Ümit KIVANÇ
Rusya’dan alınacak S-400 savunma sistemi konusu, daha doğrusu “aldık bitti” sorunu, şeffaflıktan uzak yönetim sistemimiz ve akıl dışı lafları çay söyleme rahatlığında uluorta sarf edebilen yöneticilerimiz sayesinde, ürkütücü muammaya dönüştü.
ABD yaptırımları belli ki şu ya da bu sertlikte, er ya da geç gelecek. Ve öncelikle zaten bozuk ekonomiyi daha da bozacak, sırtımızdaki yükü ağırlaştıracak. Sonra: Türkiye’nin NATO içerisindeki konum ve ilişkilerinden, uluslararası düzlemde göreceği muameleye kadar bir dizi alanda devleti -dolayısıyla ülkeyi- bugüne kadarkinden farklı zorluklara sürükleyecek. Rusya’ya bağımlılık gibi bir meselemiz olacak, yükü hafifsenmeyecek cinsten.
Gayet ciddî bir stratejik sıkışmanın eşiğindeyken, bizi yönetenlerin ağızlarından dökülenler, bunca yaşadıklarımızdan sonra bizim bile gerçekliğine inanmakta güçlük çektiğimiz bir gayriciddî manzara yaratıyor.
Kapıda bekleyen ABD yaptırımları tehdidi nasıl aşılacak? Buna cevap (ya da formül) aranıyor. İktidar hem ABD’yi yatıştırıp yaptırımlardan yırtmayı sağlayacak bir çizgi tutturmaya çalışıyor hem de dışarıda attığı her adımın aslında içeri yönelik oluşu kuralına uygun şekilde, kuyruğu dik tutma, âleme posta koyma edâsından taviz vermeyip sezon finali yapamadan sonlandırılmış “Dik Dur Eğilme” dizisine rating kazandırmaya çabalıyor.
DEVREYE GİRMEYECEK DE AKTİF ŞEKİLDE KULLANILACAK
Yatıştırma makamında sazı önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu aldı: S-400’ler için, “acil bir durum olduğu zaman devreye girecek” dedi. “Durup dururken S-400’ler neden devreye girsin?” Hakikaten, niye girsin? Bakan şunu ekledi: “Bir defa maliyeti çok yüksek.” Gerçi elinde oklarla içeride İslâm’ın son kalesini müdafaa ederken deplasmanda cihan hakimiyetine doğru koşan, polisi bin, jandarması iki bin, ordusu üç bin -yeni öğrendik ki, çiğköftesi de üç bin- senelik bir devlet için maliyetin ne önemi var? Fakat mâlûm, şu sıralar biraz nakde sıkışık ülke, 2,5 milyar dolar da az para sayılmaz…
Dışişleri bakanından birkaç saat sonra saz Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’a geçince, o bambaşka makamdan daldı: “Aktif bir şekilde kullanılacak,” dedi. Nasıl yani? “Devreye girme” ile “aktif şekilde kullanılma” arasındaki ayrım iktidarın ince diplomasi maharetinin göstergesi mi? Değildir; böyle bir şey yok ki göstergesi olsun…
HAZIR TUTULACAK DA AÇILMAYACAK
Çözümü, onlarca yıllık devlet tecrübesiyle, Hürriyet gazetesi buldu. Askerî vesayet döneminin “amiral gemisi”, cami yıkılsa da mihrabın yerinde olduğunu kanıtlarcasına, “S-400 hava savunma sistemlerinin Türkiye’ye hangi formül altında yerleştirileceği belli oldu,” diye yazdı. “Buna göre S-400 hava savunma sistemi, komuta kontrol araçları, radarları ve lançerleriyle 24 saat her an kullanıma hazır tutulacak. Sistem tüm bileşenleriyle aktif hale gelecek şekilde kurulacak ancak barış zamanlarında, bakım, tatbikat gibi olaylar dışında açılmayacak.”
