Cemil KOÇAK
Uzun yıllardan beri siyaseti ve toplumu şekillendiren bir örgütlenme ve bu örgüte ruh veren siyasal felsefe niçin son on yıl içinde zayıfladı ve katıldığı bütün mücadeleleri kaybetti sorusunu yanıtlamanın zamanıdır.
Ergenekon son on yılda siyasete ve siyasal gelişmelere yeniden damgasını vurabilmek için olağanüstü çaba harcadı. Zaman zaman son vuruşu yapabilecek noktaya yaklaştı, yaklaştığını hissetti ve hissettirdi. Ne var ki, son vuruşunu bir türlü yapamadı ve son vuruşun eksik kaldığı bir operasyonel sürecin başarılı olamayacağını hep birlikte gördük. Ama neden böyle oldu?
Ders 1 Kendi propagandana asla inanmayacaksın
Kaybetti; çünkü “düşman”ını küçük, zayıf ve önemsiz gördü. Psikolojik savaşta bu propagandanın önemi açıktır; elbette tarafsız yığınların, hatta bizzat “düşman kuvvetler”in içinde de zayıflık ve azlık propagandası yürütülmelidir; karşı tarafı caydırmak ve zayıflatmak için bu gerekli bir maniveladır. Fakat bir şartla; propagandaya maruz kalanların dışında, bizzat propagandanın yapıcıları ile uygulayıcılarının kendi propagandalarına inanmamaları ve kanmamaları koşuluyla. Ergenekon, “düşman”ını toplumda güçsüz, onu toplumun çok geniş kesimlerinden tecrit edilmiş göstermek için ustaca propaganda yaptı. Eğer burada kritik bir hata işleyip de kendi propagandasına kendisi kanmasaydı, başarılı olabilirdi. Ölümcül bir hata; “düşman”ını olduğundan daha zayıf ve aşağı görmektir. Oysa karşılarındaki “yeni düşman” eskilerden çok farklıydı; bu analizi yapabilecek entellektüel donanımdan yoksunluk, Ergenekon’u eski yöntemlerle mücadelenin yeterli olacağı sonucuna vardırdı. Eski planlardan copy-paste yöntemiyle çoğaltılan yeni mücadele araçlarına bel bağlandı. Ama haksızlık etmemek lâzım gelir: eskiden hiç olmayan doğrudan bir kitle tabanı yaratma ve bunu ideolojiyle sarmalama harekâtı hayli başarılı sonuç verdi. Geniş kitleler kendilerinden beklenen bütün performansı sağladılar. Kimse onları suçlamasın. Daha ne yapsalardı?
Ders 2 Gücünü nesnel olarak ölç ama asla abartma
Kaybetti; çünkü gücünü aşırı abarttı. Psikolojik savaşta elbette bunun da propagandif önemi vardır. Hem taraftarlarını zinde tutmak, hem de moral bakımdan takviye etmek bakımından elbette güç önemli bir propaganda unsurudur. Kalabalık olma imajı, yeni yeni katılımları sağlar. Fakat diğer yandan, kendi gücünü nesnel olarak ölçmek ve gücünü asla abartmamak kuralını da propagandaya kurban etmemek gerekir. Ergenekon, bu hatayı da yaptı; gücünü abarttı, sonra taraftarları bu propagandaya kanarak bu yanılgıyı daha da artırdılar. Böyle bir propaganda, Ergenekon’a taze güçler kazandırıyor; fakat diğer yandan güçlülük propagandası altında ezilen grup üyeleri, kendilerinden çok, grubun bu çok güçlü diğer unsurlarına güvendiklerinden gevşek davranabiliyorlardı. Ölümcül hata, sadece taraftar kazanmak, fakat eylem düzeyinde bunun etkisinin görülememesidir. Elbette Ergenekon güçlüydü; her kesimle, meslekle güçlü bağları vardı, önemli pozisyonları elinde tutuyordu. Ancak geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında yine de eskisi kadar güçlü ve etkili değildi. Bir zamanlar tamamen hâkim olduğu birimler ve süreçler, aradan geçen zaman içinde temel bağlantılarından sıyrılmıştı. Bu bağlantıların zayıflığının ya da irtibat sorunlarının