Ümit KARDAŞ
Anlaşılan anayasa yapma sürecinde merkezden bölgelere yetki devri, iktidarın hukukla dengelenmesi ve denetlenmesi, bürokratik kurumların şeffaflığı ve hesap verebilirliği, anadiliyle yaşamak, siyasetin finansmanı gibi çoklu, katılımcı, özgürlükçü, meşru hukuka bağlı bir demokrasinin nasıl inşa edileceğini tartışacağımıza, başkanlık sistemi üzerinden anayasa tartışması yapacağız.
Türk tipi Başkanlık sisteminde kuşkusuz yetkiler aynen merkezde kalacak. Bürokratik kurumlar inanılmaz yetkilerle, kapalı, hukukla denetlenemez bir şekilde başkana bağlı olacak. Başkanlık sisteminde önemli bir yer tutan ikinci meclis olmayacak. Şu anki durumu itibarıyla dahi iktidarın baskısı altına girmiş olan yargı başkana bağlı olup, yürütmeyi denetleyemeyecek. Kolonyal, koyu bir idari vesayet yapılanması, hukuku ayak bağı görme zihniyetiyle donanmış, denetlenemez kapalı bürokratik kurumlar devam edecek ama hakim-i mutlak bir başkanımız olacak.
Türk tipi başkanlık hayali böyle de ABD'de nasıl? 1777'de “ABD Konfederasyonu” kuruldu. 17 Eylül 1787'de de kuzey ve güney devletleri arasındaki anlaşmazlıklar uzlaşmayla sonuçlandırılarak bu sefer yeni bir üst anayasayla federal devlet inşa edildi. Böylece toplum üzerinde iki iktidar oluştu. Biri “federal” ya da “ulusal devlet” olarak tanımlanan devlet iktidarı, diğeri “federe” ya da “üye devlet” denilen devletin iktidarı. Federal devletin yasama, yürütme ve yargı organları olduğu gibi federe devletlerde de aynı organlar öngörüldü.
Başkanlık sistemini kurmanın yönetim sisteminin federal olmasıyla doğrudan ilgisi vardı. Amaç federasyonun siyasi birliğini sağlamaktı. Bunun için eşit koşullar yaratarak güçler ayırımına gittiler. Seçimle gelen başkanı parlamento ile aynı düzeye oturtup, onların karşısına güçlü bir yargı organı koydular. Kongre ve başkan bu birliği güvence altına almıyordu. Merkezi güç, başkan, kongre ve yargı arasında bölünüp zayıflatılarak hem yatay güçler ayrılığı sağlanıyor hem de dikey güç paylaşımıyla federe devletlerin özerkliği korunuyor, girişimcilere tam bir özgürlük sağlanıyordu.
BAŞKANLIK SİSTEMİ OTORİTER REJİME DÖNÜŞEBİLİR
Federasyon sistemi ile yönetilen Amerika'da her federe devletin kendi anayasası olduğu gibi, bu devletlerle federal devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen üstün bir anayasa bulunmakta. Federe devletlerin başında halk tarafından seçilmiş valiler mevcut… Bu devletlerin de kendi yasama, yürütme ve yargı organları faaliyet gösteriyor. Federal devlette yasama yetkisi iki meclisli olan Kongre tarafından (Senato ve Temsilciler Meclisi) kullanılmakta.
Siyasi sorumluluğu bulunmayan başkanın dış politikayı yürütme, yabancı ülkelere asker gönderme, orduyu komuta etme gibi yetkileri bulunmakta. Başkan yasaların yürütülmesini sağlar. Başkanın dışarıdan belirlediği bakanları Senato onaylar. Bu görevliler başkana karşı sorumludurlar. Başkan federal memurları da Senato'nun onayıyla atar. Onaya gerek duymadan görevden alabilir.
Amerika'da sistem, güçler ayrılığı ilkesine dayanır. Başkan kongre üyesi olmadığı gibi, kongre çalışmalarına da katılamaz. Kongre, başkanı istifaya zorlayamaz. Başkan da kongreyi feshedemez. Başkan, yasaları veto eder, Temsilciler Meclisi 2/3 çoğunlukla tekrar kabul ederse, itirazla birlikte Senato'ya gönderilir. Senato da tasarıyı 2/3 çoğunlukla kabul ederse tasarı yasa haline gelir. Federal düzende yargı yetkisi, Federal Yüksek Mahkeme'ye aittir. Bu mahkeme, yasaların anayasaya aykırılığını defi yoluyla inceler.