Böylece bir de “her an kullanıma hazır tutulma” ile “açılma” arasındaki ayrım girdi, S-400 sayesinde birden gelişen literatürümüze. Fakat Hürriyet bununla yetinmedi, araya bir “Depoda kalmayacak” arabaşlığı yerleştirip müstakbel cihan hakimiyeti seferleri için milletimize moral verirken, devamını da şöyle getirdi: “S-400’ler sadece çevresel güvenlik risklerinin yoğunlaştığı dönemlerde veya savaş durumlarında açılacak. Ankara’nın ‘Barış konuşlanması’ diye tanımlanan bu formülle ABD ile yaşanan S-400 krizinin hafifletilmesi için orta yolu bulmayı amaçladığı öğrenildi. Bu yöntemin, S-400’lerin Rusya’dan alınmasına rağmen depoya kaldırılarak kilitli tutulacağı anlamına gelmeyeceği vurgulandı. Herhangi bir bölgeye veya bölgelere kurulacak olan sistemler çok kısa bir reaksiyon süresi içinde aktif hale gelebilecek.” Ne anlatılıyor? Olmayacak şeyler. Tamam, doğru yerdeyiz.
COĞRAFÎ MESAFE NEDENİYLE
O halde “bölge veya bölgeler” meselesine geçebiliriz: “İlk ünitenin konuşlanacağı yerle ilgili teknik çalışmaların son aşamaya geldiği öğrenildi. Kulislerde sistemin Ankara’nın Kahramankazan ilçesindeki Mürted Hava Üssü’ne kurulma seçeneğinin ağır bastığı konuşuluyor. Mürted Hava Üssü’nün teknik altyapı donanımı, stratejik konumu ve olası hava saldırılarına karşı coğrafi mesafesi nedeniyle tercih edildiği ifade ediliyor.”
Literatür genişlemesinden yoğun bakımlık olabiliriz. Seçilen yer, 15 Temmuz’un ana üssü. Artık Akıncı denmiyor, eski adına dönüldü, Mürted diye anılıyor. Burada yine bir nevi Nazi sembolizmiyle iktidar destekçisi kitleye uyarıcı gaz mı sıkılıyor? Hürriyet’in haberini kaleme alan merciye bakılırsa hayır. Burası, “hava saldırılarına karşı coğrafî mesafesi” nedeniyle tercih edilmiş. Coğrafî mesafenin ölçü alınması iyi olmuş, zira başka mesafeler ilişkilerde soğukluğa filan yol açabilirdi. Neyle ölçülecekleri de sorun olabilirdi.
VE ESAS SORU
Dönüp dolaşıp karşısına geçtiğim ve bir türlü mâkûl, en azından idare eder cevap bulamadığım, aslî soruya geleyim. Şu: Türkiye bu savunma sistemini niçin alıyor? S-400 konusu ortaya atıldığından beri hemen bütün uzman görüşlerine kulak veriyor, bütün tartışmaları izlemeye, ilgili ne varsa okumaya çabalıyorum. Yaratacağı başka sonuçlarla karşılaştırıldığında, Türkiye’nin bunları almasının mâkûl herhangi bir sebebini, açıklamasını göremedim. Aksine, bilumum silah-savaş uzmanları, S-400 girişimine mâkûl sebep bulmaya çalışıyor, bu sistem alınırsa nelere yarayabileceğine dair senaryolar geliştirmeye uğraşıyorlar.
Gerçi Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü’ne bakılırsa S-400, “NATO sistemi içerisinde yer alan güvenlik sistemimize bir tehdit ya da tehlike oluşturacak bir savunma sistemi değil”; lâkin Ankara’daki yetkililerin söyledikleriyle hakikat arasında tercih mecburiyeti söz konusu olduğunda ikincisini seçmeye artık herkes teşne olduğundan ve insanların ağzı torba olmadığından, dolayısıyla büzülemediğinden, birçok kişi, “Biz NATO uçağını düşman olarak tanımlayan bu sistemi kendi hava kuvvetlerimize karşı mı kullanacağız?” diye soruyor.
S-400, bütünlüklü bir sistem ve Türkiye’nin dahil olduğu NATO savunma sistemiyle bir araya getirilemez. Türkiye’nin kendi (NATO) uçağı sahiden de bu sisteme göre, haliyle, yabancı madde. Sistemin Rusya’dan bütünüyle bağımsız kullanılıp kullanılamayacağını da kesin olarak bilmiyoruz. Kaydettiği bilgiyi Rusya’nın da edineceği varsayımına dayalı bir sürü tartışma yapıldı.
