Halil BERKTAY
[18 Kasım 2018] Dünkü yazımda, Marksizmin tarihe sırt dayamasından söz ediyordum. Özellikle Ekim Devrimi’nden sonra, demiştim, çok güçlendi bu eğilim. Komünist partiler, sadece işçi sınıfını ve diğer ezilenleri değil, aynı zamanda tarihin karşı konulmaz yasalarını temsil eder oldu. Bu da kendi karşı konulmazlıkları için bir argüman ve enstrüman oluşturdu.
Şimdi, iki de alıntı sunmak istiyorum bu konuda. Birincisi (yukarıda sağda resmini gördüğünüz) Arthur Koestler’den. Kendisi de eski bir komünist. Macar asıllı. Nazizm ilerlerken önce Fransa’ya, oradan İngiltere’ye sığınıyor. 1936-38’in Stalin Terörü ve Moskova Duruşmaları karşısında, büyük bir kırılma yaşamış. 1939-40’ta Darkness at Noon(Türkçesi Gün Ortasında Karanlık) romanını yazıyor. Başlık, (Markos, Matta ve Luka İncilleri temelinde oluşan Hıristiyan inancına göre) İsa çarmıha gerilirken öğle vakti ortalığın üç saat süreyle kararmasına bir atıf. Kitabın baş kahramanı Rubaşov. Gerçek hayatta Buharin de olabilir, Troçki de, Zinovyev de, Kamenev de, Radek de, Rykov da, Pyatakov da. Belki hepsinin bileşimi. Yaşlı, inançlı bir Bolşevik. O da düşüyor, olanca sadakatine karşın. İnşası ve iktidarına bütün hayatını adadığı parti tarafından hapse atılıyor ve psikolojik işkencelere maruz bırakılıyor. Koestler, Rubaşov’un inana inana düşüşünü, anıları üzerinden geri dönüşlerle anlatıyor. Önce Almanca yazıyor (Sonnenfinsternis); o sıradaki sevgilisi Daphne Hardy İngilizceye çeviriyor. Derken Almanca nüsha kayboluyor (ancak 2015’te bulunacak) ve İngilizcesi 1941 başlarında yayınlanıyor. En canalıcı bulduğum yeri, hem İngilizcesiyle, hem kendi çevirimle aktarıyorum.
“The Party can never be mistaken,” said Rubashov. “You and I can make a mistake. Not the Party. The Party, comrade, is more than you and I and a thousand others like you and I. The Party is the embodiment of the revolutionary idea in history. History knows no scruples and no hesitation. Inert and unerring, she flows towards her goal. At every bend in her course she leaves the mud which she carries and the corpses of the drowned. History knows her way. She makes no mistakes. He who has no absolute faith in History does not belong in the Party’s ranks.”
Türkçesi de şöyle olabilir: “Parti asla yanılmaz,” dedi Rubaşov. “Sen ve ben hatâ yapabiliriz. Parti yapmaz. Yoldaş, parti seni ve beni ve senin ve benim gibi daha binlercemizi çok aşar. Parti tarihteki devrim fikrinin mücessem halidir. Tarihin ne ahlâkî kaygıları vardır, ne de en küçük bir tereddüdü. Olanca kütlesiyle, hiç şaşmaksızın amacına doğru akar. Mecrasındaki her dönemeçte, taşıdığı çamuru ve boğulanların cesetlerini geride bırakır. Tarih yolunu bilir. Hiç hatâ yapmaz. Tarihe mutlak bir inanç beslemeyen kimsenin, Parti saflarında yeri olamaz.”
Bu, bir döneğin anti-komünist yakıştırması mı dersiniz? Hayır. Ben bir dönemin ruh halini, paradigmanın içinde yaşamanın ne demek olduğunu fevkalâde doğru ve dürüst bir şekilde özetlediği kanısındayım. Şüpheniz varsa, ikinci alıntım için bir de Nâzım Hikmet’i çağırayım tanıklığa. Galiba ilk Murat Belge’den duymuştum, Nâzım’ın “bir devrim görmüşlük”ten kaynaklanan inancı ve atılganlığı fikrini. 1920’ler ve 30’lardaki köşe yazılarına yansıyan aşırı özgüvenden söz ediyorduk. Neredeyse on yıl oluyor; söz konusu köşe yazıları hakkında bir çalışma yapmıştım ve sağda solda anlatıyordum (ama o kadar sunuştan sonra, hâlâ yayınlayamadım). Murat Belge bu çerçevede dikkatimi çekmişti, Nâzım’ın gençliğindeki Sovyetler tecrübesine. “İşte devrim oldu ve sosyalizm kuruldu, çalışıyor.” O heyecanın içinden çıkageliyor Türkiye’ye. Her haliyle bir gururu dışa vuruyor. -- Öyle bir noktaydı ki, nasıl oldu da ben bunu düşünemedim diye şaşıp kalmıştım. Oysa aşağıda aktaracağım satırlar, kurcalamakta olduğum bağlama, daha doğrusu birbiriyle kesişen çeşitli bağlamlara yüzde yüz oturuyor. Hem Koestler’i (15 yıl öncesinden) tümüyle doğruluyor. Hem de mazlum ve mağdur bir ruh halinden, son derece küstah ve saldırgan bir ruh haline geçişi olanca çıplaklığıyla yansıtıyor.
