Ahmet ALTAN
Paris katliamı, yeryüzünü de Türkiye’yi de tahminlerden fazla etkileyecek herhalde.
Batı, bu saldırıyı herhangi bir şehre değil, kendi uygarlığının kalbine yapılmış bir saldırı olarak algıladı. Modern Batı uygarlığının temel taşlarından olan Fransız Devrimi’nin yapıldığı ve Batılıların neredeyse “kutsal” bir metin olarak kabul ettikleri İnsan Hakları Bildirisi’nin yazıldığı başkent orası.
Obama, saldırıdan hemen sonra “en eski müttefikimize yapılan bu saldırı” derken herhalde sadece Amerikan devrimindeki askeri işbirliğini değil, İnsan Hakları Bildirisi’ni ve o bildirinin yazılmasında payı olan Thomas Jefferson’la Lafayette’in dostluğunu da hatırlatıyordu.
Bu büyük katliam, bir anlamda Batı uygarlığına, Batılıların yaşama biçimlerine, kültürlerine, inançlarına Müslümanların yaptığı büyük bir saldırı olarak Hıristiyan dünyanın algılarında yer aldı.
Amerika 11 Eylül’de saldırıyla karşılaştığında bu Amerika’nın uğradığı bir saldırıydı dünyanın gözünde ama Paris katliamı, Batı uygarlığının uğradığı bir saldırı olarak görüldü.
Saldırının biçimi de bu algının kuvvetlenmesinde rol oynadı, lokantalar, kafeler, konser salonları bombalandı, özgürce eğlenen, gülen insanlar öldürüldü.
Bunun algılanma biçimi, bundan sonraki gelişmeleri de önemli ölçüde etkileyecek… Paris katliamının bu yüzyılın ilk yarısını belirleyecek bir etkisi olacak gibi gözüküyor.
Avrupa’da “yabancı düşmanlığının” ve bu “düşmanlığı” kendisine kalkan yapan bir sağcılığın hızla yükseleceğini tahmin etmek zor değil. Avrupa’da, Müslümanları bu kıtadan göndermek isteyen siyasetler güçlenecek belli ki…
Batılılar, kendi uygarlıklarını, o uygarlıktan nefret edenlere karşı korumaya çalışırken, garip bir çelişkiyle o uygarlığın temel taşlarını da zedeleyecekler. “İnsan haklarından” söz eden, Müslümanların haklarına sahip çıkmaya çalışanlar siyaset arenasında güç kaybedecek.
“Medeniyetler savaşı” anlayışı yükselirken, “insanlık” ve “dünyalılaşma” anlayışı yaralanacak.
Müslümanlar Avrupa’da daha çok yalnızlaşıp kuşatılacak, belki de o ülkeleri terketmeye zorlanacaklar.
Ama işin orada biteceğini sanmıyorum.
Paris katliamı, korkarım Avrupa’nın Müslümanlıktan, “Müslüman demokrat” bir anlayış olabileceğinden tümüyle umudunu kesmesine yol açacak.
Müslüman dünyasında yaşananlar da bu görüşte olanların ateşine odun taşıyor zaten.
Arap Baharı’nın çökmesinden, Mısır’ın ve Türkiye’nin yarattığı hayal kırıklığından, IŞİD’in bir cinayet şebekesi olarak korkunç bir terör estirmesinden sonra artık “Müslüman” sözcüğü Batılılara, gerçek dindarların güvenilir inancını değil sadece yolsuzlukları ve cinayetleri hatırlatıyor.
Bu noktada, “emperyalist Hıristiyanlar”, “iki yüzlü Batı” kalıplarıyla olayı açıklamaya da çalışabilirsiniz, Müslüman dünyasında yaşananları tümden görmezden gelebilirsiniz ama sanırım bu bakış açısı gerçeklere gözlerini kapatmış bir taraftar yığınının gönlünü serinletse de olayları anlamaya tek başına yetmez.
Neden Müslüman aleminde yolsuzlukların, hırsızlıkların, cinayetlerin dışında kalmış bir ülke bulunmadığını, neden Müslüman ülkelerin gelişemediğini, neden demokrasinin bu kültürde bir türlü yeşeremediğini de sorgulamak gerekecek.
