Cihan AKTAŞ
Günümüz Türkiye’sinde taraf olmak, kendine özgü apayrı bir yorumda bulunmaktan kaçınmakla bir tutuluyor adeta. Kişisel hiçbir düşünceye ve yoruma izin vermek istemeyen, zaaf sebebi olur diye özeleştiriye uzak duran, buna karşılık medeniyet, özgürlük ve barış gibi olguları bayraklaştıran bir okuma engelli taraftarlık hali neredeyse olağan karşılanmaya başlandı.
Kesin haklılığa özgü klişeler karşı tarafın aynı tondaki klişeleriyle çatışıyor; bir söz şiddeti hakim oluyor ortama. O anlaşılmaz hale gelen uğultu aslında umutsuzca bir suskunluk; çünkü kelimelerin anlaşma ya da uzlaşma için bir işe yaramadığını söylemeye getiriyor. Okur yazarların kan davası, irfandan yoksunlaştırmanın bedelleri üzerine düşündürüyor. Kendisi gibi düşünmeyen insandan duyulan nefreti onu sürüleştiremiyorsa imha noktasına taşırmaya hazır ne çok tahakküm heveslisi varmış.
Senelerdir barış için yazılar yazdık, toplantılara katıldık, umuda kapıldık. Hayalperest, saf, yüzeysel, cahil olmakla suçlandık. Oysa bütün dileğimiz kan kısır döngüsünün sona ermesiydi. Gencecik erler göğ ekin misali biçilmesin, çocuk yaşta Kürt çocuklar dağa çıkmasın, yeni ölüm tarlaları ekilmesin, ölüm kuyuları açılmasın, dedik. Gücünü iç barışının değerlerinden alan bir ülkenin insanları olarak kaos içindeki dünyaya sunabileceğimiz bir tefekkür olabilirdi. Beklentilerimizi yüksek tutmanın bocalaması içindeyiz şimdi. Buna karşılık elbette ki umutsuz olmaya hakkımız yok.
Ne yazık ki birikimlerimiz öngörülü bir tarife güç yetirse de bir yerlerde eksik kalıyor, bunu da fark etmiş olduk. Gerçekte bitmemiş olan bir sürece fazla güvenmiş, konuşmaları eksik haliyle dondurmuşuz anlaşılan. Yerine sahici bir anlam teklif etmediğiniz takdirde hiçbir köhnemiş yapı ve zihniyet öyle kolay değişmiyormuş. Bu durumu tarifte yaşanan acz ise suskunluktan veya suskunluğun yerini alacak ölü kelimelerden, klişelerden medet umuyormuş.
***
Asıl konuşulması gerekenden uzaklaşmanın yollarından biri, haddini bildirme dili. Bir tür sağırlığı tercihin dili mecliste de sokakta da benzeri kelimelerle dolaşıyor. Meclisin 28 Şubat’a götüren “bu kadına haddini bildirin” dili bu alanda toplumsal kabulleri adeta değişmez kılıyor, sabitliyor. Bu dil dönemden döneme siyasi partiler arasında dolaşıyor. 28 Şubat’a götüren süreçte önce Ecevit Merve Kavakçı için sarf etmiş ve meclisteki onca milletvekili arasında da itiraz eden olmamıştı. Tersine –Kavakçı’nın bana anlattığına göre- “masalara vurularak alkışlarla ayağa kalkılıp ‘dışarı, dışarı’ diye haykırmıştı milletvekilleri.”
Geçen hafta mecliste yine bir kadını susturma günü yaşandı. Önce, Osman Baydemir’in konuşması sırasında HDP milletvekili Pervin Buldan, AK Parti Antalya milletvekili Gökcen Özdoğan Enç’e şunları söyledi: “Sen bir sus be! Sus! Çok ayıp bir şey, çok ayıp. Vır vır vır, sabahtan beri. Kadınlığından utan biraz…” Buldan’ın bu sözlerine itiraz edildiğine dair bir kayıt göremedim. Daha sonra Baydemir’in konuşmalarındaki bazı bölümlere itiraz etmek için söz alan Arınç da HDP Diyarbakır milletvekili Nursel Aydoğan’a “Hanımefendi, sus! Bir kadın olarak sus! Sus!” dediğinde bir milletvekili itiraz etti. Buna karşılık medyada sadece Arınç’ın sözlerinin sorgulanması ilginç. Tartışmalar daha sonra yer yer hangi susturma halinin daha kabul edilemez olduğu üzerinden sürdürüldü.
Kimine göre suskunluk kadının ağırbaşlılığının göstergesidir. Spivak suskunluğun zeminini “tabi”nin bulunduğu yer” olarak tarif eder. “Tabi” aslında “tabi konumunda görülen”dir.
Susturma dilinin öteki yüzünde ise küfür sözcükleri var. Bir tür sokak dilinden beslenen, cinselliğin en aşağılayıcı bir şekilde kullanıldığı kelimeler küfrü olağanlaştıran bir dille kullanılıyor. Söz konusu dil hem gerçek hayatın hem de sosyal medyanın sokaklarında hararetle yer tutuyor. Rastgele kullanım, kolektif bilincin bazı mevzilerinin küfre teslimiyeti anlamına geldiği için bilinçli olanından daha da düşündürücü. Bu dilin cinsel taciz, tecavüz, kadın cinayeti gibi konularda da suçluyu tahkir ve sorgulama için fütursuzca kullanımı ayrıca ironik. “Düşman kadınların bedenlerine kazınan ilk işaretler (...) iffetsizlik, çürüme, ahlaksızlık ve ve sefihlik" diye anlatıyordu Osman Özarslan, Dekalog’da, sf.155.
***
Kamusal alan tartışmalarının geldiği noktada manzara şöyle: Kimse diğerini dinlemiyor ve çokları karşıtı saydığını komploculukla oyuna gelmekle suçluyor. Medya/sosyal medya bu denli faal, bilgi her yerden akıyor, yine de çoğunluk kendi gerçeğinin fanatiği.
Konuşmayı başaramadığınızda öncelikle klişelerin rahatlığı adına suskunluğu talep ediyorsunuz. Herkes sadece kendi susturulma mağduriyeti konusunda alıngan. Kadın bedenini metalaştıran sokak dilinin sosyal medyada bazen başörtülü kadınlar tarafından bile kullanılması bir hayli çarpıcı. “Çan çan”, “vır vır”, “dır dır” “vıdı vıdı” şeklindeki nitelemelerle kadınların konuşma tarzına edep, haya ve erdem üzerinden bir sınırlama getirme eğilimi, “kadınsız sokak” dilinin yanı sıra ortak kamusal dilin oluşmasının önünde en büyük engel.
Bize düşen asli işi yapmadığımız bir sorgulamanın içinde tükeniyorsa enerjimiz, bu da bir tür kendini kümeden düşürmektir. Düşünmeyi sürdüren zihin için sınır ufku hep ötededir ve bazen üzülmeye mecbur kalırız, yol almayı sürdürmemiz gerekir çünkü. Bilinç emanetini yüklenme cesaretinin, insan olmayı öğrenmenin alanı bunca dar olamaz.
Cemal Süreya, “Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek” diyor ya… O mısra çatışma sebeplerine rağmen oturup konuşmaya ve asgari müştereklerde bir araya gelmenin gereklerine dönük bir kavrayışla ilişkili olabilirdi. Şefkat, merhamet,kardeşlik hatta barış gibi kelime ve kavramlar bazı platformlarda tavsamış da olsa, "saygı" "insaf" gibi kelimeler "kul hakkı" gibi kavramlar yok mu?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016