Cengiz AKTAR
Türkiye AB’yi hatırladı. Epey bir aradan sonra… Bu defa olumlu bir gelişme ile değil, baştan aşağıya olumsuz bir bağlamda. İlişkiler nicedir olumsuz zaten. Yaptırım lakırdısı Haziran 2019’dan bu yana konuşuluyor Avrupa mahfillerinde.
Türkiye’nin herhangi bir AB beklentisi kalmadı. Batı’da ve özellikle Avrupa’da ise “Türkiye” ve “Erdoğan” kelimeleri tepki, alerji, kaygı ve çekince demek çoktandır.
Daha önceleri Türkiye kamuoyu, Avrupa Komisyonu’nun İlerleme Raporlarının içeriğini, müzakerelerin ne zaman başlayacağını, Avrupa Parlamentosunda Türkiye’nin üyeliğe ne kadar yaklaştığı konusunda aldığı kararları, Avrupalı sivil toplum kuruluşları ve demokrat kanaat önderlerinin Türkiye’nin önünü kesmeye çalışan kendi siyasetçilerini yeren girişimlerini beklerdi.
Bugün, yaptırımların kabul edilip edilmeyeceğini, listede kim ve ne olacağını, eğer kabul edilirlerse ekonomiye etkileri ne olacağını merak ediyor.
Sonunda 10 Aralık 2020 AB Zirvesi, beklediğim gibi, fare doğurdu. Avrupalılar yine suya sabuna dokunmayan, alttan alan ve büyük olasılıkla rejimi çıktığı seferlerde yüreklendirecek bir karar aldı. Libya ve Suriye’de Biden/Harris idaresinin başa geçmesini beklemeden oportünist hamlelerin gelmekte olduğunu haber ediyor ajanslar günlerdir.
Avrupalılar ısrarla Ankara rejimine normal bir ülke muamelesi yapmayı, onunla iş tutmayı ve rejimden medet ummayı sürdürüyor. İçinin nasıl dolacağı belli olmayan “olumlu gündem” ya da “pozitif ajanda” laflarıyla vakit öldürüyorlar.
Tekrar edelim, alınan yaptırım kararları ne kadar sembolikse, masada duruyor dedikleri olumlu kararlar da o kadar imkânsız artık. Daha sert yaptırım aldırtmayı başaramayan ülkeler olumlu kararlara yanaşırlar mı? Hiç sanmam, nitekim oybirliğiyle alınan 26 Haziran 2018 kararı sadece müzakereleri dondurmuyor, gümrük birliği tadilatının da önünü kesiyor.
Dolayısıyla ortada tam bir sağırlar diyalogu var. AB, kendine has tahlillere binaen alttan almaya devam ediyor. Ankara ise sözkonusu yatıştırma politikasını zafiyet ve/veya rıza olarak algılayıp saldırgan ve tehditkâr hareketlerine devam ediyor, edecek. Ta ki çanak çömlek patlayana kadar…
Hatırlatalım, AB’nin beş korkusu var: Ankara’yı illâki NATO’da tutmak, paralı pullu işlere zarar vermemek, Avrupa’daki reisçi kitlelerin Ankara tarafından kışkırtılmalarını engellemek, mülteci zaptiyeliğine devam edilmesini garantiye almak ve on misli Suriye demek olacak olan, üstelik AB çapında ekonomik etkileri olacak olan Türkiye’nin infilâk etmesine suret-i kat’iyede önayak olmamak. Bu korkuların ecele faydası olmayacağını defalarca yazdım. Zira ne Türkiye’nin battığı ekonomik ve haricî bataklardan çıkması mümkün ne de mevcut rejimin kendiliğinden demokrasiye evrilmesi.
Aslında AB’nin geçen Perşembe üzerinde anlaştığı, Martta gözden geçirmeyi taahhüt ettiği sembolik yaptırımlardan daha fazlasını yapması gelinen noktada ne kadar mümkün, bu tartışılır.
