Roni MARGULIES

Memleket nereye gidiyor?
13.03.2014
3446

 Uzun zamandır uzayda yaşayan eski bir arkadaşım geçen hafta Türkiye'ye temelli dönüş yaptı. Birbirimizi özlemişiz, dün akşam bir rakı içelim dedik. Hasret giderdik filan, sonra "Yahu burada bir şeyler olmuş, kafam karıştı, bi anlatsana, memleket nereye gidiyor?" dedi. Kısaca anlatmaya çalıştım.

Hırsızlık

AK Parti hükümeti yolsuzluk yaptı, hırsızlık yaptı, rüşvet aldı. Hem de tüm hükümet üyelerini ve tüm akraba ve arkadaş ve hemşerilerini zengin edecek ölçüde.

Tüm kapitalist ülkelerde böyle olur mu? Olur. Daha gelişkin kapitalist ülkelerde aynı şey daha kurumsal ve daha kitabına uydurularak yapılır; daha az gelişkin olanlarında göz göre göre yapılır; ama, evet, hepsinde yapılır.

Türkiye'de bütün hükümetler yapmış mıdır? Yapmıştır. Daha az veya daha çok; ama hepsi yapmıştır. O kadar ki, Türkiye vatandaşı bunu "normal" bulur; yöneticilerin zenginleşmesini değil, zenginleşmemesini garipser.

Yani evet, kapitalist düzende bunlar kaçınılmazdır ve Türkiye'nin de tüm hükümetleri yolsuzluk yapmıştır, hırsızlık yapmıştır, rüşvet almıştır.

Doğru, ama sonuç olarak bu hükümet de hırsızdır ve Türkiye'de aksini düşünen kimse yoktur.

Üstü çizilen hükümet

Hükümetin hırsızlığı, geçmişte kendisini destekleyen veya onaylayan güçlerle arasının bozulması sonucunda ortaya çıkarıldı. Görünürde bunu yapan, Cemaat. Ama belli ki, sadece Cemaat değil. Amerika epey bir zamandır hükümetin üstünü çizdi. Türk büyük sermayesinin önemli bir kesimi bir zamandır hükümetin üstünü çizdi.

Amerika çizdi, çünkü Ortadoğu gibi zaten istikrarsız ve karmaşık bir bölgede Suriye'ye Amerika'nın isteği dışında bulaşan, İran ambargosunu delen, İsrail'le itişerek sorun çıkaran, kafasına göre davranıp "One minute" numaraları çeken bir hükümetten sıkıldı.

Büyük sermayenin bir kesimi çizdi, çünkü ihalelere canının istediği gibi müdahale eden, kendisini destekleyen sermaye gruplarını kollamak için her türlü garipliği yapan, özellikle son dönemde kendi varlığını sürdürebilmek için ekonomik ve siyasî istikrarı bozmaktan çekinmeyen bir hükümetten sıkıldı.

"Darbe" ve "komplo"

Başbakan, kendisine çok büyük zarar verme olanağına sahip güçler tarafından üzerinin çizildiğini kavradığı günden beri önlem alıyor, saldırıyor, azgınlaşıyor, kendi tabanını pekiştirmek için ortalığı geriyor, kutuplaştırıyor. "Yolsuzluk yoktur" diyemiyor, ama hükümete karşı bir "darbe girişimi", habis bir "komplo" olduğunu tekrar tekrar anlatıyor, seçmen tabanını pekiştirmeye çalışıyor.

Fethullahçı ve Zerdüşt

Hükümete karşı ne bir "darbe girişimi" var, ne de habis bir "komplo". Hükümetin yaptığı yolsuzluğu, yasadışı işleri, hırsızlığı teşhir etmek ne darbedir, ne komplo.

"Darbe", silah kullanarak veya silah kullanma tehdidiyle yapılır. Savcılık dosyalarıyla değil.

"Komplo", yapılmayan yolsuzluk ve hırsızlığı yapılmış gibi göstererek hazırlanır.

Gerçek yolsuzluğu gerçek savcıların ortaya çıkarması meşrudur. Savcının amacı ne olursa olsun, zamanlaması ne olursa olsun, savcı ister Fethullahçı, ister Zerdüşt, ister MOSAD ajanı olsun, yolsuzluk gerçekten yapılmışsa, bunun ortaya çıkarılması meşrudur.

