Yıldıray OĞUR
1991 seçimlerini hatırlayacak kadar yaşı yetenler herhalde o ismi asla unutmamışlardır:
Hasan Peker.
20 Ekim 1991, Türkiye’de özel televizyonlarla gidilen ilk genel seçimdi.
Daha önce TRT’de YSK’nın ilgili kanun maddesi okunarak açılan zorunlu bir propaganda süresini kullanabilen partiler, ilk kez siyasi reklam filmleriyle seçmenin karşısına çıkmıştı.
Mesut Yılmaz’ın ünlü Fransız reklamcı Seguela’ya yaptırdığı reklam filmi, Sezen Aksu’nun Hadi Bakalım şarkısından uyarlanan klip ilk akla gelenlerden.
Ama büyük partiler dışında adaylar da reklam filmleriyle televizyonlarda yer alıyorlardı.
Özellikle de bir aday; Hasan Peker.
Hasan Peker, DYP Tekirdağ milletvekili adayıydı.
30’lı yılların başında Çorlulu genç bir işadamıydı.
Paraya kıymış ve kendisine bir şarkı besteletip, bir reklam filmi yaptırmıştı.
Artık kaç kere dinlediysem şarkısı bile aklımda hala: “Hasan Peker, delikanlı, yeni kanlı. İşçinin, köylünün, esnafın sesi…”
Hasan Peker, milletvekili seçildi. Merak edenler varsa 64 yaşında, siyaseti bırakmış işlerinin başında.
Ama eğer Hasan Peker bugün mesela Çorlu Belediye Başkanlığı’na aday olsaydı, televizyonlara çıkmak için reklam filmi yayınlatmasına gerek kalmazdı.
Neden mi?
Karar TV’de hafta üç gün Elif Çakır’la program yapıyoruz. Programa bu aralar tabii ki dikkat çeken, genel seyirciler için de ilginç olabilecek belediye başkan adaylarını konuk olarak çıkartıyoruz.
Ama belediye başkan adayları ve basın danışmanları davetleri duyunca bir süre duraklıyorlar, başka bir şey denmesini bekliyorlar.
Sonra da biraz fazla teşekkür ediyorlar.
Ne de olsa bizim işimiz programımıza iyi konuklar çıkarıp, izlenmek ve konuşulmak.
Bu kadar teşekküre ne gerek olabilir!
Nihayet İstanbul’da seçimlere giren ama fazla iddialı olmayan bir partinin adayı bu teşekkürlerin sebebini açıkladı.
“Çünkü siz program için ücret talep etmiyorsunuz.”
Sonra da ne kadar ücret ödeyerek hangi kanallara çıkabildiklerini anlattı.
Kendisini ancak bu şekilde finanse eden Youtube kanallarından, sosyal medya influencerlarından bahsedilmiyordu.
Ülkenin önde gelen ulusal haber kanallarından bahsediliyordu.
Belediye başkan adaylarını ulusal haber kanallarına çıkarmak için ücretler 150 bin ile 250 bin arasında gidip geliyor.
Bazı kanallarda çıkılacak programa, popüler spikerlere göre tarifeler değişiyor.
Akşam kuşakları daha pahalı iken, gündüz kuşaklarında bir 10 dakika konuşmak daha az maliyetli olabiliyor.
Hatta bu işte aracılar bile ortaya çıkmış.
Bir televizyon programına konuk olmak artı bir gazeteye haber olmak diye paketler bile satılmaya başlanmış.
Bu iddiaları kontrol etmek ise çok zor olmadı.
Konuştuğum belediye başkan adayları, basın sorumlularının tamamı bunu artık olağan bir iş kampanya kalemi olarak kabul etmişlerdi.
Herkes bütçesine göre kanallara çıkıyor.
Hatta bir basın danışmanı “Onlar gelip bizden parayla konuk olmamızı istemiyorlar, biz sesimizi duyurabilmek için başvuruyoruz, rica ediyoruz, onlar da bize bu tarifeleri sunuyorlar” diyerek durumun aslında herkes için ne kadar efektif bir çözüm haline geldiğini anlattı.
