Celal BAŞLANGIÇ
Yakılıp yıkılan Kürt kentleri, yaşamını yitiren yüzlerce insan, dokunulmazlıkları kaldırılan Kürt milletvekilleri; kayyum atanan Kürt belediyeleri, görevden alınan ve çok büyük bölümü Kürt olan eğitim emekçileri, gelecekte daha da ağırlaşacak toplumsal çatışmanın vahim habercisi.
İlgiyle dinliyordu büyük usta Aziz Nesin.
“Biliyorsunuz ki bizim resmi ideolojide Kürt yoktur” dedim, “Dağda yaşayan Türk vardır. Bunlar dağ Türkü’dür. Dağdaki kar ayazdan sertleşir. Bu dağ Türkleri kara basınca ‘kart kurt’ diye ses çıktığı için onlara ‘Kürt’ denmiştir. Böyle diyor resmi ideoloji.’
İnce bir çizgi olarak, belli belirsiz konmuştu dudaklarına gülümsemesi:
“Bunca yıllık mizahçıyım, bunu ben bile uyduramam.”
14 Eylül 1992’de Şırnak’a doğru gidiyordu Aziz Nesin, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) heyetiyle birlikte. Çünkü yakılıp yıkılmıştı Şırnak. Yaşanan olayların sorumlularıyla ilgili inceleme yapacaktı heyet.
Şırnak Tugay Komutanı Tuğgeneral Mete Sayar’dan da randevu alınmıştı.
Görüşmede, Tuğgeneral Sayar, belki de “Şırnak’ı kim bastı” tartışmasını sona erdirecek bir cümle söyledi:
“Ben burada güzel bir tablo yapmaya çalışıyorum. Bu tabloya küçük bir leke yapmaya kalkarlarsa o tabloyu Şırnaklıların başına geçiririm. Nitekim geçirdim de…”
Aziz Nesin bu sözün altında kalmamıştı:
“Siz kentin girişine ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ yazmışsınız. Ben katıksız bir Türküm ama mutlu değilim. Bir Kürt nasıl mutlu olsun!”
1990’lı yılların ikinci yarısı biterken devlet vazgeçmişti bütün Kürtleri “dağ Türkü” yapmaktan! Artık Kürt’e Kürt denilebiliyordu.
Belki de “Kürt sorunu” açısından 90’lı yılların en belirgin karekteristiklerin biri buydu.
Ancak, Kürt’ün varlığını kabul etmek zorunda kalan anlayış bu kez de “Türk’ün gücünü Kürtlere gösterme” sevdasına düşmüştü!
‘KÜRT OLUŞUMU ASLA!’
Şu anda içinde yaşadığımız sürecin en belirgin karakteristiği de hâlâ daha, “Türk’ün gücünü göreceksiniz” kıvamında.
Devlet politikası olarak başlayan bu yaklaşım Kürtlerin yaşadığı bölgelerden Türkiye’nin batısına, güneyine, kuzeyine doğru yayılıyor.
En üst kademelerden aşağıya doğru uygulanan bu pratik artık halkın içine, mahalle aralarına kadar bir “Kürt düşmanlığı” olarak nüfuz ediyor.
Resmi “Kürt karşıtlığı”, sivil hayatın bir parçası olarak yaygınlaştıkça bu ülke geri dönüşü zor bir gerilim ve çatışma ortamına doğru yol alıyor.
Sakın ola ki, “Kürtler bizim kardeşimizdir. Biz PKK’ye, teröre karşıyız” demeyin. Bu, “Kürt karşıtlığını” gizlemek için takılmış bir maskedir.
Bu politika zaten sadece Türkiye ile de sınırlı değil. Irak’tan Suriye’ye kadar geniş bir coğrafyaya yayılmış durumda.
Bu tutumu ustalıkla gizlemeye çalışsalar da, zaman zaman iktidar sözcüleri ağızlarından kaçırıp gerçek niyetlerini “faş” ediyorlar.
Örneğin 22 Ağustos 2016’da yapılan Bakanlar Kurulu toplantısından sonra açıklama yapıyor Başbakan Binali Yıldırım:
“Türkiye’nin güneyinde bir Kürt oluşumu meydana getirmek, bu asla Türkiye olarak bizim kabul edebileceğimiz birşey değildir. Komşu ülke olarak Türkiye, yakından ilgili İran başta olmak üzere Rusya, Amerika, hatta bazı körfez ülkeleri de Suudi Arabistan’ın da rol alacağı bir modelle artık daha fazla zaman kaybetmeden Suriye’de yeni bir sayfanın açılması hayati öneme sahip.”
Yani, İran olur, Amerika olur, Rusya olur, hatta Körfez ülkeleri de, Suudi Arabistan da olur ama asla Kürtler olmaz…
Dil sürçmesi olamaz, çünkü Başbakan Yıldırım iki gün sonra ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden görüşmesi sonrası da aynı “dil sürçmesi”ni yaşıyor:
“Güney sınırımızda yeni bir Kürt oluşumu kabul etmiyoruz.”
