Tayfun Atay
2020’lere giden Türkiye’de Z-kuşağının hayali, devlet memuru olmak; tıpkı 1920’lerde doğmuşların tek hayalinin de o olduğu gibi!..
Dünyada “Yeni Milenyum”a, yani 2000’lere doğan kuşağa Z-kuşağı deniyor. Kuşağın sınırları 1995-2005 arası yıllarda doğanlar olarak kabul ediliyor (kimilerince üst sınır 2009’a kadar uzatılmakta). Demek ki kabaca bugün 14-15 yaşından başlayarak 20’li yaşlarını sürenler, bu kuşağın temsilcileri. Onlar üzerine yazılmadık yok. Kitaplar, dergiler ve internet ortamında bol miktarda malûmat bulabilirsiniz.
Hayatı adeta doğuştan “Mobil” yaşayan; bilgisayarsız, internetsiz, akıllı-telefonsuz bir hayatın nasıl olduğunu bilmeyen, bunu hayal dahi edemeyen bir kuşak bu… Kelimelerden çok resimlerle, düşüncelerden çok imgelerle, sorun ve dertlerden çok zevklerle, nihayet geçmişten de gelecekten de çok “şimdi” ile meşgul bir kuşak…
Genelleme böyle ama her toprağın kendine has özellikleri ve buna bağlı ortaya çıkan farklı “ürünleri” var tabii. Tam bu çerçevede “Türkiye Z-kuşağı”nın durumuna ilişkin dün gündeme düşen bir bilgi var ki çok ilginç ve üzerinde durulup tartışılmayı hak eder mahiyet taşıyor.
***
Bilgi, Sabah gazetesinden Ceyda Karaaslan’ın Altınbaş Üniversitesi Rehberlik Koordinatörü Murat Acet tarafından sonuçları açıklanmış “Bugün ve Yarın: Hayalimdeki Gelecek Araştırması” verilerine dayalı aktardıklarından geliyor.
Bizim Z-kuşağı, belki başka pek çok bakımdan abi-ablalarının Y-kuşağından da, anne-babalarının X-kuşağından da, hele hele biz büyükbaba ve büyükannelerinin “T-kuşağı”ndan da (“T”arihe çoktan karışmış, yaşarken tarih olmuş kuşak!) farklı. Ama bir noktada bu topraklarda alfabenin tüm harflerini art arda dizerek tarif edeceğiniz önceki kuşaklardan hiç mi hiç farklı olmayan bir eğilim sergiliyor onlar.
2020’lere giden Türkiye’de Z-kuşağının en ağırlıklı hayali, devlet memuru olmak!..
Tıpkı 1920’lerde doğmuş, “Cumhuriyet”le yaşıt benim rahmetli anne-babamın tek hayalinin de o olduğu gibi!..
Yani 1920’lerden 2020’lere bir asır geçmiş ve çoktan toprak olup gitmiş nesillerin şimdi aramıza dönseler, “Aman Allah, ben burada yaşayamam” diye tekrar mezarlarına dönmek isteyecekleri bir zamanda bu memleketin genç neslinin hayali ve ideali onlarla aynı: Memuriyet!..
***
Bunun nedenlerini eşeleyip tartışalım ama önce karşılaştırma amacıyla Z-kuşağı”nın bir tanımlayıcı terim olarak ilk kullanıma girdiği coğrafyada genel olarak nasıl bir gerçekliğe karşılık geldiğine bakalım!..
Batı’da “teknoloji çağı”nın, küreselleşmenin, “küresel terör” ve bu terörle savaşın, bir de postmodern çokkültürlülüğün etkileşimsel ikliminde sosyalleşen Z-kuşağı, bırakın kamu kuruluşlarında çalışmayı, alabildiğine girişimcilik arzusuna sahip olarak ayırt ediliyor. En uç noktada kendisini küresel çerçevede ve mümkün olduğunca bağımsız hareket edebileceği iş ortamlarında gerçekleştirme hayali kuruyor.
