Etyen MAHÇUPYAN
Evren ve Şahinkaya’nın darbecilikten mahkum olmalarının tarihsel anlamı açık. Başarılı olmuş olan darbecilerin de cezalandırılmasını ifade ediyor ve darbeyi kategorik ve koşulsuz olarak gayrı meşru kılıyor. Düşünün ki bu iki general ve arkadaşları ‘millet’ adına ve kaosu bitirmek üzere siyasete müdahalede bulunmuşlar, ardından da yaptırdıkları yeni anayasaya toplumdan yüzde 92 onay almışlardı. Diğer bir deyişle arkalarında hem ideolojik, hem pragmatik, hem de toplumsal meşruiyet vardı. Buna rağmen mahkum oldular. Yani darbenin ‘demokratik’ bir meşruiyete bile dayandırılamayacağı tescil edilmiş oldu.
Bu noktada şu soruyu sormak popüler gündem açısından ilginç olur: Evren ve Şahinkaya’ya ilişkin adli sürecin adil yargılanma açısından tamamen ‘doğru’ olduğundan emin miyiz? Muhtemelen ‘büyük ölçüde’ doğru olduğunu düşünebiliriz ama adil yargılanma kriteri yargı sürecini sanık lehine yorumlayan bir bakışı ifade eder. Buna göre adil yargılanmayı ihlal eden tek bir durum olsa bile, onun üzerine gitmek ve yasalar çerçevesinde yeniden yargılanma yolunu aramak her sanığın hakkıdır. Belki de arasak böyle bir örneği söz konusu davada bulabiliriz. Ama esas sonuç değişmez… Çünkü esas sonuç hukuki değil, siyasi ve bu son mahkumiyet kararının siyasi tarihimiz açısından asıl önemi burada. Hukuku kullanarak veya hukuk üreterek siyaseti kadük etme çabalarını gayrı meşru ilan ediyor.
Bu kategorik reddiye ancak şimdi bir yargı kararına dönüşse de, içerdiği anlayış AKP’nin 2002 seçimlerini kazanmasıyla birlikte kamusal alanda net bir siyasi pozisyon üretmişti. Çünkü bu partinin seçim başarısı bütün o darbeler sürecine tarihsel bir cevap niteliği taşımaktaydı. Dolayısıyla da örneğin Balyoz girişiminin ne olduğu konusunda baştan itibaren bir soru işareti yaşanmadı. Birinci Ordu’da yapılan seminer, Kara Kuvvetleri’nin uyarısına rağmen gerçek kişiler ve görevler üzerinden yapıldı. Darbe senaryosu bir dış politika stratejik oyununun ardına gizlendi ve üst makamlara da eksik bilgi verildi. Çetin Doğan ve etrafındaki birkaç kişinin darbe peşinde oldukları, muhtemel bir müdahalenin altyapısını ve mekanizmasını kurguladıkları açık...
Öte yandan bu kişilerin yargılanma sürecinde davanın emir komuta zincirini takip ederek suçsuz kişilere suç isnat ettiği, bazı savcıların ilave deliller uydurma gayreti gösterdiklerini de artık biliyoruz. Nihayet bazı delillerin gevşek yorumlanmasının ve bazı tanıkların dinlenmemesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği de malum. Söz konusu deliller sanıkların suçsuz olduklarını göstermiyor, ama karara varmada kuşku yaratıyor. Bu durumda sanıkların tahliye olmaları ve yeniden yargılama hakkını aramaları doğal.
Ancak bu durum onların bazılarının darbe girişimi içinde oldukları gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Çetin Doğan ve arkadaşları birer darbecidir ve bu gerçeğin buharlaşma ihtimali yok. Onları hukuken mahkum edecek yeterli delilin bulunmadığına hükmedilse bile, bu kişilerin siyaseten neyin peşinde olduklarını biliyoruz ve esas mahkumiyet de zaten toplumda cisimleşen bu kanaat. Eğer dengi dengine gelir ve beraat ederlerse, Doğan gibi kişilerin bundan sonraki hayatlarını damatları ile birlikte dünyanın varlıklı bir köşesinde geçirmelerinde hiçbir mahzur yok. Hukuken bu işten sıyırsalar bile, omuzlarındaki manevi yükü, toplumun onları ‘tanımış’ oldukları gerçeğini ortadan kaldıramazlar.
Bu olay bize Ahmet Şık ve Nedim Şener vakasını hatırlatıyor. Şık ve Şener’in ‘kitap yazdıkları’ için suçlu bulunduğu söylendi hep. Oysa iddianame kitapların içeriği ile değil, kitap yazma işleminin onları bir suç ağı ile ilişkilendirdiği tezine dayanmaktaydı. Ancak bunun da savunulabilir bir tarafı yoktu… Savcılık bir suç üretmiş, bu suçun etrafında bir ağ keşfetmiş, sonra da söz konusu ağla ilişkili herkesi suçlu kılmaya çalışmıştı. Kısacası yargı Şık ve Şener’e haksızlık yaptı. Gayrı meşru bir hukuksal prosedür uyguladı.
Ne var ki Şık ve Şener’e haksızlık yapılması onları siyaseten aklamak için yeterli değildi. Yazdıkları kitaplar için kurdukları ‘araştırmacı gazetecilik’ ilişkileri onları kirli sularda yüzmek durumunda bırakmıştı. Bu iki kişi bugün hukuken aklandılar ve hak yerini buldu. Buna karşılık siyasi bağlarının ima ettiği meşruiyet zaafını sonuna kadar taşıyacaklar.
Şık ve Şener’in arkadaşlarının ve Çetin Doğan’ın damadının halen her fırsatta nörotik bir savunma refleksi göstermeleri boşuna değil. Onlar asıl önemli olanın siyaseten aklanma olduğunu ve bunu elde etme ihtimalinin pek fazla olmadığını biliyorlar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023