Ümit KIVANÇ
Osman’ı bir defa daha orada bırakıp geldik. Üstelik bu sefer katıksız zulümden başka hiçbir mesnedi, anlamı, işlevi olmayan bir iş yaptılar, duruşma tragedyasının sonunda: Salonu boşaltana kadar Osman’ı kimsenin göremeyeceği şekilde, arkasına dizilmiş jandarmaların ötesinde, ulaşamadığımız o yasak bölgede beklettiler, çıkarken iki saniyeliğine selamlaşmamızı, onlarca metre mesafeden karşılıklı el sallamamızı engellediler. Baştan da, içeri önce onu, sonra başka herkesi alarak en ufak duygu alışverişini önlemişlerdi. Ne olursa olsun kaybolmayan, bir yerlere saklanıp varlığını hissettiren beklenti, bunun üzerinde durmamızı önleyebilmişti. Sondaki ulaşamazlık, böyle olmadı. Bize “çıkın” dediler ve bir boşluk oluştu.
Haksız hukuksuz esarete devam kararı üzerimize çığ gibi abanıp hepimizi soluksuz bırakmış, soluksuzluğa münasip kıpırtısızlık içerisinde, Osman’a el sallamayı bekliyorduk. Kimse birbirine bakmıyordu. Göz göze gelenler bakışlarını hemen yere indiriyor, yukarı kaldırıyor, hiçbir şeyi göremediği, seçemediği hepsi birbirinden bulanık yerlere çeviriyordu. Tarif edilemez duygu karışımı havanın şeffaflığını yok eder, bizi nereye baksak boz bulanık şekilsiz karaltılar görür hale getirirken şeklini koruyan yalnız karşımıza sıralanmış jandarmalar ile ellerinde uzun coplardı. Âmir bir üniformalı, “Salonu boşaltıyoruz!” diye tekrarlıyordu zalimâne buyruğu. “Salonu boşaltıyoruz!” Üçüncüsünde, dördüncüsünde jandarmalara bize doğru yaklaşmalarını işaret etti. Osman’ı seçemiyoruz. Arkasındaki jandarmaların sırtından duvar, görebildiğimiz. Bir ara, aralarından, Osman’ın oturduğu yerde kıpırdandığını, neler döndüğünü anlamaya çalıştığını fark edebildim. “Salonu boşaltıyoruz!” Biraz daha yüksek sesle, bu sefer.
Haksızlığa mâruz kalıp da elinden hiçbir şey gelmemesinin yarattığı beyhûdelik ve kilitlenmişlik içerisindeki izleyiciler zaten çıkarılmış. Biz, içeride öyle kalakalanlar, gazeteciler, gözlemciler, milletvekilleri, herhangi bir özel görevle orada bulunanlar. Jandarmalar karşılarındaki topluluğa bakıyor. Nasıl davranacaklarını bilemiyorlar. Amir eliyle bize doğru yaklaşmalarını işaret ediyor. Az sonra iş “süpürün”e gelecek. Gelemiyor. Süpürülecek olanların donmuşluğu durumu saçmalaştırıyor; temassızlık yaratıyor; süpürmeye kalksalar süpürgeler boşa sallanacak gibi. Kapıya doğru ağır akan renksiz eriyiğin içinde sessizce sürüklenmeye başlıyoruz. İzleyen, mecburen yavaş yavaş çıktığımızı sanacak. Oysa koşmaya çalışıyoruz. Kâbustaki gibi. Zorla oynatabiliyoruz uzuvlarımızı. Hava öylesine ağırlaşmıştı ki, durulamaz olmuştu içerisi. Havayla beraber hepimizin hareketleri ağırlaşmıştı. Osman’ı bizden tecrit etmek için örülmüş jandarmadan duvar zaten kıpırtısız. Bizim kollarımız yanlara sarkık, gövdemiz sabit, ayaklarımızın kalkıp az öteye konması öylesine uzun sürüyor…
Saydamlığını yitirmiş, kötü bir eriyik haline gelip pelteleşmiş havanın içerisinde adımlarımızı atmaya çalışarak uzaklaşıyoruz kötülük ayininin tapınağından. Kızarmış gözlerden akan gözyaşlarıyla karşılaşıyorum dışarıda. Aşağılanmışlığın, karşı koyamadığın darbeler yemişliğin ezikliğiyle sürükleniyorum sonbahar rüzgârında. Sürüklenen herkesin arasında. Keşke vücuduma pençelerini geçirmiş bir canavarla boğuşuyor olsaydım. Adaletsizlikle haysiyetsizlik havayı içlerine çekiyor, kendileri şiştikçe şişiyor, hepimizi havasız bırakıyorlar. Yapabildikleri zulümle kendinden geçen muktedirlerin, daha fazlasına imkân kalmadığı için bir türlü orgazm olamadıkları, bir türlü doruğa ulaşamadıkları için giderek daha sık tekrarladıkları, daha sık tekrarladıkça tatminsizliklerini kendi elleriyle büyüttükleri o aşağılıkça ayinden, bilmediğimiz yerde yapılan o kendine tapma töreninden etrafa saçılan zehir takatimizi kesiyor. Tatları bozan, kokuları pisleştiren, renkleri solduran bir tesirdir bu. Hayatı istenmez hale getiren. Birer hayvan olarak doğal içgüdülerimizle savaşmak zorunda kalıyoruz. Yaşama içgüdümüzün bileği yavaş yavaş bükülüyor. Sevdiklerimize bağlılıklarımız, yükümlülüklerimiz, vicdanımız, izanımız kolayca kenara atılamıyor Allahtan.