1925’teki İzmir’den Akdeniz’e dökülen ve yakında Bombay’dan Hint Denizi’ne dökülecek olan emperyalizmin Şarkı saran duvarı hakkında yazılmıştır şiirinden, daha geçen hafta söz etmiştim Nâzım’ın. Marksizm ve ahlâk (8) Kimlik inşası (11 Kasım 2018) konusuna eğilirken, “yarı-otobiyografik notlar” çerçevesinde, gençliğimde, lise yıllarımda aradığım mazlumlar ve mağdurlar enternasyonalini nasıl“O duvar, / o duvar, / o duvarın dibinde / bizimkiler kurşunlanıyorlar” dizelerinde bulduğuma değinmiştim. Fakat bir de ikinci kısmı var bu şiirin, ki madalyonun diğer yüzü hakkında çok şey söylüyor bize. Cevap başlığı altında Nâzım bu sefer şöyle meydan okuyor:
O duvar
o duvarınız,
vız gelir bize vız!.
Bizim kuvvetimizdeki hız,
ne bir din adamının dumanlı vaadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
O yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır.
Bize karşı koyanlar,
karşı koymuş demektir:
Maddede hareketin,
yürüyen cemiyetin
ezeli kanunlarına.
En kritik altı yedi dizeyi ben siyah ve kalın yaptım. Böyle başlıyor ve sonra, (Enternasyonal marşının “bugüne vuralım / yarını kuralım” sözlerinin de yankılandığı) “Biz bugünün kahramanı, / yarının / münadisiyiz. / Bu durmadan akan, / yıkıp yapan / akışın / çizgilenmiş sesiyiz. / Biz, /adımlarını tarihin akışına uyduran / temelleri çöken emperyalizme vuran, / yarını kuran / larız” dizeleriyle kendi kampına alabildiğine kibirli bir övgü düzüp, en baştaki “O duvar / o duvarınız, / vız gelir bize vız!.” mısralarını tekrarlayarak son buluyor.
Yeri gelmişken belirteyim; her iki bölümüyle bu şiirin veya şiirlerin, Mehmet Âkif’in İstiklâl Marşı’ndaki “Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, / Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var” mısralarından esinlendiği ve gene o mısralara, dolayısıyla Âkif’in Müslüman yurtseverliğine Marksist bir nazire oluşturmak amacından kaynaklandığı kanısındayım. Dahası, Kuvâyı Milliye’nin sonunda “sarkık bıyıklı süvari”nin her nasılsa içinde duyduğu meşhur “Dört nala gelip Uzak Asya’dan...” alt-şiirini de aynı çerçeveye alıyor ve Nâzım için bir tür “alternatif İstiklâl Marşı” teşkil ettiğini, esasen bunu Kuvâyı Milliye’deki alter ego’su Nurettin Eşfak’ın ağzından önceden haber vermiş olduğunu düşünüyorum. Benim kafamda bütün bunlar, anti-emperyalizmin 20. yüzyılın şafağındaki çeşitli varyantları ve aralarındaki etkileşimler, geçişimliliklerle ilgili bir mesele. Ama yeri burası değil; ayrıca yazacağım. Yazmayı umuyorum.
Haydi geçelim; esas meselemize dönelim. Yukarıdaki ilk alıntıda, “Bizim kuvvetimizdeki hız, / (…) / tarihin o durdurulmaz akışındandır. / Bize karşı koyanlar, / karşı koymuş demektir: / Maddede hareketin, / yürüyen cemiyetin / ezeli kanunlarına” mısralarının altını özellikle çizdiğimi belirtmiştim. Açıkçası, internette eski solculardan almaya devam ettiği nostaljik alkışlar ne olursa olsun, hele geldiğimiz noktada bu mısralarda sevilecek, beğenilecek en ufak bir şey göremiyorum. Tersine, korkunç buluyorum. Cehenneme giden yol, işte bu iyi niyetlerle döşeli. Hele şu “Bize karşı koyanlar…” pozu ve tehditkârlığında, Faşizm ve Komünizm el sıkışıyor; Türkiye’nin Tek Parti rejimi dahil bütün diktatörlükler şaha kalkıyor. Robespierre’den Kızıl Khmer’lere kadar, gücünü bilim ve ilerlemeden alan (aldığını sanan) “tek doğru”cu bir ütopyacılığın yol açabileceği bütün felâketlerin; açlık ve kıtlıklar, kültür devrimleri, Gulag toplama kampları ve soykırımlar dahil, tarihin “durdurulmaz akışı” ve “ezelî kanunları” adına işlenebilecek bütün kişisel ve toplumsal cinayetlerin apolojisini, Nâzım daha 1925’te, henüz Stalin Terörü bile başlamamışken, yukarıdaki 20 kelime içinde en veciz ifadesiyle sunuyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları












































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024