Oysa Başbakan Yıldırım’ın bu ayın başında gittiği Diyarbakır’da dili hiç “sürçmüyor”du!
“Bizim dünyanın hiçbir yerinde Kürtlere karşı mücadelemiz yok, aksini söyleyen Diyarbakır meydanına gelsin!”
Aslında bugünkü Suriye ile ilgili yapılan “Kürt oluşumu” 1990’lı ve 2000’li yıllar boyunca Irak’ta kurulan Kürdistan Özerk Bölgesi için de yapılmıştı. Devleti yönetenler “Kuzey Irak’ta bir oluşuma izin vermeyiz” diyorlardı.
Devletin bu tavrı AKP iktidara geldikten sonra da sürdü. 6 Haziran 2007’de Kanal 24’te canlı yayına çıkan dönemin başbakanı Erdoğan, “Bizim muhatabımız oradaki Kürt liderler değildir” görüşündeydi:
“Bizim muhatabımız Irak’ın Merkezi Hükümetidir. Ben Merkezi Hükümetin Cumhurbaşkanıyla da görüştüm, Başbakanıyla da görüştüm. Bunun dışındaki bir kabile reisi ile ben görüşemem.”
Bugün AKP iktidarının “Kuzey Irak’taki Kürt oluşumu”nun başındaki Barzani ile “can ciğer kuzu sarması” olması hayli uzun sürmüştü. Şimdi aynı durum yıllar sonra Suriye üzerinden yaşanıyor.
KÜRT DÜĞÜNÜNE POLİS MÜDAHALESİ
Elbette Suriye’de yaşanan bu “Kürt gerilimi” ülke içinde, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan Kürtlerle de yaşanıyor. Bu çatışmalı süreç ülkenin dört bir yanında ilçelere, sokaklara da yansımaya başlıyor.
Daha yeni biten bayram arefesinde Sinop’un Durağan ilçesinde yaşananlara bakın…
Basit bir alacak meselesinden başlayan tartışma bir linç girişimine, bir Türk-Kürt çatışmasına dönüşüyor.
Bölgede, çoğu yüz yıllar önce göçmüş 30 bine yakın Kürt’ün yaşadığı tahmin ediliyor.
Merkez medyanın sıradan bir olay gibi göstermeye çalıştığı olaylarla ilgili sosyal medyaya düşen görüntüler ciddi bir linç girişimini, Kürtlere dönük saldırıyı gözler önüne seriyor.
16 yaşında bir çocuğun yaşamını yitirdiği, 14 kişinin yaralandığı, ev ve işyerlerinin tahrip edildiği, üç Kürt muhtarın görevden alındığı, sokağa çıkma yasağı ilan edildiği olaylarla ilgili ortaya çıkan görüntüler gelecekte Türkiye’nin başka bölgelerine yayılma eğilimi taşıyan çatışmanın vahim bir habercisi.
Görüntüde yüksekçe bir yere çıkmış komutan var. Irkçı göstericiler “Komutanım bunları Durağan’a sokmamaya gücünüz yetiyor mu? Eğer bunlar girerse silahlanıyoruz. Haberiniz olsun. Bu bayrağın altında PKK sempatizanlarına bu sloganları arttırmayız biz” diye bağırıyor. Başka bir görüntüde, “Buraşı Şırnak, Cizre değil, burası Durağan. İstemiyoruz” diyorlar.
Görüntülere atılan sloganlar da yansıyor:
“Her Şey Vatan İçin”, “Bu Gelen Türk’ün Ayak Sesleri”, “Buralar Bizimdir, Bizim Kalacak”, “Allah-u Ekber”, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene”.
JİNHA’dan Sibel Yükler’in bu haberinde yer alan ayrıntıları uzun bayram tatili boyunca; yandaş medyada, biat etmiş merkez medyada göremediniz elbette.
Bu Türkiye’nin kuzeyinde yaşanan bir olaydı. Mersin’de önceki gün, yani Türkiye’nin güneyindeki bir habere de bakalım. Bu haber Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi’nde “Kürtçe şarkılardan rahatsız olan polisler düğün evine saldırdı” başlığıyla çıktı önceki gün:
“Mersin’in Toroslar ilçesine bağlı Demirtaş Mahallesi’nde dün gece yapılan bir sokak düğününe polis saldırdı. Yeni evlenen Kürt bir çiftin düğüne katılan davetlilerin yöresel kıyafetler giymesinden ve düğün esnasında Kürtçe şarkılar çalınmasından rahatsız olan polisler, düğünün yapıldığı sokağa gelerek düğüne katılanlara saldırdı. Damadın babası Maruf Dündar, o anları şu sözlerle anlattı: Düğün alanına gelen polisler, Kürtçe şarkılar çalınmayacağını ve geleneksel kıyafet giyen davetlilerin ise emniyete götürüleceğini söyledi. Davetlileri kendilerine teslim etmeyeceğimi söylemem üzerine ise polisler biber gazı ve silahlarla düğünü dağıttı.”