Ayrıca sadece iş bulmak değil, yapılan işin tatminkar ve kendileri için yeterince heyecan verici olması da çok belirleyici bir nokta onlar için…
Üstüne üstlük, öyle klasik masa-başı, büro-tipi iş anlayışı da çok demode geliyor onlara. Bir işlik-bağımlılığı içinde olmak istemiyorlar. Bağımsız bir yaşamı, çalışma periyotlarını da kapsayacak şekilde sürdürmek istiyorlar.
***
Elbette bu “genel” karakteristikler ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye farklılık arz edecektir ekonomik, tarihsel, kültürel kriterler doğrultusunda…
Ve “sabah 9-akşam 5” devlet memurluğu özleminin yaygınlığında da sanırım bizim Z-kuşağı sıkı bir “fark yaratacaktır”!
Evet, bunun da bize has tarihsel, ekonomi-politik, kültürel-ideolojik nedenleri var. Ayrıca, “bizim Z-kuşağı”nın kendini bilme, reşit olma, yetişkinleşme sürecinde bu topraklarda iktidar olmuş AKP dinbazlığının da söz konusu araştırma sonucuna “katkı payı”nı tespit etmeden geçmemek gerekir.
Bir kere Cumhuriyet’in Osmanlı’dan devraldığı çok ciddi bir siyasi anlayış mirası var bu toplumu dünden bugüne devlet memurluğunu bir yaşam garantisi saymaya teşvik eden…
“Patrimonyalizm” bu.
***
Prof. Şerif Mardin’in (Din ve İdeoloji, İletişim Yayınları, 1983 [1969]) Osmanlı toplum yapısını Batı feodalitesinden ayırt eden en önemli özellik olarak kaydettiği patrimonyal devlet anlayışı, imparatorluk-içi modernleşme hamlelerinde de (1’inci ve 2’inci Meşrutiyet’ler) onları takip eden Cumhuriyet döneminde de sadece el değiştirerek varlığını sürdürmüştür.
Patrimonyalizm, üzerinde yaşayan insanlar da dâhil olmak üzere bir ülkenin bir bütün olarak devleti temsil edenlerin mal varlığı olarak düşünülmesidir. Toplumun, devletten bağımsız bir “sivil” hüviyet sahibi olamadığı siyasal koşuldur.
Mardin, böyle bir siyasi coğrafyada rekabet, “piyasa” yerine devlet katında nüfuz elde etme yolunda söz konusu olmuştur hep diyor. Bunun sınıfsal sonucu da ne kadar modernleşilirse modernleşilsin, Batı’da feodalitenin içinden çıkış bulmuş bir burjuva-kapitalist dinamiğin bu coğrafyada kendini gösterememesidir.
***
Dolayısıyla, burjuvazinin, kapitalizmin, girişimciliğin değil; bürokrasinin, devletçiliğin ve bağlantılı olarak da “memuriyet”in aslileştiği, kredi topladığı, teşvik ve rağbet bulduğu bir toplumsal anlayış/tahayyül, istikrarlıca Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devredilerek sürmüştür topraklarda.
Denilebilir ki 1980-sonrası Turgut Özal döneminde önü açılan serbest piyasa ekonomisi eşliğinde bu patrimonyalizmi kırmaya dönük “neo-liberal” arayışlar kendini göstermedi değil… Memuriyetin küçümsenip “salla başını al maaşını” diye aşağılandığı ve özellikle “Beyaz Türklüğün” kendisini girişimci, piyasacı, özgürlükçü motivasyonla (elbette kendi sınırlılıklarını ve seçkinciliğini göremeden) özdeşleştirdiği 1990’ları da yaşadık.
Fakat sonrasını biliyorsunuz: “Devleti sıfırlama” retoriğiyle kendini ifade eden bir iktisadi liberalizm savunuculuğunun şişirdiği yelkenlerle, askerin bir siyasi özne olduğu patrimonyalizmden, askerin böyle bir özne olmaktan çıkarılıp “dinbazlık” ve onun temsilcilerinin özneleştiği bir başka patrimonyalizme AKP ve Erdoğan’la açıldık.
