Münir AKTOLGA
“Popülizm teorisinin duayeni” Chantal Mouffe: “Günümüzün siyaset-sonrası
dünyasında, sağ popülizmin tek panzehiri sol popülizmdir” diyor!..
Chantal Mouffe’nin söylediklerinin özeti şu: Artık o eski “sağ” ve “sol” partiler ve siyasetler arasında bir fark kalmadı. Bunlar bir şekilde “uzlaştılar”. Bu nedenle, yükselen “sağ popülizme” karşı ancak “sol bir popülizmle” karşı konulabilir...
Şu doğru: 21. Yüzyıl koşullarında artık 20. Yüzyıl kalıntısı o eski “sağ” ve “sol” akımlara yer kalmamıştır!.. Kalmamıştır, çünkü bunlar artık ayaklarının altından kayıp gitmekte olan zemini temel aldıkları için farklı siyasetler üretemiyorlar...
Şuraya bakın, tek tük istisnaların dışında artık o eski grevlere falan bile yer kalmadı!.. İşverenler, “daha fazla israr ederseniz fabrikayı söker başka bir ülkeye giderim” dediği an akan sular duruveriyor!.. Çünkü, herkes biliyor ki, öyle kuru bir blöf değil bu!.. Hani nerde sosyal demokrat siyasett mi diyeceksiniz, sözü, “zenginlerden daha çok vergi alacağız” demeye falan mı getireceksiniz, bunlar da bitti!.. O zaman da işverenler gene diyorlar ki, “iyi peki, biz de tası tarağı toplar şartların uygun olduğu başka bir ülkeye gider üretime orada devam ederiz; çünkü başka türlü küresel rekabet ortamında şansımız kalmıyor”!.. Hadi bakalım kolay gelsin!.. Her tarafın “solcu” olsa ne yazar!!
Ama sadece sosyal demokrat ya da onun da solunda siyaset yapan örgütler -siyasi partiler- için mi böyle durum? Ötekiler, yani klasik “sağ” partiler ne alemdeler, onlar siyaset üretebiliyorlar mı?..
“Berlin Duvarı yıkıldı, artık Sosyalist sistem falan kalmadı, bütün bunlar kapitalizmin kesin zaferidir” diyerek gaza basan ve küresel serbest rekabete entegre olan klasik “sağ” partiler de şaşkın bugün; çünkü artık onlar da anladılar ki, küresel serbest rekabet ortamı gelişmiş ülkelerden yana sonuçlar üretmiyor; bu süreçten daha çok gelişmekte olan ülkeler kazançlı çıkıyor!..
Bugünkü şu gazete manşetine bakın: “ABD yönetiminin Çin'den ithal edilen 34 milyar dolar değerindeki 800'den fazla ürüne yüzde 25 ek gümrük vergisi uygulamaya resmen başlaması ardından Çin'den de yanıt gecikmedi. Çin Dışişleri Bakanlığı ABD'ye misilleme tarifelerinin yürürlüğe girdiğini ilan etti”...
http://www.milliyet.com.tr/ve-ticaret-savasi-resmen-basladi--ekonomi-2701554/
(Daha bunun gibi sayısız haber var gazetelerde. AB ile ABD’nin arası bile açıldı. Orada bile “ticaret savaşları” gündemde... Bırakın AB’yi, Türkiye bile ABD’ye karşı misilleme yapıyor!..)
E peki sonuç? Sonuç ortada! Artan ticaret açığıyla (cari açık), yatırımların durmasıyla birlikte artan işsizlik ve pahalılık insanları giderekten mevcut siyasi partilerden soğutuyor. “Bunların hepsi aynı, bunlar bizim derdimize çare bulamazlar” duygusu giderekten kitlesel bir hal almaya başlıyor... İşte size gelişmiş ülkelerde yükselen “sağ popülizmin” yeşerdiği toprak; işte, örneğin bir Trump’u Amerika’da başa getiren potansiyelin birikimi süreci, işte bütün Avrupa ülkelerinde yükselen “yeni sağın” ortaya çıkış zemini... O, “yabancı düşmanlığı, göçmen karşıtlığı” falan buz dağının su yüzündeki görünen kısmı!.. 1960’larda göçmen işçi alımı için olmadık çabayı sarfeden gelişmiş ülkelere ne oldu ki, bunlar -ve buralarda yaşayan insanlar- bugün artık göçmenlere karşı seslerini yükselterek siyaset sahnesine çıkan “yeni sağ” politikaların arkasından gidiyorlar?..