Gerçekten de ona yakın iddialı parti ve bu partilerin yüzlerce büyük il ve ilçede adayları var.
Bu isimlerin çoğu ulusal bir medya için çok da ilginç konuklar değiller.
Mesela beş büyük partinin büyükşehirlerin belediye başkan adaylarına bile yer vermek bayağı bir iş ve saat demek bir televizyon için.
İşte bu sınırlı ekran süresini kullanım hakkı o yüzden değerli hale geliyor, piyasayı oluşuyor.
Bu çok gizli bir bilgi de değil. Sadece önemli haber kanallarını bir gün izleyince zaten kendiniz durumun farkına varıyorsunuz.
Çünkü bir anda ulusal bir haber kanalının ekranında Şanlıurfa Haliliye Belediye Başkan adayı görünüyor.
10 dakika ekrana projelerinden görüntüler de getirilerek güya konuk olduğu programda kendini anlatıyor.
Böylece bütün Türkiye, Haliliye’deki yeşil alan sorununu öğrenmiş oluyor.
Bu yapılırken başında, sağında, solunda bunun bir tanıtım ya da reklam olduğuyla ilgili bir ibare yer almıyor.
Üniversite tercih günlerinde ekranlardaki üniversite tanıtım programları gibi.
Ama bu kez reklam olduğunu izleyici anlamıyor.
Bir anda ulusal bir haber kanalında ünlü bir ekran yüzünün karşısında İYİ Parti Ordu adayı, CHP Sultanbeyli adayı, AK Parti Şanlıurfa adayı görünüyor.
Böylece reklam bütçelerinin kısıldığı ya da kamu reklamlarının siyasi kriterlere göre dağıtıldığı ülkede medya hayatını devam ettirmek için bir ek kaynak bulmuş oluyor.
Başkan adaylarının artık bu tarz reklamlar için yüklü bütçeleri var.
Gazeteciler, influencerlar, Youtuberlar ücreti karşılığında lansmanlara çağrılıyor, nerden para kazandığı belirsiz 24 saat haber paylaşan push notification tarzı sosyal medya hesapları parayla tweetler atıyor, instagram postları paylaşılıyor böylece organik görüntülü hormonlu bir tanıtım yapılıyor.
Alan memnun satan memnun hatta parasını vererek sağlanan bu çokseslilikle demokrasiye katkı yaptığı bile söylenebilir.
Ama en azından seyircilere aptal muamelesi çekmeden yapmak daha doğru olurdu.
Ekonomisi altüst olan bir ülkede meslekler de bunlardan etkileniyor.
Polis müdürü kaçakçılık yapıyor, hakim parayı bastıran uyuşturucu kaçakçısını tahliye ediyor, 5 bin doları veren herkesin internet geçmişinin silinmesine kararı çıkartıyor, haber kanalları parayla belediye başkan adayı konuk alıyor, gazeteciler lansmanlardan influencerlık yapıyor.
İnsanların mesleklerine saygısı, yaptıkları işin değerine inancı kalmayınca, meslek etiği boş ve aptalca bir lafa dönüşüyor. Maaşların yerlerde süründüğü bir ekonomide milyon dolarlık kararlara imza atan bürokratlar akan zenginlikten çubukla kendilerine doğru akan yarıklar açmaktan çekinmiyor, büyük bütçeleri olan belediyeleri yöneten başkanların haberlerini bedava yapmak salaklık gibi görülüyor.
Ekonomideki bozulma, her şeyi bozuyor. İdealleri, meslekleri ve tabii insanları…
Medyası iktidar ve muhalif siyasetçiler tarafından kontrol altına alınmış bir medyada bir süre sonra o medyaya nüfuz etmenin etik dışı yöntemleri ortaya çıkıyor.
O zaman da parayı bastıran Haliliye Belediye Başkanı bütün Türkiye’ye projelerini izletiyor.
Bütün bunlara karşı eski usullerle direnenlere selam olsun ve kolay gelsin.
Muhtemelen kimse bunun değerini teslim etmeyecek, hatta içlerinden bunlar ne kadar aptal bile diyor olabilirler…
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025