Ümit KIVANÇ
Eski istihbaratçı polis müdürü Ali Fuat Yılmazer'in sanal âlem faaliyetini takip ediyor musunuz? Ben olabildiğince ediyorum. Kendisini, âdetâ bir reality show dizisi gibi üç defa ardarda çıktığı televizyon ekranında izledikten sonra, haliyle, bundan geri duramazdım.
Çünkü arkadaşım öldürüldüğünde İstanbul polisinin üst düzey yetkililerinden biriydi. Hrant'ın, katillerinin önüne doğru itildiği, öldürtüldüğü, cinayet anındaki kamera kayıtlarının yok edildiği, sahte evraklar düzenlendiği, devlet içindeki katiller ve emir vericiler saklandığı, kollandığı, mahkeme adı altında müsamereler yürütüldüğü sırada bu şahıs üst düzey bir istihbaratçıydı. Belki hiç günahı yoktur; bilemem. Ama televizyon ekranlarında kırk değişik konuda kırk saat konuşup da Hrant Dink "operasyonu" hakkında tek laf etmediğini görünce, bütün projektörlerimi kendisine doğru çevirmiş bulunuyorum.
Ancak Ali Fuat Yılmazer'i izlememin tek sebebi bu değil. Cemaat-hükümet kapışmasında, dediklerine, yaptıklarına bakarak birşeyleri biraz daha anlayabileceğimiz kimselerden olduğunu sanıyorum. E, haliyle çok şey bilen biri, falan.
Ancak, ne yalan söyleyeyim, performansı beni hayal kırıklığına uğratıyor.
Sendromlar, sendromlar...
Sanırım bir zaman büyük güce sahip olup sonra bunu birden kaybeden kişilerde görülen o sendromlarla mâlûl: Hem her an ağlayacak gibi ("ah, kıymetim bilinmedi" sendromu herhalde) hem çağırsalar hemen göreve dönecek gibi ("emeklilik bana göre değil" sendromu herhalde) hem hâlâ bütün o yetkiye, güce sahipmiş gibi ("hoca, bilmediğiniz ne işler dönüyor" sendromu olmalı bu da).
Üstüne üstlük, şahsen, polislerin meslekî hayatlarında da ufuklarını hiç açmadığına, aksine bakışlarını daralttığına inandığım, "polis kafası" diye bir şey var ki, Yılmazer gibi kimselerin basbayağı dünyayı anlamasını engelliyor. Olmadık bağlantılar kurmaya takılır kalırsanız olanı da göremezsiniz haliyle. Özellikle son yıllar için konuşursak, buna yolaçan sebeplerden birinin, ellerindeki muazzam dinleme-gözetleme imkânları olduğunu sanıyorum. Onca olgu-bilgi avcunda toplandığında, düşünmek, bağlantılar kurmak, sonuçlara varmak için fazla gayret göstermiyorsun haliyle. Ya da bulduğun herhangi bir bağlantı senin için dünyayı açıklayan bir anahtar konumuna yükselebiliyor - diyelim anahtar şeklinde bir gazoz açacağıyken.
Ali Fuat Yılmazer bugün (21 Nisan), Ruşen Çakır'ın hükümet-Cemaat kavgasının "hasar tesbit raporu"nu çıkarmaya soyunduğu yazısına ("Hasar tesbit raporu 7 - Savaş bitti ve Cemaat kayıp mı etti?") takılmış ve hep yaptığı üzre, numaralı-sıralı tweet'ler atmıştı. Hepsini aktaracağım ki, maraza çıkmasın:
1/ Ruşen Çakır, eskiden beri dini gruplar konusunda iddialı değerlendirmelerde bulunuyor; en sevdiği konu da cemaat. • 2/ Eskiden beri dini konulara yaklaşımı sorunlu olan devletin bazı gizli raporlarına vakıf olabilmek, bu uzmanlık için yeterli mi acaba? • 3/ Çakır’ın çok özgün olmadığını düşündüğüm bu değerlendirmelerinin, neden bu kadar ilgi gördüğünü, eskiden beri anlamakta güçlük çekerim. • 4/ Türkiye’de yaşananları sadece AKP-Cemaat düzleminde ele almaya çalışan ısrarcı yaklaşımı, bazı takıntılara sahip olduğuna işaret ediyor. • 5/ ‘Takıntılar’ kelimesi doğru oldu mu bilmiyorum; belki de ayak bağı olan, bir türlü kendini kurtaramadığı geçmişin iltisaklarıdır. • 6/ Türkiye’deki yeni ittifakları ve sonuçlarını görmezden gelip, sırf cemaat düzleminde kalmak sorunlu olmakla beraber maksatlı bir yaklaşım • 7/ Hele ki ortada hiçbir delil yokken, hukuksuz görevden almaları teşvik eden bu yaklaşım, neredeyse benim uzmanlık alanıma girecek türden. • 8/ AP Yeşiller Grubu Eşbaşkanı Cohn-Bendit’in konuya yaklaşımı, tam da bu Çakır-keyf’lerin durumuna işaret ediyor. • 9/ Bunlar tatlı sarhoşluklar içerisinde vaziyeti idare ettiklerini sana dursunlar, Türkiye ciddi bir demokrasi mücadelesi veriyor…
Önce Daniel Cohn-Bendit meselesini aradan çıkarayım. Cohn-Bendit, Samanyoluhaber TV'de yayınlanan "Avrupa Masası" programında Selçuk Gültaşlı'nın sorularını cevaplamış, Zaman gazetesi tarafından da aktarılan bu görüşmede ("Erdoğan sizi hain ilan etmediyse demokrat değilsiniz"), başta başbakan Erdoğan, Türkiye'nin gidişatını eleştirmiş. Türkiye'yi AB'de görmek isteyen kendisi gibi siyasetçilerin, demokratikleşme umuduyla AKP'ye destek çıktığını, ama şimdi Erdoğan'ın tipik bir otoriter lider olarak davrandığını vs. anlatıyor, eleştiriyor, "Erdoğan size hain demiyorsa demokrat değilsiniz," diyor. Bunlardan Yılmazer kendine nasıl bir dayanak, Çakır'a karşı öne süreceği nasıl bir görüş çıkarıyor, anlamak mümkün değil. Yoksa memleketin demokrasiden uzaklaştığını gören, söyleyen sadece kendisi mi sanıyor? Ama yok, o kadar olamaz… değil mi?
Yani mesele neymiş...
Artık sorabiliriz herhalde: Gazeteci ne yazmış da, eski polis müdürü, şimdiki "yorumcu-siyasetçi" bu kadar kızmış? Bence Çakır'ın yazısında Yılmazer'in özel olarak takıldığı kısım şudur:
17 Aralık sürecinde Cemaat bir sürü hata yaptı. Örneğin kendi güçlerini abartıp Erdoğan’ı küçümsediler. Cemaat’le irtibatlı polis şefleri ve yargı mensupları, emekliye ayrıldıktan veya kızağa çekildikten sonra güçlerini nerdeyse tümüyle kaybettiler, "yaptığımız her şeyden Başbakan’ın haberi vardı" cümlesinin ötesinde pek bir söz edemediler.
Burada kastedilen açıkça Yılmazer'in TV performansı. Çakır'ın şu cümlesinde de eski polis müdürünün üstüne alınacağı bir suçlama var şüphesiz:
Cemaat’in bir diğer stratejik hatası, kendisini nerdeyse "sütten çıkmış ak kaşık" gibi gösterip hafızalarda hâlâ taze olan yanlış uygulamalarıyla yüzleşmeye yanaşmamasıdır. Benzer bir şekilde, özellikle tapelerin yayınlanması hakkında hem "Bizimle ilgisi yok, var diyorsanız kanıtlayın" deyip, hem de bunları hükümete ve Erdoğan’a karşı propaganda malzemesi olarak kullanmaları da Cemaat’in samimiyeti konusunda derin şüphelere yol açtı.
