Vahap COŞKUN
Jonathan Powell, Türkiye’de barış ve çözüm konularında görüşlerine sık başvurulan isimlerden biri. Haklı bir şöhrete sahip. Zira İngiltere Başbakanı Tony Blair’in en yakınındaki isim olan Powell, Kuzey İrlanda ve IRA meselesinde çözümün mimarı olarak biliniyor. Powell, burada edindiği deneyimlerle dünyanın diğer noktalarındaki benzer sorunların çözümüne de hizmet ediyor. Hâlihazırda yedi ülkede çatışma çözümünü aracılık eden bir örgütü yönetiyor.
‘Zor köprü geçildi’
Powell, 28 Şubat’ta yapılan ortak basın toplantısından sonra Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel ile süreci konuştu. Gelinen noktayı “Resmi müzakerelerin bir ön aşaması” olarak niteledi. Müzakereler için görüşmelerin geride bırakıldığını ve artık tampon bölgeye varıldığını söyledi. Powell’a göre “o zor köprüden” geçildi, dolasıyla eskisinden daha umutlu bir tablo vardı.
Elbette bu, barışa varıldığı anlamına gelmiyordu. “28 Şubat, barışın gerçekleştiği gün değildi.” Taraflar uzun süren bir çatışmayı bitirmek için bir çalışma başlattıklarında insanlar bunun kısa sürede sonlanmasını, bir an önce barışın gerçekleşmesini isterler. Bu, doğal. Çünkü savaş bir kâbus ve insanlar bu kâbustan elden geldiğince çabuk sıyrılmayı arzu ederler. Ama bu iş, genellikle böyle yürümez. Barışın inşası uzun bir zamana ihtiyaç duyar. Dolayısıyla barışa giden yolda sabırlı olmak ve süreci incelikli bir şekilde işlemek gerekir.
Barış sürecinde üzerinde durulması lazım gelen üç önemli sorun alanı bulunuyor. Bunlardan birincisi “güven” sorunudur. Acaba barış için tarafların birbirlerine güven duymaları şart mıdır? Aralarında büyük bir güvensizlik olan taraflar barışı oluşturabilirler mi? Türkiye’de sıklıkla altı çizilen bir soru bu. Hatta sürece mesafeli duran ve karşıt bir tavır takınan kesimler, hükümet ile PKK arasında büyük bir güvensizlik olduğuna işaret ederler. Buradan hareketle de bazen açık olarak, bazen ima yoluyla birbirine güvenmeyen tarafların barışa ulaşmayacaklarını söylerler.
Oysa güvensizlik, barış süreçlerinin tabiatında var. Tarafların göz ardı edilemeyecek kadar uzun bir süre birbirlerine karşı şiddetle mücadele ettikleri, birbirlerini öldürdükleri unutulmamalı. Çatışmaların ve ölümler sebebiyle çok büyük acıların biriktiği, nefretin kökleştiği de. Daha dün birbirlerine “düşman” nazarıyla bakanların bir günde karşı tarafa kuşku ve endişelerinden arınmaları, karşı tarafa mutlak bir güven duymaları beklenmemeli. Güven, zaman içinde oluşur. Barışı da zaten birbirlerine güvenmeyen tarafların münasebetiyle oluşur. Powell’ın sözleriyle:
“Tarafları birbirini öldürme noktasından birlikte barış için vaatlerde bulunabilme noktasına getirmeniz gerekiyor. Aslında barış anlaşmasına birbirlerine güvenmedikleri için varıyorsunuz. Ancak barış anlaşmasını imzaladıktan sonra taraflar vaat ettiklerini uygulamaya başlıyor. Uygulamadan sonra da güven geliyor. Bunu yakalayana kadar da arada pek çok başarısız zirve yaşanıyor. Mesela Oslo bunlardan biridir.”
Barışa farklı anlam vermek
İkinci bir sorun alanı, tarafların barışa farklı manalar yüklemeleridir. Hükümet “barış” derken, silahların devreden çıkmasını, taleplerin meşru siyasi çerçevede dillendirilmesini ve demokratikleşme adımlarıyla Kürt meselesinin hallini kastediyor. Buna mukabil PKK/HDP “barış” derken, egemenlik ilişkilerinin yeniden düzenlenmesini, iktidarın paylaşılmasını, kolektif ve siyasal hakların tanınmasını, özerk bir statünün belirlenmesini ve bunun anayasal teminat altına alınmasını anlıyor. Acaba barışa dair görüşlerin bu derce farklılaşması, bir çözümü engeller mi?