KOMPLOCU OLMAYA DOĞRU
Bugün, dışişleri bakanı başta, yetkililerin bu konuda yine ipe sapa gelmez tavırlarını izler ve haberleri okurken, arada gözüme çarpan bazı ayrıntılar, eskiden olsa ‘ne saçmalıyorum!’ diye kendime kızıp derhal kenara atacağım birtakım abuk subuk fikirlerin zihnime üşüşmesine yol açtı. Bizi yönetenlerin söyledikleri giderek saçmalaşır, gülünçleşir, problem rezalete dönüşürken, saçma deyip geçemeyeceğimiz bir denklemin ortaya çıkmakta olduğunu fark ettim. Şu anda iktidara, idareye ve ortama hakim olan akıldışılık ve mantıksızlığa azıcık ayak uydurup zihnini buna göre yamultunca pekâlâ “neden olmasın?” dedirtiyor insana, akla gelen fantastik ihtimal.
S-400’ler için başlangıçta öne sürülen, “bunları sarayı korumak için alıyorlar” iddiası olmayacak şey gibi görünüyordu. Bugün öyle görünmüyor. Şu sözler gözüme ilişti orada burada: “15 Temmuz’da cumhurbaşkanının uçağını aradılar gökyüzünde”, “tepemizde cirit attılar”!.. S-400 konusu geçerken birilerinin zihninde bunlar dolaşıyorsa, bu ne mânâya gelir?
Saçmalığı vurgulamak için, “Kendi uçaklarımıza karşı mı kullanacağız canım bunları?” deniyordu. S-400 alıp Ankara’ya konuşlandırmanın gerekçesi 15 Temmuz’a dayandırılırsa bu soru pekâlâ sorulabilir olmuyor mu? İçinde yaşadığımız akıldışılık ortamına azıcık uyum sağlayabilirsek, Mürted sembolizmini bu soruya destek sayamaz mıyız? Komplocu düşünüşün hazla dolu karanlıklarına mı sürükleniyoruz? “NATO uçaklarıyla yapılması muhtemel darbe girişiminden sizi-bizi Rusya savunma sistemi korur” diye fısıldayan birilerinin tepedeki tek karar merciini ikna etmiş olması ihtimal dışı mı? Ya da Putin’in, “Bizim sistemimiz seni korur,” deyip masaya birkaç anlaşma taslağı koyduğunu varsaymak çok mu abes?
Bu ülkede, başka pek çok durumda aklı başında sanacağınız pek çok insan, “Amerika”nın her an her yerden fırlayacak “içimizdeki” ajanlarıyla her an her şeyi yapabileceğini, sürekli bir gizli tertipler, komplolar ağı içerisinde yaşadığımızı düşünüyor. Düşünceden çok takıntı, hezeyan vs. olarak nitelenmesi, meselâ bazı propaganda bülteni yöneticilerinin veya televizyon kuşu eski askerî istihbaratçıların şahsında, ileri derecede patolojik vaka muamelesi görmesi gereken yaygın davranıştan iktidarın tepesindekiler hiç muaf değil. Hele 15 Temmuz kâbusu hayatımıza girdiğinden beri.
Ankara’ya, iktidarın cisimleştiği mekânın yanı başına, oracığa, NATO uçağını vurabilecek Rus füzesi koymanın vereceği hissi, kışın yere oturup usulca yanaşılan sobadan yayılan sıcaklığa benzetip içi ısınan birileri olmasın oralarda bir yerde?
Muhtemelen birtakım askerîye uzmanları şu yazdığım akla sığmaz ihtimal yüzünden beni tefe koyacaklar. “Bir defa şu şununla şöyle olmaz” filan diyecekler. Zaten uzun süredir diyorlar, biz de dinliyoruz. Demedikleri ya da şöyle deyiverip üzerinde durmadıkları, “Yahu kardeşim, biz bunları neden alıyoruz, şu sıkıntılı zamanımızda milyarla dolar verip?” sorusunun bedeli saysınlar, toplam saçmalama kapasitemize nâçizâne katkımı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları



































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024