küçümsenmesi ölümcül sonuçlar yaratabilirdi, nitekim yarattı da. Kritik adımlarda, kritik eylemlerde eskisi gibi karartma ve dezenformasyon süreçlerinde bu kez sıkıntılar yaşandı; muhtemelen kadroların yetersizliği ve beceriksizliği de buna katkıda bulundu. Fakat kadrolar da o kadar güçlü bir koruma ve kollamaya inandırılmışlardı ki, özel bir özen göstererek iş yapmak konusunda epey cimri davrandılar. Savruk, özensiz işler, nasıl olsa arkamızı toplayacak olanlar var mantığıyla bütünleşti. Yetersizliğin farkına varılması çok gecikti ve ölümcül bir başka hata da bu oldu. Bir başka ölümcül hata; üzerlerine gelindiğinde koruyucu kalkanların önceden hazırlanmamış olması ya da böyle bir ihtimale hiç ihtimal verilmemiş olmasıdır. Daha önceki tecrübelerde hiçbir zaman hiçbir önemli unsur Ergenekon’un üzerine varamamıştı. Bu kendine güveni artıran, ama aynı zamanda zafiyet yaratan bir tecrübeydi. Dahası da var: her ne kadar tedbirin elden bırakılmaması gerekiyorsa da, bırakıldı; güçlülük ve burnundan kıl aldırmama tutumu tedbirliliği alt etti; bunun da ölümcül sonucu, deposu delik araba gibi her gidilen ve gelinen yolun ve yerin belli olmasıdır. İzlerin silinmesi için harcanan ve bir türlü başarılamayan çaba ve gayretler, işin başında iz bırakılmaması için harcanmış olsaydı…
Ders 3 Son vuruşun gecikmesi ve ertelenmesi felakettir
ERGENEKON’UN ölümcül bir başka hatası, ki kanımca bu telâfisi mümkün olmayan ölümcül hatadır, son vuruşu yani darbeyi yapamamasıdır. Bütün etkinliklerin bu son vuruşa göre dizayn edildiği hatırlanacak olursa, zaman kaybının getirdiği sonucun hüsrana yol açacak en önemli ve temel yanlış olduğunu söyleyebiliriz. Ergenekon, bir yandan tabanına çok güçlü olduğu, her an “düşman”ı ortadan kaldırabileceği yönünde sinyaller verirken, bu sürecin yakın zamanda tamamlanarak, iktidarın değişeceğini ileri sürerken, taraftarlarının bu yeni döneme göre pozisyon almalarını sağlarken, bu yeni gelecekte yer almak isteyebilecek unsurları yeni taraftarları olarak içine alırken, sürecin kendisini uzatması ve nihayet öldürücü vuruşu bir türlü gerçekleştirememesi, onun sonunu hazırlayan en önemli faktör oldu.
Ders 4 Zaman bazen de aleyhinize çalışır
EĞER son vuruşu yapabilecek olanlar, zamanında harekete geçebilseler ve gözlerini karartabilselerdi, darbenin inşa sürecinde bayrak devamlı elden ele geçerek zaman yitirilmemesiydi ve nihayet iktidar sorunu kısa zamanda çözülebilseydi, böyle olmazdı. Fakat böyle olmasının başkaca nedenleri de var: grup üyelerinin ortalama kalitesi, böyle büyük bir operasyonu uzun zaman idame ettirebilecek yeterlilikte değildi. Hiç olmadı. Ve Ergenekon kendi kadrosunu propaganda bahsinde o denli abarttı ve kendisi de buna o kadar inandı ki, bu kadronun operasyonun tamamını gerçekleştirebilecek ve son vuruşu yapabilecek bir takım olmadığına hiç ihtimal vermedi. Bu ölümcül bir başka yanılgı oldu. Kadronun genişliği, bütün alanlara yayılmışlığı, devletle olan münasebetin yakınlığı, sürekliliği, bu basit gerçeğin görülmesini etkilemiş olabilir. Gerçekte ise, her alanda kadrolar, muhtemelen geçmişteki kadrolarla karşılaştırıldığında hayli yetersizdi. Kendilerine aşırı güvenleri, kendilerinden çok, birlikte oldukları unsurlara dayanıyordu. Her aşamada ve her kademede profesyonel olmaktan çok