Evet, hükümet meşru bir hükümettir, darbe veya komplo yoluyla devrilmesine karşı çıkmak gerekir. Demokrasinin gereği budur. Ama yolsuzlukların ortaya çıkarılmasına itiraz etmek, sonra da üzerlerinin örtülmesine itiraz etmemek demokrasiyle ilgisizdir. Tam tersidir.

Yolsuzluk yapana oy

Başbakan'ın, yolsuzlukların üstünü örtmek konusunda tümüyle başarısız, tabanını pekiştirme konusunda çok başarılı olduğu açık. Kamuoyu yoklamaları toplumun ezici çoğunluğunun yolsuzluk yapıldığını biliyor olduğunu ve ama yerel seçimlerde hükümete yine yüzde 40'ın üzerinde oy çıkacağını gösteriyor.

Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Halkın en az yarısı eski günlere, askerin Tanrı olduğu, seçilmiş hükümetlerin Genelkurmay'dan emir aldığı, beyaz Türklerin geri kalan herkese köylü ve koyun muamelesi yaptığı günlere dönmek istemiyor. Ve görünürde hükümetin tek alternatifi CHP-MHP koalisyonu olduğu için, yine AK Parti'ye oy verecek.

Gariban Türk demokrasisi

Başbakan yerel seçimleri pek hasar almadan atlatacak, ama üstünün hâlâ çizili olduğunu biliyor. Ve ortaya çıkacak daha pek çok yolsuzluk olduğunu ve bunların hepsinin orta yerinde kendisinin olduğunu hepimizden iyi bildiği için, iki tür önlem alıyor.

Birincisi, zavallı Türk demokrasisini daha da acınacak bir hâle getiriyor, her şeyi kendine bağlıyor, bağlayamadığını yasaklıyor, kapatıyor. Düşmanlarının önünü kesebilmek amacıyla, her türlü otoriter adımı atıyor.

İkincisi, yolsuzlukları ortaya çıkaran yargının yalancı olduğunu kanıtlamak için, yargının cezaevine tıktığı darbecilerin ve katillerin hepsinin masum olduğunu söyleyip salıverilmelerini sağlıyor.

Bir ihtimal bu darbecilerle anlaştı. "Serbest bırakacağım, ama darbe yapmak yok ha. Benden yana olacaksınız. Benim üstümü çizenleri beraberce haklayacağız, tamam mı?"

Şeytana ruhunu satmak mı demeli, sermayeyi kediye yüklemek mi, denize düşüp yılana sarılmak mı? Hepsi uygun.

Ee, şimdi?

Kaygılandı tabii uzaydan gelen arkadaşım. Haklı olarak. "Ee," dedi, "şimdi ne olacak?"

Olacağı şu.

Memlekette yolsuzluklardan rahatsız olan, vicdanı sızlayan, alternatifinden korktuğu için AK Parti'ye oy verirken eli çok titreyecek olan çok büyük bir kitlenin olduğu kuşkusuz.

Yolsuzlukları örtbas etmek amacıyla yapılan kanunsuzlukları, adaletsizlikleri, antidemokratik uygulamaları yanlış bulan, rahatsız olan çok büyük bir kitlenin olduğu kuşkusuz.

İlker Başbuğ'un, Hrant'ın katillerinin, Zirve katliamını gerçekleştiren zebanilerin serbest bırakılmasını ve önümüzdeki günlerde benzerlerinin bırakılacak olmasını iğrenerek izleyen, öfkelenen, adalet duyguları rencide olan çok büyük bir kitlenin olduğu kuşkusuz.

Yapılması gereken çok basit. Bu büyük kitleye ulaşmak, taleplerine tercüman olmak, AK Parti'ye mahkûm olmadığına onu ikna etmek, birlikte örgütlenmek, hem yolsuzluğa hem darbecilere karşı birlikte kampanyalar inşa etmek, CHP'nin milliyetçiliğini ve askerciliğini de, AK Parti'nin hırsızlığını ve muhafazakârlığını da kabul etmeyen bir alternatif yaratmak.

"Abi," dedi, "çok zor."

Ben de "basit" dedim zaten, "kolay" demedim.

http://marksist.org/yazarlar/roni-margulies/14234-memleket-nereye-gidiyor

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar