A.Turan ALKAN
Milliyetçiliğin ilk basamağı, ‘Millet’ diye bir topluluğun varlığını kabul etmektir. Bu bir aksiyom, yani ‘müteârife’. Sözlük, aksiyom için şöyle diyor: Doğruluğu mantıken kabul edildiği halde, doğruluğu veya yanlışlığı ispatlanamayan hükümler. Meselâ, ‘Bütün, parçadan büyüktür’ veya ‘Bir şey kendisinin aynıdır’ gibi.
Millet kavramının hikâyesi biraz çetrefil. İslâm kültürüne göre, ‘Bir dine veya mezhebe mensup olanlar’. Bu tarif dini esas alıyor ve günümüzdeki karşılığından çok uzaklarda. Batı dillerinde bu kavram ‘Nation’ olarak geçiyor, ‘millî olan’ ise ‘National’.
İşte nation, national gibi kavramlar Batı’da özellikle 18. yüzyıldan itibaren yeni bir sosyolojik olgu halinde revaç görmeye başladığında Türkler, kavramın karşılığı olarak ‘Millet’i tercih ettiler. Bilindiği kadarıyla bu icadın beratı Nâmık Kemal merhuma aittir. Nâmık Kemal, sadece millet’i değil, ‘Vatan, hürriyet, istiklâl’ gibi Türkçe’de farklı karşılıklarıyla bilinen kelimeleri de teklif etmiş ve ortak kabul görmüştü.
Bu izahtan anlaşılır ki, millet, yeni bir olgudur, ezelî değildir; milliyetçilik de öyle. Modern zamanlara aittir.
Bu izah faslını kısa tutuyorum çünkü zaten meraklısının mâlumu olan şeyler. Şimdi esas meseleye dönelim. Batı dillerindeki karşılığı ile Türkler bir nation, yani millet teşkil ediyorlar mı?
Millet miyiz; emin değilim!
Bu soru, bazı milliyetçi dostların nazarında abesle iştigaldir ve lüzumsuzdur; ‘Kedinin dört bacağı olduğunu biliyor muydunuz?’ cinsinden bir tuhaflık. Öyle ki, ‘Türkler millet midir’ diye bütün nüfusu kaplayan genel bir anket yapılsa ezici çoğunlukla ‘vardır bittabii’ sonucuyla karşılaşırız.
Ben bu soruya ne yazık ki kestirmeden ve kesinlikle ‘evet cevabı vermekte acele etmeyenlerdenim. Yukarda işaret ettim, bana göre millet bir mütearifedir, bir aksiyomdur; varlığı gibi yokluğu da kolay kolay ispatlanamaz. Ortak kabul meselesidir. Zaten namdar Türk milliyetçilerinden rahmetli âlim Sadri Maksudi Arsal’ın ünlü eseri de bu tereddüdün izini taşır: Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları. Bir duygu… Meselâ ‘aile’ kavramının tarifi millete göre daha kolay ve elle tutulur sonuçlar verir; millet için aynı şeyi söylemek kolay değil
Benim cevabım net olarak şöyle: Vallahi pek emin değilim. Ara sıra inandığım, “Evet evet, biz elbette bir milletiz; bizi rezonans haline getiren, aynı tonda titreştiren tınılar var” dediğim de oluyor ama…
Türklerin en ziyade bir araya geldiği an ve tını, bana göre güzel bir türkünün uyandırdığı estetik coşkunluk halidir ve örneğini birazdan vereceğim. Oysaki, bediî vecd hallerinden ziyade biz Türkler, yüksek insani ve evrensel değerlerde buluşabilmeliydik. O bakımdan bir eksiklik, olmamışlık hali hissediyorum.
Çıkarın kâğıtları, test var
Aşağıda yer alan A paragrafındaki hükümlere teker teker veya daha güzeli toptan “Evet öyledir; nitekim kalıbımı basarım” diyorsanız, evet sizin için millet diye bir topluluk vardır:
A-Türkler hakperest bir millettir; yalandan, riyâdan nefret ederler. Düzgün ticaret yaparlar. Kantarı âdil tutarlar. Çalışkanlardır. Verdikleri sözde sebat ederler. Diğerkâm bir topluluk teşkil ederler. Hürriyet duygusuna fıtrî bir yönelişle doğuştan vurgun ve tutkunlardır. Menfaatlerini zedelese bile adaletin zedelenmesine tahammül etmezler. Hayırlı işlerde kolayca bir araya gelirler; şerden topluca uzaklaşırlar.
Benim ihtirâzî kaydım şöyle: Evet, Türkler içinde bu vasıfları taşıyan insanlar elbette vardır ama bu iyimserliği umuma teşmil edemiyorum; hatta o güzel insanları ‘vahim bir azlık’ olarak niteliyorum ki bu dahi, niçin tereddüd ettiğimi izah eder.
Cümleleri şöyle kursaydım işimiz daha kolaydı ama:
B-Türkler ülkelerini çok severler. Dindar bir topluluktur. Kendilerinin diğer topluluklardan (millet) üstün olduğunu hissetmekten büyük zevk duyarlar. Sevdiklerini tam sever, nefretlerinde de samimiyet gösterirler ve en nihayet “şanlı bir tarihe sahiplerdir”.
Türkiye’de kendini milliyetçi sayıp, millet olgusunun varlığını kabul edenlerin B paragrafına evet dediklerini varsayıyorum; benim kriterim ise A şıkkındaki değer yargılarının daha anlamlı, kapsamlı ve evrensel olduğu yolunda. Değerlendirmem böyle ve katılmak zorunda değilsiniz elbette; herkes kendi değerlendirmesini yapmakta serbest.
