Oya BAYDAR
Sadece Paris saldırısından sonra değil, özellikle 11 Eylül’den bu yana, bu konuda çok şey yazıldı çizildi, önümüzdeki günlerde konuşulmaya, tartışılmaya, yazılmaya devam edecek. Konuyu; emperyalist sistemi, Batı merkezli oryantalist bakışı, neoliberal saldırganlığı irdeleyerek tartışan ve üzerinde düşünülmeye değer fikirler ileri sürenler daha çok, çuvaldızı kendilerine batırmaktan çekinmeyen Batılı aydınlar, yazarlar, düşünürler oldu. İslamî kesimden yükselen sesler ise, üslup ve vurgu farklılıkları bir yana bırakılırsa, Başbakan Davutoğlu’nun da sarıldığı, “İslamla terör yan yana gelemez” ve “Gerçek İslam bu değil” argümanları çerçevesinde kaldı. Türkiye’den, benim erişip okuyabildiğim ilk değerlendirmeler arasında Ergin Yıldızoğlu’nun 12 Ocak tarihli Cumhuriyet’teki yazısı, Nuray Mert’in son yazıları, Murat Paker’in t24’te iki gün önce çıkan yazısı üzerinde düşünülmeye değer örneklerdi.
Basma kalıp, duygusal, bir o kadar da kof savunma düzeyinde kalan “İslamla terör yan yana gelemez” yargısı üzerine fazla konuşmaya gerek yok. Hani derler ya: “Şekil 1’de görüldüğü gibi”, bırakın yan yana gelmeyi, iç içe giriyor. Terör, şiddet sadece İslamla değil başka dinlerle, ideolojilerle, inançlarla, sistemlerle de yan yana gelir. Dünyaya, insanlığa kendi mutlak doğrularını dayatmak, kendi çıkarlarını egemen kılmak için yola çıkan her ideoloji (ki dinler en kadim ideolojilerdir) şu veya bu biçimde şiddete, teröre başvurur. Devlet terörü de bunun parçasıdır, devrimci terör de. Mesele, başını devekuşu gibi inancının kumlarına gömmek yerine gerçeklerle yüzleşmekten korkmamaktır. Dinin, inancın, “ulusal onur”un aklanıp korunması inkârla, savunmaya çekilmekle değil ancak özeleştirel bakışla sağlanabilir.
Anlat kızım Melahat, hep Batı’da kabahat
Paris katliamının/saldırısının hemen ardından başlayan ama’lı mı ama’sız mı kınayacağız tartışması sadece retorik (dilsel/sözel) bir tartışma değildi. “Terörü kınıyorum ama…” diyenlerin topunu aynı kefeye koymamak gerektiğini düşünüyorum. Bir örnek olarak, t24 yazarı Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun anlamaya yönelik ama’sıyla (bk. 12 Aralık yazısı) siyasal İslam ve AKP çizgisinde yer alanların, milliyetçi kimlikleri ağır basanların intikamcı ama’ları arasında nüansları aşan farklar var.
İslamî cenahta da ama’sızlara vardı: Terör eylemlerini gerçekleştirenleri İslamın şehitleri, yiğit fedailer ilan edip gıyabî namaz kılanlar, ardlarından ağıt yakan, güzellemeler yazanlar, elleriniz dert görmesin diyenler, cihatçı terör örgütlerine övgü düzenler ama’sızdılar. Ama’ya ihtiyaçları yoktu çünkü bu teröre ve cihatçı terörist yapılara karşı değillerdi; onları haklı bir davanın biraz öfkeli çocukları sayıyorlardı.
