Etyen MAHÇUPYAN

Etyen MAHÇUPYAN
Etyen MAHÇUPYAN
Serbestiyet Tüm Yazıları
Sosyalistler ve siyaset
11.09.2011
3365

Değişimci olmak eleştirel bakmayı, yanlışları vurgulamayı ima eder.

 

Aksi halde var olanı değiştirmek istemenin bir mantığı ve meşruiyeti olmaz. Öte yandan eleştiri de ilkesel bir bakışa dayanmak durumundadır. Yoksa değişim önermesi fazlasıyla öznel kalır ve toplumsal anlam taşıyamaz. Sol ideolojinin evrensel 'özü' budur... Hele elinizde insanlığın tüm tarihsel macerasını sistemleştiren bir ilkesel yaklaşım bulunmaktaysa, sırtınızı sağlam bir duvara dayamış olmanın verdiği güvenle, bugünü daha kesin bir dille eleştirebilir ve değiştirmek üzere gereğinde zor kullanmaktan çekinmezsiniz.

Marksizm'in cazibesi de buydu... Bugünün yanlışlarını geçmişin ve geleceğin kesin teşhisi üzerinden tanımlıyor ve takipçilerine düşünme gereği bırakmıyordu. Böylece Marksizm bir klişeler yığınına dönüşürken, bu ideolojiyi sahiplenmek hem kolaylaştı hem de bir tür kahramanca tavır olarak algılanmaya başlandı. Sosyalistlik mağdur olmak, eziyet çekmek, anlaşılmamak, ama aynı zamanda toplumun öncüsü olmak gibi siyaseten garip bir misyon yüklendi. Toplum için neyin doğru olduğunu bildiğini düşünürken aynı toplum tarafından neredeyse dışlanmak, psikolojik olarak taşınması zor bir durum. Sorumluluğu topluma atamazsınız, çünkü o durumda toplum için çaba harcamanız pek anlamlı olmaz. Dolayısıyla suç, toplumu 'bu hale' getiren sistemde aranır ve sisteme tabi olan toplumun kendi halini takdir edememesi de kabul edilir bir gerçek haline gelir.

Bu durumda 'siyaset' sistemin kendisiyle uğraşmak anlamını taşırken, toplumun içinden üreyen 'dar bakışlı' siyasetler ise genelde horlanır. Sonuç bir yabancılaşmadır ve nitekim günün pratik siyasetine ilişkin her durum sosyalistleri zor durumda bırakmaya adaydır. Örneğin bugünlerde revaçta olan bir eleştiri, AKP'nin samimi olmadığı, devletle anlaştığı, reformları yarıda bırakacağı önermesi... Bu tespit, sanki reformları başlatan sosyalistlermiş de, şimdi kendi başladıkları işin yarıda kalmasından endişe ediyorlarmış havası içinde söylenebiliyor. Öte yandan aynı AKP için muhafazakâr, sağcı, milliyetçi türünden kavramlar eşliğinde özsel analizler yapılıyor. Ne var ki bu analizler doğruysa AKP'nin reformcu olması zaten beklenemez ve yeterince reformcu olmadığı için eleştirilmek bir yana, yarım reform yaptığı için müteşekkir kalınması gereken bir parti olarak algılanması gerekir.

Bu tür tutarsızlıklar sosyalistleri rahatsız etmiyor. Çünkü onlar kendilerini gündelik siyaseti aşan bir 'üst' siyasetin aktörleri olarak görme ihtiyacı içindeler. Bu konumu sürdürmek ise temiz, steril, yanlışsız, ahlakçı pozisyonları savunmayı gerektiriyor. Söz konusu tavrın en kolay yolu ilkesel karşı çıkışlar... Örneğin bir yerde adaletsizlik varsa, mağdur olanın siyasetinin koşulsuz kabullenilmesi gibi... Böylece devletin Kürtlere yaptığı baskı ve eziyetten hareketle PKK'nın şiddet kullanımını anlayışla karşılama noktasına gelinebiliyor. Oysa siyaset daima tercihleri ima eder ve devlet nasıl şiddeti 'tercih' ettiyse, PKK da bu 'tercihi' yapmış durumda. Çünkü eğer şiddet bir zorunluluk olarak tanımlanırsa, ortada siyaset de kalmamış demektir ve bizzat bu tanımlamayı yapanın siyaseti ortadan kaldırmayı da 'tercih' ettiğini görmek gerekir. Diğer bir deyişle PKK'nın şiddet siyasetinin zorunlu olduğunu önermek, bu örgütün Kürtler üzerinde baskı oluşturduğunu ve dolayısıyla meşruiyet zaafı taşıdığını da kabullenmeyi ima eder.

Kısacası hiçbir siyaset bir zorunluluk olarak tanımlanamaz. Siyasetin doğası tercihler üzerine kuruludur ve kaçınılmaz olarak toplumsal konuşmayı ve karar üreten süreçlerin varlığını gerektirir. Çünkü siyaset bugünün sorunlarını çözerken yarını da inşa eder ve gelecek üzerinde hemfikir olunmadan, bugünün sorunlarının nasıl çözüleceğini 'bilmek' genellikle mümkün olmaz.

