Ümit KIVANÇ
“Korona virüsü dünyayı (sahiden) değiştirecek mi?” Medium’da yazılarını zaman zaman okuduğum Umair Haque, son yazısına bu başlığı atmıştı. İşsizlik, açlık, bakıma muhtaç aile fertleri, karantina öncesinde de belini büken sorunların dayanılmaz hale gelişi gibi ağır sebepler yüzünden başını kaldıramayanlar dışındaki herkesin sorduğu soruyu başlık yapmıştı yani. Dünyanın yalnız yakın gelecekteki virüs/salgın-sonrası günlerine değil, basbayağı insanlığın istikbaline dair akıl-fikir yürütmeye çalışanlar, çoktan çalan çanların sesine nihayet, yavaş yavaş, katlanamaz hale geliyorlar. Eğer birşeyler radikal şekilde değiştirilmezse insanlığın bu haliyle, -ihtimalleri kavramak için belki daha çok şunu vurgulamak lazım:- bu nüfusuyla yola devam etmesi imkânsız.
Bu düşünce yoluna adım atan, tekil sorunlarla yüzyüze olmadığını, yeryüzündeki insan varoluşunu ekonomisiyle, savaşlarıyla, kültürüyle, alışkanlıklarıyla, velhâsıl bütünüyle ele alıp silkelemeden kayda değer sonuca ulaşılamayacağını daha ilk etapta kavrıyor. Bütüne dair, temele dair, esas meselenin ne olduğunu kimsenin gözlerden gizleme şansı artık yok: Salgınlar gibi, onlardan daha beter ve daha karşı konamaz olacağı belli iklim felaketi de ancak küresel dayanışmayla alt edilebilir. Hattâ dayanışma kavramı bile yetersiz, yüzyüze kalınan tehlikenin boyutları karşısında; düpedüz, topluca katılım ve organizasyon gerekiyor. Küresel örgütlenme. İnsanlığın şu haline bakınca ütopya olarak telaffuz edilmesi bile kulafa tuhaf geliyor.
Üstelik, insanlığı felaketten kurtarmaya yönelik küresel organizasyonun somut olarak neleri hedefleyeceği, neleri gerektirdiği söze dökülmeye başlandığında, buna kimlerin daha baştan niye nasıl engel olacakları da görülebiliyor ve engel olacağı varsayılanlar ne yazık ki günümüzün egemen, ayrıcalıklı sınıfları, zümreleriyle silahlı, askerli polisli muktedirler.
Yine de, bütün insanlığın selameti bakımından onları alt edebileceğimizi varsayarak düşünmek zorundayız. Ya da felaketin kaçınılmazlığını ve karşı konamazlığını kabullenmişlerin ermiş rahatlığıyla kendimizi akışa bırakmak… İkincisi için kafa yormaya, yazıp çizmeye gerek yok. İlkindeyiz.
Sahici Amazon ile Amazon A.Ş.
Neler gerekiyor, felakete karşı küresel organizasyon için?
Lafa genellikle herkesin etrafından dolandığı yerden bodoslama dalan Umair Haque, bu defa da öyle yaptı, şöyle yazdı: “Küresel sistemlere ihtiyacımız var. Derhal. Bütün canlıları kapsayan sağlık-bakım sistemi, yeterli gıda, asgarî temizlik koşulları, içilebilir temiz su. Tek tek her birey için… Kısaca, radikal şekilde yeniden tasarlanmış bir küresel ekonomi…”
Bunların anca salgınları önlemeye yeteceğine dikkat çeken Haque, “Peki ya iklim değişimi ve ekolojik çöküş?” diye sorup devam etti: “Bunlar için bütünüyle yeni bir küresel ekonomi inşa etmemiz lazım… Amazon’un kendisi, kelimenin tam anlamıyla hiçbir değere sahip değilken Amazon A.Ş.’nin trilyon dolarlar ettiği bir ekonomi değil. Gezegenin ırmakları ve rifleri ve okyanusları ve ağaçları sözlük anlamıyla hiçbir değere sahip değilken Facebook ve Google’ın trilyonlar etmediği bir ekonomi. Doğanın hesaplanamaz değere sahip olacağı, yani pratikte fiyat konamaz olacağı, böylece kimsenin onu talan edemeyeceği bir ekonomi.”