Tarafların farklı barış perspektiflerinin olması, işi karmaşıklaştırıyor ve çözümü zorlaştırıyor. Doğru. Fakat Powell’ın da belirttiği üzere burada asıl iyi haber, herkesin silahlı çatışmanın sonlandırılmasından bahsetmesidir. Burada temel bir uzlaşma vardır. Silahların nasıl bırakılacağı ve silahlı çatışmaların nasıl sona erdirileceği tamamen açıklığa kavuşturulmuş değildir.
Ama her geçen gün bu doğrultuda ilerlendiği de bellidir. Eğer 28 Şubat toplantısının gayesine uygun olarak “silahlı çatışmanın bittiği” deklere edilirse artık çatışmalı hale geri dönmek çok güçleşir.
Silahın geride bırakılması, mücadelenin bittiği anlamına gelmez. Mücadelenin sahası değişir. Her iki taraf da kendilerine en fazla avantaj sağlayacak bir planı gerçekleştirmek için yoğun bir siyasi mücadele vermeye devam ederler. Ama artık silahın devri kapanır, silah masadan kalkar.
Güçlü liderlik ve gri alan
Üçüncü sorun alanı ise, liderlik mevzuudur. Türkiye’de Erdoğan’ın gittikçe otoriterleştiğini, gücüne güç kattığını ve ondan nefret eden geniş bir kitlenin oluştuğunu düşünen bir kesim var. Bu kişiler, böyle bir liderle barışa ulaşmanın imkânsız olduğunu savunuyorlar.
Tam bu noktada Powell’ın uyarısı çok önemli. Powell, barışın güçlü bir liderliğe olan ihtiyacını hatırlatıyor. Zira hatırı sayılır bir müddet çatışmalarla yaşamış bir toplumun öncelikle barışa ikna edilmesi gerek. Bilhassa barışa mütereddit yaklaşan geniş toplumsal gruplar barışın gerçekleşebileceğine ve barışın onlar için bir kayıp oluşturmayacağına inandırılmalı. Bunu ancak güçlü liderler yapabilir. Güçlü bir liderler genel geçer siyasetleri sarsabilir, riskler üstlenebilir, sorunların çözümü için korkusuz adımlar atabilir. Çözüm sürecinde Erdoğan da, Öcalan da böyle bir pratik sergilediler, kitlelerinin bir barış çerçevesini kabul etmelerini sağladılar.
Powell’ın dikkat çektiği bir diğer husus da, barış sürecini Erdoğan sevgisi ve nefreti üzerinden düşünmenin yanlışlığı. Erdoğan’ın demokratik yöntemle seçilen bir cumhurbaşkanı olduğunu anımsatan Powell, onun siyasi kapitalinin bir bölümünü barış için kullanmaya hazır olmasının büyük bir şansa tekabül ettiğini belirtiyor. Bazıları ondan hoşlanmayabilir, bunda bir beis yok. Ama hoşnutsuzluğun sürecin önüne çıkarılması kabul edilemez:
“İngiltere’de de Tory’ler Tony Blair’den hoşlanmazdı. Ama Blair’i sevmeyenler bile kendi sınırlarının dışında düşünmeyi başardı. Türkiye’deki insanlar da tek bir gri alana sahip olsun, o gri alan da barış süreci olsun. Erdoğan’ı sevebilir ya da ondan nefret edebilirsiniz ama her koşulda barış sürecini destekleyebilirsiniz. Kutuplaşma diğer konular üzerinden devam ediyorsa bile, barış süreci gri alan olarak kalmalı. Çünkü barış süreci sizin kendi ülkeniz için ve bu hedefte ülke birleşebilirse anlaşma daha sağlıklı bir zemine oturmuş olur.”
Önceleri Powell’ın her sözüne büyük bir değer atfedenler, bu kez bu söyleşiye pek itibar etmediler. Kulaklarına hoş gelecek ve yüreklerini soğutacak sözler duymadıklarından olsa gerek, görmezden geldiler.
Oysa Powell’ın sağduyu yaklaşımı resmi tam manasıyla tarif ediyordu. Powell’a göre “silah bırakma yönündeki hakiki irade beyanı yepyeni bir durumdu ve daha önce varılmamış bir aşamaya” denk düşüyordu.
Taraflara düşen, zorlukla gelinen bu noktayı daha da ileriye taşımak. Yapılması gerekenleri kararlılıkla yapıp, silaha dönüşü zihnen ve fiilen imkânsız kılmak. Newroz, bunun için çok güzel bir ve anlamlı bir fırsat. Silahsızlanma için verilecek somut tarih, kalıcı barışın önündeki en önemli bariyerin de aşılmasını sağlayacak. Memleketin böyle bir baharı, böyle bir bayramı çoktan hak etti.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025