Ümit KIVANÇ
Henry Kissinger, yapay zekâ konusundaki soruyu cevaplarken, insanlığın güncel durumunu, Güney Amerika yerlilerinin, İspanyol sömürgeciler atlar, ateşli silahlar ve bol miktarda çiçek, kızamık, hıyarcıklı veba ve grip virüsüyle birlikte ülkelerine gelmeden hemen önceki haline benzetmişti. Bir zamanlar dünyanın en etkili ve ünlü siyasetçileri arasında yer alan şahsın, ömrünün son demine denk gelen yepyeni olguya dair sezgisi çarpıcıydı. Şöhretini yalnız günahlarının büyüklüğüne borçlu olmadığını maalesef biliyoruz.
2018 Temmuz’unda Financial Times’ta Edward Luce imzasıyla yayımlanan söyleşi, “Çok çok kritik bir dönemdeyiz” başlığını taşıyordu. 1969-1977 arasında, önce Ulusal Güvenlik Danışmanı, sonra Dışişleri Bakanı sıfatlarıyla, yalnız ABD dış politikasını değil, uluslararası siyaseti, dengeleri, birçok ülkenin, halkın kaderini belirleyen kimselerden, Kissinger. Gelmiş geçmiş en büyük siyasî manevracılardan. Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti’yle ilişkilerde çatışmaya meydan vermeden avantaj sağlama, Vietnam Savaşı’ndan yakayı sıyırmak için girişimler, Ortadoğu’da, Arap-İsrail çatışmasını (Yom Kippur Savaşı) ABD’nin tercihlerine uygun şekilde söndürme, Şili’de Allende’nin devrilmesi, Pinochet darbesi, Arjantin cuntasına “Kirli Savaş” için yolun açılması, Güney Amerika’da sol ve sosyalizme geçit verilmemesi için bin türlü operasyon… Aktif görevde bulunduğu yıllarda Kissinger’sız haber bülteni hazırlanmaz, yayımlanmazdı; öyle diyeyim. Henry Kissinger’ın orta yerinde bulunduğu, her birimizin “kritik” sıfatını gözü kapalı yapıştırmayacağı olay, süreç azdı. Bugünlerimizi “kritik dönem” diye nitelendirmesi bu yüzden özel olarak dikkat çekici.
Hele yapay zekânın getirecekleri konusunda yaptığı benzetme, kurt ya da çakal demeyelim, hem hayvanlara haksızlık etmeyelim hem de daha isabetli olacak, kaşar diyelim, bu kaşar politikacının sezdiklerine dair hiç de hayırlı işaretler vermiyordu. Aztekler, İnkalar, Güney Amerika’nın başka yerlileri, 1500’lerin başlarında, çok kısa süre içerisinde nüfuslarının yüzde doksanından fazlasını kaybedebileceklerine ihtimal veriyor olamazlardı. Başlarına geleceklerden hiç haberleri yoktu. Sömürgecilerin Hispaniola adını verdiği adada (bugün Haiti ve Dominik Cumhuriyeti) yaşayan yüz bin yerliden, aşağı yukarı yarım asırlık süre sonunda, ancak yüz kişi sağ kalabilmişti. İspanyol ve Portekizli sömürgecilerin pratiği, yeryüzünde görülmüş en muazzam toplu zulüm operasyonları listesinde tartışmasız bir numaradır. Üzerine “kötülük” araştırmaları yapılmış seferberliktir bu. Katlettikleri milyonlarca insana, getirdikleri virüslerin öldürdüklerini eklediğinizde, tarihin gördüğü görece en büyük seri-toplu ölüm zinciri çıkar. 1600’lerin başına gelindiğinde Güney Amerika’da ölen yerli sayısı 55-60 milyondu ve bu, o sıradaki dünya nüfusunun yüzde onundan fazla.
Bu sayıyı aşan tek toplu ölüm-katliam istatistiği 2. Dünya Savaşı’na ait ve mutlak sayı bakımından rakipsiz: 75-80 milyon ölü. Ancak bu, o sıradaki dünya nüfusunun yüzde üçü.
Kissinger yapay zekânın hayatımıza girişini işte böyle bir felaketle kıyaslıyor! Tuhaf değil mi?
Somut siyasette tavır alma gibi algılanmasın diye açıkça cevap vermemek için epey top çevirdiği soru üzerine söylediklerine geçiyorum. Trump hakkındaki izlenimi ve fikrini sordu tecrübeli gazeteci ona (söyleşiyi videosundan kısmen izleyebilmiştik). Kissinger, Trump’ın “tarihte bazen ortaya çıkan figürlerden” olduğunu söyledi. Bunlar, “bir devrin bittiğinin işareti”ydiler. Ve “eski iddialarından vazgeçmesi için o devri zorlarlar”dı (bunları aldığım notlara göre, biraz da mealen çevirip aktarıyorum).
Trump sûretindeki, halinde tavrındaki birine fazla mı anlam yüklediğine birilerinin takılacağını kestirdiğinden olmalı, Kissinger, o “tipler” hakkında şunu da ekledi hemen: “Onların bunu bilmeleri veya müthiş bir seçenek sunuyor olmaları gerekmez. Bu bir tesadüf de olabilir.” Trump’a bilinçli bir büyük değişim habercisi rolünü yakıştıramamıştı belli ki. Herhalde kendi sözünün ağırlığını yok edeceği için.