amatördüler. Bu da gerçek profesyonellerin işini güçleştiren önemli bir etkendi. Aralarındaki irtibat zayıftı; siyasal geçmişleri ve tecrübeleri birbirinden tamamen farklı ve benzersiz olan pek çok farklı eğilim, tutum, davranış, sadece “ortak düşman”a karşı bir araya gelme çabasındaydı. Bu grup içi dayanışmanın ve iletişimin ve irtibatın daha en baştan riskli olduğu anlamına gelir. Zaman uzadıkça bu risk artabilirdi, nitekim arttı da. Grup içindeki gruplar gezegenler gibi birbirlerini çekmek yerine itmeye başladılar. Oysa darbe zamanında yapılabilse, bütün bu olumsuz neticeler görülmeyecekti. Darbenin hazırlığı içinde yığınla kifayetsiz muhteris yaşamın ve meslek dağılımının her alanında kendi beceriksizliklerini aynada görme talihsizliğini yaşadılar. Elbette ileride yazılacak anılarda bundan hiç söz edilmeyecek; buna karşılık herkes bir diğerini suçlayacak ve başarısızlığın faturasını bir başkasına iletme gayretinde bulunacaktır. Yaşı uygun olanların bu anıları okurken epey eğleneceklerini daha şimdiden görür gibiyim.Bir aşamada olağan koşullar altında su üstüne çıkmaması gereken bütün önemli grup üyeleri birbiri ardına görünür kılındı; kılınmak zorunda kalındı. Ergenekon’un bütün önde gelen simaları, “düşman”ın eline geçtikçe, bir üst kademe ister istemez su yüzüne çıkmak zorunda kaldı; sonra kısa sürede bu süreç ilerledi ve bütün kademeler ardı ardına sütre gerisinden çıkmak, dahası deşifre olmak zorunda kaldılar ki, bu da kadroların birbirleriyle ilişkilerini göstermesi bakımından bir başka ölümcül hataydı. Her deşifre süreci, bir diğerini tetiklerken, Ergenekon muhtemelen elinde olmayan pek çok nedenle bütün unsurlarını kısa sürede su üstüne çıkarmak ihtiyacını duydu; bu unsurlar arasında peyda edilen ilişkiler demeti de bu şekilde gözle görünür hale geldi. Duyulanlar da buna eklenince, grubun önemli pozisyonları açığa düştü. Pozisyon bağlantıları sekteye uğradıkça, merkezî komuta kademesinin emir-komuta zincirinde de boşluklar ortaya çıktı; zaten merkezî sistemin yeterince geliştirilememiş olduğu da görüldü. Ama dahası merkezin otorite sağlayamadığı ya da merkezî denetimin sağlanamadığı süreçte, unsurların kendi başlarına inisiyatif kullanarak karar alma ve etkinlikte bulunma yeteneklerinin olmadığı acı bir şekilde görüldü. Bu, grubun çözülmesinde önemli bir etken oldu.
Ders 5 Kararsızlık felaket getirir
Ergenekon, işin başında kesin karar verememişti: bir yandan devletin içinde de olmak istiyor, böylece kendi iç yapılanmasındaki emir-komuta zincirini resmî yollardan yürütmek istiyor, çünkü bu çok daha güvenliydi ve güce güç katıyordu, fakat diğer yandan da zaman zaman bu mekanizmayı by-pass ediyor ve dahası resmî yapılanması içinde legal olmayan ilişkiler zincirini işletebileceğini düşünüyordu. Bu çok avantajlı görünen yöntem, diğer yandan hayli tehlikeli riskler içeriyordu. Bir yandan devasa bir taraftar ve yandaş kazandırıyor, fakat diğer yandan da bilgi sızmasını tehlikeli ve ölümcül bir risk haline getiriyordu. Resmî süreçler içinde işleyen Ergenekon bağlantısı, bilgi akımını grup üyelerinin dışına çıkarıyor, bu da içeriden dışarıya bilgi akımını açık bırakıyordu. Eğer zaman iyi kullanılabilseydi belki de bu boşluk risk oluşturmayabilirdi, fakat zaman ilerledikçe risk de kendiliğinden arttı tabiî.
