Ümit KIVANÇ
Eline silah verilmiş üniformalı genç adamların gaddarca davranışları hepimizi irkiltiyor. Polis bize nasıl bu kadar düşman kesilebiliyor? Akıl erdirmek kolay olmadığından, eliyor, dokuyor, kazıyor, kurcalıyor, galiba sonunda basit hakikatin üstünü örtüyoruz. Çünkü devletin bir elemanı, ahbabıyla dertleşirken, siyaseti, sosyolojiyi, psikolojiyi ufacık bir kaba döküyor, tek yudumda yutulabilecek bir hap imal ediveriyor. Yutması pek kolay, sindirmesi çok zor.
Şu: Amir, müdür, bakan, her kimse, polise, "Gidin, onların geçmişini s..in," diyor,"kulaklarından tutun, atın oradan!" Polis de geliyor, geçmişimizi değil ama bugünümüzü ve bazılarımızın geleceğini beceriyor. Kör ediyor, sakat bırakıyor, öldürüyor. Bakan, gösteri yapan vatandaşlardan "şerefsizler" diye sözediyor özel sohbetinde, "ibneler" diyor. Muammer Güler, Hrant Dink MİT görevlileri tarafından Valilik'e çağırılıp tehdit edildiğinde, öldürüldüğünde, cinayet saatinde olay yerini gösteren kamera kayıtları İstanbul polisince yok edildiğinde vs. İstanbul Valisi'ydi. AKP onu yükselte yükselte nereye koyacağını bilemedi. Kamu Güvenliği Müsteşarı yaptı. Milletvekili yaptı. Bakan yaptı. En yükselmiş hali, işte bu gördüğümüzdür.
Yolsuzluk soruşturması Muammer Güler'e yetmez. Hesabını vermesi gereken çok şey var. Kulaklarımızdan tutup geçmişimizi s..ip atacakmış bizi... Şu ne hazin: "Atarım" diyor. Kendi atacakmış gibi. Gazıyla, copuyla polisi insanların üstüne sürüp sonuç elde edecek, buna "atarım" diyor, "ben" diyor. Bırakın Gezi isyanındaki gibi on binlerce kişiyi, beş-on kişi toplanacağımız bir yere yaklaşamayacağından eminim. Cesur bir insana benziyor mu sizce? Bir de tabiî, kaybedecek çok şeyi var kutularda, kasalarda. Şerefsiz ibneleri, kulaklarından tutup, geçmişlerini s..ip atacakmış...
Ve bunları diyen bakanın dahi "yalvar yakar" dert anlatamadığı, bakandan habersiz "onun adamlarına" talimat veren, "çıkarın onları oradan!" diye haykıran, hiçbir uzlaşıcı yumuşatıcı öneriye yanaşmayan, kimseyi dinlemeyen, olayın büyümesinden belli ki şehevî ve şeytanî zevk alan bir başbakan var. Nasıl kükrediyse, polisi çadırları yakmaya, insanların gözüne gözüne gaz sıkmaya yöneltmiş. (Cemaat'le papaz olduktan sonra AKP propaganda mekanizması utanmadan "paralel yapının polislerinin" hükümeti zor durumda bırakmak için göstericilere gereksiz sertlik yaptığını yaymaya kalkmışlardı henüz kısa süre önce. Sayısız yalanlarından biriymiş meğer.) Aynı başbakan bugün 14 yaşındayken polisin öldürdüğü bir çocuğu terörist ilân etti, evladını kaybetmiş anneyi başka annelere babalara yuhalattı (onlar da yuhaladılar).
Kötülük yayılıyor, sıradanlaşıyor. Vicdansızlık Cumhuriyet tarihi boyunca herhalde hiçbir zaman bu kadar meşru olmamıştı. Kahramanmaraş katliamı ve Demirel? Evet. Korkunçtu, mesafeliydi. Kürtlere karşı kirli savaş (Mehmet Ağar'ın "bin operasyon"u) ve Tansu Çiller? Evet. Ama fazla süflîydi. Sivas katliamı ve yüzüklerin efendisi megalomanlar kralı şair ile Millî Gazete ("Sivas'ın üstünde Sırp tayyareleri mi uçsun?")? Evet. Soğuk, donuk ve acımasızdı. Ama bugün karşı karşıya olduğumuz vicdansızlıkta bunlardan farklı, hiç mi hiç savunmacı olmayan, hiperaktif bir yan var. Yerinde duramayan, kıpır kıpır bir vicdansızlık bu. Bir şey kırmazsa dökmezse, birinin bir yerini yaralamazsa rahat edemiyor. Sanki "artık bu kadarını da beklemem" diyebilecek tek kişi bırakmamaya azimli. Onu ne durdurabilir, kestirmek imkânsız. Gelenek görenek? Şu ya da bu dinî buyruk? Allah korkusu? Hiçbiri durduramıyor işte.