Velhâsıl Kissinger Trump’ı bir “işaret” sayıyordu. Neyin işareti? “Bir devrin bittiğinin”! Hangi devir bitiyor olabilirdi? 2. Dünya Savaşı sonrasında, en geç 1980’lerden itibaren kendini insanlığın vardığı aşamadaki “normal”, kaçınılmaz hayat tarzı gibi sunmuş, kabul ettirmiş olan, seçimli, parlamentolu, hukuklu, şu ya da bu ölçüde demokrasili kapitalizm mi? Şu anda çok sık ortaya sürülen konu bu. “Bildiğimiz anlamıyla kapitalizm bitiyor” – bu lafı mütemadiyen işitiyoruz. Üstelik, parlamenter demokrasi, güçler ayrılığı, bireysel haklar, denetlenen devlet-toplum ilişkisi gibi kurumlarla süregiden düzenlerin hızla hak-hukuk tanımaz, otoriter rejimlere evrildiğini gözlerimizle görüyoruz.
Tam bu noktada, hâlâ işbaşında olsa muhtemelen bu sürecin de esas oyuncularından biri konumunda bulunacak kurnaz siyasetçinin aklıma daha çok takılan öbür lafını hatırlıyorum: Bir devri “eski iddialarından vazgeçmesi için zorlamak” ne demek? Mâlûm, kapitalizm bir iddialar düzeni. Gerçek-dışı iddialarına kenarından köşesinden kattığı azıcık gerçeklikle göz boyayabilen, azınlığın çıkarına çalışan bir sistemi çoğunluğun yararına göstermeyi, en azından duruma uyananları kendisini yıkamayacak seviyede tutmasına elverecek kadar başarabilen bir ideolojik sarmalama mekanizmasınca korunuyor. Liberal demokrasi, kapitalizmin toplumlarca kabûlünü sağlayan iddialar bütünü değil mi? İddia ettiği şey olmayan, ama içinde iddiasından sahici parçalar barındıran..?
Demek Kissinger, bu işin artık çalışanlara, yoksunlara birtakım haklar tanıyarak, sus payları vererek, “sosyal devlet”imsi uygulamalarla, yürütme gücünün görece demokratik mekanizmalarla denetlendiği hak-hukuk düzeni içerisinde sürdürülemeyeceğini öngörüyordu. Bununla kalmıyor, Donald Trump adlı şımarık zenginin pekâlâ tutulacak yolu gösteren işaret sayılması gerektiğini imâ ediyordu. Ve Trump’ın kitabında hak, hukuk, adalet, yasa, anayasa vs. yoktu. Aslında kitabı da yoktu. ABD siyasî-idarî sistemi elverdiği ölçüde, kafasına eseni yapma peşindeydi. Eğer liberal demokrasi, güçler ayrılığı, hukuk gibi iddialardan vazgeçilecekse, dizginsiz otoritenin eksiksiz gediksiz kurulabilmesi, rejimlerin başlıca gayesi haline gelecekti. Böyle bir geçiş için de, insanların öncelikle yasasızlığa, hukuksuzluğa, kurumsuzluğa, keyfîliğe alıştırılması gerekiyordu ki, Trump da tam bunu yapıyor. (‘Bunları birileri bir yerde planladı’ gibi bir şey söylemeye çalışmıyorum. Sözlerimin ‘gidişat şöyleyse, münasip olan da ister istemez şöyledir’ gibi anlaşılmasını temenni ederim.)
Henry Kissinger’ın sözlerine aşırı-yorum getiriyor olabilir miyim? Belki. Ancak söz konusu söyleşi yapılırken ne korona virüsü, salgın ne karantina vardı, söyleşinin üzerinden yaklaşık iki yıl geçti, yaşadıklarımız ortada.
Bir vakitler gevrek gevrek “iktidar afrodizyaktır” diyerek çapkınlığıyla caka satan kibir ve kurnazlık abidesi şahsiyet, bana kalırsa, düzenin gidişatını “içeriden” görme kapasitesine sahip olduğu için o sözleri o sırada edebildi. “Bir devrin” “iddialarından vazgeçmeye zorlanması”, “bittiğinin işareti” olarak karşımıza Trump ile benzerlerinin çıkmış olması ve bunların biz oturmuş, icabında üzerimize sürerek bizi ezdirecekleri atları, ateşli silahları ve tanımadığımız, bilmediğimiz, bağışıklığımızın bulunmadığı bilumum hastalıkların virüsleriyle yaklaşan tehlikeyi beklerken meydana gelmesi, neresinden baksanız ürkütücü. Henüz Covid-19 salgını ve karantina bahanesiyle üzerimize çökecek gözetim-denetim mekanizması güncel mesele haline gelmeden, durumu böyle tarif ediyordu Kissinger.
Belki kötü insan olduğundan hepimizi korkutup sindirmek amacıyla böyle konuşmuştur!.. Bu yüzden biz, kaderini ele alacak örgütlü toplum olmak için ne yapabiliriz, kendimize -bu artık yeryüzündeki bütün insanlar demek- nasıl bir gelecek kurmaya çalışarak mutlu olabiliriz, bunu düşünmeye başlayalım. Harıl harıl.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024