Mehmet ALTAN
27 Mayıs 1960 darbesi sırasında doğanlar bugün elli dokuz yaşındalar.
Türkiye nufusunu ortadan ikiye bölen medyan yaşı ise kabaca otuz civarında…
Herkesin kendi doğumunu milat sayıp geçmişi merak etmediği bir toplumsal kültür sahibi de olunca basın tarihinde 27 Mayıs'ın on sekiz ay kadar süren darbe yönetim biçimini de tanımlamak için ansiklopedik bir bilgi vermek kaçınılmaz hâle geliyor.
***
Millî Birlik Komitesi, 27 Mayıs 1960 tarihinde Demokrat Parti hükümetini askerî darbe ile devirerek siyasî iktidarı ele alan ve sonradan başına Orgeneral Cemal Gürsel'in getirildiği Türk Silahlı Kuvvetleri'ne mensup 38 kişilik bir cuntadır.
Millî Birlik Komitesi kendi içinde anlaşmazlığa düşmüş ve bir kesim diğerini tasfiye etmiştir. Tasfiye sonucu Komite üyelerinin sayısı 22'ye düşmüştür.
***
Komite; çıkardığı ilk kanunla birlikte 1924 Anayasası'nın birçok hükmünü değiştiren geçici bir anayasal süreç başlattı. Bu süreçle beraber yeni bir anayasa düzenlenmesine dair çalışmalar da başlamış oldu.
Hazırlanan yeni anayasanın 9 Temmuz 1961 tarihinde kabulü ile, 15 Ekim 1961 tarihinde yapılan genel seçimlerden sonra seçilen milletvekilleri ile kurulan TBMM 12. Dönemi, 25 Ekim 1961 tarihinde toplanarak askerî rejime ve dolayısıyla Millî Birlik Komitesi'ne son verdi. Komite üyeleri, yeni anayasa gereği kurulan Cumhuriyet Senatosu'nun kayd-ı hayat şartıyla (yaşam boyu) tabii üyeleri oldular.
***
Demokrat Parti iktidarı, devlete karşı toplumu temsil eden bir aktör olarak ortaya çıkıp devleti ele geçirdiğini sandığı an faşizme sapanların acılarla dolu bir örneğidir.
Demokrasiye sırt çevirerek baskı yönetimi kurmak başka bir felaketi çağırmış ve toplumun zihninde derin izler bırakan bir askerî darbe olmuştur.
Daha hazini, Demokrat Parti basına tanıdığı özgürlükleri kusturarak geri aldığı için 27 Mayıs Darbesi'nin düzenlemeleri oksijenli düzenlemeler olarak kabul görmüştür.
Türkiye'nin siyasal ve toplumsal süreçlerini ciddiyetle incelemek insana kapana sıkışmışlık hissi veriyor; hep kendi ayak izinde döne döne başı dönen ve hiçbir zaman demokrasiyi tadamayan talihsiz bir ülke hissi....
***
Özgürlükçülüğün en yalın ve kestirme ölçütü basını özgürleştirmektir.
Nitekim daha sonra maskesi düşen Demokrat Parti de ilk iş olarak liberal bir basın yasa tasarısını hızla düzenlemiş ve iktidarının hemen başında yasalaştırmıştır. Bu tasarı seçimlerden iki ay sonra 15 Temmuz 1950’de Meclis’te büyük bir çoğunlukla kabul edilerek, 21 Temmuz’da yürürlüğe girmiştir.
İbretliktir; kanunun gerekçesine "Basının kendisinden beklenen görevleri yapabilmesi için bağımsızlığının sağlanması zarurîdir. Modern demokrasi ilkeleri de bunu gerektirir. Basın özgürlüğüne dayanan demokrasiler gerçek demokrasi niteliğini taşırlar. Hür basın aynı zamanda milletçe kalkınmayı sağlar...» diye yazmışlar sonra hafıza kaybına uğrayarak tam tersini yapmışlardır.
Aslında 1950 Basın Kanunu gerçekten liberal bir kanundur. 1931 kanunu ile ve sonraki değişikliklerle kurulan güdümlü rejim yıkılmış ve hükümetin basın üzerindeki kontrolleri hemen hemen kalkmıştır.
Ama sonra verilenler misliyle geri alınmıştır.Bu kez Millî Birlik Komitesi iktidara gelir gelmez ilk iş olarak felç haldeki basın meselesine el atmıştır.