Kongre üyeleri genellikle yürütmeye direnç gösterirler. Bu durumda yürütme, gerekli yasa tasarılarını kongreden geçirmekte zorlanır. Oysa Avrupa çoğunluk sistemlerinde parlamentoların kabul ettikleri yasa tasarılarının tamamına yakın bir kısmı hükümet önerileridir. Amerika'da ise oran yarıdan aşağıya düşer. Yasama ve yürütme birbirlerini frenleyebilirler, ancak hızlandıramazlar. Başkan idari bir teknik yapı içinde, halktan uzak bir kapalılık ortamında uzmanlarla çalışarak karar alır. Oysa Avrupa'daki parlamenter sistemlerde başbakanlar, salt idari bir teknik yapı içinde değil, partinin yönetici kadrosu ve ona bağlı politik bir teknik yapı içinde halkın tepkilerini göz önünde bulundurarak karar alırlar.
Başkanlık sistemine getirilen en önemli eleştiri, sistemin anayasal olarak stabil olmadığı, başkanlık sistemine geçmeye çalışan hemen hemen her ülkede bu sistemin otoriter rejime dönüştüğüdür. Kuvvetler ayrılığı açısından yapılan eleştiri ise başkan ve yasama meclisinin iki paralel yapı şeklinde çalıştığı, bu durumun istenmeyen siyasi çıkmazlara ve başkan ve yasama meclisinin birbirlerini suçlamalarına sebep olacağıdır. Yine bazı siyaset bilimcilere göre başkanlık sistemi, kendisine özgü şartları olan ABD dışında, istikrarlı bir demokrasi yaratmamıştır.
DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ VE HUKUK BİLİNCİ OLMAZSA...
Amerika'da uygulanan başkanlık sistemi, bu ülkenin federal yapısının bir gereği olarak ortaya çıkmıştır. Arjantin, Meksika ve Brezilya başta olmak üzere Güney Amerika'da, Fas ve Etiyopya hariç Afrika ülkelerinde ve İran'da başkanlık sistemi uygulanmakta. Arjantin, Meksika ve Brezilya federal sistemlerdir. Meksika, 31 eyalet ve Mexico City Federal Bölgesi'nden (Distrito Federal) oluşmakta.
1961 Anayasası'nın getirdiği sistem, yasamaya belli bir üstünlük tanıyan parlamenter sistemdi. 1982 Anayasası da 1961 Anayasası'nın çizgisini sürdürerek parlamentonun üstünlüğü ilkesini korumuş; ancak farklı olarak yürütmeyi biraz daha güçlendirmiştir. 1961 Anayasası'nda yürütme salt bir “görev” iken, 1982 Anayasası ile salt bir “görev” değil aynı zamanda bir “yetki” olmuştur. 1961 Anayasası cumhurbaşkanının tarafsızlığına ve siyasi ilişkilerinde bir denge öğesi olmasına büyük önem vermiştir. 1982 Anayasası da cumhurbaşkanının bu özelliğini korumakla birlikte, cumhurbaşkanını güçlendiren ve tek başına kullanacağı yetkileri artıran bir anayasa olmuştur.
Türkiye'de demokrasi ve hukuk eksikliğinin nedeni sistemin parlamenter sistem olması değildir. Bu nedenle başkanlık veya yarı başkanlık sistemi ya da partili cumhurbaşkanlığı modeli bunun çaresi olamaz. Demokrasi kültürünün, demokratik geleneklerin ve hukuk bilincinin oluşmadığı ülkemizde sistemin ne olduğunun önemi bulunmamakta. Yatay güçler ayrılığının ve yerelde karar süreçlerine katılımın sağlandığı, yargı ve hukuk denetiminin güçlendiği, bürokratik kurumların hesap verdiği, tüm kurumların demokratik değer ve gelenek ürettiği bir sistemin parlamenter ya da başkanlık olması önemli değil.
Çoklu, çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü, meşru hukuka bağlı bir demokrasi hedefine nasıl ulaşacağız? Bölgelere yetki dağıtımı yapmadan, kuvvetler ayrılığını gerçekleştirmeden, hukuk devletini ve hukuksal denetimi sağlamadan başkanlık sistemine geçmek büyük bir risk barındırmakta.
Örneklerinde görüldüğü gibi yetkilerin dikey anlamda paylaşıldığı federal bir yönetim sistemini ve güçlü bir yargıyı öngörüyorsanız buyurun başkanlık sistemini tartışalım. Sizce devletin zihniyet kodları bu tartışmayı yapmaya müsait mi?
Zaman
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.10.2025
1.10.2025
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025