Toplum halinde yaşadığımızı hiçe sayan neoliberal kapitalizmin bugünkü egemenliğine kadar çeşitli tarzlardaki sömürü seferberlikleri için dünyaya ve insan topluluklarına edilmiş kötülükler birikti birikti, bugün bunların üzerinde yaşıyoruz. Burası sivri kayalarla bezeli, düz alanı bulunmayan bir tepe. Hem yükseklik tutkusuyla hem maden bulur yağmalarız diye tırmandıkça tırmanarak böyle bir yere vardık. Herkes de çıkamıyor. Öylesine engebeli ki, üsttekiler ancak bir alttakilerin omuzlarına basarak dengelerini sağlayabiliyor.
Haque’ın salgınla ilgili açıklayıcı sözü ve yargısını -mealen- aktarmak isterim: Yoksul ülkede, doğru dürüst sağlık hizmetinden yararlanamayan yoksul adam, sağlıksız koşullarda, yememesi gereken bir şeyi yedi ve dünya bu hale geldiyse sorulacak ilk soru şu: Bir defa, o adam niye yoksul? Yazarın verdiği cevap da aynı ölçüde basit, basitliğiyle sarsıcı ve canavarı kalbinden vuran cinsten: Çünkü, kendisine miras kalmış ayrıcalıklarıyla beyaz bir herif, “yatırım fonu yönetmek” gibi, gerçek değeri olmayan bir iş yapıyor. Kapitalizmi, sömürgeciliği, ırk üstünlüğü zırvalarını sayıp döktükten sonra, dünyanın yoksul ülkelerinde insanların neden doğru dürüst sağlık hizmeti ve besinden yoksun olduklarını tekrar soran Haque, şu muhteşem vecizeyi ortaya atıyor: Salgının sebebi tarihtir.
Eşitsizliği doğal saymak, patolojik durum
Söyleyeceklerimi ABD’de çıkan bir yayında yeralan yazının arkasına sığınarak söylemeye çalışmıyorum, değerli okurlar. Amacım kamuflaj değil. Dile getirmeye çalıştığım dert çok güzel ifade edilmiş, aktarayım istedim. Aynı zamanda, geleceğe dair sosyalistçe fikirlerin en büyük güvenle, en sık ortaya sürüldüğü ülke şu anda ABD; buna da dolaylı olarak işaret edebilmeyi umdum.
Dünyaya bir tür sosyalizm ya da en azından, sosyalistçe ilkeleri, kurumları olan, ilkelerini, şeklini şemalini henüz bilmediğimiz bir toplum düzeni gerekiyor, eğer insanca yaşamak gibi bir niyetimiz varsa. Çünkü insanların, başkalarının onları mecbur bıraktığı hayatları sürerek canlı kalabiliyor, ufak bir azınlığın keyfini sürdüğü eğlenceli hayattan artakalanlarla, itiraz etmediği sürece önüne atılan kırıntılarla besleniyor olması, insanca yaşamak değil.
Fakat meselemiz de ayrıcalıklı azınlığın yoksul çoğunluğa zorla modern kölelik tarzları dayatmasından ibaret değil. Hiç değil.
Bugünün umursamaz, küstah, saldırgan kapitalizminin, bırakın böylesine kendinden emin, pervâsızca sürdürülebilmesini, doğrudan ayrıcalıklı olmayan kesimlerden de destek bulabilmesi insanlık açısından patolojik bir durumdur. Öyle ki, çok basit gerçeklerin bile hatırlatılabilmesi, zorlu, zahmetli ikna faaliyetlerine bağlı. Kendilerini kötü bir hayata mahkûm eden eşitsizliği insanların bu kadar doğal sanması ve sayması zaten patolojik vaziyettir, 20. yüzyılda buna “menşei belirsiz” kurumsal, örgütlü rıza da eklenmiş durumda.
Rızanın koşulları
Peki bunu ne sağlıyor? Maalesef dünyanın düzeniyle derdi olan birçok insanın zihnini raydan çıkaran akıl-mantık arızalarının başında, bizzat kendi varsayım ve tezlerini çürüten tuhaf inanışlar gelir. Egemen sınıfların (“emperyalizm” diye birilerinin) herkesi kandırabildiği yollu garip kabul, bunların en meşhuru. Oysa yoksul ve yoksun insanları sınıfsal konumları konusunda kim nasıl kandırabilir? Hele ayrıcalıklı olanların nasıl yaşadığını herkesin neredeyse anbean izleyebildiği, zenginliğin gizli kapaklı tadılan hayat zevki olmaktan çıktığı, zengin olmayanların gözüne sokuldukça keyfine varılan, başlıbaşına eğlence kaynağı yerine geçirildiği günümüz dünyasında?