27 Mayıs’tan sonra gazetelerde basın özgürlüğünü yok eden hükümlerin ortadan kaldırılması için bir büyük bir kampanya açılmış, bütün gazeteciler baskı kanunlarının ortadan kaldırılması için güç birliği yapmıştır.
***
Millî Birlik Komitesi’nin çok kısa süren iktidarı döneminde basınla ilgili düzenlemelerini üç noktada toplamak mümkündür.
İlki, basını nefessiz bırakan yasa ve maddelerinin acilen iptalidir.
İkincisi, eli yüzü düzgün bir basın yasasısıdır.
Üçüncüsü, çok daha kalıcı bir tedbir olarak 1960 Anayasası'na basın ile ilgili konulan özgürlükçü maddelerdir.
***
Millî Birlik Komitesi ilk önce «Neşir yoluyla veya Radyo ile işlenecek cürümler hakkındaki 6334 ve 6732 sayılı kanunları» 12 Ekim 1960’ta 94 sayılı kanunla iptal etti. Bu kaldırılan kâbus yasaklamaların içeriğini 7 Ağustos tarihli "Demokrat Parti: Sona doğru" başlıklı yazıda uzun uzadıya anlatmıştım.
***
17 Temmuz tarihli "Devlet anarşizmi ve DP’nin affedilmez günahları" başlıklı yazımda da "ispat hakkı" olarak ünlenen akıldışı yasaya özel bir paragraf açmıştım:
Baskı döneminin hemen başlangıcında, 1954 yılında yürürlüğe giren 6334 sayılı Kanun 'devlet anarşizmine' dört dörtlük bir örnek. Bu kanunla kurumları güçsüz olan bir devletin nasıl çökertildiğini görürsünüz.
Bu kanun, Demokrat Parti'nin çıldırarak 'ispat hakkını' yasakladığı kanundur. Gazetecilerin yaptıkları haberlerin doğruluğunu ispatlama hakkı bu yasayla yasaklanır. Böyle bir yasa çıkaran bir hükümet, buna bigâne kalan hukuk kurumları ve kuzuların sessizliğine bürünen bir toplum.
Görünürde yeni çıkan yasayla 'namus, şeref veya haysiyete hakarette bulunulması, itibar kıracak, şöhret veya servete zarar verebilecek konuların yayınlanması' yasaklanır.
Yasa böyle bir suç işlendiği iddiası söz konusu olduğunda savcıların doğrudan harekete geçmesine olanak sağlar. Şikâyete bağlı bu tür suçların savcılığın doğrudan harekete geçtiği suçlar kategorisine alınmasının tek bir nedeni vardır, Demokrat Parti ile ilgili tüm yolsuzluk haberlerinin yasaklanması. İspat hakkı bu nedenle yasaklanır. Bu, Demokrat Parti'nin en ağır günahları arasındadır.
***
Basın 27 Mayıs'ta ilk ağızda soluk almış ve faşizmin boğazındaki pençesinden kurtulmuş oldu.
Ardından basın yasası değişikliği geldi.
Millî Birlik Komitesi 29 Kasım 1960’da eski basın kanunundaki bütün anti-demokratik hükümleri kaldıran 143 sayılı kanunu çıkarttı .
Abdi İpekçi bu yasa tasarısı ortaya çıktığında, Milliyet gazetesindeki Durum köşesinde 18 Kasım günü şöyle yazıyordu:
Hür bir basın demokratik düzenin vazgeçilmez şartı olduğuna göre, ihyasına çalışılan demokrasimizin başarısı, bahis konusu tasarıların basınımıza gerçek bir hürriyet sağlamasına bağlıdır. Basın Kanunu tasarısı eski kanunun hemen hemen bütün antidemokratik maddelerini ortadan kaldıran tadiller getirmektedir...
***
Basın özgürlüğünü sağlama bağlayan düzenlemeler ise yeni anayasa ile sağlandı.
Ancak Millî Birlik Komitesi'nin basınla ilgili çok önemli iki adımı daha oldu. Bunlardan biri geçen hafta söz ettiğim ve basın patronlarını ayaklandıran 212 sayılı kanun diğeri ise ilanları bir baskı aracı olmaktan çıkartan Basın İlan Kurumu'nun kuruluşu.
Bu iki çok önemli yasa ve anayasal güvenceler bugünü de çok ilgilendirdiği için daha yakından incelemeyi gerektiriyor.
Biz de öyle yapacağız.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
23.07.2025
17.07.2025
11.07.2025
4.07.2025
26.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025