Bu türden ama’sızlar ile ‘terörü lanetleyelim ama…’ diyenlerin (hatta ulusalcı solun bazı endazesi şaşmış kalemlerinin) ortak noktası: 11 Eylül’den bu yana kendini çeşitli yerlerde çeşitli biçimlerde gösteren vahşi terörün ebesinin Batı zulmü olduğu, İslam adına girişilen terör eylemlerinin Batı’ya tepki olarak geliştiğiydi. Özellikle, seslerin yükseldiği ve sözün kolay kontrol edilemediği TV tartışmaları sırasında, Müslüman milliyetçi kesimden gelen barışçı, uzlaşmacı kimlikleriyle tanınmış kişilerin bile, ama’lı savunmalarında IŞ(İD), Boko Haram ve benzeri terör örgütlerini neredeyse aklar duruma düşmeleri ürkütücüydü. Hükümetin resmî söyleminde de İslamofobi öne çıkartılıyor, terörist yapılar ve eylemler ele güne karşı ayıp olmasın diye kınanmakla birlikte mağdurların tepkisi olarak yansıtılıyordu. Terör eylemlerinin; Batılı ülkelerin, üst aklın, yabancı istihbarat örgütlerinin ve şer odaklarının işi olduğu yolundaki kompo teorileri de her yandan ortaya sürüldü. Kötülüğü, hastalığı kendimizde değil de dışarda, yabancıda, şeytanlaştırılan Batı’da arama alışkanlığımız iyice depreşti.
Konuyu; emperyalist-kapitalist sistemin sadece Müslüman dünyada değil, dünyanın bütün yoksul coğrafyalarında yaşayanlar üzerindeki tahripkâr etkisi, suçu, günahı inkâr edilmeden, hafifletilmeden düşünüp tartışma gereği, ama’ları haklı çıkarmıyor, terör suçunu ortadan kaldırmıyor.
Ama diyenler şu soruyu sormak zorunda:
Mali’de, Nijerya’da, Afganistan’da, daha nice yerde El Kaide, Taliban, Boko Haram, IŞ(ID), vb. cihatçı radikal yapıların binlerce masum insanın ölümüne neden olan terör eylemleri kimleri cezalandırmayı amaçlıyor? Mali’deki, Nijerya’daki, Yemen’deki yoksul ve yoksun ve de Müslüman insanları kadın, çocuk, yaşlı demeden neden öldürüyorsunuz, neden cezalandırıyorsunuz?
Paris’teki terörist eylemlere ama ile yaklaşanlar buralarda hangi ama’lara sığınacaklar? İslamî hareketlerin selefî cihatçı radikalleşmesini sadece ya da başat olarak Batı karşısında İslamın ezilmişliği ile açıklamaya kalkıştınız mı, Mali’de saz çaldığı için kolu kesilen Müslümanı, okula gittiği için kaçırılan ve seks kölesi yapılan kız çocuklarını, Nijerya’da, Suriye’de, Şengal’de vahşice öldürülen, kaçırılan, satılan, ırzına geçilen kadın, çocuk sivil halkı neyle, hangi tepkiyle açıklayacaksınız?Onlar, zaten emperyalist-kapitalist süper güçlerin kurbanları değiller mi? Ya İslam dünyasının boğazına kadar battığı mezhepçilik ve mezhep savaşları? Bırakın Ortadoğu’yu Türkiye’de bile mezhep gerginlikleri, mezhep çatışmaları yaşamıyor muyuz? Kahramanmaraş’ların, Çorum’ların, Sivas’ın anısı henüz taze…
Nasıl bir geleceğe doğru gidiyoruz?
Kötümserim. Önümüzdeki yılların sadece Türkiye ve Ortadoğu için değil dünyanın önemli bölümü için de güç, hatta kanlı geçeceğinin işaretleri var. Gelinen noktada, cihatçı terör örgütleri kendilerini doğurup besleyen güçlerin (ki sadece Batılı emperyalist ya da Hıristiyan devletlerle sınırlı değildir bu güçler, başta Suudi Arabistan ve benzerleri unutulmamalı) planlarını, amaçlarını aşmış ve bağımsızlık kazanmış görünüyorlar. Türkiye dahil, Batılı ya da Ortadoğulu devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak için, en azından göz yumdukları, varlıklarını uzun süre görmezden geldikleri, gizli açık destek verdikleri; eylemlerinde, vahşetlerinde, yayılmalarında sınır tanımayan yeni kuşak cihatçılar Ortadoğu’nun en hassas noktalarında sadece terörist değil toplumsal organize güç, hatta devlet olarak varlıklarını genişletiyor, pekiştiriyorlar. Nasıl engellenebilecekleri bilinmiyor.
