Kemal CAN
İkinci kez sokağa çıkmamak üzere evlere çekildiğimiz bir hafta sonu yaşayacağız. Hava güzel olduğu için sokağa yansıyacak hareketlilikten sakınmanın tam olarak ne işe yarayacağı belirsiz. Bunu ciddi bir önlem olarak kullanan kaç ülke olduğu ve nasıl sonuç aldığı konusundaki merak da devam ediyor. Hafta içi işyerlerinde, alışverişte, özetle “çarkların arasında” süren temas ihlallerine hafta sonu molası vermek umarız çaredir. Sanırım önümüzdeki haftadan itibaren bunun ne kadar işe yaradığını, -grafikleri olmasa bile- beklentileri iyimserliğe bükme gayretlerinin devam edip etmeyeceğini göreceğiz. Kapanan hafta, epeydir tartışılan infaz düzenlemesi kılığındaki kısmi (özel) af ve son yedi günün hareketli başlığı Soylu hadisesi etrafında şekillendi. Her iki hadise, gündemdeki yerleri açısından farklı periyotlar takip etmiş olsa da çeşitli vesilelerle gündeme daha önce de kafa uzatmış yerleşik gerilimlerle bağlantılı. Bu haliyle, “hiçbir şey aynı olmayacak” tartışmalarına, “hiçbir şey yeni de değil” cümlesini de eklemek gerek. En şaşırtıcı , en beklenmedik, en sürpriz gelişmelerin bile üzerinden çok da bir süre geçmeden zaten var olan yerleşik bir gerilimin parçası olduğu anlaşılıyor. En azından böyle olduğu hemen fark edilebiliyor, aksi tezler çok inandırıcı olamıyor. Yani ne garabet infaz yasası birden ortaya çıktı, ne de Soylu’nun istifasına neden olan durum tamamen taze.
“Hiçbir şeyin artık aynı olmayacağı” bir krizin içinde yaşananların “hiçbiri aslında yeni olmayan sorunları” açığa çıkartmış olduğu hakkındaki yazıyı Mahfi Eğilmez kaleme aldı. Eğilmez “Neoliberalizmin bilmem kaçıncı çöküşü” yazısında, defalarca başka nedenlerle krizlere giren ekonomik sistemin yine defalarca duvara doğru koşmaktan vazgeçmeyişini anlatıyor. Ortaya çıkan korona virüsü yeni olabilir ama krizin açığa çıkarttıkları, saklanamaz hale getirdikleri hiç yeni değil. İmkanlar, refleksler, anlayışlar ve öncelikler açısından sürprizli çok az şeyle karşılaşıyoruz. Yalan söylenen konular, çarpıtılan bilgiler, yönlendirilmek istenen algılar, özetle her türden akıl yürütme ve krizi idare etme biçimi -küçük yalpalamalardan sonra- hemen aslına rücu ediyor. Fıtrat-fırsat perspektifi çok değişmiyor. İşte bu yüzden krizin, “yeni başlangıçlardan” çok, zaten başımızdaki dertlerin derinleşmesine, daha fenalarının gelmesine yol açma olasılığından bahsediliyor. Dünyada ve Türkiye’de yönetimde olanlar krizi idare etmeye çalışırken öncelikle bilgiyi kontrol etmeye çalışıyorlar. Ancak bilgiyi yönetir, yanıltıcı veya yönlendirici bilgi üretirken, özellikle popülist siyasetçiler kendileri gibi düşünmeyenleri, “ötekileri” ikna etmeye vakit harcamıyorlar. Başkalarını kandırmak için değil, daha çok kendilerini destekleyenlerin kullanımı için yanıltıcı bilgi üretiyorlar.