Ders 6 İdeoloji yapay kitle desteği de sınırlıysa, zor
Ulusalcılık ideolojisi, o kadar yapma ve eklektikti ki, yapıcılarının bir kısmı içinde bile politik gerginliklere neden olabilirdi. Ölümcül hatalardan biri de, toplumun önemli bir kesiminin kazanılması için inşa edilen bu ideolojinin, toplumun çok önemli bir kesimine yabancı olduğunun farkına varılamaması oldu ki, bu hatanın kaynağı bizzat ideolojinin gözlerini kör ettiği bu gruptu. İdeolojik körleşme, gerçeklerden kopuşu mümkün kıldı, hızlandırdı ve gerçeklerle ilgisini yitiren bir iç çekirdek grubunun politik taktikleri her defasında duvara tosladı; bu kaçınılmazdı. Ergenekon ulusalcılık gibi bir ideolojiyi ancak kendi toplumsal tabanına yedirebilirdi; bu tabanın ulusalcılığı içselleştirdiğine tanık olduk; bu Ergenekon’un ideolojik başarısı olarak kayda geçmelidir. Ülkemizin önümüzdeki yıllarda bu ideolojiyi içselleştiren toplumsal gruplarla hayli gergin günler geçireceğini öngörmek için kâhin olmaya gerek yok. Saçtığı ideolojik zehirin panzehiri maalesef kolay bulunamayacaktır. Ergenekon ve onun yarattığı ulusalcılık ideolojisi bir süre sonra siyasal gündemden tamamen düşecek; fakat bu ideolojinin değişik unsurları toplumun belirli kesimlerinde yaşamaya ve yeniden üretilmeye devam edecektir. 28 Şubat’ın toplumun çok önemli ve geniş kesimlerinde yarattığı şok dalgası, hele 12 Mart ve 12 Eylül gibi muhafazakâr tabanda büyük ölçüde anlayışla karşılanmış ve hararetle desteklenmiş askerî yönetimlerin bir benzerinin daha aynı yöntemle destekleneceğine ilişkin görüş ve beklenti daha başında ölümcül bir hata yapmıştı. 27 Mayıs ya da 28 Şubat benzeri bir siyasal eylem türü geniş kitlelerce desteklenmiyor; toplumun kültürel kırılmasında çok daha küçük ve dar bir grubun pasif desteğini alabiliyordu. Sadece bu genellikle pasif, ancak kısa süreler için aktifleşebilen, fakat bir kez aktif katılım gösterip de sonuç alınamadığında kendiliğinden ve hızla dağılma eğilimine giren bu ruh haline dayanan bir siyasal aktivizm temelinde kitle desteğinin zayıf kalabileceği de düşünülmemiş olmalıdır. Bütün bu desteği sağlayacak ve güçlendirecek medya ayağı her zamankinden daha zayıftı; eski tecrübelerde olduğu gibi tamamının aynı anda yönlendirilmesi çok daha güçtü ki, başlı başına bu bile dezenformasyon ve kitle propagandasına yönelik süreci olumsuz etkileme riskine sahipti ki, öyle de oldu. Dezenformasyonlar, karşı bilgilendirme ve muhtemelen zamanındaki taktik karşı saldırılarla geçiştirildi. Her defasındaki geçiştirme, bu birbiri ardına gelmesi gereken ve birikim sağlaması arzulanan dezenformasyon kampanyalarının birbiri ardına sonuçsuz kapanmasına neden oldu. Bütün bu başarısız süreçler, vurucu noktanın gecikmesine, gecikme tereddütlere, tereddütler muhtemelen cesaretsizliklere ve nihayet bir başkanına havale etmelere vardı. Son vuruşu yapacak olan bir başkası, bir türlü bulunamadı, bulunduğunda bir başka son vuruşçuya ihale edildi. Bütün bu boş çabalar, her defasında moral bozukluğuna neden olmuş olmalıdır. Bir de uluslararası siyasal ve ekonomik konjonktürün köstek olması da bu tabloya eklenmelidir. Sonuçta, Ergenekon zaman içinde pörsüdü.
Ders 7 Yargılamada grup dayanışmasına özen gösterilmemesi vahim olabilir
Yargılamalar sırasında bütün grup üyelerine aynı ölçüde yakın ve eşit mesafede durulması gerekir(ken), bu nedense yapılmadı ya da yapılamadı. Tam aksine, yargılanan grup üyeleri arasında bir şekilde kamuoyunun da gözüne batabilecek şekilde kesin çizgilerle ayrım yapıldı. Bazıları yangında ilk kurtarılacaklar grubuna girerken, bazılarına kolayca sırt çevrildi. Bu, ileride görüleceği üzere, ölümcül bir başka hata oldu. Bu tür yargılamalarda grup üyelerinin iç dayanışmasıyla dışarıdakiler arasındaki ilişkinin göz nuru gibi korunması gerekirdi. Belki de kamuoyundan daha fazla destek alabilmek taktiğiyle bazılarının isimleri ön plana çıkartılır ve onlar üzerinden bütün yargılanan gruba destek sağlanması hedeflenmişken; zaman içinde bu şekilde bir sonuç almak mümkün olmayınca, yargılamalar da uzadıkça, aksine bazılarının kurtarılmaya çalışılmasına, diğerlerinin ise savunulmasından vazgeçilmesine yönelik bir döneme girildi. Elbette yargılananlar arasında yapılan açık ayrım(cılık), iç dayanışmayı zayıflatmakla kalmaz, grup üyelerinin çözülmesini de beraberinde getirir ki, bu da uzun süren yargılamalarda genellikle görülen bir sonuçtur.