Batı dünyasının sorunları bir yana, Türkiye AKP iktidarının son yıllardaki affedilmez hatalarının acı meyvelerini toplamaktan kurtulabilir mi? Bilmiyorum; Yapılması gerekenleri yapabilir, atılması zorunlu adımları atabilir mi? Güç görünüyor.
Nedir bu adımlar? İktidarın 2007 öncesine U dönüş yaparak, bir süredir girdiği son derece tehlikeli otoriterleşme, içe kapanma, Batı dünyasından kopma, hatta düşmanlaşma yolundan dönmesi; Kürt meselesinde çözümün al gülüm ver gülüm oyalamacasından acilen çıkartılıp temel hakların tanınması ve müzakerelere geçilmesiyle hızlandırılması; tek adam keyfiliğinin her alana yansıyan antidemokratik uygulamalarından vazgeçilmesi; dinci mezhepçi, çağdışı toplumsal mühendislik projesi yerine geçmişteki gibi otoriter ve tek tipçi olmayan özgürlükçü laikliğin/sekülerliğin ikame edilmesi; İslamcı cihatçı terör örgütlerine cesurca, kararlılıkla cephe alınması; cepheleşmiş, bölünmüş halklarımızın birliğinin seküler bir yönelimle bu demokratik cephe etrafında örülmesi…
Hadi benim kötümserliğim olsun; ama ben bunların yakın dönemde gerçekleşebileceğine inanmıyorum. Ne Erdoğan güdümündeki AKP iktidarından ne de çatışmacılığı muhalefet sayan öteki cephedeki siyasetçilerden umudum var.
Öte yandan Batı, özellikle de Avrupa, önümüzdeki dönemde kendi güvenliğine ve değerlerine tehdit olarak gördüğü radikal cihatçı İslama karşı sadece sınırlarını değil, kültürel varlığını ve değerlerini korumak için sıkı önlemler alacak ve yeni politikalar geliştirecek. Bu politikaların ilk kurbanı da Türkiye’nin Avrupa Birliği hayalleri olacak. Evrensel değerlere, insan haklarına, demokrasiye karşı atılacak adımlardan zaman zaman Batı’daki imajımız zedelenmesin, gibi ikiyüzlü bir gerekçeyle vazgeçen iktidarın eli büsbütün serbest kalacak, bunun sıkıntısını da bizler yaşayacağız.
Daha da büyük soru: İslamiyet nereye gidiyor, kendini nasıl yenileyecek, yüzlerce yıllık yenilgi, ezilmişlik ve mağduriyet travmasının yarattığı kindar, intikamcı, tepkici psikolojiden nasıl çıkacak? Bu sorusu beni aşar. İslam içinden filizlenen yeni düşünceler, sorgulamalar olduğu, ne zamandır tartışmaların sürdüğü bir gerçek. Hıristiyanlıkta bu zorlu süreç en az 500 acılı, kanlı, zulüm kıyım dolu yıl aldı. Tarihin önüne geçilmez, İslamiyet de tarihe uyacak kuşkusuz. Ve görülen o ki bu süreç de acılı, zorlu olacak
Türkiye deneyimi, bütün aksaklığına, kırılganlığına rağmen evrensel insanî değerleri benimsemiş demokrat, özgürlükçü, çoğulcu laik bir Müslüman ülke ihtimaliydi. Erdoğan AKP’si şimdilik bu ihtimali ortadan kaldırdı.
Her kesimden inançlı, inançsız, Müslüman, laik demokratların yeniden düşünmeye ve davranmaya başlamaları gerekiyor. Başarılabilir mi? Bu ayrışmış, düşmanlaşmış, birbirinin sözünü anlama yeteneğini kaybetmiş toplumda bir vicdan buluşması gerçekleşebilir mi? Kısa dönemde mümkün olabileceğini sanmıyorum. Uzun dönemde ise, en azından ben ölmüş olacağım…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024