Ali BAYRAMOĞLU
Bir televizyon programında, “yeniden genel başkanlığa dönmeniz mümkün mü?” sorusunu yanıtlayan Baykal, “siyaset sürekli değişim yaşanan bir alandır. Ne olacağını bilemeyiz. Siyasetin içinde daima bir sürpriz, bilinmezlik vardır” yanıtını vermiş...
O Baykal ki, CHP’nin en dar ideolojik kulvara sıkışmasının mimarı olmuş, 1999 seçimlerinde partisinin baraj altında ve parlamento dışında kalmasına yol açmış bir siyasetçi...
Ve o CHP ki bunca yıl sonra tekrar Baykal’dan medet umar hale gelme ihtimali olan bir siyasi parti...
Siyaset CHP arenasından ibaret olsa ne ala...
Mesele CHP’nin sorunundan ibaret olsa pek ala...
Ama öyle değil...
Ana muhalafet partisinden söz ediyoruz. Ve muhalefetin alternatif oluşturma, iktidar değişimi ilkesi ve ihtimalini canlı tutma, demokratik siyasi seferberliği temsil etme gibi “demokratik devr-i daim” için olmazsa olmaz işlevlerinden...
Türkiye’nin demokratik düzene ilişkin pek çok sorunu arasında en önemlilerinden birisi hiç şüphe yok ki, güçlü ve anlamlı siyasi muhalefet boşluğudur.
Türkiye 12 yıldır AK Parti tarafından yönetiliyor. Önümüzdeki seçimlerin buna 4 yıl daha ekleyeceğine hiç şüphe yok. 15 yıl, belki daha fazlası...
Hatırlatalım: AK Parti Türkiye’nin yüzde 70’ine yakın ilinde yüzde 40’tan fazla oy alıyor. Yüzde 10 altında oy aldığı il sayısı sadece 3. Yüzde 27 civarında ilde aldığı oy yüzde 20 ile 40 arasında. AK Parti’nin 1. ya da 2. olmadığı il sayısı ise 10’un altında.
Önümüzdeki seçimlerde bu oranının değişeceğine dair hiç bir emare yok.
Ana muhalefet partisi CHP’nin oyları ise Türkiye’nin 1/3’ünde, yaklaşık 30 ilde yüzde 10’dan az. Ülkenin ¼’ünde ise sadece yüzde 10 ile 20 arasında.
Bu tablonun değişeceğine dair bir emare de yok.
Bu denge, daha doğrusu dengesizlikte kim ne derse desin AK Parti’nin başarılarının önemli payı var. Ekonomik bir başarıyla gelen “ekonomik eşitlenme, devlet düzenindeki sivilleşme dahil sınıfsal bir altüst oluşla gelen “sosyal eşitlenme”, farklı bir dış politikayla gelen “toplumsal özgüven yükselmesi” bunlar arasında yer alıyor. 2010’a kadar kesintisiz esen olumlu konjonktür rüzgarının da bunda önemli bir payı var.
Ancak bu hakim parti görüntüsünün oluşmasında, bir o kadar, özellikle CHP’nin hapsolduğu siyasetsizliğin, değişim karşısında direnci, iktidar halkasının ve siyaset alanını genişlemesi karşısında statükoyu ve dar sahayı temsil etmesinin de büyük payı var.
Bunun arkasında cemaatçi bir siyaset anlayışı yatar.
CHP’de ulusalcıların ayrılmaları, Kılıçdaroğlu’nun bir ileri iki geri adımları, Baykal’ın genel başkanlık beklentisinin bitmemesi, bunların hemen hepsi CHP’nin siyaset anlayışının temelde “kendi içine yönelik bir iktidar kavgası” üzerine oturmaya devam ettiğini gösteriyor. CHP’nin kendisi dışındaki aktör ve siyasi partilerle yarışması, rekabeti ise aslında bu iç siyasi kavgayı beslemek işlevi görüyor.
Siyaseti, siyasi aktörün kendi özel alanını kendi topluluğu içinde genişletmesi ve bu hedef için o topluluğun yaşam alanını diğerlerinin aleyhine büyütmesi faaliyeti olarak tanımlayan, Osmanlı milletler sisteminden tevarüs ettiğimiz faydacı kadim anlayış varlığını bugün CHP’de sürdürmekte...
CHP yıllardır toplum için anlamı olmayan, siyasette karşılığı bulunmayan iç gerilimler, paylaşımlar ve yer değiştirmeler öyküsünü bu kötü genleri nedeniyle yaşıyor.
Modernist siyasetçi için yaman ama gerçek çelişki...
Türkiye siyaseti bu çelişkiyi aşamaz, muhalefet sorunu çözülmezse demokrasi konusunda alınacak yol her zaman güdük kalacaktır.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
2.08.2025
6.07.2025
4.07.2025
28.06.2025
26.06.2025
21.06.2025
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025