Madalyonun gelişmekte olan ülkeler tarafına geçmeden önce, Chantal Mouffe’nin bütün bu gelişmeler -sağ popülizm- karşısında “başka çare kalmadı” diyerek önerdiği “sol popülizme”de bir bakalım ve pratikte böyle bir alternatife -“panzehire”- yer olup olmadığını görelim!..
Soruyorum ben şimdi, “sağ popülist” akımların karşısında ne diyecek “sol popülizm”? Örneğin, alın bir Fransa’yı, ya da Almanya’yı, ne diyecek buradaki “sol popülistler”?.. Lafı hiç uzatmadan ben size söyleyeyim: İster “sağ”-milliyetçi motiflerle süslenmiş olsun, ister 20. Yüzyıl kalıntısı “sol”-“solcu”, “devrimci”, “ilerici” terminolojiyle donatılmış olsun bunların da varacağı yer aynıdır... “Aman hoş geldiniz sefa getirdiniz” mi diyecek bunlar göçmenlere!? Ya da, işverenlere zılgıdı çekerek “beğenmiyorsan çek git” mi diyebilecekler!?.. Yoksa işverenleri, “aman ha fazla ileri gitmeyin, işçi sınıfı devrim yapar” diye mi korkutacaklar!? Tabii ki bunların hiçbirisi!!.. E, o zaman nasıl “sol popülist” olacaksın ki!?
Ya “gelişmekte olan ülkeler” mi dediniz? Buralarda da durum hiç iç açıcı değil!..
Gelişmiş ülkeler, “bu küreselleşme, küresel serbest rekabet oramı bizim aleyhimize çalışıyor” diyerek frene basmaya başlayınca buralarda da işler tersine dönmeye başladı ve giderekten buralardaki siyaset de popülist bir kulvara girdi...
Dikkat ederseniz burada ortaya çıkan popülizmin artık “sağ” mı yoksa “sol” mu olduğundan bile bahsetmedik; çünkü, gelişmiş ülkelere reaksiyon olarak ortaya çıkan gelişmekte olan ülke popülizmi aynı anda hem “sağdır”, hem de “sol”!! Sakın ha, aynı anda “sağ” ve “sol” nasıl olunuyor falan demeye kalkmayın!.. Söyleyin bana şimdi, Venezuella’nın izlediği siyaset “sağ”mı yoksa “sol”mu?.. Venezuella çok mu uzak, Türkiye’ye dönelim isterseniz; şu an izlenen “Reisci” siyaset sizce “sağ”mı yoksa “sol”mu!?..
Eğer kendinizi “sağcı” olarak görüyorsanız bu soruya “tabii ki sağ”, “solcu” olarak görüyorsanız da “elbette ki sol” diye cevap vereceksiniz!! Öyle değil mi!?.. E peki hangisi doğru bunların diye bir şey yok bence!! Çünkü, aynı anda hem “sağ” “sağcı”, hem de “sol” “solcu” bir siyaset bu!! Hepsi bir yana, adamlar resmen Amerika’ya AB’ye meydan okuyorlar, ötesi var mı bunun?.. Biz 70’lerde aynı sloganları söyleyerek sokaklarda yürürken “kahrolsun komünistler” diyerek bize saldıranlar bugün neredeyse o sloganlara sahip çıktılar!.. Sayın “Başdanışmanlara” bakın bir, bunlar da kendilerini halâ “sol”-“solcu” olarak görmüyorlar mı?.. “Hayır onlar artık solcu falan değiller” diyerek olayı “sol” içi bir tartışmaya çevirebilirsiniz tabi, ama bu da gene benim yazdıklarımı doğrulayacaktır!!