Bunu sorgulayacak olanlar da Müslümanlar… Bunu da Batı’dan bekleyecek değiliz herhalde.
Müslüman dünyasının bu yetersizliğini sadece “Batı emperyalizmiyle” açıklamanın artık anlamsız kaldığını herhalde görmek zorundayız.
En yakından tanıdığımız ülke Türkiye.
Türkiye’yi bugün yaşadığımız duruma Batılılar mı düşürdü?
Yooo…
Müslümanlık vurgusu yapan bir iktidar Türkiye’yi bu hale getirdi, hukuku, hakkı, özgürlüğü, eşitliği reddeden iktidar “Müslüman”lardan oluşuyor.
Ve bu iktidarın “Müslümanlık” vurgusu arttıkça Türkiye’nin geleceği kararıyor, adalet ve özgürlük yok oluyor, yolsuzluk artıyor.
Bu çelişkiyi açıklaması gerekenler de Müslümanlar.
Bir dini, o dinin inananlarını tümden yaftalamak insafsızlıktır ama “Müslüman” etiketini kullananların, bu etiketle zulmedenlerin, öldürenlerin, hırsızlık yapanların önüne geçecek, bu dini onların tasallutundan kurtaracak olanlar da Müslümanlardır.
Bunu yapmadıkları, yapamadıkları, kendi dinlerini, dindaş görünenlere karşı koruyamadıkları sürece Müslümanlığın “değerlerini” kimseye anlatamayacaklar.
Çünkü benim görebildiğim kadarıyla dünyanın geri kalanı, bundan sonra Müslümanlarla Müslüman görünenler arasındaki ayırımla pek ilgilenmeyecek.
Paris katliamı, onların Müslümanlık konusunda insafsız bir yargıya vardıkları olay olarak geçecek tarihe.
Bir daha uzun zaman Müslüman dünya ile Hıristiyan dünya arasında bir köprü kurmaya uğraşmayacaklar, özellikle çok umut bağladıkları Türkiye’nin bunu sağlamasını umup da bu konuda hayalkırıklığına uğramaları, Türkiye’nin Suriye’de yaptıkları, “binlerce silah dolu TIR”, IŞİD’in Suriye bataklığında beslenip büyümesi, artık bir köprü kurulamayacağına inandırdı korkarım onları.
Ben Batı’nın, Ortadoğu ve Afrika politikalarını tümden değiştireceğini düşünüyorum.
Özellikle Ortadoğu’da “BAAS” rejimlerine geri dönüşler başlarsa, “laik generaller” yeniden sahneye çıkarsa hiç şaşırmam.
Müslümanlara demokrasiyi kabul ettirmeye uğraşmaktansa Müslümanların demokrat olamayacağına karar verip, bu coğrafyadaki siyasal İslam’ı laik generallerle zapturapt altına almak Batılılara daha avantajlı gözükecektir… Karşı karşıya oldukları tehditi önleyebilmek için ekonomik çıkarlarından bile bir süreliğine vazgeçeceklerini sanıyorum.
Yakın bir gelecekte Ortadoğu’da ardı ardına askeri darbelerle karşılaşırsak hiç şaşırmayın.
Gidişat o yönde.
Türkiye de tehdit altında.
Üç günde Şam’a gideceğini sanan, gelişmeleri asla okuyamayan, öngörüsü sıfır olan, kendi ikbal hayalleri içinde boğulmuş bir şaşkınlar sürüsünün Türkiye’ye rota çizdiği bir dönemden geçiyoruz.
Ne olup bittiğini anlayamıyorlar.
Geminin rotasını kayalıklara çevirip, dümen dolabını da kilitleyip anahtarı suya attılar.
Pupa yelken bir belaya doğru gidiyoruz.
Güneydoğu’da bir sıkıyönetim zaten adım adım yerleşiyor, baskı, çatışma, ölüm bölgenin her yanında.
