Lale KEMAL
Bir muhalefet partisinin, ülkesinde Başbakan’ın rahatsızlanmasıyla birlikte kaos endişelerini dile getiriyor olması, o ülkenin aslında gelişmişlik düzeyi açısından hiç de iç açıcı bir noktada olmadığını gösterir. Bir diğer gösterge de, muhalefetin olası kaoslara emniyet supabı olacak siyasetleri üretemediğini ortaya koymasıdır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, dün gazetelerde yer alan açıklaması, işte tamda Türkiye’nin içinde bulunduğu açmazı ve siyasi olgunluğa erişemediğini gösteriyor. Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçirdiği ameliyat ve son derece tartışmalı şike yasasının parlamentodan geçmesiyle gündeme gelen AK Parti içindeki çatlak iddialarına yönelik endişelerini, “İç ve dış sorunların arttığı bir dönemde, tek başına iktidar olmuş partide kaos ülkeye büyük zarar verir” diyerek dile getirmiş.Bahçeli, adeta başka bir ülkenin politikacısıymış gibi tuhaf ve şaşırtıcı biçimde sözlerini şöyle sürdürüyor; “Bugünkü Meclis tablosunda, istikrarı tekrar kurabilecek başka hükümet görünmüyor.”
Bir muhalefet partisinden gelmiş olsa bile Bahçeli’nin sözleri, Türkiye’nin, reformlar anlamında artık zamanı dondurmuş bir ülke portresi çiziyor olması açısından gerçekçi.
Bir profesör arkadaşım, “Türkiye, Türkiye olduğu için kaos olabilir. Hiçbir demokratik ülkede, lider hastalanınca kaos endişeleri ortaya çıkmaz. AK Parti iktidarı, reformist politikalarını çoktandır terk etti. Mevcut statükoyu sürdürmek istiyor. AK Parti zamanı dondurdu, durdurdu” diyerek, Ankara’da hissedilen kaos endişelerinin asıl kaynağının reformist politikalardan vazgeçilmesi olduğunu hatırlatıyor.
Almanya’nın Der Spiegel dergisinde geçen hafta yayımlanan makalede, Başbakan Erdoğan’ın hastalığının ciddi olduğu yolunda konuşulan spekülasyonlara yer verilirken, Erdoğan olmadan sadece AK Parti’nin değil ayrıca ülkenin kaosa sürüklenebileceği imasında bulunuluyordu. Der Spiegel’in analizi, Türkiye’de “tek adam” üzerine kurulu siyasetin sakıncalarını da ima eder nitelikteydi.
Tek adama dayanan, zamanı donduran bir siyaset tarzı, kaos endişelerini de beraberinde getirecektir, bundan kuşku yok. Olası bir risk ortamının doğmasında MHP ve diğer partilerin de büyük sorumluluğu bulunması nedeniyle Bahçeli’nin, kaos uyarısı yaman bir çelişki olarak karşımıza çıkıyor.
Bahçeli, zihninin arka planında, demokrasinin ilerletilmemesi için “kötü polisi” oynarken AK Parti’nin, artık mazide kalan reformist politikalarından memnun idi ki şimdi “Kötü polis rolüyle siyaset üretmeme lüksleri bozulacak” diye endişeli anlaşılan. Oysaki, muhalefeti ve iktidarıyla demokrasi sınavında başarılı olma gayreti içindeki bir parlamento, lider hastalanınca ya da iktidar partisi içinde bir çatlak oluştuğunda, endişeye kapılmaz.
Muhalefetin ileri demokrasinin tesis edilmesine bırakın yardımcı olmayı köstek olma gayreti içinde olduğu bir gerçek iken hükümetin, uzunca zamandır reformist yaklaşımını terk ettiği ve statükoyu sürdürmek istediği gibi bir tablo net olarak karşımıza çıkıyor. Adeta hükümet, demokratikleşmenin olmazsa olmazları arasında yer alan askerin siyasi iradeye tabi kılınmasını sağlayacak reformlara el atmıyor. Asker-sivil ilişkilerini kurumsallaştırma adımları atmayan hükümet, aslında hem kendisinin hem de Türkiye’nin topuğuna kurşun sıkıyor.
Hatırlayalım, komşu Yunanistan’da askerî cunta üyeleri 1974 sonrası yargılandı ve mahkûm edildi. Demokrasinin tesis edildiği Yunanistan’da, bugün aradan 37 yıl geçmiş olmasına rağmen Yunan ordusunun, yaşanmakta olan ciddi ekonomik krizi bahane edip siyasete müdahaleye yeltendiğine tanık oluyoruz.
Darbecilik ruhu kolayca ortadan kalkmıyor... Türkiye’de zamanın dondurulmuş olmasının yol açmakta olduğu tehlikeli bir gidişat var... Bence Bahçeli asıl bu durumdan endişe edip, parti olarak, olabilirse eğer reformist bir yaklaşım içine girmeli.
AK Parti-Gül pazarlığı: Süre yedi yıl
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, veto ettiği, kısa adıyla sporda şiddeti önlemeyi amaçlayan tartışmalı yasanın, AK Parti desteğiyle yeniden kabul edilmiş olmasını Gül’e, kurucusu olduğu partisinden gelen bir meydan okuma olarak da okumak gerekiyor. AK Parti içinde yasayı aynen kabul edenlerin, mafyanın sportif faaliyetleri ele geçirmesine karşı bir arınma sürecinin başlamasını engellemiş olmaları bir muamma. Diğer yandan, yasanın, parti içinde Gül ve Erdoğan taraftarları arasındaki iktidar mücadelesini tetiklediği de bir gerçek.
İktidar mücadelesinin odağında, Gül’ün cumhurbaşkanlığı süresi olduğunu ve bu konuda parti içinde bir pazarlık yapıldığını tahmin ediyorum. Boşuna, AK Parti ileri geleni Bekir Bozdağ, tam da Meclis’te şike yasası görüşülürken, Kanal A’ya, Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresinin, beş yıl değil yedi yıl olduğunu ilan etmedi. Bozdağ’ın ağzından, AK Parti uzunca bir aradan sonra ilk kez Gül’ün görev süresiyle ilgili net bir açıklama yapmış oldu. Gül’ün görev süresinin AK Parti tarafından netleştirilmesiyle, parti içindeki çatlak da kapatılmış oldu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2016
25.06.2016
18.06.2016
11.06.2016
4.02.2016
28.05.2016
14.05.2016
7.02.2016
30.04.2016
24.04.2016