BÜTÜN KÜRTLER HEDEFTE
Büyük bir çatışma sürecinden geçiyor Türkiye. Ana nedeni de “Kürt sorunu”.
Bir yıla yakın süredir Kürt kentleri bombalandı, yıkıldı, yüzlerce insan yaşamını yitirdi.
Kürtlerin kazandığı belediyelerden 24’üne kaymakamlar, vali yardımcıları kayyum olarak atandı.
Zaten bugüne kadar da seçilen Kürt belediye başkanları, meclis üyeleri, görevden alınmış, bir kısmı tutuklanmış, bir kısmı ağır cezalara çarptırılmıştı.
TBMM’de dokunulmazlıkları kaldırılan HDP’li vekillere savcılıklar ifade vermeleri için çağrı üzerine çağrı yapıyor. Yandaş kalemler, “Bazı HDP’li vekiller tutuklanacak” diye yazıyor. Bölgeden seçilen Kürt milletvekillerinin çok büyük bölümü tutuklanmak tehlikesiyle karşı karşıya.
Kürtlerin kurduğu partilerin genel başkanları, merkez yöneticileri; il, ilçe başkanları, yerel Kürt siyasetçiler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.
Son olarak 11 binden fazla öğretmen görevden alındı. İşin ilginci bu operasyon da ağırlıklı olarak Kürtlere yönelik. Çünkü görevden alınan eğitim emekçilerinin büyük bölümü KESK’e bağlı Eğitim-Sen üyesi. Büyük bölümü Kürt. Aleviler, devrimci demokrat öğretmenler de var içlerinde. Görevden alınan öğretmenlerin büyük bölümü Kürtlerin yaşadığı kentlerden; Diyarbakır, Dersim, Mardin, Batman, Van, Adıyaman, Şanlıurfa, Bitlis, Elazığ, Iğdır, Gaziantep….
Dün başlayan yeni ders yılında öğretmensiz kalan lise öğrencileri Diyarbakır’da, “Öğretmenimi istiyorum” diye gösteri yaptıkları için yaka paça gözaltına alınıyordu. Üzerlerinde “Öğretmenime dokunma” yazan tişörtler giyen öğretmenler gözaltına alınıyordu.
Yakılıp yıkılan Kürt kentleri, yaşamını yitiren yüzlerce insan, tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıya olan Kürt milletvekilleri; kaymakamların, valilerin kayyum olarak atandığı Kürt belediyeleri, görevden alınan ve çok büyük bölümü Kürt olan eğitim emekçileri, gelecekte daha da ağırlaşacak toplumsal çatışmanın vahim habercisi.
Bütün bu yaşananlar “Kürtler yoktur” cumhuriyetinden “Kürt olmak suçtur” devletine doğru koşar adım gidişin vahim işaretleri.
Büyük usta Aziz Nesin’in 1992 yılında Şırnak Komutanı Tuğgeneral Mete Sayar’a verdiği yanıt belli ki yaşadığımız bu süreci de en anlaşılır biçimde açıkladığı için bir kez daha aktaralım:
“Siz kentin girişine ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ yazmışsınız. Ben katıksız bir Türküm ama mutlu değilim. Bir Kürt nasıl mutlu olsun!”
—————————————————————————-
NOT: Sayın Fahir Yumuk, 16 Ağustos 2016’da bu köşede yayınlanan yazımla ilgili bir düzeltme göndermiş. Yumuk’un düzeltme talebi şöyle:
“Yazının sonunda, ’20 Temmuz 2015’te Suruç’ta IŞİD çeteleri Kobane’ye gitmek üzere olan sosyalist gençlerin içinde canlı bomba patlatıyor, HDP bileşenlerinden olan 30’dan fazla genç yaşamını yitiriyor’ gibi bir ifade kullanmışsınız. Şunu belirtmeliyim ki Kobane’ye gitmek üzere yola çıkan arkadaşlarımızın hepsi sosyalist değildi. Suruç katliamında yitirdiğimiz Alper Sapan, Evrim Deniz Erol, Medali Barutçu, Serhat Devrim, Vatan Budak isimli arkadaşlarımız anarşistlerdi ve onlar dışında patlamadan yaralı olarak kurtulan anarşist yoldaşlarımız vardı. Ayrıca hiçbiri HDP bileşeni olan kurumlardan da değillerdi.”
Düzeltir, Suruç’ta yaşamını yitiren anarşist ve sosyalist gençlerin anısı önünde saygıyla eğilirim.
C.B.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021