Hasan CEMAL
Irak Kürtleri Türkiye'de yıllarca yok sayıldı. Ankara, ‘Kuzey Irak’ Türkiye Kürtlerine emsal olur diye, başını kuma gömdü. Sonunda Türkiye, hayatın gerçeklerinin de zorlamasıyla, Erdoğan döneminde Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi’ni tanıdı, Erbil’de konsolosluğunu açtı.
Kuzey Irak bitti ama şimdi Kuzey Suriye var. Bir zamanlar Kuzey Irak konusunda ne söyleniyorsa, bugün de Ankara’yla sözcüleri yine aynı havada. Ama nasıl Kuzey Irak’la Türkiye arasında Çin Seddi çekemediyseniz, benzer durum Kuzey Suriye için de geçerlidir.
Hayatın bir başka gerçeği, Kürtlerin bağımsız bir devlette toplanma idealidir. Bu ideal, Kürtlerin kafasının arkasında yatar. Bunu engelleyemezsiniz. Hayatın bir gerçeği de; Kürt dilinde eğitimdir. Ama Türkiye'de hâlâ “ana dilde eğitim böler” diye bu temel hakkın inkârı sürüyor.
Demokratik bir Türkiye Kürtlerde bağımsızlık fikrini körüklemez mi? Bu ihtimal de var. Ama ayrılıkçılığı, ‘şiddet’le bağını koparıp demokrasi çatısı altında tutmak daha doğru olmaz mı? Katalanlar, Basklar İskoçlar, İrlandalılar bağımsızlık derken artık şiddete başvuruyorlar mı? Hayır.
Bazı şeyler ancak yaşayarak öğreniliyor. Hayatın gerçekleri kafaya vura vura öğretiyor.
Zaman alıyor, can acıtıyor, faturası yüksek oluyor ama yaşamadan öğrenilmiyor.
Kürt sorunu da bunlardan biri.
Cumhuriyet kurulurken Kürt yok dedik, hepiniz Türksünüz dedik, Kürtçe yok, yalnız Türkçe var dedik.
Olmadı.
İnsanlığı ayaklar altına aldık ama ne Kürtler yok oldu, ne de Kürtçe.
Kürt sorunu böyle doğdu.
29 tane Kürt isyanı böyle çıktı.
Türklüğü Kürtlüğe ne kadar dayattıysak, bunun için Kürtlere karşı ne kadar şiddet uyguladıysak değişen bir şey olmadı.
Şiddet şiddeti getirdi.
PKK sahneye böyle çıktı 1980’lerde...
'Bağımsız devlet olmada Kürtler Filistinlilerin önüne geçti'
Kürtlere şiddet yalnız Türkiye’de değil, Irak’ta da, Suriye’de de, İran’da da uygulandı. Özellikle Bağdat ve Şam’daki Baasçı rejimler, Saddam’lar, Esad’lar Kürtlere her daim zulmettiler.
Ama bu ülkelerde de Kürtler yok olmadı ve kendi kimliklerini her şeye rağmen korumaya, geliştirmeye devam ettiler.Tarihin kendilerine sunabileceği fırsatları yakaladıkları zaman da, kullanmasını bildiler.
Bu fırsatı önce Irak Kürtleri1990’larda yakaladı, bugünlere kadar dadevletleşme yolunda önemli adımlar attılar.
Ahmet Bamarni’yle ilk kez 1992’de Irak Kürdistanı’ndaCelal Talabani’yle ilk röportajımı yaparken Şaklava’da tanışmıştım. Saddam devrildikten sonra bir süre Irak’ın Stokholm Büyükelçiliği'ni de yapan Ahmed’in şu sözünü anımsıyorum:
“Fransa’da okurken Filistinlilerle aramızda tartışırdık, Ortadoğu’da önce Kürtler mi, yoksaFilistinliler mi bağımsız devlet olacağız diye. Önce onlar öne geçmişti, ama şimdi de biz Kürtler öndeyiz.”
Başını kuma gömmekten Irak Kürdistanı'nı tanımaya...
Devlet konusunda Irak Kürtleri bugün de önde... Ama bugünlere kolay gelmediler, kan ve ateşle, büyük acılarla geldiler.
Türkiye’yle ilişkileri de öyleydi. Yok sayıldılar. Kürdistan sözcüğünün ağza alınması hapis nedeniydi Türkiye’de. Kuzey Irak denilmesine dahi Ankara’nın, askerin itirazı vardı. İlle deIrak’ın Kuzeyi denecekti.
Barzani’yle Talabani Türkiye’de yıllar yılı ancak kaymakamlara muhatap edildiler. Ankara, ‘Kuzey Irak’ günün birinde Türkiye Kürtlerine emsal olur diye, devekuşu gibi başını kuma gömdü.
Ama dünya dönmeye devam ediyordu.
Türkiye Kürtleri yanı başlarındaki soydaşlarını, akrabalarını yakın takibe aldılar. Sınırın öbür yakasında Kürtçe okullar açıldığını, Kürtçe radyo televizyon yayınları yapıldığını çanak antenlerle kendi televizyonlarında gördüler, kulaklarıyla işittiler. Hatta 2000’lerin başından itibaren çocuklarını Duhok’taki, Erbil’deki, Süleymaniye’deki Kürtçe eğitim verilen üniversitelere bile göndermeye başladılar.