Sanırım ortadaki meseleyi anladık. O halde buradaki meselemize gelelim. Eski polis müdürü, gazetecinin değerlendirmesine kızıyor ve… gerisi "onu eleştiriyor" diye gelmeliydi, değil mi? Hayır, öyle gelmiyor.
Şöyle geliyor: Onu "eskiden beri dini konulara yaklaşımı sorunlu olan devletin bazı gizli raporları"na dayanmakla suçlayıp -karalayıp- şüphelileştiriyor. Çakır'ın yazdıklarında, gizli raporlara dayanıyor olması gereken hiçbir ayrıntı yok ki. Saçma bu.
Emekli polis müdürü, gazeteciyi, "geçmiş iltisakları"na dayanarak değersizleştirmeye çalışıyor. Neymiş bu "takıntı"lara da yolaçabilecek "geçmiş iltisaklar"? Çakır'ın solculuğu. Yılmazer bunu da demiyor, lafı ortaya atıp öyle bırakıyor ki, herkes şüphelensin, "Ne varmış adamın geçmişinde?" diye eşelensin. Yılmazer kusura bakmasın, biz sivil insanlar bunlara "polis taktiği" deriz.
Devam. Yılmazer, "ortada hiçbir delil yokken, hukuksuz görevden almaları teşvik eden bu yaklaşım"dan sözediyor. Hangi yaklaşım? Gazeteci, hükümetin hukuksuz uygulamalarını savunmuyor ki. Hele bunların "neredeyse kendi alanına girecek türden"olduğunu söylerken Yılmazer ne kastediyor acaba? Gazetecinin yazdıklarını şaibeli kılmak için bir kalem darbesi daha.
İşte o madde!
Yılmazer, Çakır'ın "dini gruplar konusundaki" yazılarını "iddialı" buluyor, fakat "çok özgün olmadığını düşündüğü bu değerlendirmelerinin, neden bu kadar ilgi gördüğünü, eskiden beri anlamakta güçlük çekiyor". Evet, yine güya belli belirsiz havaya saçtığı şaibe zerreciklerine rağmen bu bir eleştiri olabilir. Meselâ kendisi, dinî veya başka türlü gruplar hakkında şüphesiz hepimizden fazlasına sahip olduğu "bilgi"lere dayanarak, gazetecinin görüşlerini geçersizleştirebilir.
Ama hayır, yapamaz. Sebebi, inanın, tweet'lerinden ilkini okur okumaz nerede karşıma çıkacak diye beklediğim ve tabiî çok geçmeden rastladığım o kavramda gizli:"maksatlı"! Gazeteci "maksatlı"ymış! İşte her Türk'ün düşünce dünyasını baştan ters yüz eden, idrakını sınırlayan, zihnini dumura uğratan zehirli madde, işte o mikrop!
Cemaat'ten niye daha zengin bir toplumsal hayata imkân sağlayacak, insanları geliştirecek daha derin bir dünya ve toplum kavrayışı çıkmaz; ya da haydi, basitleştirelim: Cemaat-hükümet kavgasından niye demokrasi çıkmaz, Yılmazer bunu bize pek güzel anlatıyor.
Polisiyelerde çok tekrarlanan bir söz vardır: Parayı izle, suçluyu bulursun. "Maksatlı" kelimesini izleyin, bütün kötülüklerin kaynağını bulursunuz. Cemaatçi polis müdürü ile Ergenekoncu generalin AKP'li din tüccarıyla buluştuğu, oyuna başlamak için CHP'den dördüncü çağırdığı, MHP'linin de sırasını beklediği yer orasıdır.
http://riyatabirleri.blogspot.com.tr/2014/04/ylmazeri-izliyorum-gozlerim-ack.html
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024