Fehim TAŞTEKİN
Diplomasideki son hareketlilik, feci hatalarla ayaklarına gemici düğümü atan iktidarın can havliyle kendini çözme çabasından kaynaklanıyor. Bunu eski kodlara dönüş ya da normalleşme olarak okuyanlar da var. Lakin iskeleyi fena halde dağıttıklarından gemiyi yanaştıracak bir liman da kalmış değil.
Raconatif diplomasiden kastım, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerine yansıyan Kasımpaşa tarzıdır. Racon, taşıdığın ağırlıktan fazlasını hissettirmektir; lâfzen ve hileyle. Özellikle iktidarın Ortadoğu’daki gelişmelere yön verecek kapasitede olduğuna dair iddialı çıkışlar yaptığı Arap Baharı sürecinde Türkiye’nin ortaklarını da şaşkına çeviren taktikleri oldu.
Diplomasiye yön veren aktörler temenni ya da talep olarak masaya koydukları hususlarla ilgili “Değerlendirebiliriz”, “Tartışabiliriz”, “Gündemimize alabiliriz” ya da “Bakarız” gibi muhatabı geçiştirmeye yarayan yanıtları sanki mutabakat sağlanmış gibi kamuoyuna yansıtıyor. Daha önemlisi de dış politika iç politikada tüketilen meze haline getirilirken mühim diplomatik masalarda yapılan konuşmalar çarpıtılarak aktarılıyor.
Bu girizgâhı şu münasebetle yaptım: Ankara-Tahran arasında gerçekleşen kritik temaslar, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Bağdat-Erbil mesaisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Amman ziyareti ve ABD Savunma Bakanı James Mattis’in Ankara’ya gelişi, Türk dış politikasını birden bire yeniden pupa yelken pozisyonuna soktu. Gemi azıcık yürümeye dursun mübarek hemen Pegasus havasına giriyor.
Kabadayının çakı gösterme ve saklama beceresi diplomaside denenirse türbülanslara yol açabilir. Bazen kilitlenmeyi açmak için şok dalgalar faydalıdır. Ama dalgalanmayı yönetemedikleri için sürekli geri adım ve çark vaziyetiyle dış politikada var olan itibarı da yok ettiler.
***
Diplomasideki son hareketlilik, feci hatalarla ayaklarına gemici düğümü atan iktidarın can havliyle kendini çözme çabasından kaynaklanıyor. Bunu eski kodlara dönüş ya da normalleşme olarak okuyanlar da var. Lakin iskeleyi fena halde dağıttıklarından gemiyi yanaştıracak bir liman da kalmış değil.
Temaslardan ikisi hayli kritikti. İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bagheri 15 Ağustos’ta Suriye, Irak ve Kürdistan referandumunun öne çıktığı konuları görüşmek üzere Ankara’ya geldi. Bu seviyede askeri bir temas 40 yıl sonra ilk kez gerçekleşiyor. Haliyle dikkati celp eden bir durum. Ama daha önemlisi, askeri diplomasinin devreye girmiş olmasıdır. Yani sivil kanatların konuştuğu konuların pratikteki muhatapları devrede. Doğal olarak bu noktadan sonra bir sonuç bekleniyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu sonucu “Terör örgütlerine karşı, İran’la böyle bir müşterek hareketin yapılması her an gündemde” diyerek dışa vurdu. İran Devrim Muhafızları ise ortak operasyonu yalanladı.
Türkiye İdlib’e karşı Afrin’e operasyon, genel anlamda Rojava’nın fiili özerkliğini bitirecek şekilde Suriye’nin kuzeyinin Suriye ordusunun kontrolüne geçmesi, Irak tarafında ise PKK’ye karşı Kandil ve Şengal’de ortak operasyon şeklinde bir pazarlık döndürüyor. Ancak iki ülke PKK konusunda ortak tehdit algısı içerisinde olsa da gerek Irak, gerek Suriye’de İran’ın Kürtlerle ilgili çözüm anlayışı önemli nüanslar barındırıyor. İran, Türkiye’nin olumlu bir katkısı olmadan Suriye krizinin kolay çözülmeyeceğinin farkında. O yüzden ayartıcı bir yakınlaşma sürecine giriyor. Buna karşın İran’ın Kürtlerle ilgili farklı dengeleri ve oyun planlarını masada tutan politikasından vazgeçtiğine dair ciddi hiçbir emare yok.
İran ve PKK, Suriye’ye odaklanma ihtiyacı duydukları için Ağustos 2011’de ateşkesle Kandil’deki çatışmaları bitirmişti. İran savaşı yeniden başlatacaksa mantıken Irak ve Suriye’de Kürtlerle ilgili bütün seçenekleri tüketmiş olması gerekiyor. Henüz seçenekleri bitirdiği söylenemez. Tabii ki İran da YPG’nin üzerinde hissedeceği Türkiye tehdidini, Kürtlerin ABD’yle ortaklığını bitirip Şam’a yaklaşmaları için kullanışlı bir baskı aracı olarak görüyor. Ancak konuştuğumuz İranlılar, Türkiye’nin arzuladığı türden Kürtlere cephe açmanın geri döndürülemez sonuçları olabileceğini de hesaba katıyor: Böylesi bir müdahale Suriye’yi parçalayabilir ve ABD’nin varlığını kalıcı hale getirebilir. Öte yanda Şam’ın da Kürtlerle olan meseleyi öne çekmek gibi bir acelesi yok. Şengal konusunda ise İran, Türkiye ile türdeş hassasiyetlere sahip değil. (Yazıyı uzatmamak için bu fasla girmiyorum.)
