Ümit KIVANÇ
Ateşkes ve rehine takasının başlayacağını umduğumuz saatlerde, Gazze’de olanlara biraz da sonrasını düşünerek bakalım. Gerçi henüz erken, çünkü böylesine şiddetin böylesine zincirlerinden boşandığı ve 21. yüzyılda siyasetçilerin ağzından uluorta çıkmayacağı varsayılan ırkçı meydan okuma beyanlarının, bombaların yanısıra, havada uçuştuğu ortamda, olayların gidişâtında beklenmedik sıçramalar, sapmalar, dönüşler, patlamalar meydana gelebilir.
Hamas’ın 7 Ekim’deki -tek tek bir sürü suçun yanısıra bâriz savaş suçu oluşturan- saldırısı konusunda, bizdeki gibi fırsatçı-faydacı, benmerkezci ahlâksız siyaset ve propaganda erbabının yaratacağı kargaşa dışında, kafa ve hüküm karışıklığı olacağını sanmıyorum. İsrail’in dizginsiz, sakınmasız, utanmasız güncel şiddet politikası şüphesiz Hamas’ın eyleminin herkesçe rahat rahat kınanmasını zora sokan “haklı isyan” motifini güçlendirecektir. Böylece bir yandan sözkonusu şiddetin, zirveye ulaştığı güncel bombardıman ve katliamlarla sınırlı olmadığı, onyıllardır Filistinlilerin dayanılmaz zulüm ve aşağılama altında yaşatıldığı, yani pervâsız şiddetin uzun ve köklü geçmişi olduğu daha yaygın şekilde öğrenilecek; öbür yandan, meselesi Filistinlilerin insan gibi yaşaması değil kendi bölgesel hesapları veya ideolojik ajandalarına bulunacak payandalar olan bilumum İslâmcı siyaset esnafına sermaye artırımı sağlayacaktır. Hamas’ı “terör örgütü” kabul edenlerin tavrında belki gündelik somut tedbirler bakımından sertleşme görülebilir, ama nitelikçe değişiklik, haliyle olmayacak.
İsrail içinse, hiçbir şeyin değişmemesi ihtimalini maalesef tamamen dışlayamadan söyleyebiliriz ki, varoluş koşulları bakımından daha zorlu bir yakın gelecek gözüküyor ufukta. Hamas’ın kitlesel katliam ve dehşet yaratma eylemini hâlihazırda İsrail’i yöneten faşist ekibin “Allah’ın lütfu” olarak kabul ettiği daha ilk andan anlaşılmıştı. Hele “savaş”ın bittiği günün akşamını bile iktidarda geçirebileceği şüpheli Benyamin Netanyahu’nun gözüne, ellerinde silahlarla motorlu paraşütlerle açık araziye pike yapan Hamas militanları, gökten inen kurtarıcı melekler gibi görünmüş olabilirler. Faşist bir ekip, halkta infial yaratacak, ılımlı insanları bile intikam duygularıyla dolduracak, savaşçı, yakmacı yıkmacı, yok etmeci saldırganlığın akıntısına kolayca kapılır hale getirecek düşman saldırısı karşısında el ovuşturmaz da ne yapar? Tek sorun, etrafında efsane yaratılmış caydırıcı gücün, caydırmak şöyle dursun, pompaladığı rahatlık ve kibirle tam aksi yönde çalıştığının ortaya çıkışıydı. Onu da intikamın boyutlarını kimse için kolay kolay tasavvur edilebilir, kabul edilebilir olmayan dehşet sınırlarının ötesine taşırarak telafi etmeyi amaçlıyorlar. Bir buçuk ay gibi kısacık zamanda, Kuzey Gazze’deki binaların yüzde kırkını yerle bir veya tahrip ettiler. Suyu, elektriği kestiler, fırınları bombaladılar, hastaneleri çalışamaz hale getirdiler. Her gün insanları ellişer yüzer ortadan kaldırdılar. İlk ateşkes gününe -umulur ki- girilirken, öldürdükleri insan sayısı on beş bine yaklaştı, yaralanan, sakat kalanlar, otuz binin üzerinde, yıkıntıların altındaki cansız bedenlerin sayısı sağlıklı olarak tahmin edilemiyor, ama ortalıkta dolaşan bilgileri karşılaştırarak üç binden az olmadığını düşünmeliyiz.
Aç-susuz, yakıtsız, elektriksiz, ilaçsız, hastanesiz bırakma, bunlara ilaveten, fosfor bombası dahil her türlü melaneti devreye sokarak kitlesel katliam yapma, kendi başına, insanları sırf bir etnik, dinî, millî vs. gruba aidiyet yüzünden topluca yok etme, soykırım suçunun unsurlarının tipik biraradalığı anlamına geliyor. Binaları, mahalleleri yerle bir etme, bir yöreyi yaşanamaz hale getirme, aynı şekilde, bu suçun tanımını pekiştiren, varlığını kanıtlayan unsurlardan. Üstelik bunlar, iki milyon iki yüz binlik nüfusun bir buçuk milyonunu yerinden etmeyle birleşiyor. Zorla yerinden etme (hani şu “öldürmedik, sürdük, yolda ölmüşler”deki tehcir), üstelik, kendi başına, soykırıma yakın ağırlıkta insanlık suçu.
Bazıları, ortada soykırım denecek halin bulunmadığını ciddî ciddî ileri sürebiliyorlar. Oysa İsrail’in bu son yok etme-sürme harekâtından önceki “normal”, sürekli politikaları bile soykırım suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı açısından değerlendirilse çıkacak sonuç muhtemelen suçun varlığına işaret edecektir. Nitekim insanlığa karşı suçlar alanının en yetkili simaları arasında, Filistinlilere yönelik, onlarca yıla yayılmış baskı pratiğinde soykırım suçu unsurları tesbit eden var.