Ülkede hukuk kalmadı, yargı çöktü, Sulh Ceza Hakimlikleri hukuk dışı bir yapıya dönüştü, fikir söylemek yasak, muhalif olmanın cezası hapishane, şirketlere hukukdışı baskılarla el konuyor, kayyumlar “fikirlerinden” dolayı insanları polis marifetiyle gazetelerden atıyor, televizyonlar kapatılıyor, ekonomi her geçen gün biraz daha kötüye gidiyor.
Ülkenin yüzde ellisi, diğer yüzde elliden nefret ediyor.
Ülkeyi böldüler ve yönetemiyorlar… Türkiye, her hukuksuz hamlesiyle biraz daha meşruiyetini kaybeden bir iktidarla iyice yönetilemez hale geliyor.
Ülkenin içinde bulunduğu şartlarla, dünyanın içinde bulunduğu şartları yanyana koyduğumuzda kapımızda bekleyen tehlikeyi görmek zor değil.
AKP’nin akılsız yandaşları, bu uyarıları “darbeyle tehdit ediyorlar” diye ahmakça avazelerle karşılamak yerine oturup biraz düşünseler kendilerine iyilik yapmış olacaklar… Bir darbeden sonra sokaklarda dolaşacak cemselerin arkalarında sadece “başkaları” değil kendileri de oturacak.
Bu sefer, böyle bir olayla karşılaşırsak, bunun ilk ve en büyük hedefi siyasal İslam olacak, bir daha uzun yıllar ağızlarını açamayacak biçimde sakatlayacaklar Müslüman kesimi.
Böyle bir gelişme ise ülkenin derinden yaralanmasına yol açacak.
Sakatlık iyice içimize işleyecek.
İç savaş tehlikesinden, terörden, darbeden nasıl paçamızı kurtaracağız peki?
İlk ihtimal, AKP’nin gözlerinin açılması ve gerçekleri görmesi.
En zayıf ihtimal de bu.
O çapta biri gözükmüyor o kesimde.
İkinci ihtimal, CHP ve HDP “kitlelerinin” demokrasi etrafında birleşmeleri, istikrarı ve demokrasiyi gerçekleştirebileceklerine dair bir ümidi bütün toplumda yaratacak bir hareketi başlatmaları.
Gerçekçi olursak bu da çok kuvvetli bir ihtimal olarak gözükmüyor.
Bunu, o partilerin yöneticileri isteseler bile kitlelerinden korktukları için gerçekleştiremezler.
Zaten, şu içinde bulunduğumuz kritik dönemeçte, bu yazıları siyasilere hitaben, onlardan bir şey bekleyerek yazmıyoruz, daha ziyade derdimizi kalabalıklara anlatmaya çabalıyoruz.
Zayıf da olsa, toplumdan böyle bir talep gelir umuduyla anlatmaya çalışıyor benim gibi insanlar yaşadığımız koşulları ve kapımızda bekleyen tehlikeyi.
AKP, devleti, toplumu, hukuku bitirdi.
Altın varaklı tahtlarda oturup, “tiz kellelerini vurun” türünden emirler vermenin keyfine daldılar, hazineyi soyup, muhaliflerini tehdit etmenin hazzıyla sarhoşlaşmış durumdalar.
Bir ellerinde çivili sopaları, bir ellerinde çaldıkları para keseleri sonsuza kadar böyle devam edebileceklerini sanıyorlar.
Onlardan beklenecek bir şey yok.
Ama toplum son bir kurtuluş hamlesiyle, bütün dünyaya bizim de demokrasiyi benimseyebileceğimizi gösterebilir, böyle bir ateşi yakabilir.
Böyle bir umudun ateşini yakabilirsek, sadece kendimiz için değil dünya için de bir umut olabiliriz, bu korkunç “uygarlıklar savaşını” son anda engelleyebilecek bir ülkeye dönüşebiliriz.
Bu, huzurun ve zenginliğin yolunu açar.
Yapabilir miyiz bunu?
Bu toplum yapabilir mi?
Bilmiyorum.
Ama kayalıklar gittikçe yaklaşıyor.
Onu görüyorum.
AHMET ALTAN / HABERDAR
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları









































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018