Geçtiğimiz haftayı şekillendiren iki vakaya -infaz düzenlemesi ve Soylu istifası- bu pencereden bakınca, görünenlerin çok yeni olduğunu söylemek imkansız. Her iki olayda da bildiğimiz tavırların daha özel görünümlerle tekrarını izliyoruz. İnfaz yasası denilen adaletsizliğin şahikası düzenleme, iktidarın “bizim çocuklar” tercihini -hatta iktidar kanatları açısından ağırlıklarını- ibretlik tarzda ortaya koyuyor. Kimlerin “kader mahkumu” sayılacağı, kimlerin yaşama hakkının bile rahatça tehlikeye sokulabileceği; kimlerin sahiplenilen olduğu kimlerin yok sayıldığı, kimlerin “aynı geminin yolcuları” olduğu gayet açık. Alaattin Çakıcı’nın Bahçeli’nin özel himayesi ile -biraz gecikmeli olarak- hapisten çıkartılmış olması, Ali İsmail Korkmaz’ın veya başka devlet şiddeti faillerinin affı gibi tercihler son derece tanıdık. Daha önce gündeme geldiğinde iktidar ortakları arasında yaşanan görüş ayrılıkları -ve ittifak uğruna atılan geri adımlar- ile bugün oluşan fırsatlar ve mecburiyetler de öyle. İşin kayırılanlar, gözetilenler tarafındaki bildik hal, düzenlemenin kapsamı dışında tutulanlar için de geçerli. Gazetecisinden siyasetçisine, iş insanından fikir emekçisine kadar binlerce kişi haksız ve hukuksuz biçimde parmaklıklar ardında tutuldukları yetmezmiş gibi şimdi de doğrudan yaşam haklarını tehlikeye atan bir keyfiliğin kurbanı yapılıyor.
Komisyonlardan genel kurula kadar bütün meclis oturumlarında dile getirildi; sivil toplum ve meslek örgütleri defalarca uyardı; medyada ve sosyal medyada kampanyalar düzenlendi; uzmanlar bu uygulamanın bütün hukuki zeminlerde -üstelik senelerce- mahkum edileceğini söyledi ama durdurulamadı: İnfazdaki eşitsizlik sadece bir hukuk ihlali değil, aynı zamanda vicdani, ahlaki, hatta dini olarak ağır bir vebal olarak artık önümüzde. İster hapishanelerin doluluğu, ister korona virüsü salgını, isterse başka bir nedenle yapılmış olsun, böylesi açık bir eşitsizliğin, adaletsizliğin meşru sayılabileceği zemin kurabilmek, iktidar tabanına bile makul gelecek gerekçeler bulabilmek imkansız. Lütuftan faydalandırılanlar ve onların temsil ettiklerine yakın olanların, bu haksızlığa/günaha sessiz kalmaları da yeterli bulunmuyor; eşitsizlikle cezalandırılanların bunu hak ettikleri fikri, “gebersin” sözüyle meclis oturumlarında yankı buluyor. Meclisten geçip uygulamaya konulmuş bu düzenleme, bu haliyle sadece bir haksızlık değil aslında organize bir suç olarak görünüyor. Her suçta olduğu gibi bu olayda da çeşitli ölçülerde dahli olan geniş bir suç ortakları listesi mevcut. Yargının iktidarların lütuf aygıtına dönüşmesi, kollamanın ve cezalandırmanın keyfiliği yeni olmayan ama ağırlaştırılmış biçimde tekrar önümüze konuyor.
Süleyman Soylu’nun istifası meselesine gelince: Hafta boyunca süren ve sanırım önümüzdeki günlerde de devam edecek tartışmalar, meselenin anlık bir gelişme gibi görülmesi ihtimalini iyice zayıflatmış durumda. İster dengeleri değiştiren bir durum olarak ele alınsın ister mevcut dengeyi pekiştiren bir gelişme gibi değerlendirilsin, ister güç kazananların ister karizma çizdirenlerin penceresinden bakılsın, ürettiği tartışmalar ve muhtemel sonuçlar yepyeni temalar içermiyor. Tıpkı her konuda olduğu gibi, bu konuda da iktidar kendi taraftarlarını ikna edecek bilgiler üretme derdinde. Kavgayı harlayanlar da, nifak çıkartmayın deyip yatıştırmak isteyenler de kendi tarafına konuşuyor. Salgının iyimser rakamları, dünyadan daha iyi durumdayız bilgileri, ekonomimiz çok dayanıklı iddiaları, infaz düzenlemesinin “düşmanların” işine gelmediği için tepki çektiği gibi bilgiler, bu konuda da taraftarların hizmetine sunuluyor. Yeni durumlara hiç de yeni olmayan yöntemlerle cevap vermek için, çarpıtmaları, zorlama iddiaları hatta yanıltıcı bilgileri dışarı değil içeriye yöneltmek gerekiyor. Çünkü ikna edilmesi gerekenler dışarıdakiler değil, içeridekilerdir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025
19.11.2024
11.11.2024
7.11.2024
2.11.2024
3.09.2024
14.06.2024
20.04.2024