Markar ESAYAN
Genç bir çocuğun Dicle’nin sularına veya Mardin’in masalsı o güzelim evlerine bakarak kendisini Öcalan için yakmasını veya hapishanelerdeki Kürt siyasi mahkûmların belki yaşamlarına veya hayat boyu sakat kalmalarına neden olacak açlık grevlerine katılmalarını anlamak önemli bir düşünce emeğini talep ediyor. Çok kolay olduğunu kimse söyleyemez. Kürt halkının devletten kaynaklanan sorunları, yaşadıkları ve hâlâ yaşamaya devam ettikleri travma ve haksızlıklar o kadar çok katmanlı-karmaşık bir Kürt sosyolojisi üretmiş ki, bunu mesela AK Parti’nin palyatif-pragmatik siyaset algısının içine sığması neredeyse imkânsız. Zaten o karmaşık durumu biraz anlatmaya çalışan Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in linç edilmesi de bu nedenle oldu. Hükümet bu durumu anlasa bile, bunu kamuoyuna gösterme cesaretine sahip değil. Bu da bizi yine anlamamanın sonuçlarına götürüyor. Ancak şunu söyleyebilirim ki, Türkiye’yi çok şiddetli günler bekliyor ve bu asla PKK ile sınırlı bir mesele değil.
Kürt coğrafyasında o kadar büyük bir mağduriyet dinamizmi var ki, evet bizi asıl PKK vs. değil, bu gençlerin ileride üreteceği şiddet ürkütmeli. Gündüz taş atan, akşam yaşamak için kriminal suçlara karışan, gece de evde Kur’an okuyan, hayatın her alanına müdahale etmekte bir sınır tanımayan bu bölünmüş-karmakarışık ruh hâlini taşıyan binlerce genç var sokaklarda. Fakir, öfkeli, umutsuz ve en önemlisi son derece enerjikler. Ben çoğuyla karşılaştım, konuştum. Sonra devlete, topluma baktım ve bu ülke bu sorunu nasıl anlayıp da çözecek diye düşündüm.
Açlık grevlerine katılan insanları örgütün maşaları olarak itibarsızlaştırmak da bu kadar yüzeysel ve insanilikten uzak. Oradaki dinamizmin kimyasını anlamak için devlet bir şeyler yapıyor mu, hiç sanmıyorum. O mağduriyet dinamizmini harcamak üzere en elverişli aracı PKK veriyor hâlâ, bunu hiç düşündüler mi? PKK sorununun da Kürt vatandaşların hak talepleri ile kesiştiği nokta burası. Kürtlerin enerjisi, PKK denen bir araçta yakılıyor. Bu enerji boşalmak zorunda ve onlara sunulmuş başka bir alan yok.
Siyaset diyebilirsiniz... Evet, siyaset düne nazaran bu ülkede çok daha rahat yapılabilen bir şey artık. Hatta şiddetin yaratacağı etkiden çok daha fazlası sivil toplum ve gelişmiş networkler sayesinde yaratılabiliyor. Ancak bu noktada da günün siyasetini Kürtler adına kimin üstleneceği sorusu bizi cevapsız bırakıyor. Uludere’den sonra AK Parti dindar Kürtler için bile kuşkulu hâle geldi. BDP’ye denk gelen Kürt sosyolojisinin ise, yukarıda anlattığım karmakarışık ruh yapıları, sadece öfke duyan, sistematiği, amacı ve programı olmayan geniş kitleleri ile nasıl bir siyaset üretebilir? Yani bu mümkün mü? Değil tabii. Dolayısıyla BDP’nin de neden bir noktaya sıkıştığını anlamak mümkün. Bu kesim Kürtlerin elinde rüştünü ispatlamış PKK’dan daha iyi çalışan bir aygıt yok. PKK ise, şiddete dayalı bir yöntem izliyor. “Biz öldük biz yönetiriz” diyor ve bunu tabana dayatıyor. Alttan gelen bu karmakarışık travmatik sosyoloji ve üsten gelen PKK otoritesi içinden, devletle güncel, etkili ama barış paradigmasında mücadele edecek bir hareketin çıkması pek mümkün değil.
O zaman görev devlete, hükümete ve sorunun asıl kaynağı olan Türklere düşüyor.
Devlet biraz akıllı olsaydı, Kürtçe anadilde eğitimi bir an evvel hayata geçirir ve Kürt sosyolojisine paradigma değiştirmesinin soluk borusunu sağlardı. Çünkü Kürt sosyolojisini özgürleştirecek olan tek mesele Kürtçenin, yani dilin özgürleşmesidir. Bu özgürleşme karşısında Kürtler arasında yaşanacak çalkantıyı PKK’nın göğüsleyebileceğini mi zannediyorsunuz? Dil meselesinin ne kadar derin bir özgürleşme, ait olma ve kendine güven meselesi olduğunu henüz anlamış değil devlet. Bunun bir hak olduğu, Kürtlere bunu borçlu olduğumuz gibi evrensel saptamaları geçtim; aslında bilakis, Kürtçe yasak olduğu müddetçe PKK’nın bir talebidir. Dilinin içinden yeniden doğan bir halkı bir örgüt bugün yapabildiği kadar monolitik tutamaz. Ama devlet bunu anlamıyor, anlamak istemiyor.
Kürtçe eğitim ve öğretimin ABD’den birtakım örneklerle ülkeyi böleceği ile ilgili argümanlar üretiliyor. Bir kere bunu ABD’ye taşımaya gerek yok. Bu bakış millet-i hâkime ve Kemalizm bakışının bir karmasıdır. Önce ayıp sonra da yanlıştır. Şunu demek istiyorum. Hakların verilmesi ile ülkenin zarar göreceği fikri, bir fikir değil, bir siyasi tercihtir. Bunu süslemeye gerek yok. Dün Kemalist devlet ne diyorsa, niçin diyorsa, bu onun aynısıdır. Paradigma aynıdır.
Bilakis bu yasak, Kürtlerin özgürleşmesini önleyen, PKK’ya onlara mahkûm eden bir deli gömleğidir. Kürtlerin bu konuda yapacak bir şeyleri yok. İşte bakın, açlık grevlerinin iki temel talebi var, ilki Öcalan’a özgürlük, ikincisi Kürtçeye özgürlük. Hiyerarşiye bakınca, oradaki tıkanmayı ve dayatmayı da anlayabilirsiniz. Öcalan mesela şunu diyemiyor: “Bırakın benim şartlarımı, ben kendi sorunumu hallederim. Siz Kürt halkının talepleri için sivil ve barışçı bir mücadele yürütün. Şiddeti terk edin. Amaç PKK’nın değil, Kürt halkının bekasıdır. Benim şartlarımın bunun yanında hiçbir ehemmiyeti yoktur.”
Diyemez, çünkü hem Öcalan bir Mandela değil, hem de Türkiye devleti Güney Afrika. Devletin rütbeli askerlerinin Öcalan’a gidip “Niye silahlı güçlerini sınır dışına çekiyorsun? Eğer savaşmazsan devlet sizi ciddiye almaz” denen bir ülkede yaşıyoruz.
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, cezaevinde açlık grevi başlatan tutukluların iki talebinin olduğunu belirterek, “Yaptığımız görüşmede tutuklular şu anda başlatmış bulundukları açlık grevlerinin iki temel taleplerinin olduğunu bize ilettiler. Bu taleplerden birincisi Öcalan’a özgürlük, ikincisi ise anadilde eğitim ve Kürtçe üzerindeki baskıların kaldırılmasıdır” dedi.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları






































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019