Lale KEMAL
Türkiye, hem içeride hem dışarıda bazı çevrelerce, Beşşar Esad rejiminin, halkını katletmesinin önüne geçmek için adeta Suriye’ye tek yanlı askerî müdahaleye zorlanıyor gibi. Rejimin askerleri ile muhalif gruplar arasındaki çatışmalar ise, Türkiye sınırının hemen yanı başında bir süredir yoğun olarak sürüyor. Suriye’den kaçan binlerce sığınmacı, Türkiye tarafında kurulan çadır kentlerde barınırken bu sığınmacılara her gün yenileri ekleniyor. Bu gelişmeler ışığında bir süredir ortaya atılan iddialar; Türkiye’nin Suriye muhalefetini, Esad’ın güçlerine karşı silahlandırdığı ve sığınmacı sayısı çok artarsa, bu kişileri kendi topraklarında tutmak amacıyla tampon bölge kurulmasına destek verdiği yönünde.
Türkiye her iki iddiayı da yalanlıyor. Benim Ankara’da yaptığım nabız yoklamalarına göre ise, Türkiye, rejim muhalifi Hür Suriye Ordusu’nu (HSO), en azından şimdilik, ne eğitiyor ne de silahlandırıyor. Zira, Ankara, bu faaliyetine karşılık gerek Esad’a destek veren İran gerekse Suriye rejiminin, Türkiye’ye karşı PKK’yı daha da kışkırtacağı endişesini taşıyor. Bir yandan da Ankara, Suriye muhalefetinin silahlandırılması ve eğitimi konularında, ABD’nin politikalarını yakından izliyor. Bu aşamada, ABD, muhalefeti, Esad’a karşı etkin savaşmaları için silahlandırmaktan ve eğitim vermekten yana değil. Çünkü, Suriye muhalefeti, örneğin, Libya’dakinden farklı olarak örgütlenmiş değil. Washington, dağınık yapıdaki muhalefet hareketine vereceği silahların, bu hareket içinde ortaya çıkabilecek bir çete savaşında kullanılabileceği endişesini taşıyor.
Gerek Türkiye ve ABD gerekse kendilerine destek veren ülkelerin endişelerini gidermek için olsa gerek, muhalefetin sözcüsü olarak kabul edilen Suriye Ulusal Konseyi (SUK) geçen hafta perşembe günü yayımladığı bildiride, nerede olduğunu açıklamadığı bir Askerî Büro kurduğunu ilan ediyordu.
SUK açıklamasında şöyle deniyordu:
“Suriye’deki çatışmalarda meydana gelen hızlı gelişmeler ışığında ve artan silahlı direnişin örgütlenmesinin çok önemli olduğu bilinciyle, gerek HSO gerekse SUK’un kapasitesinin güçlendirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Silahlı muhalif grupların, tek bir komuta merkezinde izlenmesi, örgütlenmesi ve birleştirilmesi, savunma görevlerinin tanımlanması amacı ve bu grupların, Suriye devriminin genel stratejisi çerçevesinde SUK’un, siyasi yönlendirmesi altında faaliyet göstermeleri için bir askeri büro kurulmuştur.”
SUK’un, Askerî Büro’nun Türkiye’de kurulması yolunda talebi olduğu yolundaki iddialar, gerek Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu gerekse hafta sonunda İstanbul’da biraraya geldiği SUK temsilcileri tarafından yalanlanmıştı. Aslında Suriye muhalefetinin, Türkiye’den talebini önce sızdırıp, nabız yokladığı sonradan da yalanladığı tahminini yapmak zor değil.
Suriye muhalefetinin, tek bir çatı altında örgütlendiği açıklaması, uygulamada ne derece hayat bulacak onu zaman içinde test etmek gerekiyor. Ancak, ABD’nin, ancak iyi örgütlenmiş bir Suriye muhalefet hareketini, silahlandırıp eğitim vereceği yolunda bana bilgiler geliyor. Ama bu yöndeki faaliyetin Türkiye’de olmayacağı kesin gibi. Bunun birinci nedeni, Türkiye’nin, Suriye ve İran kaynaklı PKK endişeleri iken diğer nedeni, Washington’un, basının gözünden hiçbir şey kaçmadığı için Türkiye’nin iyi bir seçenek olmadığı düşüncesi. ABD’nin, Suriye muhalif hareketini, karar verirse eğer, basın sansürünün yoğun olduğu Irak gibi ülkelerde silahlandırıp, eğitim vermesi olasılığı ağır basıyor.
Türkiye’nin, sığınmacıları Suriye içinde tutmak amacıyla bu ülke topraklarında tampon bölge kuracağı yönündeki haberler de Ankara tarafından yalanlanıyor. Tampon bölge kurulması, söz konusu ülkenin onayını da gerektiriyor. Suriye buna izin vermeyeceğine göre, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, 1991 Körfez Savaşı’nda, Iraklı mültecilerin Türkiye topraklarına girmeden Irak içlerinde tutulması amacıyla yaptığı gibi gerek BM Güvenlik Konseyi gerekse Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nden karar çıkarttırmak gerekiyor. Bu iki kuruluştan karar çıkartıldığını varsayalım, Suriye’nin, bu kararlara misilleme olarak envanterindeki Scud gibi füze ve kimyasal silahlarla yanıt vermeyeceği ne malum.
Türkiye’nin, Suriye’ye müdahale anlamına gelebilecek tampon bölge endişesi de Suriye füzelerine muhatap olma riskinden kaynaklanıyor.
Suriye Ulusal Konseyi ise, gerek Ankara gerekse Esad rejimine karşı kendisine destek veren ülkelerin, silahlandırılmaları halinde kendi içlerinde çetevari bir çatışmaya girecekleri ve silahların yayılmasına hizmet edecekleri endişelerine karşı 1 mart tarihli bildirisinde, taahhüt niteliğinde şu bilgilere yer veriyordu;
“SUK, silahların yayılması gibi ortaya çıkabilecek kaosu da önleyecektir.”
Diğer yandan, Suriye halkına yardım ulaştırmak için insani yardım koridoru açılması için de Esad rejimine baskı yapılması gerekiyor. Bu ülke yönetiminden bağımsız açılacak koridor, gözü dönmüş Esad güçlerinden gelecek füze misillemesi riskini taşıyor. Nitekim, Başbakan Erdoğan da dün yaptığı konuşmada, insani yardım koridorlarının derhal açılması için Suriye rejimi üzerinde baskı oluşturulması çağrısında bulunuyordu.
Esad rejiminin, askerî girişim, tampon bölge ya da insani yardım koridoru açılması gibi topraklarına yönelik bir müdahaleye, envanterindeki füze ve kimyasal silahlarla misillemede bulunmayacağının garantisi yok.
Jale, kırılgan grupların sesi oldu
Jale Ersoy ile gazetecilik mesleğine aşağı yukarı aynı yıllarda başladık. Ancak, Jale, bir süre sonra mesleği bırakıp, ABD’nin Ankara’daki büyükelçiliğinde siyasi danışman olarak göreve başladı. İyi de yaptı, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin azaltılması, gayrı Müslim ya da Müslüman tüm baskı altındaki gruplarının durumlarının iyileştirilmesi için çaba harcadı.
Jale, elçilikte 25 yıl çalıştıktan sonra emekli oldu, kendisine yeni hayatında başarılar diliyorum.
[email protected]Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2016
25.06.2016
18.06.2016
11.06.2016
4.02.2016
28.05.2016
14.05.2016
7.02.2016
30.04.2016
24.04.2016