Mithat SANCAR

Mithat SANCAR
Mithat SANCAR
Tüm Yazıları
Çözüm yolunda ilerlemek için…
19.06.2014
1852

 Çözüm sürecinde, en hafif deyimle bir muğlaklık ve karmaşa yaşanıyor.  Umut ile gerilim, derinleşme işaretleri ile kriz ihtimalleri arasında gidip geliyoruz.


Beşir Atalay’ın, süreçte “yeni bir aşama”nın başlayacağına dair sözleri ve Öcalan’ın bunun da ötesine geçen iyimser ve umutlu açıklamaları, haklı olarak işlerin yolunda gittiği konusunda güçlü bir algı doğurdu. Ancak başbakanın, Kürt hareketine meydan okuyan tehditkâr tavrı ve giderek daha da sertleşen üslubu, bu algıyı desteklemiyor.

Bu karmaşa ve gerilim, geçen hafta AKP’nin Diyarbakır’da düzenlediği “çözüm süreci çalıştayı”na da yansıdı. Benim de davetli olduğum çalıştayın basına açık giriş bölümünde, AKP ve hükümet adına yapılan konuşmaların bir kısmı, 90’ların ruh halini çağrıştıran cinstendi. Adeta “psikolojik savaş” nutukları atıldı. Ama aynı zamanda, yine özellikle Beşir Atalay’ın ağzından, olumlu ve umutlu mesajlar geldi.

Çalıştaydan bir gün sonra Lice’de kalekol yapımını protesto eden kitleye askerlerin açtığı ateşle iki insanın öldürülmesi, sürecin ciddi bir krize doğru savrulmakta olduğu kaygılarını haklı olarak güçlendirdi. Nihayet “bayrak indirme” hadisesi ve ardından gelen milliyetçilik ayinleri ve Kürtlere yönelik maddi/manevi linç girişimleri, iplerin kopmakta olduğu duygusunu körükledi.

Aslında “barış ve çözüm süreçleri”nde bu tür dalgalanmalar ve krizler, çok istisnai ve olağandışı sayılmazlar. Çatışmaların durduğu, çözüme yönelik görüşmelerin yürütüldüğü “geçiş süreçleri” kırılgandırlar. Şiddet eğilimi, bu süreçlerde varlığını hep korur. Hatıralar, algılar ve kimlikler, çatışmaların ve şiddet deneyiminin etkisi altında kalmaya devam ederler.

Mesela en çok bilinen deneyimlerden G. Afrika ve K. İrlanda örneklerinde, şu sıralar karşı karşıya olduğumuz gerilimlerden çok daha vahim olayların ve çatışmaların ortaya çıktığı dönemler oldu. Kolombiya’da halen devam etmekte olan süreçte de, yakın zamanlarda ölümlerle sonuçlanan askeri operasyonlar ve gerilla eylemleri gerçekleşti. Bunlara rağmen, G. Afrika ve K. İrlanda’da müzakereler, kısa aralar dışında, kesilmedi ve bilinen başarılı sona ulaşıldı. Aynı şekilde Kolombiya’da da süreç sarsılmakla birlikte yeniden rayına oturdu.

Bu örneklerde krizlerin aşılmasını sağlayan en önemli husus, süreçlerin kurumsal bir çerçevede yürütülüyor olmasıydı. Kriz yaratan ve hatta çöküş ihtimaline kapıları açan olaylar, taraflar arasındaki müzakerelerde masaya yatırıldı ve ortak çözüm yolları bulundu.

Türkiye’deki süreçte en büyük risk, böyle bir kurumsallığın hala mevcut olmamasıdır. Kriz ihtimallerine karşı şimdiye kadar uygulanan en etkili yöntem, BDP/HDP temsilcilerinin İmralı’ya giderek Öcalan’la görüşmelerinden ibarettir. Bu yöntemin olumlu sonuçları oldu elbette, ama sürecin sadece bu yöntemle ilerletilmesi, hele de derinleştirilmesi artık mümkün görünmüyor. Bu nedenle, görüşmelerin önceden belirlenmiş bir sistematik içinde, düzenli ve hedef odaklı bir şekilde ve olabildiğince şeffaf yürütülmesini sağlayacak düzenlemelere acil ihtiyaç var.

Taraflar, düşmanlaştırıcı zihniyet ve kültür dünyasının içinde hareket ettikleri sürece, yıkıcı bir siyasal kapışmanın şartları canlı kalır. Bu da, barış sürecini kurumsallaştırmayı zorlaştırır.  Bu nedenle, en başta tarafların savaş dilinden ve çatışma reflekslerinden sıyrılmaları gerekir.
Evet, yasal dayanaklara oturtulmuş kurumsal bir işleyiş, sürecin ayakta kalması için hayati önemdedir. Gerçek anlamda bir yeni başlangıcın diğer önemli şartları, çatışmayı yaratan yapısal sebepleri aşmak/dönüştürmek ve çatışmadan kaynaklanan ağır ihlallerin sonuçlarıyla yüzleşmektir. Özellikle yüzleşme ve hesaplaşma konusunun ihmal edilmesi, geçmişin acılarının çatışmayı canlandıracak bir kaynak işlevi görmesine yol açar. Militarist, milliyetçi ve ulusalcı çevreler, geçmiş ve güncel acıların yarattığı derin kırılmaları ve öfkeleri, çatışmalı ortama dönüş amacıyla araçsallaştırmak için fırsat kollarlar.

Unutmayalım, ateş bir kez daha harlandı mı, yangının her yeri sarmasını ve şimdiye kadarkilerden çok daha vahim yıkımların yaşanmasını önlemek neredeyse imkansızdır. Dünyanın çeşitli ülkeleri bunu çok ağır bedeller ödeyerek öğrendiler, bizim de öğrenmemiz için aynı bedelleri ödememize gerek yok. 

http://basnews.com/tr/Article/Details/Cozum-yolunda-ilerlemek-icin-/907

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar