Ali Türer
Neden? Çünkü CHP bu ülkenin kurucu partisi, İttihadı İslam geleneğinden gelenler hariç, Türkiye’de bütün siyasi partiler sonuçta CHP içinden çıktı. Demokrasinin kurumsallaşmasına önderlik etmek en çok ona yakışır.
İnsan, geçmişi ile yüzleşebildiği ölçüde kendisiyle barışık kalır. Çünkü geçmişten gelen ayak bağlarından kurtulup, geçmişin yükünü üzerinden atabildiği ölçüde insan, hatalarından ders çıkarır, geleceğe umut ile bakar, komplekslerini üzerinden atar, özgüveni yükselir. Sosyal organizma olarak, parti için de, bu söylenebilir.
CHP, Türkiye’de halkın (%25’in üstüne çıkamayan) teveccühünü yeniden kazanmak istiyorsa geçmişi ile yüzleşmek, geçmişten gelen ayak bağlarından kurtulma iradesini göstermek zorundadır. İçinden geçtiğimiz koşullara uygun biçimde, ülkeyi karanlığa sürüklemek isteyenlere karşı mücadelede birlik ve bütünlüğü sağlamak istiyorsa, değişimini istikrar içinde tamamlamak zorundadır. Demokrasiyi kurmaya öncülük edebilmesi, ancak böyle mümkün olabilir.
CHP temel ikilemi, modernleşme, medenileşme ile milli birlik kavramları arasında yaşadı. Batı’nın kurumları, teknik yaratışları ülkeye taşınırken, siyasi birliğe kaynaklık edecek milli kültür nasıl korunacaktı. Modernleşmenin seyrine göre, “milli” olan hep yeniden tarif edilmek zorunda kalındı.
Milli Mücadele yıllarında, istilacılara karşı duran milletin içinde, Kürt’ü de vardı, Türk’ü de, Çerkez’i de, sarıklısı da, sosyalisti de. Cumhuriyet kurulduktan sonra 1930’larda, bütün diller Türkçeden, medeniyet de Orta Asya’dan çıkar (Türk dil ve tarih tezi) noktasına gelindi. 1960’larda ise “Atatürk Milliyetçiliği”, “Atatürk ilke ve inkılâpları” siyasi birliğin etrafında örüleceği kavramlar olarak öne çıktılar.
Bu farklılaşmalar, kapitalistleşmenin getireceği pazar birliği arayışının yarattığı dürtüden mahrum bir modernleşme süreci içinde, anlaşılır yol arayışlarıydı.
Ama bütün güncellemelere rağmen, huzur ve istikrar içinde sürdürülecek siyasi birlik, bir türlü örülemedi. CHP yöneticileri bugün şapkayı önlerine koyup, kendilerine şu soruyu sormaları lazım: misyonun günden güne güç yitirmesi ile at başı giden, huzur ve istikrarın bozulması, siyasi birliğin bir türlü örülememesinin olası sebebi ne nedir? Bu, hangi ayak bağlarından kurtulamamanın bir sonucudur?
Burası, onca kadim kültüre ev sahipliği yapmış, medeniyetlerin beşiği Anadolu, biçilen gömlek bu topraklara dar gelmiş olmasın!
Köprülerin altından çok sular aktı. İslamcılar geldi, inisiyatifi ele aldı. Şimdi kaptırılan inisiyatif yeniden ele alınmaya çalışıyor. İyi de modernleşme döneminde siyasi birliği sağlamada araç olamayan milliyetçilik, post modern süreçte yaraya merhem olur mu? Post modern süreçte Milliyetçilik temelinde yol almaya çalışmak ile İslamcılık temelinde yol almaya çalışmak arasında bir fark var mıdır? Her ikisi de sonuçta post modern süreçle gelen karmaşaya, toplumsal aidiyet içinde verilen bir tepki değil mi? Bunlar, içine düşülen karmaşaya karşı, toplumsal bünyenin kendini güvence altına almak için geliştirdiği bir tür savunma mekanizmaları değil mi?
Milliyetçi direnç de, İslamcı direnç de bölgesel çatışma alanları yaratma yoluyla post modern süreçle ortaya çıkan karmaşaya katkı vermenin ötesinde bir sonuç üretemedi, üretemezdi.
Post modern üretim ilişkileri ile gelen ve yaşamda giderek etkili olan dağılma, yozlaşma, çatışma, bireyselleşme, ötekileştirme, doğa katliamı, manipüle edilebilirlik, algı operasyonları, işsizlik, sefalet gibi sonuçlarla modernleşme öncesi araçlar (din) ile olduğu kadar modernleşmenin araçları (milliyetçilik, devletçilik, piyasacılık vb.) ile de mücadele edemezsiniz.
Sürece uygun yeni araçlar geliştirmek, yeni sentezlere varmak zorundasınız. Artık parlamenter demokrasi yetmez, katılımcı demokrasi talep etmelisiniz. Devasa devlet aygıtı karşısına, yerelleşmeyi, yerel dayanışmayı, kolektivizmi, ortak yaşama, doğaya birlikte sahip çıkmayı, yerelde ortak kararlar alma ve bunları birlikte uygulamayı koymak zorundasınız. Belki, Piyotr Kropotin’i (1842-1921) yeniden okumakta, yorumlamakta yarar var.
Bugün doğaya, yaşam kaynaklarına, yaşam biçimine sahip çıkma temelinde halkın içinde kendiliğinden ortaya çıkan dayanışmalara, başkaldırılara belki daha fazla destek vermek gerekir.
Son genel kurulunda CHP, muhalif başkan adayına, kendini ifade edebilmesi için sadece beş dakika süre tanıdı. CHP’nin çıkardığı Cumhurbaşkanı adayı, topladığı oylarla partiyi genel kurula götüremeyince ayrılıp kendine yeni bir parti kurdu. CHP, seçimle gelen isimleri (milletvekillerini, belediye başkanlarını, meclis üyelerini) çoğu kez kapılar ardında belirledi.
Demokrasiyi kurmak için kendine inanılmasını talep eden, halktan destek isteyen bir partiden, önce parti içi işleyişini demokratik hale getirmesi beklenmez mi?
CHP hala “anayasanın ilk dört maddesi değiştirilemez” havasında. Çeşitli eğilimlerden insanlar bir masa etrafında, ortak yaşamı belirleyecek ilkelere karar vermek için bir araya gelecekler, siz “herkes kendini Türk hissedecek, yoksa masaya oturmam” diyeceksiniz.
Kılıçdaroğlu son konuşmalarından birinde, parlamenter demokrasinin de yetmeyeceğini demokrasiyi katılımcı hale dönüşmek gerektiğini savundu. Gönülden katılıyorum. Ama önce çıkıp, “bundan sonraki seçimlerde ülkenin her kurumuna aday göstereceklerimizi üyelerimizin oylarıyla belirleyeceğiz” deyin. Deyin de ne kadar katılımcı olduğunuzu bir görelim.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.11.2025
6.09.2025
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024