Namık ÇINAR
Düşüncelerinin çoğuna itibar etmiş olduğum Prof. Dr. Eser Karakaş’ın geçen günkü yazısına, ne yazık ki katılamıyorum bu defa. Değerli hoca, Star’daki makalesinde diyordu ki: “Genelkurmay’ın açıklamalarından yola çıkmak suretiyle, 720 binlik bu ordunun, 365’i general, 40 bini subay, 96 bini astsubay, 65 bini de uzman erbaş ve er olmak üzere, 200 binlik profesyonel personelinden giderek, acaba bundan TSK’ın profesyonel orduya geçmeye hazır olduğunu ve hâttâ paralel bir biçimde geçmiş dahi sayılabileceğini çıkarabilir miyiz?
Hayır hocam, çıkaramayız. 465 binlik zorunlu askerine nazaran, şiştikçe şişmiş bulunan bu profesyonel kadrolar, kurumun sadece ve sadece bürokratikleşmiş devasa yapısını temsil eder, o kadar. Gidin bakın bakalım, bu 200 bin personelin acaba kaç tanesi, sabahları postallarını giyip de eğitim ve tatbikat alanlarına çıkıyor; kaç tanesi de kırmızı biyeli pantolonlarının altına iskarpinlerini giyerek askerlik yapıyor?
Bunu anlamak için, nasıl olsa yıl boyunca birkaç günlük aralıklarla, Anıtkabir’in avlusunu akıl almaz mevcutlarla silme doldurarak yapa geldikleri bir tören gününü, tv’nin başına geçip izlemek bile, neredeyse yeterli gelecektir.
Denizi olmayan Ankara’da, karargâhlardaki denizci subay ve astsubayların sayısı, sanki gemilerdekilerden daha fazla gibidir. Üslere gidin, kışlalara gidin; hep karşılaşacağınız manzara, eratın başına koyacak subay ve astsubayın bulanamayıp, eksik personelle çalışılıyor olduğudur.
TSK’nın profesyonelleşmesinin önündeki en büyük engel, ilkin kendi profesyonelleridir.
Gençlik çağlarında iken söylenerek ve sızlanarak yapılıp, bir şekliyle atlatılabilmiş “eğitim alanı askerliği”nden sonra, bürokrasinin göbeğine hızla dalınarak icra edilmekte olan bir askerî kültür geliştirilmiştir. “Cumhuriyet’i korumak ve kollamayı” kazıdığınızda, altında biraz da; “ekmek elden, su gölden” tarzında, verimsiz ve asalak bir hayatın beslendiği bir “saadet zinciri”nin yatmakta olduğu görülür. İster hâlen görevde, ister emekli olsunlar, ulusalcılığın ve Kemalistliğin bayrağını en fazla dalgalandıranların röntgenini çektiğinizde; mesleki hayatları çekirdeksiz üzüm gibi geçmiş olan bu kimselerin, yazın kamplardan, kışın orduevlerinden nasıl da olabildiğince çok yararlananlardan oldukları ve sosyo-kültürel hayatlarını nasıl da sadece bunun üstüne tesis ettikleri arasındaki bağ, bakalım kurulabilecek midir?
Bu kadroları kışlalara dağıtarak sonuç alınacağını ummak da yanlıştır. İçinde bulunduğumuz hâl, borularını dirseklerini ihtiyaca göre yeniden biçimlendirerek kuracağımız bir sobanınkine değil de; daha çok, artık ısınmayan ve maliyetli kazan kapasitesi, eskimiş brülörleri ve çürümüş sıva altı borularıyla, âdetâ eskiyen ve dökülen bir binanın, o günkü esaslara göre yapılmış sabit kalorifer tesisatına benzemektedir.
Profesyonelleşmenin ve optimum ölçeklere inerek rasyonelleşmenin önündeki engeller bununla da kalmayacaktır. Meselâ, bırakın yiyecek-içecek sektöründeki iyileşmeleri ve yemek fabrikalarındaki gelişmeleri; pırasalarını çuvallara toprağıyla tezeğiyle çalakalem doldurarak, kışla mutfaklarına bir yolunu bulup okutabilen müteahhitlerin tekerlerine çomak sokmaktan tutun da; 21 günlük izcilik kampının sonu geldi diye neredeyse ayaklanacak olan Burdur esnafına kadar, daha nice nice kesimlerin, binlerce milyonlarca çıkarlarına turp sıkılacaktır, bu yapılırsa.
Askerler, aslında neden silâhaltında hazır tutulurlar, hiç düşündünüz mü? Eğer muhtemel bir savaşa ânında karşılık verebilecek hazırlıkta değilseler; biz de, gitsinler evlerinde otursunlar, demez miyiz o vakit?
Gerçekte, Genel Savunma Planı’nın ihtiva ettiği “asıl muharebe hattı”ndaki savunma mevzilerine, ya da “taarruz çıkış hattı”na yakın olarak seçilen “toplanma bölgeleri”nde tertiplenilip, sorumluluk sahasının eğitim ve tatbikatlarına yoğunlaşılacak yerde, şirazesinden çıkıp, âdetâ sivil halkı denetim altında tutmak üzere, il il, ilçe ilçe, durağanlığı esas alan kışlalar yaratılmıştır. Hele hele karargâhlar, koca koca kentlerin en merkezdeki meydanlarında, beş yıldızlı otellerle yarışır hâle gelmişlerdir.
TSK’nın, darbeler sürecinde geliştirerek bugünkü noktaya getirdiği ve izlediği “askerî anafikir”, siyasallaşmasının bir neticesi olarak, çağımızın savaşlarına karşı alınacak önlemleri içermekten çok, kendi halkının toplumsal yaşamına ve onun siyasal kurumlarına çekidüzen vermek üzere biçimlenmişliği ve yapılanmışlığı simgeler.
O yüzden, bu ordunun çağın gereklerine göre profesyonelleşmesi isteniyorsa, mevcut yapısının ölçü alınmasından olabildiğince kaçınarak, “Stratejik Savunma Konsepti”ndeki bütün unsurları yeniden tarif edilmelidir. Böylece Teşkilat, Malzeme ve Kadrolarına (TMK) gelinerek; meselâ uçan, yüzen ve özel harp yetisi edinerek sarp dağlara da tırmanan; son model silah sistemleri ve teçhizatlarıyla, ve nitelikli subay astsubay erbaş ve erleriyle, hâttâ başlarındaki kırk yaşını henüz aşmamış generalleriyle, 90 bin kişiden oluşan 30 tane zımba gibi tugayı tahayyül etmek çok mu ütopiktir, gözünüzü seveyim?
Ama siz hükümet olarak, asıl yapılması gerekenleri savsaklayıp, yanlış bir “askere alma sistemi”ndeki yığılmaları, kalkar da paraya tahvil ederek, üstelik reformmuş gibi gösterirseniz;vesayetçiler yarın- öbür gün toparlanıp da canınıza okurlarsa, buna hiç şaşmayacağım, doğrusu.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016