Yıllar boyunca, 1970'lerde birçok Anadolu şehrinde meydana gelen Alevi katliamları üzerine düşündüm. Kös kös. Çünkü insanların nasıl olup da düne kadar selamlaştıkları, yardımlaştıkları komşularını çoluk çocuk demeden öldürebildiğini anlamayı beceremedim. Sivas'ta insanların yakılışını sırtlarına aldıkları küçük çocuklarıyla izleyip, çocuğa, "Bak yavrum, bu cehennem ateşi, kafirleri yakıyor," izahatları yapanları anlayamadım. Kahramanmaraş ya da Sivas çarşısında dolaşırken herkesin yüzüne "acaba o da mı?" tereddütleriyle baktım; fakat etrafımda kötü insan göremedim. Hiç anlayamadım. Şimdi başbakanı izliyorum ve başkalarının acılarına, duygularına, giderek varlıklarına ve varoluşlarına kayıtsız kalabilmenin bu raddesinin mümkün olabileceğini idrak etmeye başlıyorum.
Bu kayıtsızlık elbette acıma-acımama, empati kurma-kurmama problemlerini silip süpürecek, iyiyle kötünün bir bileşimi olan insan ruhunun önünde, sınırsız kötülüğe müsait, engin bir alan açacak, insanı iyinin beraberinde getirdiği sorumluluktan, ötesini berisini düşünmekten, ötekine tahammülden, başkasına dertlenmekten ve aslında insanı insan yapan bütün o yüklerden azade kılacaktır. Başbakan bu haliyle, sadece dindarlığı kalkan yaparak yolsuzluğa batmış bir siyasî kadronun ikbal dönemini uzatmak için sınır ve ölçü tanımaksızın, eline geçirebildiği her silahı kullanan bir ölüm-kalım savaşçısı değil, şehir şehir dolaşıp ruhlara karanlık aşılayan bir büyücü gibidir. Hepimizin geçmişini s..kme peşindeki bir bakanın bile yatıştıramayacağı uğursuz duyguların hükmü altına girebiliyor, anlayabildiğimiz kadarıyla. Hangi siyasî hesap, polisin öldürdüğü bir çocuğun annesini meydan dolusu insana yuhalatmayı meşru kılabilir? Oralarda sahiden dindar birileri var mı?
Hükümeti gözü kapalı desteklemek, iktidar imkânlarından uzaklaşmamak için girdikleri, yalanla dolanla, zulümle, vicdansızlıkla dolu bu mücadeleyi bir an için dışarıdan bakan birinin gözüyle göremezlerse ne olacağına dair dindar siyasetçi ve gazetecileri uyarmak isterim aslında, ama kim beni dinleyecek ki? Olsun yine de söyleyeyim, Google'da bir şey ararlarken falan karşılarına çıkar belki: Muammer Güler'in lafı, bir siyasetçinin densizliği değil, mevcut hükümetin hepimize yaklaşımının özeti, başbakanın bize reva gördüğü tavrın simgesidir. O lafla bizim geçmişimize bir şey olmaz, ama sizin geleceğinize oldu bile.
http://riyatabirleri.blogspot.com.tr/2014/03/bizim-gecmisimize-bir-sey-olmaz-sizin.html
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Vatandaş olamama yangını
31.01.2025 - Öcalan’ın mesajı ve 'bişey çıkmaz' tavrı
30.12.2024 - Faşist enternasyonal yolunda Elon Musk...
24.12.2024 - El Kaide, DAİŞ, Nusra, HTŞ… /2
15.12.2024 - Yine mi “82 Halep” meselesi?
1.12.2024 - ABD seçiminden siyaset tüyoları
15.11.2024 - Sinvar’ın sopası, faşistlerin kibiri
21.10.2024 - Be hey melunlar!
7.10.2024 - Kirli işler dünyasına açılan ufak pencere
22.09.2024 - …ortaya atılan iddialar hk.
5.07.2024
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Dun hakaret ettin bugun arkasina saklaniyorsu,utan
gercekci
yahu ne alakasi var hangi bir insan digerini kendini yavas yavas oldurmesine ikna edebilir siz bir gun ac kalin ondan sonra sacma sapan yazilar yazin basbakanada akil veren sizsiniz vah halimize vah hemde ne vah olumlerden sizde sorumlu olacaksiniz.