Ders 8 Vaatlerin yerine getirilememesi sorun yaratır
Dahası; olağan koşullarda hiç kimsenin başının derde girmemesi gerekiyordu; grup üyeleri genellikle bu türden bir güvence karşılığında katkı vermeye hevesliydiler. Güçlü olan ve yakın bir zamanda yeni düzeni kuracak olan Ergenekon’un asıl desteği bu güvence ve gelecek vaadinden geliyordu. Ergenekon, vaatlerini yerine getirememekle ölümcül bir başka hata daha yaptı. Fakat bu hata, diğer hatalarının kaçınılmaz bir sonucuydu. Vaatlerle güç ilişkisi baş başa gidiyordu; doğru orantılıydı; taraftarlarının ve grup üyelerinin Ergenekon’a bağlılığının başında vaatlerin her zaman için geçerli kabul edilmesi gerçeği vardı; sonra birdenbire vaatlerin yerine getirilememesi yeni bir zayıflık olarak görüldü. Katkı sağlayacak üyelerin bugün için de, gelecekte de güvence içinde olacakları yönündeki vaatler; son vuruşun bir türlü gerçekleştirilememesi ve zaman yitimi sonucunda havada kaldı. Bir şekilde “düşman”ın eline geçenler, kısa sürede gerçekleştirilecek olan darbenin ardından çok daha mükemmel bir düzenin önemli bir elemanı olmayı beklerken, bu bekleme süreci tahmin edilenden ya da umulandan daha uzun olmaya başladıkça, grup üyelerinin davaya olan inançları zedelendi; hele sadece maddî yönü güçlü bir istikbal bekleyen üyelerin huzuru kaçtı. Böyle zamalarda disiplin ve dayanışmanın önemi büyürken, bu mekanizmalar bir türlü yeniden tanzim edilemedi. Alt birimler, kendilerine güvence sağlayacağını düşündükleri üst birimlerin de kendilerine benzer âkıbetini gördükçe, daha çok sarsıldılar. Güvence verenlerin güvence arayışına girdikleri bir dönem, ruh halini tamamen kararttı. Dahası, en üst birimlerin dahi güvence veremeyeceklerinin anlaşılması her bakımdan yıkım oldu; Ergenekon’un ölümcül hatası, vaatlerini olması gerektiği süre içinde ve zamanda gerçekleştirememesi oldu. Sadece taraftar kaybetmeye başlamakla kalmadı; daha vahimi iç dayanışmanın çözüldüğü ve gemisini kurtaranın kaptan olmaya çalıştığı bir döneme girildiğinde görüldü, ama bundan sonra bu sürecin sonuçları çok daha vahim ve ölümcül olarak görülmeye adaydır.
Yargılamanın kendisi bile vaade aykırıydı. Oysa hiç kimse “düşman” tarafından zarar görmeyecekti. Korunacak ve kollanacaktı. Hatta yakın bir zamanda herkes terfi edecekti. Öyle olmadı; hiç olmazsa yargılamaların başında darbeden sonra her şeyin düzeleceğine ilişkin bir beklenti ve umut hala vardı. Geçmişteki “başarılı” örnekler, mesela 12 Mart ve 12 Eylül sonrasında daha önce başlamış olan yargılamaların neticesiz kaldığı, onlarca yıldan sonra artık bulunamayacak dosyalar halinde adliyelerin karanlık koridorlarında çuvallar içine yerleştirilmesi örnekleri bir türlü yinelenmedi. Grup üyelerinin yeniden özgürlüklerine kavuşmaları, tahliye kararları ya da daha kolay bir şekilde kaçırılmaları bir türlü yinelenemedi.
İş ciddiye bindikçe, üst makamların altı hiç tanımıyormuş gibi davranmaları, adeta görevimiz tehlike dizisindeki gibi, örgütün deşifre olmuş olanları tanımazdan gelmesi, dahası bir şekilde gemisini kurtarmaya çabalamaya başlayan kaptan sayısının çoğalma eğilimi içine girmesi, dahası güvence verenlerin güvence verdikleri grup üyelerini tanımazdan gelme tavırlarına karşılık, bu tavrı bir ihanet olarak görenlerin haleti ruhiyesi, işte bütün bunlar, hep ölümcül hatalar olarak gündemde.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016