ABD’nin toplu tüfekli müdahale geleneğinin AB’de bir karşılığı yok. Muhtemelen hiçbir zaman da olmayacak. Ortak dış politika ve ortak savunma politikası ham hayallerdir. AB’nin elindeki yegâne kaldıraç ekonomik; bu da gelinen noktada artık pek bir şey ifade etmiyor. Gümrük Birliği gözden geçirilmedikçe çürüyor, içi boşalıyor. AB’nin üçüncü ülkelerle yaptığı Serbest Ticaret Anlaşmaları Türkiye’yi kapsamadığı ölçüde 1996’da elde edilen avantajların anlamı kalmadı. Anlaşmanın hizmetler ve tarımı kapsamamasını ve işinsanlarının vize engelini de ekleyince ortaklık iyice Türkiye aleyhine zayıfladı. Üstelik Fransa’ya boykot tehdidi ve AB ülkelerine edilen hakaretler, Gümrük Birliği Ortaklık Komitesinde AB tarafının bugüne kadar göz yumduğu usulsüz damping uygulamalarının artık karşılık bulmasına yol açtı.
AB menşeli yatırım sermayesinin kökü çoktan kurudu. Avrupa Yatırım Bankası bedava kredilerini binbir koşulla veriyor. Almanya ve Fransa’nın kamu dış yatırım kuruluşları kredi akışını çok yavaşlattı. AB’nin 2014-2020 dönemi için 4,5 milyar avro mertebesindeki katılım öncesi hibelerinin yüzde doksanı projelendirilemedikleri için akim kaldıydı, şimdi 2021-2027 döneminde katılım öncesi kaynaklar kaleminde Türkiye’nin adı geçse de, fonların, diğer adayların aksine otomatik değil, duruma göre taahhüt edileceği yazıyor.
Bugün elde kalan yegâne etkili yaptırım Gümrük Birliği’nin askıya alınmasıdır, buna da AB hem kendi çıkarı için hem “zaten çöküş aşamasındaki ekonomiye bir darbe de bizden gelmesin” mantığıyla teşebbüs etmiyor.
Sözün özü, Ankara dış maceralarında geri adım atmayacak, AB de bundan fazlasını yapmayacak, yapamayacak. Ama münferit AB ülkeleri, özellikle Fransa, Kıbrıs ve Yunanistan BAE, Mısır gibi üçüncü ülkelerin de katılımıyla karşılık verecek. Bu ittifaklarda ABD’yi de hesaba katmak gerekiyor. Diğer bir deyişle AB’de kimi şaşkınların hesapladığı gibi Ankara doğru yola gelmeyecek, er veya geç çanak çömlek patlayacak. Ve AB ancak o zaman, mesela KKTC’nin ilhâkı gibi kendisini birebir ilgilendiren oldubittilere karşı Putin/Kırımvarî sert yaptırım kararı almak zorunda kalacak.
Tüm bu olasılıklar, Ankara’nın içine düştüğü batakları göz önünde bulundurunca imkânsız değil. Her hâl ve kârda AB-Türkiye ilişkilerinin adaylık sonrası dönemi de idrak etmiş olarak kriz dönemine geçtiğini görmek gerekiyor. Bu, şimdilik somut yaptırımlarla hayata geçmese de, rejimin hep daha aşırı müdahaleler yapmak zorunda kalacak olması krizi hep derinleştirecektir. Bu çerçevede AB kurumlarından bağımsız olarak silâh taciri Avrupa ülkelerinin bu ticareti kısıtlamaları kuvvetle muhtemeldir.
Son olarak, altı çizilmesi gereken bir husus: Avrupalıların alttan alan tavrına ve genel itibariyle AB’nin Türkiye politikasına bakarak zil takıp oynamak mümkün değil. Altı maddelik Türkiye kararı hem AB’nin ilkeleri hem Türkiye’nin geleceği açısından berbat bir karar. AB’nin bu asgarî yaptırımları hukuk devletinin yok edilmesine ve Türkiyelilerin rejimin sultası altında çektikleri zulme cevaben değil Yunanistan ve Kıbrıs’ın taciz edilmesine karşı koyuldu.
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020