O yüzden “PKK’ye karşı operasyon ya da önlem” derken tarafların kelimeleri nasıl dans ettirdiklerine iyi bakmalı.
***
Irak’taki temaslara gelince: Bir kere iktidar “Türkiye onay vermeden bölgede yaprak bile kımıldamaz” diyor ya, Irak’la bunca kriz yaşanırken Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 23 Ağustos’taki bir günlük çıkarmayla ilk kez Bağdat’ı ziyaret etmiş oldu. Hani Irak, Türkiye’ye kol mesafesindeydi?
Türk medyası ziyaretle ilgili Irak’ın olası İran-Türkiye ortak operasyonunu için “Biz de varız” dediğini öne sürdü. Askeri anlamda onlarca yıldır kuzeyle irtibatı kalmamış ve daha Musul’un tamamına ulaşamamış olan Irak’ın sanki Kandil’e uzanacak mecali varmış gibi!
Şengal daha erişilebilir bir yerde duruyor fakat Irak ordusu açısından oraya girmek için şu aşamada mücbir bir neden yok. Milis gücü olarak Haşd el Şa’bi, Şengal’e bağlı yerleri IŞİD’den aldıktan sonra Ezidi güçlerine bırakmıştı. Asıl Bağdat’ın Şengal’e nasıl baktığına bakmalı. Bağımsızlık referandumu tartışılırken Ezidilerin Kürdistan yönetiminden farklı bir politik gündeme tutunması, Bağdat’ın da eşine gelen bir denge unsuru sayılabilir. Şengal’de PKK çizgisindeki Ezidilerin özerk yönetim ilan etmesinin Ankara’daki kadar Bağdat’ta alerji yarattığını söyleyemeyiz. Bu iç dengelerle ilgili bir durum. Açıkçası Irak yönetimi, mevcut anayasaya göre Musul’un idari sınırlarında yer alan Şengal’in yüzünü Bağdat’a dönebileceği kanalları açık tutmaya çalışıyor. Peşmerge’nin dağıtılmasını istediği PKK çizgisindeki Ezidi öz savunma güçlerinin Bağdat tarafından maaşa bağlanmasının bir nedeni de bu.
Benim edindiğim bilgilere göre Çavuşoğlu, Bağdat’ta, PKK’nin Ezidiler üzerinden Şengal’de oluşturduğu fiili durumun kalıcı hale gelmeden önlenmesi gerektiğini söyledi. Kandil bütün ikili temaslarda olduğu gibi bu kez de konuşuldu ama Türkiye, İran ve Irak’ın ortak operasyon yürütmesi gibi bir seçenek gündeme bile gelmedi.
Kürtlerin referandumda ısrar etmesinin olası kötü sonuçları üzerinde de duruldu. Genelde bu tür temaslarda Türk heyetinin mesajları “Açık açık söyledik” ve “Gereken uyarıyı yaptık” modunda aktarılır da muhatapların ne dediğini paylaşmak kimsenin işine gelmez. Son zamanlarda Iraklıların Türk muhataplarına dediği şu: “Kürtleri bu noktaya siz getirdiniz. Enerji anlaşması ve başka ilişkilerle Barzani’yi cesaretlendirdiniz.”
Kuşkusuz Iraklılar da 1990’dan beri Kürdistan’ın kaçınılmaz bir kopuş sürecinde olduğunu görüyor. Bazı unsurlar hariç Irak siyasetinde ‘bağımsız Kürdistan’ı kabullenme var aslında. Ancak savaştan savaşa batan Irak’ı yeniden selamete çıkarmadan Kürtler tamamen koparsa ülkenin geri kalanını toparlamanın da imkânsız olacağını düşünenler çok. Bir de koparken neyi ne kadar koparacağına dair korkular var. (Kerkük gibi statüsü karara bağlanmamış yerler fiilen Peşmergenin kontrolünde.) Bu iki neden referanduma karşı çıkışları besliyor. Bunlara bir de Bağdat’tan daha sağlam bir duruş bekleyen iki komşunun mengenesini ekleyin. Burada iki ülke arasındaki siyaset farkına da işaret etmek lazım: İran’ın Kürdistan’ın içine nüfuz etme ve yönlendirme kanalları Türkiye’den daha fazla. Bu da İran’a paniklemeden ve yüksek perdeden konuşmadan sessizce baskı kurma şansı veriyor.
Beşika’daki Türk askeri varlığı ile ilgili de tarafların tutumu değişmiş değil. Bağdat Beşika üssünü ilişkilerin önündeki engel olarak görmeye devam ediyor. Türkiye ise Şengal’deki PKK yapılanması sürerken üssün elzem olduğunda ısrarlı. Son görüşmede taraflar konuşarak bir çözüm bulma konusunda ocakta sağlanan mutabakatı tekrarlamakla yetindi.
***
Her halükarda diplomasi iyidir ama çok temas değil anlamlı ve tutarlı diyaloglar önemli. Irak ve Suriye’deki krizler boğum noktasına geldi. Son kerte en sancılı olanıdır ve diplomasinin mahareti burada öne çıkar. Dağıtılan coğrafyayı yeniden toparlamak için komşularla birlikte ortak çözümler üretilmesi son derece elzem. Ne var ki iktidar bölge halklarının yararına olacak bir çözümden çok kendi korkuları ve takıntılarıyla geriye kalan son diyalog ve ortaklık olanaklarını da rehine alıyor.
.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025