Kemal CAN
31 Mart öncesinde de örneklerini görmüştük. Şimdi 23 Haziran’a giderken de benzer vakalarla karşılaşıyoruz. Ekrem İmamoğlu, iktidara yakın veya iktidarla az sorun derdindeki medyada bir programa çıkıyor, sunucu veya soru soran gazeteciler sıkıştırıyor ve tuzaklar kurmaya çalışıyor. Meslek adına utanç verici tablolar sergileniyor ama İmamoğlu başarılı performans gösteriyor. Yine de, iktidara yakın çevreler ve özellikle “troller” bulabildikleri veya imal ettikleri “açıkları” servis ediyor, çoğaltıyor, kullanıyor. Doğruluğunun tartışmalı olması bir yana, akla mantığa uymayan saçmalıklar ciddi ciddi konuşuluyor. Muhalefet cephesi de İmamoğlu’nun nasıl ağızlarının payını verdiğini söyleyerek veya gösterdiği farklı ve basiretli duruşla gururlanıyor. Araştırmalar, uzmanlar ve tarafsız gözlemciler, bütün bu operasyonların İmamoğlu’na zarar vermediği, aksine lehine netice yarattığını söylüyor.
Her saldırı girişiminin İmamoğlu hanesine artı olarak yazıldığı, en azından destekçilerinde bir çözülme değil kenetlenme yarattığı ortada. Fakat bu ritüeller hız kesmeden devam ediyor ve galiba bu ısrarın tek açıklaması da alışkanlık olamaz. Henüz iktidarın resmi sözcüleri, 31 Mart öncesi kadar ağızlarını bozmadılar. Hatta Binali Yıldırım Ekrem İmamoğlu ile bir tartışma programına çıkabileceğini bile söyledi. Şimdilik farklı bir strateji uygulayacakları havasını sürdürmek, bunun sonuçlarını biraz daha görmek istiyorlar. Ama iktidarın medyası ve sosyal medyası, işi hiç boşlamadan, aynı minvalde tam gaz devam ediyor. 31 Mart öncesinde artık ezberlenmiş argümanları tazelemek, canlı tutmak için çaresizce didiniyorlar. Bu konuda kendi cephelerinden gelen mahcup özeleştirilere de kulaklarını tıkamış veya tıkama talimatı almış gibi görünüyorlar.
31 Mart öncesinde, en yüksek mevkilerden, en yetkili ağızlardan en yüksek suçlamalar, en yakası açılmadık ithamlar, en akıl almaz iddialar gündeme getirildi. Cumhurbaşkanı sadece muhalefette olmanın değil, iktidarı desteklememenin bile vatan hainliği sayılabileceğini ima etti. Bakanlar, ortaya çıkacak zaaf sonrasında hükümet konaklarını kuşatacak çocuklardan bahsetti. İktidarın adayları, su faturalarını örgüt militanlarının getireceğini söyledi. İnsanlar bu dünyada hapisle, öbür dünyada cehennemle tehdit edildi. Yalan haberler üretildi, montajlanmış görüntüler servis edildi. Mülki amirler resmi hesaplarında, imamlar vaazlarında bu suçlamaların taşıyıcılığını yaptı. En yetkili isimler, bilerek ve isteyerek yalan olduğu aşikar her türlü suçlamayı meydanlarda dile getirmekten çekinmedi. Medya çarpıtmayı geçip, haber uydurma aşamasına doğru ilerledi. Bütün televizyon kanallarından, gazetelerden 7-24 kara propaganda yapıldı, linç kampanyaları düzenlendi.
Sonuç ne oldu? Muhalefet seçmenini bozmak, dağıtmak şöyle dursun, iktidar seçmeni bile bütün bunlara ikna edilemedi. Kampanya devam ederken yapılan bütün araştırmalar, alandaki objektif gözlemler ve 31 Mart’taki sandık sonuçları şüphe edilmeyecek biçimde, bu suçlamaların iktidar lehine değil aleyhine sonuç verdiğini gösterdi. İktidar tabanı çözülürken, muhalefet seçmeni daha çok konsolide oldu. Kararsız seçmen etkilenmedi, küskünler geri dönmedi, taban bir türlü motive olmadı. Peki bu kadar yüksek seviyede ve dozda yürütülen bu kampanyadan istenen sonuç alınamamışken, şimdi etkisi son derece sınırlı medya ve sosyal medyanın çabalarından ne umuluyor olabilir? En tepedeki sözcüyü geri çekmişken, kimsenin okumadığı üç beş yazarın çabası nasıl bir hareket yaratabilir? Üstelik kullanılan argümanlar aşırı zayıflamış, yenileri de üretilememişken.
