamanlar SS’lerle olan ilişkisinden sorumlu tutuyorlardı Schleyer’i; oysa âşikâr ki savaştan bu yana artık değişmiş, farklı bir insan olmuştu. Schleyer öldürüldüğünde artık oydu kurban olan; RAF teröristleri ise katillerdi, asıl faşistlerdi.
Leggewie: Yıllar önce kardeşin Gabriel’in otobiyografisi Nous sommes en marche[Yürüyoruz] başlığıyla yayınlandı. 2016’da Emmanuel Macron aynı adla bir hareket başlattı [En marche: Yürüyüş]. Macron yüzünden mi son zamanlarda vaktinizi daha çok Fransa’da geçiriyorsun?
Cohn-Bendit: Bugün Fransa cumhurbaşkanı bazı konularda yararlı tartışmalar yapmanın mümkün olduğu nadir politikacılardan biri: Avrupa, dünya olayları, madde kullanımının yasalaştırılması, göçmenler, hemen her şey. Bana ve Fransa’ya gelince: Almanya’da hoşlanılıyor ama Fransa’da seviliyorum. Bir 1968 simgesi olarak Fransız DNA’sına girmiş gibiyim. Arkadaşım Romain Goupil’le birlikte yaptığımız film için...
Leggewie: Olaylardan tam elli yıl sonra, Mayıs 2018’de vizyona giren La traversée[Yolculuk] için...
Cohn-Bendit: ... Fransa içinde bir tur attık ve elli küsur buluşmayı filme çektik. Herkes dostça davrandı: imamlar, köylüler, hattâ bir akşam birlikte yemek yediğimiz yirmi beş Ulusal Cephe üyesi. Hepsi konuşmak ve bana birşeyler anlatmak, açıklamak istiyordu. İşte Fransa’da sevdiğim de bu zaten. Bugünkü haliyle ülkeyi gezmek, benim 1968’e tazimim.
Leggewie: ‘68’in sloganlarından biri “Kaldırımın Altı: Plaj” şeklindeydi. Şimdi ise Kramponların Altı... Plaj [Sous lec crampons... la plage] diye bir kitap yazdın. Şaka mı bu?
Cohn-Bendit: Hayır, çocukluğumdan beri futbolun keyfi ve kederini nasıl yaşadığımın son derece kişisel öyküsü. ‘68’in ellinci yıldönümünden ödüm patlıyordu. Bu mülâkat dışında bu konuda başka hiçbir yorumda bulunmayacağım ve hiçbir eski tüfekler buluşmasına da (tabii, ‘68’i kötüleme gösterilerine de) katılmayacağım. Bir kere daha belirteyim: gerçekten harika bir zamandı -- ama artık tarih olmuş bulunuyor.
Leggewie: Mayıs 1968 hakkında yazılmış bir diğer kitap, ayaklanmanın üç Yahudi liderini konu alıyor: sen, Pierre Goldman ve André Glucksmann (4). Böyle özel bir bağ var mıydı? Ne diyorsun?
Cohn-Bendit: Yahudilerin, çoğunlukla da orta sınıf Yahudilerin her zaman ne kadar orantısız ölçüde sol hareketlere, ister Bolşevikliğe ister Amerikan SDS’sine katılmış olması, bana çok hayret verici geliyor. Herhangi bir genellemede bulunmaya çekiniyorum bu noktada. Ama belki, başka bir dünya umudu, ilâhî bir kurtarıcı bekleyişi ve idealist bir iyileştirme isteğiyle ilişkili olabilir.
Leggewie: Senin hayatın için alternatif bir başlık “Kaldırımın Altında - Yahudiliğim” de olabilir. Bu da gene çoğu kişiyi şaşırtabilecek bir başka boyut. Zira sen pek de Yahudi gibi büyütülmedin – çocukluğunda dinin fazla önemi olmadı yanılmıyorsam?