Ve neyse ki başka hayat kaynaklarımız da var. Tragedyanın mağdurları ve pasif seyircileri olmaya doğru yola çıkmadan önceki kısacık uykuya yatmadan öylesine hayat enerjisi biriktirmiştik ki, birkaç büyük darbe atlatabilirdik. Müzik tılsımlıdır. Osman’ın geçici eksikliğini dünyaya hissettirmemenin -ne kadar olabilirse- başarılabildiği, muhteşem bir yaşantı oldu, Ermeni müzik adamı Gomidas’ın 150. doğum yılı dolayısıyla düzenlenen konser. Mardinli soprano Pervin Chakar’ın, yüreğinin derinliklerinden desek sığ kalacak biryerlerden bize doğru savurduğu acılı haykırışın bir yandan bizi sarhoş edip oturduğumuz yere mıhlarken öbür yanda nasıl olup da gözlerimizi ve bütün duyargalarımızı açtığını mı anlatmaya çalışsam; müzikal ustalığın ete kemiğe bürünmüş hali Ara Dinkjiyan’ın, yanında gürül gürül çağlayan biricik Aynur başta, hepimizi mest eden tevazusunun nasıl başlıbaşına muazzam bir sanatçılık öğretisi olduğuna dair üç beş kelam etmeye mi uğraşsam; Goght’un karanlık enerjisiyle ruhlarımıza bilmediğimiz birşeyler zerk edişini mi çözmeye uğraşsam yoksa bu zorlu işlere hiç girmeyip, arkadaşlarım Vomank’çıları izlerken nasıl bir “veli” ruh haliyle heyecanlandığımı mı tarif etsem.
Gecenin sonunda Osman’ın gülen yüzüne -çoğu gözyaşları içinde- bakıp onu uzun uzun alkışlayan seyirci -ve sanatçılar- topluluğu birinci resmimiz. Silivri mahkeme salonunda, direniş olsun diye değil, sahiden Osman’la karşılıklı gülümseyip el sallaşabilme isteğinin bile ezilişine şaşkın, adaletsizliğin zulümle böylesine kolayca içiçe geçebilmesi yüzünden hayret içerisinde, kötülüğün sıradanlığının dehşetine uğramış kıpırtısız kalabalık, ikinci resmimiz.
İkisi de biziz. Ve kötülüğe karşı iyilikle, zulme karşı dirençle hayat bulmaya çalışmaktan başka çaremiz yok. Şahsen, kırk küsur senelik arkadaşımın bugüne kadar insanlara anlatabildiklerini, hissettirebildiklerini gördükçe canlanıyorum. Osman, haysiyetli iyi insan olmanın anlamını ne kadar çok insana anlatabilmiş! Topraklarımızda yetişmeyen bir ürünü, nezaketi, kimbilir nerelerde, hangi usûllerle büyütebilmiş. Onunla kısacık da olsa temas kurmuş herkesin hakkında söyledikleri birbirini tutar. O gece, elbette yalnız alkıştan falan değil, bir defa daha anladım ki, Osman’ı tanıyan herkesin ona olan saygısının sarsılmaz temeli var: Herkes ondan saygı görmüştür, öncelikle. Osman’ın “yeniden kıymetlendirilme”ye ihtiyacı yok; onun herkese verdiği değerden azar azar toplayıp biraraya getirin, kavrayamayacağınız büyüklükte bir şey çıkar ortaya. Yılların bin türlü tecrübesine sahip muhteşem Tilbe Saran’ı sahnede gözyaşlarını zor zapteder hale sokan nedir?
Osman, o gece orada da vurgulandığı üzre, memleketimizdeki kültürel yelpazenin zenginliğini ve bunun toplumumuza ne kadar renkli, ne kadar ferah ve sağaltıcı bir istikbal vaat ettiğini çoğumuzdan evvel fark etti. Tabiî bugün üzerine hışımla gelinmesinin bir sebebi -belki asıl sebebi- de bu. Çünkü burada, devletin bize göre tarifinin esas unsurlarından olan bir güç ilişkisi hüküm sürer, bu topraklarda -ve herhalde fethedilmeye kalkışılacak yeni topraklarda- iktidarın temelidir ve bu ilişki, ne yapsan yok edilemeyen yelpazeyi de zenginliği de en karanlık çukurlara atıp üzerine asit dökmeyi icap ettirir. “Ne mozayiği ulan!”, bir devlet ve toplum örgütlenmesi felsefesidir. Hukuk içermez, adalet hiç içermez. Asit çukuruysa, yönetim biçimi.
Adaletin aranmadığı, hukukun kendi inkârının aracı olarak kullanıldığı yerde şüphesiz kimse suç ispatıyla yükümlü değildir ve “delil” dünyanın en mânâsız lafıdır. Şu anda burada “yargı” denen şey, hukuk âleminin kâh şurasına kâh burasına park edilip, savcılarca fezlekeden mâmûl, uyduruk iddianamelerle infilâka hazır hale getirilen, savunmalara asla kulak vermeyen, iddianamelerin daha baştan çürütülüşünü görmezden gelen hakimlerin önceden belirlenmiş kararlarıyla patlatılan bomba yüklü araçlar filosudur. Sanık avukatlarının bütün taleplerinin reddedilmesi ve Osman’ın ömrünün gasp edilmesine devam kararlarında, dökülmüş boyalarına, yırtıklarından mahrem yerlerinin olduğu gibi görünmesine rağmen ortaya sürülen “mevcut delil durumu” kavramı, zalimâneliği bir yana, müthiş vurdumduymazlık içinde, memleketin yarını hiç düşünülmeden hoyratça sürdürülen hukuku ilga, adaleti imha sürecinin simgesi olarak tarihe geçecektir.
8 Ekim günü Silivri’de “duruşma” adı altında yürütülen etkinlikten notlarla devam edeceğim.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları






























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024