İsyan etmeleri gereken düzene insanların neden boyun eğdiği, hattâ onun mekanizmalarına giderek artan iştiha ve iştiyakla neden iştirak ettikleri, şüphesiz bir çırpıda cevaplanacak soru değil. İdeolojiler, dinler, hepsi devreye giriyor burada. Ancak aramamız gereken cevap, eğer olabilecekse değişimin sağlanacağı düzeyde, yani siyasî bir cevap. İnsanlar kendilerini ezen, değersizleştiren bir işleyişe neden bu kadar ısrarla rıza gösteriyorlar?
İsyan etmeye kalkarlarsa başlarına gelecekler yüzünden mi? Elbette bunun payı büyük. Ancak biliyoruz ki, korku toplumsal değişimleri önlemede öyle her şeyi tayin edebilen bir etken değil.
Ayrıcalıklı olanların yaşamı, önce televizyon, sonra internet sayesinde yoksunların o kadar yakınına geldi ki, oraya atlayabilme yanılsaması fena halde arttı, baskın ruh halini, fiilî sonuca da yolaçabilecek isyan duygusundan çok, karşı yakaya sıçrama ihtirası şekillendirmeye başladı. Bundan mıdır eşitsizliğe alttakilerin rızası? AVM’lerde öylesine dolaşırken, elleri torbalarla dolu üst orta sınıfla aynı havayı soluyan varoş gençleri belki geçici hayallere kapılabilirler. Ancak eşitsizlik makası öylesine açılıyor ki, aklını bütünüyle yitirmemiş yoksul, üsttekilerin arasına sıçrayabileceğini asla hayal edemez.
Peki güncel acımasız kapitalizm rızayı nasıl üretiyor?
İnandırıcı seçeneksizlik
O üretmiyor. Alternatif kendini imha ettiği için insanlar akıntıya kapılmış gidiyorlar.
İnsanlığa sosyalistçe toplum hayatının vaat ettiklerini anlatmaları beklenen günümüz sosyalistlerinin en vahim handikapı, varolmuş -reel!- sosyalizm deneylerinin insanlığın hafızasında tuttuğu nâhoş yeri yok saymaları. Buna da hem bizzat o deneyler hakkında muazzam bir cehalet hem de sosyalizmin mümkün yegâne varoluş tarzının onlar gibi olabileceği yollu ufuksuzluk yolaçıyor.
Başka hayatî sebepler de var. Sosyalizmi devlet iktidarını ele geçirerek tepeden aşağı kurulabilecek bir disiplin mekanizması sanmak, yeryüzünden -ve ne yazık ki son ferde kadar her sosyalistin kafasından- silinemedi henüz. Kapitalist göz boyama, anti-komünist propaganda, sosyalizmin hem bireye hem topluma yönelik olarak içerdiği parlak ve zengin gelecek vaadini bütünüyle örtemez, çarpıtamazlar. O vaat bunun için fazla parlaktır. Ancak toplandığında içeride üç yüze yakın dolar milyarderinin biraraya geldiği “halk kongresi”yle, esir gibi muamele gören işçilerinin sırtında yükselmiş Çin “Halk Cumhuriyeti”ni kodamanlarının oğulları kızları Instagram’da lüks yatlardan fotoğraf paylaşan Çin “Komünist Partisi”nin yönetiyor oluşunu yok sayarak insanlara “komünizm aslında şöyle bir şeydir” demek, gerçekle bağını koparmış vahim aymazlık oluşunun yanısıra, bütün gelecek vaatlerinin baştan üzerine pislemek gibi bir şey.