Buradan çıkan sonuç birçoğumuza garip gelebilir ama şiddeti bir siyaset yolu olarak tercih etmek, aslında 'siyaset dışı' kalmayı, apolitik olmayı getirir. Nitekim bu nedenle şiddeti seçenler kolay kolay onu bırakamazlar. Siyasete alışık olmadıkları ve siyaseti bastırarak kendilerine yol açtıkları için, siyaset yolunun açılmasından ürkerler. Türkiye'de devlet bu hastalıktan muzdaripti ve ancak çok yönlü reform adımlarıyla, tedricen o noktadan uzaklaşabiliyor. Kürt toplumunun işi daha zor... Çünkü orada mağduriyet, o mağduriyeti şiddet siyasetine dönüştüren bir siyasi aktör ve bu şiddeti anlayışla karşılayarak siyasetin yolunu tıkayan sosyalist bir sempatizan çevresi var... Aynen devleti haklı gören ve onun şiddetini anlayışla karşılayan Türk milliyetçileri gibi.

 


 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (10)
  • Ortak Noktacıoğlu

    Ortak Noktacıoğlu

    2.04.2013 20:21

    türk ve kürdün bu topraklardaki ortak noktası 1915 Ermeni Soykırımı nda silahsız erkeksiz Hristiyan Ermeni halkına yaptıkları alçaklıklardır. Ermenilerden 3 posta silah toplanmış, 1914 te Ermeni erkekler osmanlı ordusuna askere alınmış daha sonra gruplar halinde katledilmişlerdi. Alçaklıklar etnik temizlik şeklinde diğer Hristiyan anatolia silahsız halklarına da yapıldı. türk ve kürdün içlerinde tecavüz eziyet etmeden öldürenler de vardı. inkar alçaklığını kürtler bıraktı çoktan.

  • Onur Dinçer

    Onur Dinçer

    31.03.2013 23:55

    Ay yıldız tertibi Osmanlılar tarafından sonradan kullanılmaya başlamış. Dolayısıyla, onun Selçuklulara veya İslam ananesine filan dayandığını iddia etmek hakikatle örtüşmez.

  • Türkkan Bayraktaroğlu

    Türkkan Bayraktaroğlu

    1.04.2013 00:30

    türk bayrağı da; türk milleti, dili, tarihi gibi yalan, sahte ve çalıntıdır. tarihi Kadıköy Rum bayrağını çalmış sahtekarlar. inanmayan araştırsın.

  • mahmut

    mahmut

    31.03.2013 19:31

    derli-toplu guzel bir yazi ..yazarimiza tesekkurler

  • Ad Soyad Giriniz...

    Ad Soyad Giriniz...

    31.03.2013 19:23

    Gazete Sahibine Ufak Bi Not Yorumcularınızdan Ali Beyin Bayrak Hakkındaki Yorumu Başınızı Ağrıtabilir.Allah C.c "Kırmızı" sevmez bayrağımız yeşil olsun ne demektir bu ne had böyle

  • serkan

    serkan

    31.03.2013 19:20

    ali bey bilmiyonuz bari sallamayın "Türk Bayrağını ilk olarak Anadolu Selçuklu hükümdarı Gıyaseddin Mesud tarafından Osman Beye gönderilen kırmızı renkli sancak olarak görürüz" türk bayrağının kökü bin yıllık bi tarihe dayanıyor ha ben yinede sevemedim diyosanız buyrun süriye bayrağı buyrun iran bayrağı isteğiniz gibi toz olabilrsiniz bu ülkeden ! adama bak la türk bayrağının rengini beğenmiyomuş ?

  • Ali

    Ali

    31.03.2013 17:28

    bu bayrak 90 yıldır bize türk bayrağı diye dayatıldı ve doğal olarak orta asya kökenli olmayan insanlar bu dayatmadan rahatsız oldu. Aslında islam bayrağı hilal: ALLAH, yıldız ise Hz. peygamberi temsil ediyor. Adına türk bayrağı değil de islam bayrağı dersek sorun hallolur. Belki geçmişteki kötü anıları silmek için (Diyarbakır cezaevi başta olmak üzere bayraklı işkenceler vb.) rengi kırmızı yerine başka bir renk olabilir. Ne de olsa kırmızı ALLAHın sevmediği bir renk

  • abdulbaki

    abdulbaki

    31.03.2013 16:53

    yazınızdan sonra kürt halkı sokaklara çıkmış türkiye milleti türkiye milleti diye bayram yapıyomuş türk milleti denincede sinirleniyolarmış

  • melih

    melih

    31.03.2013 16:51

    tatlı su hümanisti olmak sanırım böyle bir şey :) hani yazıcak birşey olmayınca böyle şeylere takılıyor demekki insan ha gayret hilal hanım yakında türk adı tarihten silinsin isimli yazınıcı bekliyoruz.

  • serkan

    serkan

    31.03.2013 16:42

    ülkenin adını değiştirseydiniz hilal hanım hazır başlamışken içinde türk geçiyo çünkü ayy ne kadar itici dimi tü kaka türkler , bayrakta bence kürtleri hiç temsil etmiyo bence 3-5 renk katalım dimi ? kusura bakmayın ama dilinizin , düşüncelerinizin uzanabildiği hayal edebileceğiniz bir çok şey olabilir ama bu ülkenin bayrağı ,dili bellidir DEĞİŞTİRELEMEZ,Ülke Toprakları içindeki herkes türk milletinin bi ferdidir. türkiye milletinin içinde türk geçmiyo sanki !

Yazarlar