(“sol” popülizm deyince Türkiye’de hemen aklımıza -haklı olarak- Ecevit solculuğu geliyor değil mi? Ya peki şu an, “sağ popülizme karşı alternatif olarak başka çare kalmadı” denilerek “ince ince” piyasaya sürülmeye çalışılan popülizmi nereye koyacağız!? Ona da şimdiden bir yer hazırlasanız fena olmaz!!)
Sözü uzatmayalım; bugün artık 20. Yüzyıl’daki anlamlarıyla “sağ”-“sol” diye bir şey kalmamıştır!..
Eskiden ne kadar kolaydı bu işler!! Bizim zamanımızda -yani 20. Yüzyıl’da- bir “ezenler” vardı -“sağ”, “sağcılar”-, bir de “ezilenler”. Bunlara da “sol”-“solcular” denilirdi! “Devrim” deyince de bundan, “ezilenlerin ezenleri alaşağı ederek politik iktidarı almaları” anlaşılırdı!.. Şimdi, 21. Yüzyıl’da ise, bunun yerini, küreselleşme sürecine karşı olan bütün ideolojik akımların (artık 20. Yüzyıl’da kalan “güzel günleri” geri getirmeye çalışan eski dünyanın egemenleri ulus devletçi güçlerin, ve küresel dinamiklere karşı onlarla ittifak kurarak eski zeminlerde ulusal düzeyde “çözüm” arayışı içinde olan eskiden kalma “sol” güçlerin) “sağ”, bilgi toplumuna giden yolda küresel demokratik devrimden yana olanların ise “yeni sol” olarak yer aldığı, yeni bir devrim anlayışı alıyor. Bilgi üretmenin, üretilen yeni bilgilere dayanarak daha iyi kalitede malları daha hızlı ve ucuza mal edebilmenin devrimci bir faaliyet haline geldiği, modern sınıfsız bir dünya toplumuna doğru gidişi hedef alan yeni tipten bir devrim anlayışı ve sürecidir bu!..
POPÜLİZM NEDİR?..
İster “sağ” ister “sol” şekliyle olsun tek cümleyle popülizm, sınıflı bir toplumda "yönetilenlerin" dünya görüşü, onların, “yönetenleri altederek iktidarı ele geçirme” ideolojisidir. Bize özgü bir deyimle "ayakların baş olması" ideolojisidir...
Ne yazık ki bizler- 20. Yüzyıl kalıntısı "solcular" işçi sınıfının ergenlik dönemi ideolojisi olarak işçi sınıfı popülizmini hep "devrim-devrimcilik" sandık...
Dünyaya, "her şey kendi zıttıyla birlikte varoluyor ve sonra da onun tarafından altediliyor" inancıyla bakarak (bu ifadeyi mekanik bir şekilde yorumlayarak) sübjektif idealist bir hayal alemi yarattık kendimize!!.. Ama burada “biz” derken sadece bizleri kastettiğimi sanmayın, unutmayın ki bir zamanlar dünyanın üçte biri bu türden popülist bir ideolojiye dayanarak "sosyalist" adı altında bir dünya sistemi haline gelmişti!.. Peki sonra ne oldu, ya da olanlar neden oldu?..
Yukardaki şekile dönersek, toplumsal düzeyde DEVRİM B'nin A'yı altetmesi olayı değildir!.. Devrim, tıpkı ana rahminde gelişen bir çocuk gibi B'nin temsil ettiği toplumun ana rahminde gelişen yeni bir sisteme ait unsurların süreç içinde eskinin içinden doğuşu -çıkıp gelişi- olayıdır... Yani bir civciv veya bir çocuk, ya da yeni bir toplum biçimi eskiden beri varolanın içindeki -gene eskinin içinde kalan- bir "değişim"-altüstlük olayı değildir... O, “eskiden” bağımsız-toplumsal DNA’ları ondan farklı bir oluşumdur- 20. Yüzyıl dünyasının içinden başka türlü çıkış yolu bulamadığı için “sağ popülizmin tek panzehiri sol popülizmdir” diyerek kolayca “Popülist devrim teorisinin duayeni” ünvanını kazanan Chantal Mouffe’nin kulakları çınlasın!..Bu konuda daha geniş açıklamalar için: http://www.aktolga.de/m23.pdf
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023