Bu soruların cevabı, epeyce uzun süredir iktidarın siyasi propagandayı hangi hedef kitle üzerine kurduğuyla ilgili. Kimlik ve kutuplaştırma siyasetinin doğal sonucu olarak siyasi söylem, artık tamamen iktidar blokuna (hatta onun da taşıyıcı olan kemik kesimlerine) ve kısmen de güç merkezlerine hitap ediyor. Ötekileştirilenlere, diğer yüzde elliye -blokuyla ilişkisi sorunlu dar hedef gruplar ve zayıf noktalar hariç- laf söylemeye, mesaj iletmeye herhangi bir mesai ve enerji harcanmıyor. Birilerini ikna etmek ve iddia edildiği gibi “kucaklamaya çalışmak” söz konusu bile olmuyor. Muhalefetin “diğer bloktan oy almak” derdine karşılık, iktidar sadece kendi tarafının sadakati ve katılığı ile ilgileniyor. En fazla, “Türkiye ittifakı” veya “aynı gemi” kalıbıyla zaten karşılıksız olması istenen çağrılar yapılıyor. Blok siyaseti geçişkenliği artırmakla değil, duvarları kalınlaştırmakla etkili oluyor.
Kimlik siyasetinin, kutuplaştırmanın, ötekileştirmenin, bloklara sıkışmış siyasetin doğası bu. Fakat iktidarın bu mecburiyetini daha acil hale getiren özel bir sorun daha var: Bu haftaki Medyascope yayınında anlattığım üzere, tabanıyla yaşadığı ciddi ilişki sorunlarının yarattığı sadakat endişesi. 31 Mart sonuçları da, bu endişenin ciddiye alınması gerektiğini gösterdi. Bu yüzden, ağırlıkla karşı blokta bir çatlama yaratmak ve sert söylemin bazı çevrelerde oluşturduğu alerjiyi azaltmak için resmi sözcüler biraz geri çekilirken, alt seviyede kendi kemik tabanına argüman üretme gayretini artırmak zorunda. Kararlı iktidar seçmeninin, uyduruk olduğunu bile bile ezberlenmiş suçlamaları tekrar etmekten fazlasını yapamaması, boş bırakılamayacak alanı da gösteriyor aslında. Yeni birilerini kazandırmasa da, çok yüksek bir motivasyon yaratmasa da, sadık destekçileri konuşacak sözden mahrum bırakmamak çok önemli. “En tepeden” malzeme temini geçici olarak duraklamışken, “aşağıdan” takviye daha kritik hale geliyor.
Binali Yıldırım’ın “çaldılar” lafı için “mecburdum, bir hukuki tabir olarak değil, halkın anlaması için öyle söylemek gerekiyordu” demesi bu yüzden. Yıldırım, FOX TV’deki yayında mecburiyetini açıklarken, “mağdur olarak kendimi ifade etmekte zorlanıyordum” diyor. Neredeyse bütün medyayı kontrol eden, yıllardır iktidarda olan bir siyasi partinin “kendini ifade zorluğu” çekmesi, mecra bulamamakla ilgili olmamalı. “Bir şey oldu” açıklamasının zayıflığı -çok da böyle bir derdi olmayan- tabanı ikna etmekte başarısızlığıyla değil, dışarıya karşı güçlü ve kullanışlı olmamasıyla ilgili. Tabana sağlanacak malzemelerin dayanağı olan iddiaların, saçma, zorlama ve haksız olmasının da bir aşamadan sonra fazla önemi yok. Hatta muhalefeti kışkırtmaya ve aynı saçmalıkların simetriğini üretip zemine katkı vermelerine, savunmaya geçip paniklemelerine yarıyorsa akıl ve insaf sınırlarını zorlaması faydalı bile. İşte bu yüzden, muhalefetin pek takdir ettikleri İmamoğlu kadar sakin kalabilmesi çok önemli.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025
19.11.2024
11.11.2024
7.11.2024
2.11.2024
3.09.2024
14.06.2024
20.04.2024