Cohn-Bendit: Bu iş sandığından biraz daha karmaşık. Annem savaştan sonra Paris’e döndüğünde, bir Yahudi lisesinin bina âmirliğini üstlendi. Sorumluluklarından biri de Yahudi yortularını düzenlemekti. Dolayısıyla çocukken Yahudilik töresine epey âşinâydım.
Leggewie: Ama bar mitzvah’ını yaşamadın?
Cohn-Bendit: Doğru. En ufak bir dinî duygum yoktu. Bir kere daha, erken yaşta Komünist olan ağabeyimin etkisi altındaydım. Köklerimin Yahudilikte olduğunu düşünüyorum, ama dinî değil kültürel bir anlamda. Hepsinin odağında annemin babamın kaçış ve kurtuluş öyküsü var: Alman Yahudileri ve siyasî sığınmacılar olarak, Nazilerden ve Nazi işbirlikçilerinden saklanmak zorunda kalmışlar. Bu, etkisini üzerimden atamadığım bir şey. Uzun süre, kendime sırf Sartre anlamında bir Yahudi kimliği biçtim: Yahudiyi “var eden” Yahudi düşmanıdır; Yahudi düşmanlığı sona erdiğinde, ben de Yahudi olmaktan çıkarım. Ama hayır; meğer daha ben doğmadan kimliğimin bir parçasıymış. Her zaman merak etmişimdir, meselâ ağabeyim gibi daha büyük olmuş olsam neler yaşayacağımı. Pekâlâ Varşova Gettosu’ndaki oğlan çocuğu olabilirdi. Ne zaman o meşhur imaja baksam düşünmüşümdür, bu ben de olabilirdim pekâlâ.
Leggewie: Kendini bir diyaspora Yahudisi mi sayıyorsun?
Cohn-Bendit: Kesinlikle. Bu benim olanca çok-kültürlü kimliğimi açıklıyor: Paris’te, Frankfurt’ta, Londra’da, Montreal’de bir Yahudi olabilirim.
Leggewie: Ama İsrail’de değil!
Cohn-Bendit: Aynen. Alabildiğine kaba bir ifadeyle: benim için İsrail Yahudiliğin sonu demek. İsrail bir ulus-devlet ve mensupları da Yahudi değil İsrailli. Bu da tabii onların hakkı.
Leggewie: Bir zamanlar, 1968’in ozon deliğinin bilinmediği son devrim olduğunu yazmıştın: insanların henüz iklim felâketinin farkında olmaksızın mutlu mesut yaşadığı bir zaman. ’68 kuşağının da, karşıtlarının da ortak noktası, modern sanayi toplumunun bir parçası olmalarıydı. İşçi sınıfına yönelmeleri de, nükleer enerji yanlısı olmaları da buradan kaynaklanıyordu.
Cohn-Bendit: Marx’a göre, kapitalizm feodalizmi aşmış ama üretici güçleri yeniden zincire vurmuştu ve bu zincirleri tekrar kırmak sosyalizme düşüyordu... Macron gibi birine o kadar yabancı kalan özyönetim ütopyası, son zamanlarda geri gelmekte. IG Metall’in, yani Alman metal işçileri sendikasının son zamanlarda akdettiği bir toplu sözleşme, işçilere ya ücret artışı ya daha fazla boş zaman opsiyonu tanıyor -- ve böylece, belirli bir zaman egemenliğini işçilere iade ediyor. 1968’den elli yıl sonra, bu bana gerçekten olağanüstü geliyor. Kanımca ’68 ruhuna son derece uygun, çünkü artık burada küresel kapitalizmin dikte ettiği bir esneklik değil, insanların kendi gerçekleştirdiği bir esneklik söz konusu.
-----------------
NOTLAR
(3) Claus Leggewie, “No, Socialism is Not the Answer: Reappraising the Politics of ‘68” [Hayır, Çözüm Sosyalizm Değil: ‘68 Siyasasını Yeniden Değerlendirmek]; Eurozine, 16 Mart 2018.
(4) Sebastien Voigt, Der jüdische Mai ’68 (Göttingen: Vandenhoeck and Ruprecht, 2015).
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024