Sonunda Türkiye, hayatın gerçeklerinin de zorlamasıyla Başbakan Erdoğan döneminde gereğini yaptı, ilişkileri normalleştirmeye yöneldi, yani Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi’ni tanıdı, Erbil’de de konsolosluğunu açtı.
Kuzey Suriye'ye de Çin Seddi çekemezsiniz
Kuzey Irak bitti ama şimdi Kuzey Suriye var. Öyle mi? Evet öyle.
Bir zamanlar Kuzey Irak ya da Irak’ın Kuzeyi konusunda ne söyleniyorsa, bugün de Ankara’yla sözcüleri yine aynı havada. Üç aşağı beş yukarı aynı şarkılar kulağa çalınıyor.
Ne yazık ki öyle.
Aslında fazla söylenecek bir şey yok.
Belki tek cümle yeter:
Nasıl Kuzey Irak’la Türkiye arasında Çin Seddi çekemediyseniz, benzer durum Kuzey Suriyeiçin de geçerlidir.
Neden mi?
Biliyorsunuz herhalde, Kuzey Irak gibi, Kuzey Suriye’de de Kürtler yaşıyor. Türkiye Kürtleri, Kuzey Irak demez, kısaca Güney der. Onlar için o topraklar, Irak Kürdistanı’dır.
Kuzey Suriye’ye Batı derler, Batı Kürdistan yani. İran Kürdistanı ise Doğu’dur. Irak ve Suriyeli Kürtlerin ağzında da, Türkiye Kürdistanı ya da kısaca Kuzey vardır.
Bunları niye mi anlatıyorum?
Ortadoğu’da dört ülkeye yayılmış ya da bölünmüş olarak yaşayan Kürtlerin arasında duvarlar yükseltmek veya Çin Seddi çekmek bugün artık uzak ihtimaldir.
Bir defa bu gerçek, hayatın gerçeğidir.
'Anadilde eğitim böler' diye inkârcılığa devam ediyoruz
Hayatın bir başka gerçeği, Kürtlerin günün birinde bağımsız bir devlet bayrağı altında toplanma yolundaki idealidir. Bu ideal, Kürtlerin kafasının arkasında yatar, yatmaya da devam edecektir.
Bunu engelleyemezsiniz.
Hayatın başka gerçekleri de vardır:
Kürt dilinde eğitim.
Kürt sorunu özünde Kürt dilinin inkârından, Kürtlere yönelik asimilasyon baskısından, Kürtleri Türkleştirme çabasından kaynaklanmıştır. 28 Kürt isyanının patlamasının da, sonuncu ve en büyük Kürt isyanı olan PKK’nın da sahneye çıkmasının altında bu gerçek yatar:
Kürtlerin, Kürt dilinin inkârı...
Şimdi bu gerçeğin altını neden mi çiziyorum?
Çünkü, iktidarıyla muhalefetiyle Ankara bugün hâlâ bu gerçeği gözardı edebiliyor. Burnumuzun dibinde, sınırın hemen öbür yanında okullarda, üniversitelerde Kürtçe eğitim kaç yıldır yapılıyor, biz hâlâ anadilde eğitim böler diye en temel insan haklarından birini inkâr etmeye devam ediyoruz.
Yarın öbür gün aynı durum, Kuzey Suriye ya da Batı Kürdistan’da da yaşandığı vakit, biz yine aynı teraneyle devam edebileceğimizi mi sanıyoruz?
Dört ülkede yaşayan Kürtlerin arasına duvar çekemezsiniz
Bunları kim bilir kaçıncı kez yazıyorum.
Yazıyorum, çünkü:
(1) En çoğu Türkiye’de olmak üzere dört ülkede yaşayan ve toplam sayıları 25 ile 40 milyon arasında öne sürülen Kürtlerin arasına duvarlar çekemezsiniz.
(2) Nasıl Irak Kürtleriyle Türkiye arasında Çin Seddi dikilemediyse, Suriye Kürtleri ile de bu olamaz.
(3) Bölge Kürtleriyle barışçıl ilişkiler Türkiye’nin de iç barış ve huzuruyla doğrudan bağlantılıdır.
(4) Bölge Kürtleriyle barışçı ilişkiler ve içeride demokrasinin gereklerini yerine getiren Türkiye, ‘Kürt sorununun uluslararasılaştırılması’nın da önüne geçebilir.
(5) Peki, bu politikalar Türkiye Kürtleri arasında da ayrılıkçılığı, yani bağımsız devlet fikrini körüklemez mi? Bu da olabilir, bu ihtimal de var tabii uzun vadede...
(6) Ama ayrılıkçılığı, ‘şiddet’le bağını koparıp demokrasi çatısı altında tutmak daha doğru olmaz mı? İspanya’da, Britanya’da, İrlanda’da öyle değil mi? Katalanlar, Basklar ya daİskoçlar, İrlandalılar bağımsızlık derken bugün artık silah ve şiddete başvuruyorlar mı? Hayır.
'Önce terör, sonra demokrasi' yanlışına dönmemek için...
Uzun lafın kısası:
Barış demokrasiden geçiyor.
Türkiye gerçek demokrasiyi derinleştirdikçe önü açılacak, barışı yakalayacak, şiddeti tecrit edecek.
Lafı fazla dolandırmadan, hayatın gerçeklerine odaklanalım.
Yoksa ‘eski’ye döneriz.
Bir başka deyişle:
1990’ların önce terör sonra demokrasi yanlışına...
Twitter: @HSNCML
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024