Çok canlı bir örnekle meramı kısa yoldan anlatmak gerekirse: Nasıl DAİŞ/IŞİD artık hiçbir İslâmcının toplumsal geleceğe dair hiçbir vaadini kaale alınmaz kıldıysa, Kızıl Khmer’ler de sosyalizm cephesinde aynı şeyi yaptılar. Sovyetler Birliği ve “Doğu Bloku” rejimlerinin uğursuz gölgesiyle birlikte yeryüzüne köşe bucak uzanan zehirli iktidar havası, işçi sınıfı kahramanlarını konformist siyaset bürokratlarına, gözüpek Üçüncü Dünya gerillalarını menfaat düşkünü acımasız diktatörlere dönüştürdü, ama dünya çapında sosyalistler bütün bunlar hakkında doyurucu, açıklayıcı yaklaşım, özeleştirel tavır yaratamadılar. Enternasyonal eşitlik ideali gibi bir güzelliğin yüzüne kezzap atan Stalin’e hâlâ sosyalizmin kurucu babalarından biri muamelesi yapılabiliyor. Sosyalizmi sahiplenenler, temsil ettikleri şeyin belirli dönemle, belirli deneylerle, hele belirli laflarla sınırlı bir siyasî hedef olmayıp, insanlığın yüzyıllar boyunca bin türlü dile getirdiği, peşinden koştuğu eşitlik-özgürlük idealleri olduğunu kendilerine hatırlatmayı başaramadıkları için haliyle başkalarına da anlatamadılar.
Hakikate kapalılık, sosyalistleri hiçbir yerde hiçbir zaman güncel, sahici hiçbir siyasî gelişmeye etkide bulunamaz kıldıktan sonra ise, sosyalizm pratik bir gelecek vaadi, tavırlarda ifadesini bulan canlı, hareketli eleştirel yaklaşım olmaktan çıktı. Değiştirme iddiasında olduğu toplumunkini değil kendi gündemini takip eden, gelişmelerin dışından, baştan beri ve yalnız kendisinin bildiği doğruları tekrarlamakla yetinen sosyalist odağın kimseye cazip gelmesi, hele istikbale dair güven vermesi için sebep kalmadı. Son hızla bunalıma sürüklenildiğini fark edip çıkış yolları arayanları da, her ülkede kendisine ayrı mecralar ve kurumsallıklar bulan ana akım sosyalizm üzerine çullanıp boğdu.
Gereken
Oysa bugün dünyaya tam da vaktiyle Marksizmin yapabildiği gibi, bir kökten, toplu çözüm önerisi gerekiyor. İşe belki sosyalizm değil “sosyalistçe”den başlamalı. Meselâ sosyalistçe yaşansa, sağlıkçıların yeterli ekipman bulamaması diye bir mesele olamaz. Sosyalistçe ilkeler toplum hayatında daha etkili olsa, virüsü Marmaris’e, Bodrum’a taşımak için seferber olmuş orta sınıf daha bir kendini bilir, başkalarının hayatını hiçe sayan davranışları böylesine rahat benimseyemez, yapamaz. Sosyalistçe zihniyetin örgütleyeceği sağlık hizmeti, en yoksul bireyi dahi gözetir, güvenceye alır.
Uzatmayayım. “Serbest piyasa” gibi, gerçekte hiç varolmamış ve varolması imkânsız bir idealin arkasına sığınarak, düpedüz eşitsizlik ve ayrıcalık düzeni olan bir toplumsal sistemin kendini bu kadar uzun süre, böylesine rıza üreterek var edebilmesi üzerine oturup kafa yormak, eşitsizlik ve adaletsizlikten rahatsız olan, birey özgürlüğü ve toplumsal dayanışmayı birarada var edebilirsek insanca yaşanacağına inananlara düşer. Değişim dinamizmini hem temsil hem var etmesi gereken bu kesimin zaten her şeyi çözmüş, her şeyi biliyor, kendisine kulak verilse bütün meselelerin halledileceği sanısı içerisinde, etkisiz kalışı son bulmalı. Bugünler insanlığın belki de yeni bir hayat tarzına doğru ilerlediği günler. Henüz azıcık da utangaç şekilde “toplumsal dayanışma” kavramıyla ifade edilen şey, yalnız daha güzel ve güvenli hayat değil, belki de yedi buçuk milyarın üçünü dördünü -bugün bazı ufak başlangıç girişimlerini gördüğümüz şekilde- hunharca gözden çıkarmadan insanlığın yaşamını sürdürebilmesinin tek koşulu. Bunun ucundan kıyısından sezilmeye başlandığı günlerdeyiz.
Hakikat anlatıcılığına soyunmanın tam zamanı. Hakikat diye içinde yaşatıldığımız şeyin tek seçenek olmadığını, pekâlâ değiştirilebileceğini anlatmanın.
Tabiî bunun için evvelâ hakikatle komplekssiz ilişki kurabilecek hale gelmek lazım. Allah vere de idrak ve intibak süreci uzun sürmese.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024