Ve yine, bizzat İsrailli yetkili ağızlardan dökülen sözler, yapılan harekâtın askerî hedefinin “Hamas örgütünü dağıtmak, yok etmek” olarak ilan edilişiyle gizlenemeyecek gerçeği, hiç görmek istemeyenin bile gözüne gözüne sokuyor. Öncelikle, Gazze halkına yönelik imha saldırısına giydirilen kutsal kaftan, soykırım niyetini zaten açıkça ifade ediyor: Gazze’de “masum sivil” diye bir canlı kategorisinin varolmadığı, oradaki herkesi düşman saymanın İsrail silahlı güçleri için meşru olduğu tekrarlanıyor. Bunun kendi başına suç teşkil etmesini kenara koyamıyoruz, çünkü sivil yerleşim yerlerinin sistematik bombalanışı bu akla sığmaz formülasyonla güya meşrulaştırılıyor.
Üstelik bu hunharca ve şımarıkça ifadeler yalnız -“bunların hepsi Hamas’a oy verdi” gibi, Gazze nüfusunun yarısının Hamas iktidarı altında doğmuş çocuk ve gençlerden oluştuğunu gizleyen- güncel yalanlarla değil, dinî, tarihî referanslarla destekleniyor. Filistinlileri Yahudilerin ezelî-ebedî düşmanı Amaleklilerle özdeşleştirip “onları çoluk çocuk imha edin” yollu dinî buyruklar ortaya çıkarılıyor, “ışığın (nurun) halkı”nın “karanlığın halkı”na karşı savaşı üzerine atılıp tutuluyor veya daha düz yoldan gidilerek, Gazze’deki “insanımsı hayvanlar”a karşı savaşıldığı ileri sürülebiliyor. Apaçık ırkçılık ve nefret suçu oluşturan bu üç motif, İsrail devletinin devlet başkanı, başbakanı ve savunma bakanınca herkesin gözünün içine baka baka söylendi, arada tekrarlanıyor.
Yapılan harekâtın kapsamıyla, imhasına girişilmiş insan grubu hakkındaki hükümler biraraya geldiğinde, yürütülen işin soykırım olduğuna dair tereddüt göstermenin pek de iyi niyetli değerlendirme sonucu olamayacağı anlaşılıyor. Şu soruyu da dikkate almalıyız: Yapılanın soykırım olduğunu tesbit etmek için illâ faillerin işlemlerini sonuca vardırması mı gerekir? DAİŞ Ezidîleri ortadan kaldırmayı başaramadı; buna karşılık giriştikleri işe soykırım demekte tereddüt etmiyoruz. İsrail’in Gazze pratiği için belki girişim veya başlangıç demek henüz daha doğru olabilir, ama bu kelimelerin yanına iliştirileceği kavram şüphesiz soykırım. On binlercesini öldürdükten sonra İsrail kalan Filistinlileri sürmeyi ve Gazze’yi ilhak etmeyi başarırsa, birileri sağ kaldı diye yapılanın soykırım olmadığına hükmetmeyeceğiz.
Yeryüzü sakinleri olarak, eğer bu gidişle varılacak meşum yer diye zaman zaman -köşeyazarınız dahil- yazan çizen çeşitli insanların endişeyle tarif ettiği hukuksuz dünyaya değil de, yine iyi kötü adalet kavramının geçerli olduğu bir insanlık durumuna doğru devam edeceksek, Filistin’de vaziyet yatıştıktan sonra soykırım suçu, suçluları ve onlara arka çıkanlar uluslararası gündemin konusu olacaklardır. Bugün işlenen suçun niteliğine dair şüpheleri gidermek bu yüzden, suçun hesabının sorulabilmesi için önemli.
* * *
İsrailli faşistlerin kutsal-dinî metinlerden referanslarla yürüttükleri ırkçılık pratikleri ve tenkil harekâtı konusunda Türkiye’de özellikle dine bandırılmış faşizan ideoloji bayraktarlarından yükselen tepkilerin beklendiği ölçüde olmayışı sanırım bu topyekûn çerçevenin apaçık varlığıyla da ilgili. (Buradaki “da” ile işaret etmek istediğim, mevcut iktidar koalisyonunun güncel çıkar hesaplarına halel getirmeme kaygıları. ) Netanyahu’nun Ankara’dan gelen eleştirileri “ikiyüzlülük” ithamıyla karşılaması uyarıcı rol oynamış olmalı. Ülkesini hukuksuz baskı rejimine sürüklemeye çalışan, yolsuzluğa batmış İsrail başbakanının, “Siz de kendi köylerinizi bombaladınız, bize akıl öğretmeyin!” babalanması pekâlâ kendi açısından işe yaramış görünüyor. Zira sıradan insanın kendiliğinden birtakım diplomatik nüansları, askerî gerekleri veya ekonomik bağlantıları hesaba katıp tepkisini ölçüp biçmesi beklenemez. Birileri birilerine “hele durun, fazla şey etmeyin” diyor olmalı.
Keşke burada son yıllarda hukuk-adalet âleminde yaşadıklarımız tam aksi yönde aksa, İsrail’den işlediği insanlık suçlarının hesabını sorabilecek alnı aklıkla davranabilseydi memleketi yönetenler. Veya kendinden zayıfa, savunmasıza karşı tıkır tıkır işleyen ezme-basma mekanizmalarının hiç değilse böyle açık dehşet hallerine, böyle dizginsiz zulme mâni olabilecek yeterlilikleri bulunsaydı.
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024