Doğa için çal
Gelelim, “A, galiba biz zaman zaman bir millet olmayı başarabiliyoruz!” duygusuna kapıldığım anların açıklamasına. Bana göre bizim ara sıra millet oluşumuz müzik sanatında tecelli ediyor; hasseten türkülerde. Örneği verince, hissiyatımı daha doğru anlatabileceğim herhalde.
‘Doğa için çal’ serisinden yayınlanan şu türkü kliplerinden birini olsun seyretmedinizse, sizden ricam hemen en yakındaki bilgisayara erişip birini, daha iyisi hepsini izlemenizdir; zaten hepsi hepsi 7 tane türkü klibi yayınlandı.
Çevreyle ilgili endişelerini aktiviteye dönüştürmeye karar veren bazı idealistler, bu hususta bir hassasiyet uyandırmak için ‘bediî’ bir anlatım tarzı bulmuşlar.
Önce bir türkü tespit ediliyor. Türkünün girişinde çalınan ‘intro’ faslı başta olmak üzere bütün müzik cümleleri, ara nağmeleri, terennümleri, nakaratları, belli ki düzenleme konusunda uzman biri tarafından parçalara ayrılıyor. Bazen iki saniyeyi bile bulmayacak kadar kısalabilen her bir parça için, ayrı bir müzisyen, ayrı bir mekânda, kendisine ayrılan kısmı icrâ ediyor; bazen sesiyle, enstrümanıyla veya vokaliyle.
Türkü sadece bağlamayla çalınır diye bir kural yok. Düzenlemenin güzelliği ve toplayıcılığı da burada işte. Bakıyorsunuz bir opera sanatçısı kendi repliğini kendi tarzıyla seslendirmiş. Onun ardından heavy metal tarzında gitar çalan bir başka müzisyen, ardından Rock’çı kendine mahsus alâmet-i farîka kostümü ve tarzıyla türküye bir başka nüans ilave ediyor.
Türkü kliplerinde hiyerarşi yok: Ünlü ve kendini çoktan ispatlamış sanatçılar da elini taşın koyuyor, konservatuar öğrencileri, müzik amatörleri de. Kontrbasla cura bağlama, garmonla tar, piyanoyla kemençe, bas gitarla kanun, viyolenselle klanrnet, darbukayla timbal, cümbüşle akordeon, udla kaval yan yana, yanak yanağa, sıra kavgasını akla bile getirmeksizin bir güzel âhenk ediyorlar ve ortaya muhteşem bir şey çıkıyor.
Hayır, sadece ‘Divane âşık gibi’, ‘Uzun ince bir yoldayım’, ‘Gesi Bağları’, ‘Bitlis’te beş minare’, ‘Çayelinden öteye’ gibi bir türkü değil, onlardan daha fazlası, hepsinden daha değerli bir şey.
Diyorum ki o zaman, “Evet, millet böyle bir şey olmalı ve evet, biz hiç değilse şu türkü kliplerine emek veren insanların gösterdiği gibi ara sıra bir millet olmayı başarabiliyoruz.”
Bu âhenkte Türkiye’nin bütün birikimi, bütün renkleriyle işbirliği içinde, birbirine üstünlük taslamaksızın ve sadece işlerini iyi yaparak bize şu gerçeği hatırlatıyorlar: Bir klipte bütün renklerin, tarzların, etnik toplulukların, kavrayışların, yorumların, inançların, farklı kanaatlerin aynı frekansta titreşmesiyle kalbimiz estetik bir vecd ile coşabiliyorsa, başka alanlarda da aynı yüksekliğe erişmemiz pekâlâ mümkündür.
Küçük de olsa bir ümit, minicik de olsa bir iyimserlik kaynağı…
Türkü veritabanı
Aynı klip çalışması, meselâ klasik müziğimizin birbirinden değerli eserleriyle de yapılabilirdi şüphesiz ama bu kadar ortaklaşa haz uyandırması mümkün olmayabilirdi. Türküler bizim ortaklaşa veritabanımız gibi bir şey. Eğer Türkler bir millet olmayı murad ediyorsa, yola koyulurken en büyük müştereği türkülerde aramak gerekiyor.
Türkü ama yetmez; türküden daha fazlası! Bahsettiğim kliplerde olduğu gibi aslî niteliğini kaybetmeden düzenlenmesi, işlenmesi, renklendirilmesi, üzerine emek verilmesi ve çokça da sevgi ilave edilmesi lâzım. Emek ve sevgi önemli. Yeterince sevgi ve emek vermeksizin, sadece millî değerlerin üzerine abanarak yapılan milliyetçiliklerin toplumları birleştirmek yerine nasıl böldüğünü en canlı (ve maalesef kanlı) örnekleriyle yaşadık, gördük. Bu değerleri molozundan ayrıştırmak, rafine edip saflaştırmak ve ancak ondan sonradır ki yüksek değer ifade eden başka terkiplere ulaşmak gerek.
Hezar tebrik
‘Doğa için çal’ projesine emek veren her müzisyeni gönülden tebrik ediyorum. Onlar bize çok değerli bir örnek proje sunuyor ve ‘pozitif milliyetçilik nasıl yapılır?’ dersinden küçümsenemez bir misâl gösteriyorlar. Hezar âferin!
Nâdir de olsa, hâlâ güzel şeyler de olabiliyor ülkemde!
Yazarlar
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016