Üstelik AKP dinbazlığı, patrimonyalizmi iyice katmerlendirip onu daha da “kutsî”, “ilahî”, “metafizik” bir çehreye bürüdü.
***
Sonuç olarak Türkiye’de her dönem, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, dünya sistemi nereye yol alırsa alsın, kapitalizm de burjuvazi de ekonomi de piyasa da devletin “kollayıcı” kudretini kabul ve ona itaate dayalı patrimonyalizme tâbi oldu.
Elbette bugünün dünyasında neo-liberalizmin çöküşü, küreselleşmeye dönük pembe hayallerin dağılması, içe kapanan ekonomiler, devletlerine sığınan şirketler; yani bir dolu “post-kapitalist” belirsizlik ve endişeyi de bu yerel-tarihsel dinamiği destekleyip besleyen dış etmenler olarak belirtmeden geçmemek gerekir.
Vaziyet bu olunca, ellerinde “mobil”lerle küresel bir medyatik sosyalleşme içinde hayatını sürdüren nesil de işte, iletişim dendiğinde sadece radyo ve telefondan (o da sınırlı kapasitede) yararlanabilmiş büyük-büyük-büyük anne ve babalarının dönemindeki gibi “devlete kapılanma”yı düşünüyor sadece.
Tâ Osmanlı toprak sisteminden kalma tabirle devletin bahşettiği “arpalık”larla idare etmeyi girişimciliğe, ticarete atılmaya, kendi işlerini kurmaya yeğliyorlar.
Nasıl yeğlemesinler?!..
İnternet ve onun içinde Instagram, Twitter, YouTube onlara ne kadar çekici gelirse gelsin; orada ne üretmeye meylederlerse etsinler biliyorlar ki bu dijital ticari-endüstriyel ortamlardan para piyasalarına kadar tüm ekonomi, dinbaz patrimonyalizmin şahikası bir zatın iki dudağı arasında…
***
Ne yapsın ne etsin bizim Z-kuşağı?!..
Dinbaz patrimonyalizmin ticari kariyerini sıfırladığı, yılların isim yapmış medya patronlarının hazin sonunu mu dikkate almasınlar?
Dinbaz patrimonyalizmin heyheylenmeleri karşısında geleceğini risk altında görüp başka ülkelerin vatandaşlığına geçen Türkiye kapitalizminin en üst düzey gruplarını mı göz ardı etsinler?
Dinbaz patrimonyalizmin yüzde 99 nokta 9’u ile yandaşlaşmış, böylece bir “Kuvvet” olmaktan çıkıp “memurlaşmış” medyasını mı yok saysınlar?
Dinbaz patrimonyalizmin darmadağın ettiği bir ekonomide şu ara ha bire batan, bankalardan yeniden yapılandırna isteyen, konkordato ilan eden şirketleri mi görmezden gelsinler?..
Böyle bir ortamda onlar, sadece yüzde 6 oranında gelecekte kendi işlerini kurmak isterken, yüzde 43 gibi hâkim bir oranla devlet memuru olmak istiyorlar.
Özel sektörde çalışmak isteyenlerin oranı yüzde 23; geri kalan yüzde 18 de aile mesleğini sürdürmekten öte bir hayale sahip değil.
Rekabet isteyen, girişimciliğe yönelik mesleklere hiç mi hiç ilgi duymuyorlar. Rekabetten uzak, "garantici" arayış içinde sabit gelirli bir memur olmak, onlar için en büyük hayal…
Yüzyıldır aynı noktadayız yani: Salla başını, al maaşını!..
Ne demişti 1980’lerde Turgut Özal: “Benim memurum işini bilir.”
İşte buyurun, bizim Z-kuşağı da biliyor işini!..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
27.01.2020
23.01.2020
9.01.2020
7.01.2020
5.01.2020
31.12.2019
26.12.2019
22.12.2019
12.12.2019